OSMANLI DÖNEMİNDE SEYDİŞEHİR KENTİNİN FİZİKÎ VE SOSYOEKONOMİK YAPISI

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "OSMANLI DÖNEMİNDE SEYDİŞEHİR KENTİNİN FİZİKÎ VE SOSYOEKONOMİK YAPISI"

Transkript

1 T.C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI YENİÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI OSMANLI DÖNEMİNDE SEYDİŞEHİR KENTİNİN FİZİKÎ VE SOSYOEKONOMİK YAPISI AYŞE DEĞERLİ (DOKTORA TEZİ) DANIŞMAN: PROF. DR. YUSUF KÜÇÜKDAĞ Bu çalışma Selçuk Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri tarafından nolu Doktora tez projesi olarak desteklenmiştir. KONYA-2013

2 I İÇİNDEKİLER TABLOSU İÇİNDEKİLER... I BİLİMSEL ETİK SAYFASI... XIV TEZ KABUL FORMU... XV ÖN SÖZ... XVI ÖZET... XVIII SUMMARY... XIX KISALTMALAR... XX TABLOLAR LİSTESİ... XXII GİRİŞ Arşiv Belgeleri Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi Tasnifleri Hurufat Defterleri Diğer Vakıf Kayıtları Kadı Sicilleri Başbakanlık Osmanlı Arşivi Tasnifleri Şikâyet Defterleri Karaman Ahkâm Defterleri Ayniyat Defterleri Avarız Defterleri Maliye Dairesi Defterleri Tahrir Defterleri Evkaf Defterleri Nüfus Defterleri Temettuat Defterleri Diğer Belge Tasnifleri Konya Maarif Arşivi Defterleri Seydişehir Merkez İlköğretim Okulu Arşivi Menakıpnameler... 18

3 II Makālât-ı Seyyid Hârûn Didiği Sultan Menakıpnamesi Kronikler Karamanoğulları na Dair Kronikler Şikari Tarihi Osmanlı Dönemi Kronikleri Tevârih-i Âl-i Osmanlar Diğer Kronikler Münşeat Mecmuaları Münşeatü s-selâtin Seyahatnameler Evliya Çelebi Seyahatnamesi Coğrafi Eserler Cihannüma Coğrafya-yı Osmanî Coğrafya-yı Tabiî ve İktisadî Konya Vilâyet Salnâmeleri Türkiye nin Sıhhî-yi İctimâî Coğrafyası: Konya Vilayeti Telif Eserler BİRİNCİ BÖLÜM SEYDİŞEHİR İN TARİHÇESİ, FİZİKİ VE DEMOGRAFİK YAPISI I. SEYDİŞEHİR İN TARİHÇESİ Seydişehir Adı İlk Çağda Seydişehir Roma ve Bizans Zamanlarında Seydişehir Türkiye Selçukluları Döneminde Seydişehir Eşrefoğulları Döneminde Seydişehir Hamidoğulları İdaresinde Seydişehir Karamanoğulları Döneminde Seydişehir II. SEYDİŞEHİR İN COĞRAFİ VE FİZİKİ YAPISI... 32

4 III 1. Kentin Coğrafi Konumu Kentin Fiziki Yapısı Seydişehir Kalesi Seydişehir in Mahalleleri Çarşı ve Pazar Yerleri Şehir Çarşısı Arasta Çarşısı Suk-i Sultanî Bedesten/Bezzazlar Çarşısı Buğday Pazarı Boğasıcılar Pazarı Avratlar/Karılar Pazarı Odun Pazarı Debbağhane Dikiciler Çarşısı Kalaycılar Çarşısı Nalbantlar Çarşısı Semerciler Çarşısı III. SEYDİŞEHİR İN DEMOGRAFİK YAPISI Aile Yapısı ve Çocuk Nişan, Mihr, Evlenme Boşanmada Nafaka Çocuk Seydişehir Kent Merkezinin Demografik Yapısı Seydişehir in Nüfusu Sultan II. Mahmud Dönemine Kadar Seydişehir in... Nüfusu Sultan II. Mahmud Dönemi ile Sonrasında... Seydişehir in Nüfusu Nüfus Sayımından Tanzimat a... 68

5 IV Kadar Seydişehir in Nüfusu Tanzimat ve Sonrasında Seydişehir Kent... Merkezinin Nüfusu Seydişehir de İmtiyazlı Gruplar Seyitler Zaviyedarlar ve Dervişler Seydişehir de Diğer Farklı Gruplar Gayrimüslimler Çingeneler Köleler Seydişehir de Nüfus Hareketleri Seydişehir e Göçler Seydişehir e Sürgünler Seydişehir den Başka Yerlere Göçler ve Sürgünler İKİNCİ BÖLÜM OSMANLI DÖNEMİNDE SEYDİŞEHİR İN İDARİ YAPISI Seydişehir Vilayeti Kaza Olarak Seydişehir Seydişehir Kazası na Bağlı Köyler Tanzimat Öncesi Dönemde Seydişehir Kazası ndaki İdari... Görevliler Kadı Naip Subaşı Mahalle İmamları Hatip Müftü Müderrisler Nakibüleşraf Kaymakamı Mütevelliler

6 V Âyanlar Sultan II. Mahmud-1920 Arası İdari Yapı ve Önde Gelen Kaza... Görevlileri Kaza Müdürü, Kaymakam, Kaza İdare Meclisi Kaza Müdürü Kaymakam Kaza İdare Meclisi Belediye, Belediye Reisi ve Belediye Meclisi Belediye ve Belediye Reisi Belediye Meclisi Muhtarlar Mal ve Tahrirat Müdürü Tapu Memuru/Kâtibi Nüfus Memuru Seydişehir de Nizami Mahkemeler Meclis-i Deavi Bidayet Mahkemesi Kentiçi Güvenliğin Sağlanması Yeniçeri Askerleri Mansure ve Nizamiye Askeri Redif Kuvvetleri Zaptiye Teşkilatı Polis Teşkilatı ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 154 OSMANLI DÖNEMİ SEYDİŞEHİRİ NDE İDARİ VE SOSYAL.. YAPILAR I. İDARİ YAPILAR Hükümet Konağı Hapishane Erkek Hapishanesi

7 VI Kadın Hapishanesi Askerî Yapılar Kışlalar Askerî Depolar Telgrafhane II. DİNÎ YAPILAR Cami ve Mescitler Seydişehir Mahallelerindeki Cami ve Mescitler Alaylar Mahallesi ndeki Camiler Abdülaziz Ağa/Hoca Recep/Muallimhane... Camii Emir/ Emirler/Emir Halife Camii Türbe Camii Alaylar Mahallesi ndeki Mescitler Abdüllatif/Abdüllatif Çelebi Mescidi Abdünnebi Efendi Mescidi Alâeddin Mescidi Alaylar Mescidi Beyler Mescidi Hudavirdi Mescidi Mahmud Efendi Mescidi Hacı Mustafa Mescidi Kitaplıoğlu Mescidi Cami-i Cedid Mahallesi ndeki Camiler Cami-i Cedid/ Yeni Cami/Siyamizade... Camii Cami-i Cedid Mahallesi ndeki Mescitler Aydoğmuş Mescidi Cami-i Kebir Mahallesi ndeki Mescitler Medrese Mescidi

8 VII Debbağhane Mahallesi ndeki Mescitler Pazarbaşı Mescidi Beyzade Mescidi Debbağhane Mahallesi Mescidi Safaoğlu Mescidi Şerefşirin Mescidi Değirmenci Mahallesi ndeki Mescitler Abdi Çelebi/Hacı Abdi Mescidi Abdulgani Mescidi Çaşad Hoca Mescidi Değirmenci Mahallesi Mescidi Derviş Çelebi Mescidi Dülgerli Mescidi Kazanlı Ali Mescidi Hacı Ahmed Mescidi Hüseyin Halife Mescidi Memiş Hoca Mescidi Şaşel Hoca Mescidi Zedkûr Gölü Mescidi Hacı Mustafa/Hacı Nasuh Mahallesi ndeki Camiler Hacı Nasuh Camii Hacı Seyyid Ali Mahallesi ndeki Mescitler Abdülcabbar Mescidi Eskilli Mescidi Hacı Seyyid Ali Mescidi İbrahim Efendi Mescidi Karılar/Avradlar Pazarı Mescidi KiçikapıMahallesi ndeki Camiler Seyit Harun Camii Kızılcalar Mahallesi ndeki Mescitler

9 VIII Abdülhalim Mescidi Kızılcalar Mahallesi Mescidi Kızılcalar Mahallesi ndeki Diğer... Mescitler Sofuhane/Sofhane Mahallesi ndeki Camiler Sofuhane/Sofhane Camii Sofuhane/Sofhane Mahallesi ndeki Mescitler Arpalı Mescidi Ulukapı Mahallesi ndeki Camiler Araplar Camii Ulukapı Mahallesi ndeki Mescitler Filoğlu Mescidi Hacı Ahmed Mescidi İvaz Çelebi Mescidi Ulukapı Mahallesi Mescidi Küçük Mescit Kent Merkezindeki Diğer Cami ve Mescitler Buğday Pazarı/Semerciler Mescidi Veysi Han/Arslan Ağa/Bâzargan Hânı/Sultan Camii Arasta Mescidi Çomaklı Mescidi Kalaycı Mescidi Tekke ve Zaviyeler Kent Merkezindeki Tekke ve Zaviyeler Seyit Harun Veli Tekkesi Şeyh Baba Tekkesi Şeyh Ahmed/Devetaşı Zaviyesi Melik Gazi Zaviyesi Âb-ı Germ/Yusuf Oğlu Mehmed Zaviyesi Kızgın Sânem Zaviyesi

10 IX Pınarbaşı Zaviyesi Türbeler Seyit Harun Türbesi Halife Sultan Türbesi Rüstem Bey ve Sultan Hatun Türbesi Muallimhane Türbesi Emirler Türbesi Şeyh Abdullah Efendi Türbesi Hacı Yusuf Efendi Türbesi Şeyh Mehmed Emin Türbesi Alaiyeli Türbesi Seyit Harun İmareti III. EĞİTİM KURUMLARI 1. Klasik Eğitim Kurumları Mektepler Alaylar Mahallesi Mektebi Debbağhane Mahallesi Mektebi Değirmenci Mahallesi Mektebi Kızılcalar Mahallesi Mektebi Sofuhane Mahallesi Mektebi Osman Efendi Muallimhanesi Hoca Recep/Cemile Hatun Muallimhanesi Abdüllatif Efendi/Abdüllatif Çelebi Muallimhanesi Medreseler Seyit Harun/Haruniye Medresesi Hacı Mahmud Efendi Medresesi Kara İbrahim Efendi/Avniyye Medresesi Şeyh Nuri Efendi Medresesi Tekke Medresesi

11 X Davud Ağa Medresesi Şeyh Abdullah Efendi Medresesi Ağaçpazarı Medresesi Cami-i Cedid Medresesi Debbağhane Medresesi Modern Eğitim Kurumları Okulöncesi Eğitim Şube Sınıfları Sıbyan Sınıfları İptidailer Kız İptidaileri Seydişehir İptidaisi Aşağı Mahalle İptidaisi Cami-i Cedid Mahallesi İptidaisi Türbe Mahallesi İptidaisi Rehber-i Meşrutiyyet Mekteb-i İptidaisi Mustafa Necip Bey Mekteb-i İptidaisi Numune-i Terakki-yi İnas/Numune Mektebi Merkez İbtidai/Merkez Zükur/Merkez Erkek/Merkez İlk Erkek Mektebi Rüştiye Mektebi Kütüphaneler Haruniye Medresesi Kütüphanesi 224 IV. SOSYAL HİZMET YAPILARI Kervansaraylar ve Hanlar Seydişehir de Kervansaraylar Seydişehir de Hanlar Arslan Ağa Hanı Hacı Ahmet Hanı Ilıca-i Sagir Hanı

12 XI Köse İbiş Hanı Ak Mehmed Hanı Hamamlar Seyit Harun Hamamı Hacı Nasuh Hamamı Ilıca Hamamı Çeşmeler Hacı Hasan Çeşmesi Ahmed Ağa Çeşmesi Değirmenci Çeşmesi Mustafa Efendi Çeşmesi Hacı Mustafa Çeşmesi Yeni Cami Çeşmesi Tüfekçi Osman Çeşmesi Ağazade Çeşmesi Alaylar Çeşmesi Hakkı Ağa Çeşmesi Derviş Ali Ağa Çeşmesi DÖRDÜNCÜ BÖLÜM KENTİN EKONOMİK YAPISI I. TARIM VE HAYVANCILIK Tarımsal Üretim Hayvancılık Balıkçılık Arıcılık II. TİCARİ HAYAT III. ESNAF GRUPLARI Geleneksel Düzen Meslek Dalları IV. ÜRETİM FAALİYETLERİ

13 XII 1. Leblebicilik Değirmencilik Deri İmalatı Kasaplar Debbağlar Dikiciler Köşkerler Yemeniciler Saraçlar Boyacılar Ekmekçiler Çömlekçi Kârhanesi Kiremit Ocağı V. SEYDİŞEHİR İN EKONOMİSİNİ ETKİLEYEN DİĞER FAKTÖRLER Aşar Vergisi Ağnam Vergisi Avarız Vergisi Virgü Temettu Vergisi Menafi-i Umumiye Sandığı/Meclis-i Menafi/Mal Sandığı Ziraat Bankası VI. SEYDİŞEHİR DE VAKIFLAR Seyit Harun Veli Manzumesi Vakıfları Seyit Harun Vakfı Gelirleri Seyit Harun Vakfı Giderleri Hoca Recep Kızı Cemile Hatun Vakfı Emirler Camii ve Türbesi Vakfı Kurd oğlu Arslan Ağa Vakfı

14 XIII 5. Rüstem Bey Türbesi Vakfı Bahadır Ağa Vakfı La l Paşa Evladı Vakfı Evlâd-ı Yusuf Fakih Vakfı Musa Fakih oğlu Seydi Ali Hızır Vakfı Hasan oğlu Hızır Ahmed Vakfı Pazarkapısı Mescidi Vakfı Kiçikapı Mescidi Vakfı Ulu-Kapı Mescidi Vakfı Sofiyân/Sofular Mescidi Vakfı Derviş Abdülkerim Veled-i Şeyh Musa Vakfı SONUÇ BİBLİYOGRAFYA

15 Öğrencinin XIV T. C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü BİLİMSEL ETİK SAYFASI Adı Soyadı: AYŞE DEĞERLİ Numarası: Ana Bilim / Bilim Dalı: TARİH / Yeniçağ Tarihi Programı: DOKTORA Tezin Adı : OSMANLI DÖNEMİNDE SEYDİŞEHİR KENTİNİN FİZİKİ VE SOSYOEKONOMİK YAPISI Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm. Öğrencinin imzası (İmza)

16 XV

17 XVI ÖN SÖZ Şehir tarihine dair çalışmalar, çok renkli mozaik taşlarından oluşan ve sonradan bozulan bir resmin dağılan parçalarını bulup resmi tekrar yapmaya benzer. Eski bilgileri, aranan formatlara uygun olarak bulmak imkânsızdır. Önemli olan, araştırmacının tarihe ait hangi bilginin hangi bütüne ait olduğunu çözmesidir. Bu çalışmanın amacı, Türk tarihinde önemli bir yeri olan Seydişehir kentinin Osmanlı Dönemi ndeki fiziki, sosyal, ekonomik, demografik ve kültürel yapısını ve zaman içinde meydana gelen değişimi ortaya çıkarmaktır. Bunun için Ankara, İstanbul, Konya ve Seydişehir deki değişik arşiv ve kütüphanelerde bulunan bilgi ve belgelerden yararlanılarak çalışma hazırlanmıştır. Çalışma, giriş hariç dört ana bölümden oluşmuştur. Giriş bölümünde; çalışmanın konusu, sınırlandırılması ve kaynaklar hakkında bilgi verilmiştir. Birinci bölümde kentin tarihçesi ile fiziki ve demografik yapısı; ikinci bölümde idari yapısı; üçüncü bölümde kentteki idari ve sosyal yapılar; dördüncü bölümde ise ekonomik yapı ve vakıflar ele alınmıştır. Bu çalışmada yılları arasındaki Seydişehir kent merkezinin fiziki ve sosyoekonomik yapısı ortaya konmaya çalışılmıştır. Kentin kuruluşunun 1300 lü yılların başına dayanması hasebiyle 1467 den önceki dönem kısa da olsa incelenmiştir. Çalışma döneminin uzun olması, bazı güçlükleri beraberinde getirmiştir. Kadı Sicilleri, kent tarihi çalışmalarında en otantik kaynaktır. Ancak Seydişehir Kadı Sicilleri 1871 tarihinden itibaren başlamaktadır. Tanzimat tan sonra tutulan sicillerdeki bilgilerin içeriği de daralmıştır. Bu durum Seydişehir kent tarihi açısından önemli bir eksikliktir. Diğer taraftan yılları arasına dair ekonomiye yönelik arşiv kayıtları daha ziyade Seydişehir Kazası nın geneline hitap etmektedir. Yani ulaşılan veriler, kazaya bağlı köylerle birlikte genel bir tablo ortaya koymaktadır. Oysa ki bu çalışmanın alanı Seydişehir kent merkezi ile sınırlıdır. Bu nedenle kaza geneliyle ilgili ulaşılabilen demografik ve ekonomik bilgiler ana metin içerisinde verilmemiş, çoğu kez dipnotlarda sunulmuştur. Bu durum, kent merkezine dair bazı konularda kronolojik kopmalara yol açmıştır. Orta ölçekli bir Anadolu kenti

18 XVII olarak Seydişehir merkezine dair böyle bir sorunun yaşanması olağan karşılanmalıdır. Bu çalışmam sırasında çok yakın ilgi ve desteğini gördüğüm hocalarım bulunmaktadır. Öncelikle, çalışmamın nitelik kazanmasında en büyük paya sahip olan danışmanım Sayın Prof. Dr. Yusuf KÜÇÜKDAĞ a, verdikleri desteklerden dolayı minnettarlığımı ifade etmek isterim. Tez İzleme Komitesi üyeleri Sayın Prof. Dr. Bayram ÜREKLİ ve Sayın Yrd. Doç. Dr. Zekeriya BÜLBÜL e tez aşamasındaki yapıcı eleştiri ve katkılarından dolayı teşekkür ederim. Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Cumhuriyet Arşivi ve Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi çalışanları ile Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi Müdürü Bekir ŞAHİN Bey e müteşekkirim. Ayrıca numaralı Doktora Tez Projesi olarak bu çalışmaya destek veren Selçuk Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü nü de burada anmak isterim. Son olarak Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu nun dört yıl süreyle tarafıma sağlamış olduğu doktora bursiyerliği çerçevesinde verdiği maddi desteğe teşekkür ederim. Ayşe DEĞERLİ

19 Öğrencinin XVIII T. C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü Adı Soyadı: AYŞE DEĞERLİ Numarası Ana Bilim / Bilim Dalı: TARİH / Yeniçağ Tarihi Programı: DOKTORA Tez Danışmanı: Prof. Dr. Yusuf KÜÇÜKDAĞ Tezin Adı : OSMANLI DÖNEMİNDE SEYDİŞEHİR KENTİNİN FİZİKİ VE SOSYOEKONOMİK YAPISI ÖZET Seydişehir, kent merkezinin kuruluşu itibariyle Eşrefoğulları Dönemi ne kadar uzanan ve 700 yıldan daha uzun bir geçmişe sahip olan orta ölçekli yerleşim yerlerinden biridir. XV. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı idaresine girmesi ile Seydişehir, nüfus bakımından büyümüş ve orta halli bir Anadolu kenti haline gelmiştir. XIX. yüzyıldan itibaren kent merkezinde Gayrimüslim nüfusa rastlanmakla birlikte Müslümanlarla aynı mahallelerde yaşadıkları görülmüştür. Seydişehir, sahip olduğu ekonomik potansiyel ile Konya ve çevresinin önemli ekonomik merkezlerinden biri olmuştur. Çeşitli zanaat dallarının gelişmesi ile sahip olduğu ekonomik zenginliği XIX. yüzyıl sonlarına kadar korumuştur. Çeşitli vakıf eserleri ile önemli bir kültür merkezi vazifesini de görmüştür. XIX. yüzyıldan itibaren hem Konya nın diğer yerleşim birimleriyle; hem de İstanbul, Kıbrıs, İzmir gibi şehirler ile Seydişehir arasında göç hareketi yaşanmıştır. Cumhuriyet Dönemi nde ise, özellikle Etibank Alüminyum Tesisleri nin kurulmasıyla, kent mekanı büyümüş, demografik ve ekonomik büyümeyi tecrübe etmiş ve nihayetinde ise idari olarak ilçe statüsü kazanmıştır. Anahtar Kelimeler: Seydişehir, Konya, Osmanlı Dönemi, Şehir Tarihi, Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Hayat.

20 Öğrencinin XIX T. C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü Adı Soyadı: AYŞE DEĞERLİ Numarası Ana Bilim / Bilim Dalı: TARİH / Yeniçağ Tarihi Programı: DOKTORA Tez Danışmanı: Prof. Dr. Yusuf KÜÇÜKDAĞ Tezin Adı : Physical and Socio-Economic Structure of Seydişehir in Ottoman Era SUMMARY As having 700-year-history, Seydişehir is one of the middle rangedsettlement in Anatolia dating back to the period of Eşrefoğulları. Just after it has been subordinated under the Ottoman authority, its population grew up in number and became a middle-ranged Anatolian town in the second half of the 15th century. There has been non-muslim population in Seydisehir since the 19th century, and they have lived in the same neighborhood along with Muslims. Thanks to its economic potential, Seydisehir has become one of the most important market center around Konya. Being able to specialize in various manufacturing fields, it had maintained its economic prosperity until the end of the 19th century. It has also served as an important cultural center with the contribution of religious foundations. Since the 19th century, it experienced also a traffic of human beings from Istanbul, Cyrprus, İzmir as well as other settlements of Konya and vice versa. In Republican era, especially after the establishment of Etibank Aluminium Factory its space grew in size, experienced demographical and economic growth, ultimately its status administratively has been changed into borough. Anahtar Kelimeler: Seydişehir, Konya, Osmanlı Era, City History, Social, Cultural and Economic Life.

21 XX KISALTMALAR b. : Bin Bak. : Bakanlığı BCA. : Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi Bel. : Belediyesi bk. : Bakınız BOA : Başbakanlık Osmanlı Arşivi BKS : Beyşehir Kadı Sicili BOKS : Bozkır Kadı Sicili BYEK : Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi C. : Cilt çev. : Çeviren DİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi ed. : Editör H. : Hicri hzl. : Hazırlayan İA : İslâm Ansiklopedisi, Milli Eğitim Bakanlığı Yayını KMA : Konya Maarif Arşivi KKS : Konya Kadı Sicilleri KVS : Konya Vilayet Salnâmeleri M. : Miladi Mah. : Mahalle M.Ö. : Milattan Önce M.S. : Milattan Sonra MEB : Milli Eğitim Bakanlığı Müd. : Müdürlüğü OTAM : Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi R. : Rumi s. : Sayfa

22 XXI S. : Sayı SKS : Seydişehir Kadı Sicilleri SÜSAM : Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Merkezi SÜSBE : Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü TD : Tarih Dergisi terc. : Tercüme Eden TKGM.A : Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivi TT.d. : Tapu Tahrir Defteri TTK : Türk Tarih Kurumu VAD : Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi Defterleri VD : Vakıflar Dergisi V. : Vesika v. : Veled vr. : Varak vd. : ve devamı yay. : Yayınları yay. hzl. : Yayına Hazırlayan

23 XXII TABLOLAR LİSTESİ Tablo-1: Seydişehir Hurufat Defterleri 5 Tablo-2: Seydişehir Kadı Sicilleri nin numaraları, sayfa sayıları ve kapsadıkları yıllar Tablo-3: Seydişehir le ilgili hüküm içeren Konya Kadı Sicilleri 8 Tablo-4: Seydişehir le ilgili hüküm içeren Beyşehir Kadı Sicilleri 8 Tablo-5: Seydişehir le ilgili hüküm içeren Bozkır Kadı Sicilleri 8 Tablo-6: Seydişehir le ilgili hüküm içeren Şikâyet Defterleri 9 Tablo-7: Seydişehir le ilgili hüküm içeren Karaman Ahkam Defterleri 10 Tablo-8: Seydişehir le ilgili hüküm içeren Avarız Defterleri 11 Tablo-9: Seydişehir le ilgili hüküm içeren Maliye Nezareti Defterleri 12 Tablo-10: Seydişehir le ilgili hüküm içeren Evkaf Defterleri 14 Tablo-11: Seydişehir Nüfus Defterleri 15 Tablo-12: Seydişehir Temettuat Defterleri 17 Tablo-13: Konya Vilâyet Salnâmeleri 24 Tablo-14: Seydişehir kent merkezi mahalleleri ( ) 41 Tablo-15: XVI. yüzyılda Seydişehir kent merkezinin nüfusu 60 Tablo-16: Karaman Eyaleti sınırları içindeki bazı kentlerin XVI. yüzyıl başı ve sonunda nüfus durumu Tablo-17: Mart 1612 Seydişehir kent merkezi avarızhane sayısı 63 Tablo-18: Mart 1612 de Seydişehir kent merkezinin nüfusu 64 Tablo-19: Ağustos 1642 Seydişehir kent merkezi nüfusu 65 Tablo-20: Seydişehir in 1646 yılı tahminî nüfusu 66 Tablo-21: 1831 yılında Seydişehir deki erkek nüfusun yaşa göre dağılımı Tablo-22: 1831 yılı Seydişehir kent merkezi nüfusu 70 Tablo-23: Tablo-24: 3341 numaralı Nüfus Defteri ne göre 1831 yılı Seydişehir erkek nüfusu 3342 numaralı Nüfus Defteri ne göre 1251/1836 tarihinde Seydişehir erkek nüfusu Tablo-25: Seydişehir kent merkezi 1839 yılı nüfusu

24 XXIII Tablo-26: 3343 numaralı Nüfus Defteri ne göre 1254/1839 yılı Seydişehir erkek nüfusu Tablo-27: 1841 yılı Seydişehir kent merkezi erkek nüfusu 76 Tablo-28: 1845 yılı Seydişehir kent merkezi nüfusu 77 Tablo-29: 1260/1845 tarihli defterdeki kazalar ve nüfusları 78 Tablo-30: 1915 yılı Seydişehir Müslüman nüfusu 79 Tablo-31: XIX. yüzyılda Sille den Seydişehir e göç hareketinin verileri 87 Tablo-32: Tablo-33: 1917 yılında Seydişehir Kazası nda ikamete memur ecnebilerin isimleri Kıbrıs a sürgün için deftere yazılan Seydişehirli ailelerin meslek gruplarına göre dağılımı Tablo-34: Seydişehir Kaymakamları ( ) 135 Tablo-35: Seydişehir Belediye Başkanları 141 Tablo-36: Seydişehir de mahallelere göre mansure askerleri 148 Tablo-37: 1839 da Seydişehir kent merkezindeki mansure ve redif askerleri Tablo-38: Seydişehir deki nizamiye askerlerinin miktarı ve maaşları 149 Tablo-39: 1843 yılında Seydişehir deki redif askerlerinin sayıları 151 Tablo-40: Tablo-41: XIX. yüzyılın ilk yarısında Seydişehir'de istihdam olunmuş asker grupları Kızılcalar Mahallesi ndeki bazı mescitlerle ilgili atama kayıtları Tablo-42: 1845 yılı Seydişehir kent merkezindeki tarım arazileri 241 Tablo-43: Tablo-44: 1845 yılı Seydişehir merkez mahallelerinde çiftçi ve rençperler 1845 yılı Seydişehir kent merkezinde büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayısı Tablo-45: Seydişehir de 1895 yılında ehlî hayvan sayısı 245 Tablo-46: XIX. yüzyılın ikinci çeyreğinde Seydişehir kentindeki meslek dalları Tablo-47: Seydişehir merkezi mahallerinde leblebici dükkânı sayısı 255 Tablo-48: 1845 yılında kent merkezindeki değirmenler ve sahipleri 256 Tablo-49: Cami-i Cedid Mahallesi 1845 aşar rüsumatı

25 XXIV Tablo-50: Cami-i Kebir Mahallesi aşar rüsumatı 266 Tablo-51: Hacı Seyyid Ali Mahallesi aşar rüsumatı 268 Tablo-52: 1845 yılı Seydişehir kent merkezi ağnam vergisi 273 Tablo-53: 1845 yılı büyükbaş hayvan için toplanan yıllık vergi miktarı (kuruş) Tablo-54: Mart 1612 Seydişehir kent merkezi avarızhaneleri 275 Tablo-55: 1642 yılı Seydişehir avarızhaneleri 276 Tablo-56: 1841 yılı Seydişehir kaza merkezi ve bağlı köylerinin temettuat yükü Tablo-57: Cami-i Cedid Mahallesi temettuat vergisi verileri 282 Tablo-58: Cami-i Kebir Mahallesi temettuat vergisi verileri 283 Tablo-59: Hacı Seyyid Ali Mahallesi temettuat vergisi verileri 285 Tablo-60: 1845 yılı Seydişehir merkez mahallelerinin temettu yükümlülükleri Tablo-61: 1906 yılında Seydişehir Kazası nın varidat-ı umumiyesi 288 Tablo-62: Seyit Harun Vakfı gelirleri (kent merkezindeki işletmelerden) Tablo-63: Seyit Harun Vakfı nın 1483 yılı gelirleri 292 Tablo-64: Seyit Harun Vakfı nın arası gelir kalemleri 294 Tablo-65: Seyit Harun Vakfı nın Mart 1871-Mart 1872 arası gelirleri 295 Tablo-66: Seyit Harun Manzumesi Vakfı giderlerinin dağılımı 296 Tablo-67: Seyit Harun Vakfı nın arası gider kalemleri 297 RESİMLER LİSTESİ Resim-1: İnşası düşünülen Seydişehir Hükümet Konağı nın projesi. 156 Resim-2: Muallimhane Camii duvarındaki 1834 tarihli kışla kitabesi 161 Resim-3: Aşağı Mahalle İptidaiye Mektebi, Bahaddin Paslı nın babası Mehmed Efendi ye ait diploma Resim-4: Seydişehir Rüştiye Mektebi mezuniyet diploması 222 Resim-5: Mustafa Efendi Çeşmesi kitabesi. 236 Resim-6: Cami Çeşmesi kitabesi. 237 Resim-7: Derviş Ali Ağa Çeşmesi kitabesi

26 XXV ÇİZİMLER LİSTESİ Çizim-1: Muallimhane Camii planı (Vakıflar Bölge Müdürlüğü nden). 165 Çizim-2: Çizim-3: A. Seyit Harun Türbesi, B: Halife Sultan Türbesi, C: Sultan Hatun Türbesi (R.H. Ünal dan). Sultan Hatun Türbesi/Rüstem Bey Türbesi plan ve kesiti (Dülgerler den). Çizim-4: Şeyh Abdullah Efendi Türbesi planı (Önder den). 193 Çizim-5: Hacı Yusuf Efendi Türbesi nin planı (Önder den). 194 Çizim-6: Seydişehir Seyit Harun Hamamı planı (Y.Önge den). 232 Çizim-7: Seydişehir merkez mahallelerini gösteren kroki ve kalenin tahminî sınırı. ŞEKİLLER LİSTESİ Şekil-1: 1831 yılı Seydişehir kent merkezi nüfusu 69 Şekil-2: 1836 yılı Seydişehir kent merkezi erkek nüfusu 73 Şekil-3: Seydişehir kent merkezi 1839 yılı erkek nüfusu

27 1 GİRİŞ I. ARAŞTIRMANIN AMACI VE KAPSAMI Şehirler, kasaba ve köylere göre daha fazla insanın yaşadığı yerleşim yerleri olmalarının dışında daha örgütlü bir hayatın sürdüğü, kamu otoritesinin daha çok hissedildiği, resmî kurumların ve sivil toplum örgütlerinin daha çok bulunduğu merkezlerdir. Yapısı gereği buralarda tarımdan çok ticaret, sanayi ve hizmet sektörleri gelişmiştir 1. Şehirde yargılama yetkisi olan bir kadı ile dinî işlere bakan bir müftünün bulunması 2, cuma namazının kılınması ve haftanın belli günlerinde pazar kurulması 3 Osmanlı şehrinin en temel özellikleridir. Dolayısıyla diğer yerleşim yerlerine göre şehirdeki ilişkiler daha düzenli ve daha biçimseldir. Bunun için tarihçiler, coğrafyacılar, sosyologlar ve ekonomistler şehri farklı şekillerde görmüşler ve incelemişlerdir. Bu çalışmada Seydişehir, kent tarihi konu olarak alındığı için, Özer Ergenç in Osmanlı şehri, sakinlerinin işbölümüne tabi olarak tarım dışı üretimde bulundukları, çevresine mal ve hizmet sundukları bir yerleşme biçimidir. 4 şeklindeki görüşüne uygun şekilde inceleme yapılmıştır. Türkiye de yapılan şehir tarihi araştırmalarında ağırlıklı biçimde konu olarak Osmanlı Dönemi şehirleri seçilmiştir 5. Bu alandaki çalışmalar, Cumhuriyetin ilk yıllarında amatör tarihçiler tarafından başlatılmıştır. Bunların yaptıkları daha çok bir bölge hakkındaki tarihî kaynakları derlemeden ibaret olmuştur. İbrahim Hakkı Konyalı ve başkaları ise XVI. yüzyıla ait tapu tahrirleri ile abide ve kitabe gibi statik malzemelerden yola çıkarak bazı Anadolu şehirlerinin fiziki ve siyasi tarihini ana hatlarıyla ortaya koymuşlardır. M. Çağatay Uluçay, Fahri Dalsar gibi araştırmacılar ise akademik ve profesyonel tarihçiliğin öncülüğünü yaparak bazı 1 Ziya KAZICI, Osmanlı Devleti nde Toplumun Yapısı, İstanbul 2003, s İbrahim YILMAZÇELİK, XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Diyarbakır ( ), Ankara 1995, s. XXIX. 3 Mehmet ÖZ, Osmanlı Klasik Döneminde Anadolu Kentleri, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, III/6(2005), s Osmanlı Klasik Dönemi Kent Tarihçiliğine Katkı XVI. Yüzyılda Ankara ve Konya, (Kısaltma: XVI. Yüzyılda Ankara ve Konya), Ankara 1995, s Yunus UĞUR, Şehir Tarihi ve Türkiye de Şehir Tarihçiligi: Yaklaşımlar, Konular ve Kaynaklar, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, III/6(2005), s. 16.

28 2 şehirlere ait arşiv kaynaklarını yayımlayıp bunların toplumsal ve ekonomik yapılarını aydınlatmaya çalışmışlardır 6. Ancak bu tür çalışmalara geç başlanmış olduğundan Osmanlı şehirleri de henüz yeterince incelenmemiştir 7. Faroqhi ye göre 1980 li yılların başlarına kadar araştırmacılar için arşiv kaynaklarına ulaşmanın zorluğu 8, şehir tarihi araştırmalarının gecikmesine neden olmuştur. Şehir tarihi çalışmaları, 1960 lardan sonra artış gösterdi. Bu çerçevede Ö. Lütfi Barkan, Halil İnalcık, Nejat Göyünç, Ronald C. Jenings, Haim Geber, Tevfik Güran, Suraiya Faroqhi, Özer Ergenç, Bahaeddin Yediyıldız, Tuncer Baykara ve Necmi Ülker gibi bilim adamlarının değişik kaynaklardan yararlanarak Anadolu kentlerini ele alan öncü çalışmalar yaptıklarını burada kaydetmek gerekir 9. Seydişehir, Horasanlı bir derviş olan Seyit Harun Veli tarafından XIV. yüzyıl başında kurulan bir Orta Anadolu kentidir. Buraya dair daha önce yayımlanan çalışmalar, Seyit Harun a dair menakıpnameye dayalı olarak kentin kuruluşunu hikâyeci bir metotla anlatmaya yönelik olup şehrin tarihsel gelişimini ortaya koyan bir tablo çizmekten uzaktır. Mehmet Önder tarafından 1986 da yayımlanan Seydişehir Tarihi adlı kitap idari yetkililerin isteği üzerine kaleme alınmış, birkaç arşiv belgesi dışında tamamen folklorik bir çalışma olarak kabul edilmelidir. Doktora tezi olarak hazırlanan bu çalışma ile ilk defa olarak Seydişehir tarihini arşiv kaynakları ışığında ele almak hedeflenmiştir. Dönem olarak kentin Osmanlı idaresine geçtiği 1467 den TBMM nin 1920 de açılışına kadar olan zaman dilimini fiziki, idari, sosyal, demografik ve ekonomik yönleriyle kapsamaktadır. Bununla birlikte şehrin tarihinin doğru değerlendirilmesi açısından 1305 te kuruluşundan 1467 ye kadar olan Beylikler Dönemi ne de kısaca yer verilmiştir. 6 ÖZ, aynı makale, s ERGENÇ, XVI. Yüzyılda Ankara ve Konya, s KOMİSYON, Suraiya FAROQHI ile Türk Şehir Tarihi Üzerine, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, III/6(2005), s UĞUR, aynı makale, s. 20; ÖZ, aynı makale, s. 65.

29 3 II. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ Seydişehir, Osmanlı Dönemi nde Beyşehir Livası sınırları içinde yer alan bir kaza idi. Bu sebeple öncelikle Seydişehir Kadı Sicilleri ndeki konuyla ilgili bilgiler tespit edilip transkripsiyonları yapıldı. Ancak bu defterler yılları arasını kapsadığından, kentin ilk dönemlerine ait menakıpnamelerdeki haberler tespit edildi. XV. yüzyıldan sonraki bilgilere ulaşabilmek gayesiyle Başbakanlık Osmanlı, Cumhuriyet, Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyudı Kadime arşivlerindeki belgeler görülerek konu başlıklarına göre tasnif edildi. Ayrıca Karamanoğulları ile Osmanlı kroniklerindeki siyasi tarihe yönelik bilgiler toparlandı. Şehirde XIX. yüzyıldan itibaren meydana gelen değişiklikler, sırasıyla Seydişehir Nüfus Defterleri ( ), Seydişehir Temettuat Defterleri ile Konya Vilâyet Salnâmeleri nden takip edildi. Sosyal ve kültürel donatılar, vakıf kayıtları ile Hurufat Defterleri ndeki belgeler çerçevesinde incelendi. Konya ve çevresi ile ilgili telif eserler, doktora ve yüksek lisans tezleri taranarak Seydişehir le ilgili bilgiler konu başlıklarına göre tasnif edilip fişlendi. Şehir tarihi incelemelerinde saha araştırması önem arz etmektedir. Bu nedenle Seydişehir e alan gezisi yapılarak günümüze ulaşan eserler, mezarlıklar görülerek çeşitli notlar alındı. Bütün bu çalışmalardan sonra tez yazılmaya başlandı. Seydişehir le ilgili elde edilen bilgi, özellikle demografik yapı, ekonomik hayat ve sosyal yapı açıklanırken tablolar haline getirilerek anlaşılması kolay hale getirildi. Kentin idari, sosyal ve kültürel değişimi yüzyıllara göre eldeki veriler çerçevesinde karşılaştırmalar yoluyla değerlendirildi. III. ARAŞTIRMANIN KAYNAKLARI Bir çalışmanın orijinal olması, kaynaklarının güvenilirliğine bağlıdır. Tarih alanındaki akademik çalışmaların temelde arşiv belgelerine dayanması bir zorunluluktur. Bunun dışında bir malzemenin kaynak olarak değerlendirilebilmesi için ya devrinde ya da devrine yakın bir zamanda yazılmış kaynaklardan faydalanılarak ortaya çıkmış olması gerekir ki; bunlar ana kaynak özelliği taşır. Şayet

30 4 döneme ait kaynak yoksa yakın devre ait kaynaklar kullanılır. Bu kaynaklara da birinci elden kaynaklar denir 10. Şehir tarihi araştırmalarında o şehirde yaşayanlar tarafından şehir hayatına yönelik daha önce yazılan eserler doğrudan kaynaktır. Bir şehrin tarihini incelerken kullanılabilecek en önemli görsel kaynak ise, o şehrin kendisidir 11. Yani günümüze kadar gelen tarihî dokusudur. Ancak zamana karşı direnebilen mimari yapıların, bir şehrin tanıtılmasında yetersiz olacağından yazılı kaynaklar yani arşiv belgeleri daima ana kaynak durumundadır 12. Bundan hareketle Seydişehir kentine yönelik bu araştırmada temel kaynak olarak arşiv belgeleri kullanılmıştır. Bunun yanında Seydişehir de ayakta kalabilen mimari eserler ve kalıntılardan da yararlanılmıştır. Çalışmada kullanılan temel kaynaklar aşağıda belli başlıklar altında tanıtılacaktır. 1. Arşiv Belgeleri Bilimsel olarak tarih, metinlerle yazılır kuralı evrenseldir 13. Türk tarihine yönelik yeterince yazılı kaynak mevcuttur. Çünkü özellikle Osmanlı Dönemi nde, bir milletin hafızası olduğu bilinciyle 14 çağdaş arşiv anlayışından uzak olmakla beraber, bir arşiv düzeni kurulmuştur 15. Dolayısıyla dünyanın en zengin arşivlerinden biri Osmanlılara aittir. Bu çalışmada kullanılan belgeler; Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi ndeki Seydişehir Hurufat Defterleri ve diğer vakıf kayıtları; Başbakanlık Osmanlı Arşivi nde bulunan değişik tasniflerdeki belgeler, Konya Maarif Arşivi ve Seydişehir Kadı Sicilleri başlıkları altında incelenecektir. 10 Mübahat S. KÜTÜKOĞLU, Tarih Araştırmalarında Usul, İstanbul 1994, s Kathryn A. EBEL, Visual Sources for Urban History of the Otoman Empire, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, III/6(2005), s KÜTÜKOĞLU, aynı eser, s Leon-E. HALKIN, Tarih Tenkidinin Unsurları, (çev. Bahaeddin Yediyıldız), Ankara 1989, s Yusuf KÜÇÜKDAĞ, Konya da Osmanlı Devri Arşivleri, Konya Şehrinin Fiziki ve Sosyo- Ekonomik Yapısı, Makaleler- I, Konya 2004, s Mübahat S. KÜTÜKOĞLU, Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatik), İstanbul 1998, s. 1.

31 Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi Tasnifleri Hurufat Defterleri Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi nde bulunan Hurufat Defterleri nde temel birim kazadır yılları arasındaki dönemi kapsamaktadırlar 16. Kazalar alfabetik olarak sıralanıp yazıldığı için Hurufat adı verilen defterler, Osmanlı taşra teşkilatı ve kamu görevlileri hakkında zengin bilgiler içerir. Her kazaya ait berat özetleri o kazanın ismi altında tarih sırasına göre kaydedilmiştir. Dolayısıyla kadı tarafından vakıflarla ilgili olarak merkeze gönderilen arzlara bağlı olarak ilgili makamın cevabi yazısında yani beratta, yazıldığı tarihten önce inşa edilmiş ve hizmete girmiş birer vakıf eseri olan mektep, medrese, cami, mescit, tekke, zaviye, han, hamam gibi sosyal ve dinî kurumları ve bunları yaptıranları, buralara yapılan atamalar, görevden alınanlar, varsa sebepleriyle yazılmıştır. Bu kayıtların XVIII. yüzyıl Osmanlı şehirlerinin sosyoekonomik durumuyla fiziki yapısını inceleyenler tarafından, kadı sicilleri gibi, mutlaka görülmesi gerekir. Seydişehir e ait 20 adet Hurufat Defteri tespit edilmiştir numaralı defterde tarih kargaşası olmakla birlikte diğer defterler için bu durum söz konusu değildir. Varak usulü a-b şeklinde numaralandırılmışlardır (Tablo-1). Tablo-1: Seydişehir Hurufat Defterleri Defter No Varak Aralığı Toplam Sayfa Defter No Varak Aralığı Toplam Sayfa b-15a b-66b a-7b b-72b b-60b a-50b a-50b b-34b a a a a b-60a b b a- 164a a-85b a b b-11a 6 16 Tuncer BAYKARA, Osmanlı Taşra Teşkilâtında XVIII. Yüzyılda Görev ve Görevliler (Anadolu), Ankara 1990, s. 4.

32 Diğer Vakıf Kayıtları Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi nde Hurufat Defterleri dışında Seydişehir le ilgili diğer vakıf kayıtlarına da ulaşılmıştır. 3, 13, 99, 108, 137, 148, 149, 150, 152, 153, , 411, 412, 457, 483, 484, 496, 503, 506, 548, 590, 603, 904, 962, 2176, 2177, 2178, 2179, 2181, 3142, 3153, 3155, 3162, 3177, 3202, 3224, 3228, 3246, 3264, 3286, 4179 numaralı defterlerde Seydişehir kent merkeziyle ilgili bilgiler içeren vakfiye, ferman, berat, temessük, atik-esas ve şahsiyet kayıtları mevcuttur. Bunlar da fişlenerek çalışmada kullanılmıştır. Arslan Ağa bin Kurt Vakfı yla alakalı 1058/1648 tarihli vakfiye 457 numaralı defterde olup, kent merkezindeki diğer yapıların vakfiye kayıtlarına rastlanmamıştır Kadı Sicilleri Kadıların görevleri gereği verdikleri ilam ve hüccetlerin kaydedildiği defterlere kadı sicilleri denir. Bunlar, Osmanlı şehirlerinin canlı hayatını göstermesi bakımından alternatifi olmayan kaynaklardır 17. Hukuki davaların yanında, kadılara gelen tüm yazılar bu sicillere kaydedildiğinden 18, özelde Osmanlı tarihinin, genelde Türk tarihinin siyasi, sosyal, idari, mali, ekonomik, ticari, askerî, demografik, kültürel yönlerini aydınlatacak otantik kaynaklardır 19. Kadı sicilleri, içerik olarak çeşitli belgelerden oluşur. Dava tutanakları, hüccet ve ilam, mukavele, senet, vakfiye, nafaka, kefalet, vesayet, miras, boşanma davaları, tereke ve taksim kayıtları, köle ve cariyelerin özgürlüğüne kavuştuklarını belgeleyen ıtkname, evlenme ve boşanma kayıtları, fiyat tespitlerini içeren narh defterleri ile esnaf teftişini gösteren belgeler, merkezden gelen ferman, berat ve mektup gibi kayıtlar bunlardan bazılarıdır Ömer DEMİREL, Tarihlerinde Ankara da Ailenin Niceliksel Yapısı, Belleten, LIV/210(1990), s Ahmet AKGÜNDÜZ, Şer iyye Mahkemeleri ve Şer iyye Sicilleri, Türkler, X, Ankara 2002, s M. Akif AYDIN, Hukuk, Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi, I, İstanbul 1994, s Numaralı Konya Şer iye Sicili ( / ) (Transkripsiyon), (hzl. İzzet Sak), Konya 2003, s. XXIX.

33 7 II. Mahmud ( ) la başlayıp Tanzimat tan sonra devam eden yeniden yapılanma çerçevesinde Adliye Nazırlığı na bağlı nizamiye mahkemeleri kurulmuştur. Bu durumda şeriye mahkemelerinin yetki alanları daraltılmış; kadılar evlenme, boşanma ve miras davalarına bakmakla görevlendirilmişlerdir. Bunun için kadı sicillerinin kapsadığı alan da daralmıştır. Seydişehir Kazası na ait 12 adet kadı sicili vardır. Bunlar çok eski olmayıp 1871 tarihinde başlamakta ve 1912 tarihinde sona ermektedir. Daha önce Konya Mevlâna Müzesi Arşivi nde korunurken, 1991 yılında Ankara ya Millî Kütüphane ye gönderilmiştir yılında ise BOA ya devredilmiş ve Meşihat Defterleri kataloguna MŞH.ŞSC.d. kodu ile kaydedilmiştir (Tablo-2). Diğer Anadolu kazalarına ait olanlar gibi Seydişehir Kadı Sicilleri nin yazı dili de Türkçe dir. Ancak çok az da olsa Arapça vakfiyelerle dava kayıtlarına rastlanılmaktadır. Tablo-2: Seydişehir Kadı Sicilleri nin numaraları, sayfa sayıları ve kapsadıkları yıllar Defter BOA'daki Sayfa Ait Olduğu Yıllar No numarası Sayısı (Hicri/Miladi) / / / / / / / / / / / / Diğer taraftan Seydişehir Kazası nda yaşayanların sıkı ilişki içinde bulundukları Konya, Beyşehir ve Bozkır kazalarına ait kadı sicilleri de taranmış; Seydişehir le ilgili olup değişik nedenlerle kaydedilen hüccet ve belgeler de tespit edilip çalışmada kullanılmıştır (Tablo-3, 4, 5).

34 8 Tablo-3: Seydişehir le ilgili hüküm içeren Konya Kadı Sicilleri KKS KKS Tarihi No No Tarihi / / / / / / / / / / / / / / / / / / / / / / Tablo-4: Seydişehir le ilgili hüküm içeren Beyşehir Kadı Sicilleri BKS No Tarihi / / / / / / / Tablo- 5: Seydişehir le ilgili hüküm içeren Bozkır Kadı Sicilleri BOKS No Tarih / / / / / Başbakanlık Osmanlı Arşivi Tasnifleri İstanbul da bulunan BOA, tarih araştırmacıları için vazgeçilemez arşiv kaynaklarının saklandığı yerdir. Buradaki belgelerden bir kısmı tasnif edilmiş, kataloglanmış, bir kısmı ise elektronik ortama aktarılmıştır. Bu arşivde bulunup yararlanılan tasnifler aşağıda verilmiştir.

35 Şikâyet Defterleri Osmanlı Devleti bir hukuk devleti idi. Bunun sonucu olarak halk dilek ve şikâyetlerini icabında doğrudan padişaha sunabilmekte, o konu Divanıhümayun da görüşülerek haksızlıklar ortadan kaldırılmaya çalışılmaktaydı. Bu çerçevede merkezde meydana getirilen idari ünitelerden biri, Divân-ı Hümayun Şikâyet Kalemi dir. Bu birim Divanıhümayun dan çıkan kararları defterlere geçirirdi yılına kadar bütün ferman, berat ver hükümler Mühimme Defterleri ne kaydolunurken, bu tarihten itibaren şahsî davalara ait ferman, berat ve benzeri kayıtlar için Şikâyet Defterleri tutulmaya başlanmıştır yılından sonra şikâyetler genellikle eyaletlere göre ayrı defterlere yazılmaya başlanmıştır 21. Konu olarak Şikâyet Defterleri nde başta idari ve askerî yetkililerle ilgili olmak üzere, eşkıyanın soygunları, bir mahkeme kararına itiraz, borçlar, tımarlı sipahinin vergiyi toplayamaması ve esnafların değişik konulardaki şikâyetlerini konu alan hükümleri içermektedir. 989 numaralı Divân-ı Hümayun Defterleri Katalogu nda 213 adet Şikâyet Defteri olup yılları arasına tarihlenmektedirler. Seydişehir le ilgili hükümler, 213 adet Şikâyet Defterleri nin her biri taranarak 65 defterde Seydişehir le ilgili olan toplam 128 hükme rastlanmıştır (Tablo-6). Defter No İlgili Hüküm Sayısı Tablo-6: Seydişehir le ilgili hüküm içeren Şikâyet Defterleri Defter No İlgili Hüküm Sayısı Defter No İlgili Hüküm Sayısı Defter No İlgili Hüküm Sayısı KOMİSYON, Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi, (2. Baskı), İstanbul 2000, s. 23.

36 Karaman Ahkâm Defterleri Ahkâm Defteri, Divanıhümayun dan çıkan hükümlerin kaydına mahsus olan defterlere genel olarak verilen addır. Bu hükümler, padişah adına hazırlanmasından dolayı ferman adını da alırlar. Muhtevaları itibariyle Şikâyet Defterleri nin devamı niteliğinde olup, eyalet adlarına göre tutulmuşlardır. 989 numaralı Divân-ı Hümayun Defterleri Katalogu ndaki defterlerden biri olan Karaman Ahkâm Defterleri, tarihleri arasındaki hükümleri ihtiva etmekte olup 39 adettir. Karaman Ahkâm Defterleri nden 36 sında Seydişehir le ilgili toplam 371 hükme rastlanmıştır (Tablo-7). Defter No Tablo-7: Seydişehir le ilgili hüküm içeren Karaman Ahkâm Defterleri İlgili Hüküm Sayısı Defter No İlgili Hüküm Sayısı Defter No İlgili Hüküm Sayısı Defter No İlgili Hüküm Sayısı Ayniyat Defterleri Bâb-ı Âli Sadaret Dairesi Kalemleri ne ait Sadaret Mektubi Kalemi Defterleri nden biri de Ayniyat Defterleri olup, Sadaret Dairesi nden diğer devlet

37 11 dairelerine, vilayetlere ve diğer makamlara yazılan tezkirelerle çeşitli yazışmaların suretleri kaydedilmiştir. 595 numaralı katalogda yılları arasına tarihlenen toplam 1717 adet ayniyat defteri mevcuttur. Bu defterlerden numaraları arası sekiz defter, Konya ve çevresi yerleşimlerin idari-adlî işleri ile ilgili olup yılları arasına tarihlenmektedir. Bunlar taranarak Seydişehir le ilgili hükümler tespit edilmiştir Avarız Defterleri Olağanüstü hallerde ve özellikle savaş dönemlerinde halktan avarız adıyla alınan şeri olmayan verginin ahali arasında dağılımında hanenin esas alındığı görülür. Osmanlı nüfusu ve ekonomisi üzerine çalışanlar Avarız Defterlerini kullanmaktadırlar. Seydişehir le ilgili bilgiler içeren Avarız Defterleri Maliyeden Müdevver Defterler katalogu içerisinde tespit edilmiş olup toplam 27 adettir 22 (Tablo-8). Tablo-8: Seydişehir le ilgili hüküm içeren Avarız Defterleri Defter Defter Tarih (Hicri/Miladi) Tarih (Hicri/Miladi) No No Zilhicce Mart Zilhicce Ocak Zilhicce Kasım Zilhicce Aralık Zilhicce Nisan Zilhicce Eylül Ağustos 10 Ca Ekim Zilhicce Mayıs 1807 Receb Zilhicce Şubat Zilhicce Ocak Zilhicce Ocak Zilhicce Kasım Zilkade Eylül Şaban 1106 Mart Zilkade Ağustos Zilkade Kasım Zilhicce Temmuz Zilhicce Ocak Zilhicce Haziran Zilhicce Ekim Ramazan Aralık Zilhicce Ağustos Zilhicce Ekim Zilhicce Mayıs Arşivdeki 2759, 10896, ve numaralı defterler tamirde olup araştırmacılara verilmemektedir.

38 Maliye Dairesi Defterleri Maliye defterleri, Maliye Nezareti ve Maliyeden Müdevver olmak üzere iki ana grupta toplanabilir. Maliye Nezareti Defterleri kapsamında Seydişehir e ait bilgiler içeren 12 defterden söz edilebilir (Tablo-9). Tablo-9: Seydişehir le ilgili hüküm içeren Maliye Nezareti Defterleri Defter Defter Defter Kodu Tarihi Defter Kodu Tarihi Numarası Numarası ML.d ML.MSF.d /1842 ML.d ML.MSF.d /1843 ML.MSF.d /1841 ML.MSF.d R.1258/Mart 1841-Mart 1842 ML.VRD.d /1843 ML.MSF.d /1856 ML.VRD.d /1858 ML.MSF.d /1865 ML.MSF.d /1841 ML.MSF.d /1848 Maliye Dairesi defterleri arasında bulunan Maliyeden Müdevver Defterler içerisinde 125, 241, 716, 1874, 2592, 5917, 6216 ve 9507 numaralı sekiz defter taranmış; Seydişehir le ilgili bilgiler fişlenmiştir Tahrir Defterleri Osmanlı Devleti, bir yeri fethettiğinde o bölgeye bir emin gönderilir, nüfus ve gelir kaynaklarının ayrıntılarıyla araştırılıp deftere geçirilmesi sağlanırdı. Böylece her sancak için ayrı bir nüfus ve gelir defteri meydana gelirdi. Bölgedeki gelir kaynakları çeşitli etkenlerle değiştiği için, her yılda bir bu tahrirler yenilenirdi. Bu defterler Başbakanlık Osmanlı ile Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyûd-ı Kadime arşivlerinde bulunmaktadır. Tahrir Defterleri ait olduğu bölgenin sosyal, demografik ve ekonomik tarihine dair önemli istatistikî bilgiler sunduğu için Seydişehir tarihi araştırılırken bunlardan da yararlanılmıştır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi ndeki 40, 58, 63, 119, 387, 399, 455, 968, 1126 ve 1135 numaralı 10 adet Tapu Tahrir Defterleri ile Kuyûd-ı Kadime Arşivi ndeki 137, 564, 565 ve 584 numaralı dört defter taranmıştır.

39 Evkaf Defterleri Vakıflar başlangıçta kişisel ihtiyaçların giderilmesi amacıyla ortaya çıkmışken zamanla toplumların sosyokültürel yapısı, ihtiyaçları, eğilimleri ve zenginliklerine göre gelişerek hayatın her safhasında yerini almıştır. Özelliklerle Osmanlılarda hem kişileri hem de devleti ilgilendiren bir yaşam biçimi haline gelmiştir 23. XIX. yüzyılın ilk çeyreğine kadar belli kurallar çerçevesinde işler vaziyette olan vakıflar, üç ana grupta toplanmıştır. Bunlar, Osmanlı dan önceki İslam devletlerinden intikal eden evkaf-ı kadîme, miri arazinin temliki ile kurulan evkaf-ı irsâdiye ve hayırseverlerin kendi mülklerini vakfederek kurdukları evkaf-ı sahiha-i lazîme dir 24. Tanzimat tan (1839) önce vakıfların teftiş ve kontrolünü, vakfiyede tayin edilmiş nazırlar, devletçe atanan müfettişler ve kaza yetkisine sahip kadılar yürütmüştü. Vakfiyede şart koşulan nazırın kimliğine göre vakıf, Sadr-ı Âlî Nezâreti, Şeyhülislam Nezâreti, Bâbüssaâde/Kapı Ağası Nezâreti ve Dârüssaâde Ağası/Haremeyn Evkâfı Nezâreti nden biri tarafından idare edilmişti. Vakıfların çoğalması ve işlerin ağırlaşması üzerine 24 Eylül 1826 da Evkâf-ı Hümâyün Nezâreti kuruldu. Dağınık halde bulunan vakıfların idaresinin tek elde toplanması, vakıf sektöründe baş gösteren yolsuzlukların önlenmesi, Batılı tarzda merkezî bir anlayışla vakıfların bir bakanlıkça idare edilmesi ve dinî çevrelerin gücünün kırılması gibi düşüncelerle II. Mahmud bu yeniliği gerçekleştirmiştir 25. Osmanlı Devleti nde yollar ve köprülerin yapımı ile sulama çalışmaları gibi kamu işleri; hastaneler yapımı ve fakirlere yardım gibi sosyal yardımlaşma faaliyetleri; mektep, medrese ve kütüphanelerin yapımını teminat altına almaya yönelik kültür işleri; cami ve mescit inşası gibi din hizmetleri vakıflar aracılığıyla 23 Esat ARSEBÜK, Medeni Hukuk I, Başlangıç ve Şahsın Hukuku, İstanbul 1938, s ; Nazif ÖZTÜRK, Türk Yenileşme Tarihi Çerçevesinde Vakıf Müessesesi, (Kısaltma: Vakıf Kurumu), Ankara 1995, s ÖZTÜRK, Vakıf Kurumu, s. 63; Mustafa GÜLER, Osmanlı Devleti nde Haremeyn Vakıfları (XVI.- XVII. Yüzyıllar), (Kısaltma: Haremeyn Vakıfları), İstanbul 2002, s ÖZTÜRK, Vakıf Kurumu, s. 69; Seyit Ali KAHRAMAN, Evkâf-ı Hümâyûn Nezâreti, İstanbul 2006, s. 1-6.

40 14 yürütülmüştür 26. Dolayısıyla bir kentin tarihini ele alırken vakıf eserlerinden bahsetmemek söz konusu değildir 27. Bu bağlamda Evkaf Defterleri önem arz etmektedir. BOA da Evkaf Nezareti fonunda yapılan taramalar sonucunda Seydişehir le ilgili 24 defter tespit edilmiştir (Tablo-10). Defter Numarası Tablo-10: Seydişehir le ilgili hüküm içeren Evkaf Defterleri Tarihi Defter Numarası Tarihi Z 1279/20 Mayıs C-27 B 1302/13 Nisan-12 Mayıs Ra Ra 1263/13 Mart 2 Za-2 Z 1302/13 Ağustos Mart 1847 Eylül R R 1269/13 Mart 10 N R 1329/28 Mart Şubat Nisan / N-13 Z 1320/14 Aralık Mart Ş N 1279/13 Mart 21 R-24 B 1324/14 Haziran Mart 1863 Eylül Ş N 1279/13 Mart Mart / Z 1279/20 Mayıs-5 Haziran / Za 1281/14 Nisan / Şubat 1281/Şubat-Mart Ş 1281/16 Ocak C-25 L 1283/19 Ekim Mart / / Z 1341/12 Ağustos C-25 N 1296/13 Haziran-12 Eylül N 1295/5 Eylül 1878 Seydişehir e dair bilgiler içeren bir diğer evkaf defteri ise Taksim Atatürk Kitaplığı Muallim Cevdet Tasnifi, no. O. 116/1 de muhafaza edilmektedir. Bu defter 888/1483 tarihlidir. Fahri Coşkun tarafından 1996 yılında İstanbul Üniversitesi nde yüksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır. Bu defter ayrıca Tarih İncelemeleri Dergisi nin 17, 18 ve 19. sayılarında M. Akif Erdoğru tarafından yayımlanmıştır. 26 M. Fuad KÖPRÜLÜ, Vakıf Müessesesinin Hukukî ve Tarihi Tekâmülü, İslâm ve Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları ve Vakıf Müessesesi, (yay. hzl. Orhan F.Köprülü), Ankara 2005, s Ayrıca bk. GÜLER, Haremeyn Vakıfları, s ; Bahaeddin YEDİYILDIZ, XVIII. Yüzyılda Türkiye de Vakıf Müessesesi Bir Sosyal Tarih İncelemesi, Ankara 2003, s. 3; Bülent KÖPRÜLÜ, Tarihte Vakıflar, Ankara Hukuk Fakültesi Mecmuası, VIII/3-4(1951), s Ömer Lütfi BARKAN, Osmanlı İmparatorluğu nda Bir İskân ve Kolonizasyon Metodu Olarak Vakıflar ve Temlikler: İstila Devirlerinin Kolonizatör Türk Dervişleri ve Zâviyeler, (Kısaltma: Kolonizatör Türk Dervişleri), VD, S. 2(1942), s Ayrıca bk. YEDİYILDIZ, aynı yer.

41 Nüfus Defterleri Osmanlı Devleti nde tımar sisteminin bir gereği olarak XV. ve XVI. yüzyıllarda belirli periyotlarla tahrir denilen bir sayım ve yazım uygulanmıştır. Daha sonra düzensiz yapılan bazı yoklamalar bulunmaktadır. Ancak 1826 da Yeniçeri Ocağı nın kaldırılmasından sonra yeni kurulan Asakir-i Mansure-i Muhammediye ye insan ve mali kaynak temini gibi bazı sorunların yeni bir nüfus sayımı yapılması gereğini ortaya çıkarmış; 1831 yılında modern anlamda ilk nüfus sayımı gerçekleştirilmiştir. Ancak bu sayımda yalnızca erkek nüfus dikkate alınmış; çocuk, erişkin, yaşlı tüm erkeklerin yaşları ve meslekleri belirtilmiştir. Kadın nüfusun da kayıt altına alındığı ilk sayım 1882 tarihlidir. Seydişehir e ait BOA da 12 Nüfus Defteri bulunmaktadır 28 (Tablo-11). Defter Numarası Tablo-11: Seydişehir Nüfus Defterleri Tarihi Defter Numarası Tarihi / / / / / / / / / Temettuat Defterleri Tanzimat ile başlatılan yenileşme çalışmaları, alınan vergilere de yansımış; bu çerçevede herkesin yıllık kazancı üzerinden alınan ve temettû denilen yeni bir vergi sistemini doğurmuştur 29. Buna göre her hane bir vergi mükellefi sayılacak, yıllık kazancı belirlenerek buna göre vergi alınacaktı. Ekonomik gelirlerin ölçüsü olarak halkın arazisi, emlaki, hayvanları ve ticari gelirleri göz önünde bulundurulmaktaydı. Ancak burada önemli olan vergilerin mükelleflerden eşit derecede alınmasıdır. İşte herkesin gelir düzeyinin hakkaniyetli bir şekilde tespit 28 Bunlardan 3334, 3691 ve 3693 numaralı defterler restorasyonda oldukları gerekçesiyle araştırmacılara verilmemektedir. 29 Haydar ÇORUH, Temettü Vergisi nin Yapısı ve 1844 Sayımı Sonuçları, Yeni Türkiye Dergisi, S. 45(2002), s

42 16 edilmesi amacıyla 1844 yılında ülkenin önemli bir kesiminde sayımlar yapılmış; bunun sonucu Emlak ve Arazi ve Hayvanat ve Temettuât Defterleri oluşturulmuştur 30. Temettuat sayımları ile beyana dayanmamakla birlikte tahrire dayanan bir gelir vergisine geçilmiştir 31. Tapu tahrir geleneğinin devamı niteliğindeki Temettuat Defterleri nde, biraz tımar tevcih kayıtlarını hatırlatır biçimde insanların tarifleri de yapılmıştır 32. Seydişehir Temettuat Defterleri nin son sayfasında, vergi ünitesi durumundaki, mahalle veya köy, genel gelir toplamı ve ödenmesi gereken vergi miktarı toplu olarak verilmiştir. Eğer bir önceki yıl vergi mükellefi olup da çocuğu olmayan bir kişi ölmüş ise onun vergisi bilâ-veled fevt olanlar ibaresi yazılarak genel toplamdan düşülmüştür. Bu defterlere kaynağı belli olan veya olmayan tüm gelirler yazılmıştır. Kişiler meslekleriyle birlikte elde ettikleri gelirlerle kaydedilmiş, menkul ve gayrimenkul mal varlıkları ve bunlardan sağlanan yıllık kazanç belirtilmiştir. Defterler oluşturulurken ülkedeki ekonomik potansiyelin tam olarak tespiti amaç edinildiğinden, demirbaş niteliğindeki hayvanlar ve sürülmeyen kıraç araziler gibi vergi dışında olan mülkler de ayrıntısı ile belirtilmiş olduğu için gerek ekonomik gerekse demografik anlamda önemli bilgiler verilmiştir. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki bu defterlere sadece hane reisleri yazılmıştır. Nüfus Defterleri tüm erkeklerin sayılmış olması bakımından Avarız ve Temettuat defterlerine göre nüfusun genel toplamına dair daha net rakama ulaşılmasını sağlamaktadır. Mesleği olmayıp da şunun bunun iânesi ile geçinenler ile başka bir şehre göç edenler de temettuatlarda ayrıca belirtilmiştir. Hane reisi öldüğünde ise dul kadınlar isimleri ve sahip oldukları mülkleriyle defterin sonuna kaydedilmiştir. Son bir noktayı daha belirtmek gerekir ki Seydişehir Temettuat Defterleri nde hane reislerinin yaşı belirtilmemiştir. Sadece hane reisi erkeğin ölmesi durumunda annelerinin idaresi altında olan erkek çocukların yaşı not olarak düşülmüştür. 30 Sait ÖZTÜRK, Konya Temettuat Defterleri, Uluslar Arası Kurulusunun 700. Yılında Bütün Yönüyle Osmanlı Devleti Kongresi (07-09 Nisan 1999),Konya 2000, s Abdüllatif ŞENER, Tanzimat Dönemi Osmanlı Vergi Sistemi, İstanbul 1990, s Mübahat KÜTÜKOĞLU, Osmanlı Sosyal ve İktisadi Tarihi Kaynaklarından Temettü Defterleri, Belleten, LlX/225(1995), s Uzun boylu kara sakallı açık alınlı şaşı gözlü gibi tanımlamalarla erkek nüfusun adeta bir fotoğrafı verilmiştir.

43 17 Seydişehir de 1845 yılında sayım gerçekleştirilerek Temettuat Defterleri kayıtları tutulmuştur. Bunlardan üçü merkez mahallelere, biri ise şehir merkeziyle birlikte kaza geneline ait bilgiler içermektedir. Ayrıca 9819 numaralı Beyşehir Temettuat Defteri nde de Seydişehir Kazası nın mahalle ve bağlı köylerinin nüfusuna yer verildiği için bu çalışmada verileri kullanılmıştır numaralı Beyşehir Temettuat Defteri nde ise Seydişehirli konar-göçerlerle ilgili bazı kayıtlara rastlanmıştır (Tablo-12). Tablo-12: Seydişehir Temettuat Defterleri Defter Numarası Muhtevası Cami-i Kebir Mahallesi Hacı Seyyid Ali Mahallesi Cami-i Cedid Mahallesi Seydişehir Kazası merkez mahalleleri ve bağlı köyler 9819 Beyşehir Sancağı 9820 Beyşehir Sancağı Diğer Belge Tasnifleri Şehir tarihi çalışmalarında kullanılabilecek BOA daki Ali Emiri, İbnülemin, Cevdet, Yıldız ve Dâhiliye tasnifleri, önemli sayıda belgeyi ihtiva etmekte olup Seydişehir le ilgili olanlar bu çalışmada kullanılmıştır Konya Maarif Arşivi Defterleri Osmanlı nın son döneminde okullarda tutulan defterler, Konya Maarif Arşivi nde bulunuyordu. Seydişehir deki okulların imtihan cetvelleri, öğrenci ve öğretmenlerin künye bilgileri ile öğretmenlerin sicil kayıtlarının yer aldığı defterler koleksiyonu İsmet Paşa İlkokulu nun altında elverişsiz bir depoda iken, Konya Bölge Yazma Eserler Müdürlüğü Kütüphanesi ne nakledilerek muhafaza altına alınmış ve dijital ortama aktarılmıştır. Konya Maarif Arşivi ndeki Caner Arabacı tarafından doktora çalışması sırasında ilk defa kullanılan bu defterlerden Osmanlı Dönemi modern eğitim kurumlarına yönelik son derece önemli veriler sağlanmıştır.

44 18 Konya Maarif Arşivi ndeki 11, 12, 20, 21, 37, 42, 43, 68, 79 numaralı defterlerde Seydişehir le ilgili bilgilere rastlanmıştır. Özellikle öğretmen sicil defterleri ve imtihan cetvelleri, kent merkezindeki eğitim kurumlarını ve öğrenimin niteliğini tespitte önemli katkılar sağlamıştır Seydişehir Merkez İlköğretim Okulu Arşivi Seydişehir Merkez İlköğretim Okulu nda muhafaza edilen ve henüz bir devlet arşivi tarafından alınıp tasnifi yapılmamış defterler mevcuttur. Bunlar Konya Maarif Arşivi ndeki defterleri tamamlar niteliktedir. Seydişehir de yılları arasında eğitim veren okulların imtihan cetvellerini içeren bu defterler de görülmüş ve bu çalışmada kullanılmıştır. 2. Menakıpnameler Menakıp, övünülecek güzel iş, hareket manasına gelen menkabe/menkıbe kelimesinin çoğuludur. Tasavvufun IX. yüzyıldan sonra yaygınlık kazanmasıyla birlikte menkıbe kelimesi, sufilerin hikmetli sözlerini ve örnek alınacak faziletli davranışlarını ifade etmek için kullanılmaya başlanmıştır. Ayrıca bir bölge veya şehirde yaşayan velilerin menkıbelerinin anlatıldığı eserler de kaleme alınmıştır 33. İlk bölümünde Seydişehir in kuruluşunu anlatması hasebiyle Makālât-ı Seyyid Hârûn bu çalışmada dikkate alınan temel kaynaklardandır. Seyit Harun dan ve dolayısıyla Seydişehir den bahseden bir diğer menakıpname, Didiği Sultan Menâkıbnâmesi dir. Didiği Sultan, hem kendi hem Seyit Harun un menakıpnamesinde keramet izhar eden bir veli olarak gösterilmiştir. Aşağıda bu iki menakıpname ayrı başlıklar altında kısaca tanıtılacaktır Makālât-ı Seyyid Hârûn Seyit Harun un kardeşi Seyit Bedreddin in dokuzuncu göbekten torunu Şeyh Musa oğlu Abdülkerim tarafından Türkçe olarak 1554 te yazılan Makālât-ı Seyyid Hârûn Velî, Seyit Harun un hayatını ele almaktadır. Eserin ilk bölümünde Seyit 33 Haşim ŞAHİN, Menâkıbnâme, DİA, XXIX., Ankara 2004, s. 112.

45 19 Harun un bir zamanlar Horasan da sultan olduğu, her şeyi terk edip Anadolu ya geldiği, Seydişehir kasabasını kurduğu, kerametleri ve ölümü anlatılmakta; ikinci bölümünde ise onun tarikatının adabından bahsedilmektedir. Eserin üç ayrı nüshası mevcuttur. Bunlar: Manisa Muradiye Kütüphanesi, no. 1390; Konya Mevlâna Müzesi İhtisas Kütüphanesi, no. 1513; Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi, Faik Soyman Vakfı Kitapları, no. 281 de kayıtlıdır. Manisa Muradiye Kütüphanesi ndeki menakıpnamenin Makālât-ı Seyyid Hârûn Rahmetu llâhi Aleyh başlıklı birinci bölümünü, Çağatay Uluçay 1946 yılında yayımlamıştır yılında Cemâl Kurnaz ın yapmış olduğu tenkitli basım ise eserin tamamını içermektedir Didiği Sultan Menakıpnamesi Şeyh Didiği, XII. yüzyılın ikinci yarısında Ilgın a gelmiş ve kendi adı ile anılan tarikatı kurmuştur 35. Şeyh Didiği yi konu alan menakıpnamenin, Konyalı Muhammed Hamdi oğlu Seyit Mustafa Rüşdi tarafından 25 Şevval 1277/6 Mayıs 1861 de manzum tercümesi yapılmıştır. Safa Odabaşı tarafından 1998 yılında eserin tıpkıbasımı transkripsiyonu ile birlikte yapılmıştır Kronikler Olayların tarih sırasına göre yazıldığı, vakayiname de denen eserler, Türk tarihine dair kullanılabilecek orijinal kaynaklardır. Çalışmada aşağıdaki kronikler kullanılmıştır. 34 M. Çağatay ULUÇAY, Makâlât-i Seyyid Hârûn, Belleten, X/40(1946), s Ayrıntı için bk. Yusuf KÜÇÜKDAĞ-Gazi Özdemir, Ilgın da Tasavvufi Hayat, Tekke ve Zaviyeler, I. Ulusal Ilgın Sempozyumu, Konya 2012, s ANONİM, Didiği Sultan Menâkıbnâmesi nin Konyalı Seyyid Mustafa Rüşdi Tarafından Yapılan Manzum Tercümesi, (hzl. Safa Odabaşı), Yeni İpek Yolu Konya Ticaret Odası Dergisi, Konya, I, Özel Sayı(1998), s

46 Karamanoğulları na Dair Kronikler Şikari Tarihi Kataloglarda Karamannâme, Kitâb-ı Karamaniyye, Kitâb-ı Tevârih-i Karamaniyye şeklinde geçen eserin yazarı Şikari dir. Karamanoğulları Tarihi nin önemi Karamanoğulları Beyliği hakkında bilinen tek tarihî eser olmasından kaynaklanır. Osmanlı geleneği dışında üretilmiş ve Karamanoğulları yanlısı bir tavırla yazılmıştır. Kitapta hiçbir tarih yer almadığı gibi yazılış zamanı da belli değildir. Bazı ifadelerden yola çıkarak çıkarımlarda bulunulmaktadır 37. Eserin bilinen en eski nüshası, Ankara Milli Kütüphane de A-4771 numara ile kayıtlı olan 1113/1701 istinsah tarihli nüshadır. Konya Yusuf Ağa Kütüphanesi ndeki nüsha, Mesut Koman tarafından Karamanoğulları Tarihi adıyla 1946 da neşredilmiştir. Metin Sözen ve Necdet Sakaoğlu tarafından Karamannâme adıyla gerçekleştirilen en son basımı, hem faksimile hem çevriyazıyı içerir ve 2005 tarihlidir Osmanlı Dönemi Kronikleri Tevârih-i Âl-i Osmanlar Osmanlı Devleti nde II. Murad ın tahta çıktığı 1421 tarihinden itibaren Tevârih-i Âl-i Osman adı verilen eserler ortaya çıkmaya başlamıştır. Tursun Bey in Tarih-i Ebu l-feth, Ebu l-hayr ın Fetih-nâme, Şükrullah ın Behcetü t-tevârih, Enverî nin Düstur-nâme ve Nişancı Mehmed Paşa nın Tevârih-i Âl-i Osman adlı eserleri Fatih Dönemi nde yazılmıştır. II. Bayezid zamanında ise Kemal Paşazade ve İdris-i Bitlisî bu yönde eserlerini kaleme almıştır. Tamamen Osmanlı tarihi ile ilgili olan ilk eser ise Âşık Paşazade nin Tevârih-i Âl-i Osman adlı eseridir. XVI. yüzyılda da devam eden Tevârih-i Âl-i Osman yazma geleneğinin son temsilcisi Lütfi Paşa dır. 37 Sara Nur YILDIZ, Şikârî, DİA, XXXIX., Ankara 2010, s

47 21 ANONİM Tevârih-i Âl-i Osmanlar ın hepsi Süleyman Şah ın Anadolu ya gelişi ile başlar. Ama genellikle farklı tarihlerde son bulurlar. Bu çalışmada yararlanılan Tevârih-i Âl-i Osmanlar şunlardır: 1. Anonim Tevârih-i Âl-i Osman, (hzl. Nihat Azamat), İstanbul Hadîdî, Tevârih-i Âl-i Osman, (hzl. Necdet Öztürk), İstanbul Kemal Paşazade, Tevârih-i Âl-i Osman, (TTK Yayınları tarafından bir dizi halinde yayımlanmıştır). 4. Oruc bin Âdil, Tevârih-i Âl-i Osman, (hzl. Necdet Öztürk), İstanbul Lütfi Paşa, Tevârih-i Âl-i Osman, (hzl. Âli Bey), İstanbul Âşık Paşazâde, Tevârih-i Âl-i Osman, (hzl. Âli Bey), İstanbul Diğer Kronikler 1. Gelibolulu Mustafa Efendi, Kitâbü t-târih-i Künhü l-ahbâr, (hzl. Ahmet Uğur, Mustafa Çuhadar, Ahmet Gül ve Hakkı Çuhadar), Kayseri Mehmed Neşrî, Kitâb-ı Cihan-Nümâ, (hzl. Necdet Öztürk), İstanbul Hoca Sadeddin Efendi, Tacü t-tevârih, İstanbul Enverî, Düstûr-nâme, (hzl. Mükrimin Halil Yinanç), İstanbul Tursun Bey, Tarih-i Ebu l-feth, (Târih-i Osmanî Encümeni Mecmuası nın ilavesi olarak 1330/1914 te yayımlanmıştır) Münşeat Mecmuaları Münşeatü s-selâtin Nişancı Feridun Bey (ö. 1583) tarafından yazılmıştır. Mecmua-i Münşeat-ı Feridun Bey adıyla da bilinir. Eser 1575 te tamamlanıp Sultan III. Murad a takdim

48 22 edilmiştir. Osmanlı Devleti nin kuruluşundan 1574 e kadar olan dönemi kapsar. Eser 1858 de İstanbul da iki cilt halinde basılmıştır yılında Muzaffer Doğan tarafından çevriyazı metni yayımlanmıştır. 4. Seyahatnameler Seyahatnameler, tarih araştırmacıları için birinci elden kaynaklardır. Bu eserlerde genel olarak gezilen yerlerin insan ve mekân bilgileri sade ve çıplak bir gözle kaleme alınmıştır. Bu çalışmada kullanılan seyahatnameler şunlardır: Evliya Çelebi Seyahatnamesi Evliya Çelebi, 1611 yılında İstanbul da doğmuştur yılından itibaren öldüğü tarih olan 1682 yılına kadar pek çok yeri gezmiş, gördüklerini akıcı bir üslupla yazmıştır. Eserin edisyon kritiğini Yücel Dağlı, Seyit Ali Kahraman ve Robert Dankoff dan oluşan bir ekip yapmış; 10 cilt halinde Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık tarafından basılmıştır. 5. Coğrafi Eserler Cihannüma Osmanlı da ilk sistematik coğrafya kitabı olan Cihannüma, yılları arasında yaşayan Kâtip Çelebi tarafından kaleme alınmıştır. Eseri Osmanlı Devleti sahasına kadar getirip Van ı ele almış; ancak ölümü sebebiyle eser yine tamamlanamamıştır 38. İki cilt halinde 2009 da Türk Tarih Kurumu tarafından basılmıştır. Bunun ilk cildi tıpkıbasım, ikinci cildi ise inceleme ve dizinden oluşmaktadır Coğrafya-yı Osmanî Süvari Kolağalarından Ahmed Cemal tarafından 1895 te yazılmış bir coğrafya ders kitabıdır. Bu eser, Avrupa-i Osmanî, Rumili-i Şahâne, Asya-i Osmanî ve 38 Orhan Şaik GÖKYAY, Cihannümâ, DİA, VII., İstanbul 1993, s. 539; aynı yazar, Kâtip Çelebi, DİA, XXV., Ankara 2002, s

49 23 Afrika-i Osmanî olmak üzere dört bölümden oluşmaktadır. İndeksiyle birlikte 289 sayfadır Coğrafya-yı Tabiî ve İktisadî Coğrafya-yı Tabiî ve İktisadî, Faik Sabri tarafından 1917 de yayımlanmıştır. Eklerle birlikte 164 sayfa olan kitap, yedi bölümden oluşmaktadır. İstanbul başta olmak üzere Anadolu, Rumeli, Irak, Suriye, Filistin, Arabistan ve Mısır topraklarının ekonomik ve beşeri coğrafyası ayrıntısı ile ele alınmıştır. 6. Konya Vilâyet Salnâmeleri İlki 1868 de yayımlanmaya başlanan Konya Vilâyet Salnâmeleri (Tablo-13), XIX. yüzyılın ikinci yarısı ve XX. yüzyıl başlarında Konya ve çevresi ile ilgili önemli bilgiler içermekte olup, bunlarda Seydişehir kent merkezinin sosyoekonomik yapısına yönelik bilgiler de bulunmaktadır. Demografik yapının tespiti ve XIX. yüzyılın ikinci yarısındaki idari yapıda yaşanan değişimler ile ekonomik durumu ortaya koymak açısından önemlidir. Tablo-13: Konya Vilâyet Salnâmeleri Salnâme Sayfa Salnâme Sayfa Tarihi Tarihi No sayısı No sayısı / / / / / / / / / / / / / / / / / / / / / / / / / R. 1322/ / R. 1330/ /

50 24 7. Türkiye nin Sıhhî-yi İctimâî Coğrafyası: Konya Vilâyeti Dr. Nazmi nin kaleme aldığı Türkiye nin Sıhhî-yi İctimâî Coğrafyası: Konya Vilâyeti adlı eser, yılları arasında bir proje kapsamında sıhhiye müdürlerince yayımlanan 18 ciltlik dizinin parçasıdır de basılmış olup 156 sayfadır. Kitabın birinci bölümünde Konya ve kazalarının dağ, göl, ırmak gibi fiziki coğrafya unsurları; ikinci bölümünde iklim; üçüncü bölümünde demografik yapı; dördüncü bölümünde hastane, mektep, medrese, hamam, han, otel gibi sosyal yapılar; beşinci bölümünde hastalıklar; son bölümünde ise doğum-ölüm ile hastalıkların istatistikî verilerine yer verilmiştir. Dolayısıyla bu eserde Seydişehir kent merkezine yönelik 1920 li yıllara ait bilgiler de bulunmaktadır. 8. Telif Eserler Seydişehir le ilgili telif eserlerin hemen tamamı gözden geçirilmiş, bilimsel değeri olanlardan yararlanılmıştır. Ayrıca konuyla ilgili diğer popüler çalışmalar da zorunlu kalınan yerlerde kullanılmıştır. Ayrıca Türkiye de son dönemde yapılmış olan bilimsel şehir tarihi araştırmalarının hem metodolojisi hem de içeriği bu çalışmaya ışık tutmuştur.

51 25 BİRİNCİ BÖLÜM SEYDİŞEHİR İN TARİHÇESİ, FİZİKİ VE DEMOGRAFİK YAPISI I. SEYDİŞEHİR İN TARİHÇESİ 1. Seydişehir Adı Kentin adını, Horasanlı olup Anadolu ya gelen ve Seydişehir i kuran Seyit Harun dan aldığı kaynaklarda verilen bilgilerden anlaşılmaktadır. Nitekim Seyit Harun tarafından nasıl inşa edildiği Makālât-ı Seyyid Hârûn Velî de anlatılmaktadır 39. Banisinden dolayı kent Osmanlı arşiv belgelerinde Seyyid-şehri, Seyyid-şehir, Seydi-şehri olarak geçmektedir. 2. İlk Çağda Seydişehir Göller Bölgesi/Pisidia daki Beyşehir/Karalis ve Suğla/Trogitis gölleri arasında bulunan Seydişehir in kurulduğu yerin Antik Dönem deki adı bilinmemektedir. Bununla birlikte çevresinde pek çok antik yerleşme vardır. Suğla Gölü nün etrafında sekiz höyük olmasına rağmen bugüne dek yalnızca Suberde Höyüğü nde çalışma yapılmıştır 40. Seydişehir çevresiyle ilgili arkeolojik çalışmalar eski değildir. Bu konuda ilk J. Bordaz tarafından yılları arasında arkeolojik kazı yapılmıştır. Buna göre, Suberde Höyüğü nde M.Ö yıllarına ait bir Neolitik Çağ yerleşmesinin varlığı ortaya çıkarılmıştır ki bu, Seydişehir yöresinde bilinen en eski yerleşmedir. Bu çağda çevrenin ormanlarla kaplı olduğu, av hayvanlarının bulunduğu, koyun, keçi, inek gibi hayvanların evcilleştirildiği ve tarım yapıldığı belirlenmiştir. Dikdörtgen planlı kerpiç evlerin içinde çamur sıvalı ocaklar ve mezarlar bulunmuştur. Suberde Höyüğü nün üst tabakalarındaki seramik ve diğer malzemeler, 39 Abdülkerim bin Şeyh Mûsâ, Makâlât-ı Seyyid Hârûn, (Kısaltma: Makālât), Tenkitli Basım, (hzl. Cemâl Kurnaz), Ankara Mustafa YILMAZ, Seydişehir den Bir Grup Heykeltraşlık Eseri, Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Edebiyat Dergisi, S. 15(2006), s

52 26 bu yerleşme ünitesinin daha sonraki devirlerde de iskânın bulunduğunu göstermektedir 41. Prehistorik dönemden sonra, M.Ö den başlayarak M.Ö. 750 yılına kadar Anadolu da pek çok bölgeyi ele geçiren Hititler, Seydişehir ve çevresinde de etkili idiler. Hitit devrine ait kaya kabartmaları ile höyük buluntuları, Hititlerin Beyşehir- Seydişehir arasında yerleşme üniteleri kurduklarını ortaya koymaktadır. Seydişehir in 5 km doğusunda Karabulak köyü yakınındaki 1000 m uzunluğunda ve 600 m enindeki Karabulak Höyüğü başta olmak üzere Dikilitaş, Akçalar, Bostandere köylerindeki höyükler, Hitit ve sonrasında Frig iskânlarının bulunduğu alanlar olarak dikkat çekmektedir Roma ve Bizans Zamanlarında Seydişehir Helenistik, Roma ve Bizans devirlerini içine alan İlk Çağ Klasik Dönemi nde, Seydişehir Anadolu nun Pisidia bölgesi sınırları içinde idi. Romalılar Dönemi nde M.Ö. I. yüzyılda Homanedeisler in Seydişehir in Tınaztepe mağaralarında yaşadıkları çok büyük bir olasılıktır 43. Çünkü Romalılar adına Galatia Eyaletini yöneten vali Amyntas, M.Ö. 25 yılında Homanedeisler tarafından öldürülmüş; bu halkı sindirebilmek için Suriye valisi Cyrinius M.Ö. 6 yılında buraya bir sefer düzenlemiş ve Homanedeisler i etkisiz hale getirmiştir 44. Seydişehir ilçesi sınırları içinde Amblada/Asar Tepe, Vasada/Bostandere, Arvana/Çatmakaya, Elita, Dalisandus gibi antik şehirlerin varlığı belirlenmiştir. Kolybrassos adlı bir Roma şehri, bazı kaynaklarda Seydişehir in Küpe Dağı eteğinde ve Elita/Vervelid harabeleri üzerinde gösterilmişse de esasında Suğla Gölü nün güneyinde yer aldığı anlaşılmıştır. Dalisanda şehri harabeleri Seydişehir in Gökçehüyük köyü yakınındadır 45. Vasada ise, Seydişehir in kuzeydoğusunda bulunan Kestel Dağı nın eteğindeki vadide, bugünkü Bostandere köyünün Aktepe mevkiinde yer almaktadır. Bu Roma şehri, anayol ile Kavak-Kızılcaköy arasındaki 41 Mehmet ÖNDER, Seydişehir Tarihi, Seydişehir 1986, s ÖNDER, aynı eser, s W. M. RAMSAY, Anadolu nun Tarihi Coğrafyası, (çev. Mihri Pektaş), İstanbul 1960, s YILMAZ, aynı makale, s ÖNDER, aynı eser, s. 14.

53 27 Amblada şehrine bağlanmıştır da Bostandere köyüne su getirmek için Aktepe de kazı yapılırken bir tiyatro kalıntısı ortaya çıkarılmış; Arkeolog Gürbüz Alp in 1970 yılı Eylül ayında burada yaptığı kazılarla Roma devri amfiteatrı kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. M.S. II. yüzyılda en parlak dönemini yaşayan Vasada şehrinin harabelerine ait kitabe ve mimari parçalara, Bostandere köyündeki evlerde rastlamıştır. Konya Arkeoloji Müzesi nde Seydişehir in Dikilitaş köyünden getirilmiş bir Roma kandili, Akçalar köyünden bir heykelcik, Çalmanda Höyüğü nde bulunmuş bir toprak vazo, Elita/Vervelid harabelerinde bulunmuş Roma devri mezar steli muhafaza altına alınmıştır. Ayrıca Seydişehir e 13 km uzaklıktaki Yeniceköy ün kuzeyinde Asar Tepe/Hisar Tepe olarak bilinen bir Roma harabesi tespit edilmiştir. Burada bulunan sanduka, lahit kapağı ve gövdesi, iki mezar steli ile Bağra Höyüğü nden bir anıtsal kaya kabartması Seydişehir Belediye bahçesinde koruma altına alınmıştır Türkiye Selçukluları Döneminde Seydişehir Türklerin IX. yüzyılda başlayan ve yaklaşık 200 yıl süren Orta Asya dan Anadolu ya göç hareketi süreci Türkiye Selçuklu Devleti nin kurulması ile son bulmuştur. Türkiye Selçukluları devrinde Seydişehir kenti henüz kurulmuş değildir. Bunun için hiçbir Selçuklu kaynağında adı geçmemektedir. Kent Eşrefoğulları zamanında kurulmuştur. Bununla birlikte Seydişehir in Sofhane Mahallesi nde bulunan ve 1940 yılında belediye tarafından yıktırılan Arpalı Mescidi nin kapısı üzerinde Muharrem 635/Ağustos 1237 tarihli bir kitabe mevcut idi. 9 Kasım 1940 ta Konya Arkeoloji Müzesine getirilen bu kitabede Arapça olarak şu ifadeler yer almaktadır: Rahim ve Rahman adıyla. Sultanların ulusu, fetih babası, emîrü lmü minîn sâdık adamı Keyhüsrev oğlu Keykubad oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev in devleti günlerinde, 635 yılı Muharrem ayı tarihinde bu bina yapıldı. Bu kitabeye istinaden Arpalı Mescidi nin Türkiye Selçukluları devrinde yaptırıldığı, dolayısıyla Seydişehir in Beylikler Dönemi nden önce kurulduğu öne sürülmüştür. Ancak toprak damlı ve mimari olarak hiçbir değeri bulunmayan bu mescidin Selçuklu yapısı 46 RAMSAY, aynı eser, s. 421; ÖNDER, aynı eser, s Ayrıntı için bk. ÖNDER, aynı eser, s. 14; YILMAZ, aynı makale, s

54 28 olamayacağı, bu kitabenin başka bir yerden getirilip kapısına konulmuş olabileceği daha ağırlık kazanmıştır. Çünkü Seydişehir kent merkezinde Türkiye Selçukluları Dönemi ne ait hiçbir yapı bulunmadığı gibi 48, kentin oturduğu alanda Selçuklu öncesi bir iskânın varlığını gösteren kalıntıya da şimdilik rastlanmamıştır 49. Makālât da da anlatıldığı üzere, Seydişehir in Türkiye Selçukluları nın sonlarına doğru (1305), Eşrefoğulları nın hâkimiyet döneminde Seyit Harun tarafından kurulan yeni bir kent olduğu hususu kabul görmüştür Eşrefoğulları Döneminde Seydişehir Eşrefoğulları ailesi, Türkiye Selçuklu Devleti nin son dönemlerinde, XIII. yüzyılın ikinci yarısında öncelikle Beyşehir ve Seydişehir taraflarını, daha sonra genişleyerek Ilgın, Bolvadin ve Akşehir mıntıkalarını ele geçirip beylik kurmuştur. Beyliğin ilk merkezi Gurgurum dur ki burası tapu kayıtlarında Seydişehir in köyleri arasında gösterilen bugünkü Gökçimen dir. Beylik merkezi daha sonra, Seyfeddin Süleyman Bey tarafından kurulan Beyşehir e taşınmıştır 51. İ. Hakkı Konyalı nın Ömerî (ö. 1343) den naklen verdiği bilgide, Eşrefoğulları Beyliği nin sınırları içinde 65 şehrin bulunduğu ifade edilmiştir 52. Bu, abartılı bir rakamdır. Muhtemelen bu sayıyla Beyliğin sınırları içinde yer alan köyler kastedilmiştir. Anadolu da Türk şehirlerinin kuruluş ve gelişmesinde, halkın dinî inançlarının temsilcisi olan dervişlerin etkisi büyüktür. Zaviyelerin birçok yerleşim biriminin çekirdeğini teşkil ettiği ve dervişlerin kolonizatör olarak önemli bir işlev gördüğü bilinmektedir 53. Seydişehir de Akdeniz ile Ege bölgelerinin İslamlaştırılmasında 48 Kubad-abad Camii kitabesinin, 10 km mesafedeki bir köyün sıradan camisinde bulunmasıyla nasıl ki bu cami Kubad-abad Camii dir ve Selçuklu yapısıdır denilemiyorsa, Arpalı Mescidi ndeki kitabeye istinaden kentin beylikler öncesinde kurulduğunu söylemek de mümkün değildir. 49 Şu anda mevcut olmayan, höyüğü Seydişehir ilçe sınırları içinde bulunan Armutlu köyündeki Keykâvus kızı Fatıma Hatun Camii nin inşa tarihi 1301 den öncedir (bk. Yusuf KÜÇÜKDAĞ, Armutlu, Konya 1996, s ). XIII. yüzyılın ilk yarısına ait kitabe bu bölgede, şu anda mevcut olmayan bir Selçuklu hanına ait olabilir. 50 ÖNDER, aynı eser, s İsmail Hakkı UZUNÇARŞILI, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, (Kısaltma: Anadolu Beylikleri), Ankara 1969, s İbrahim Hakkı KONYALI, Beyşehir de Eşrefoğuları, Son Havadis-Tarih Sohbetleri, 29 Mart Ömer Lütfi BARKAN, Osmanlı İmparatorluğu nda Bir İskân ve Kolonizasyon Metodu Olarak Vakıflar ve Temlikler: İstila Devirlerinin Kolonizatör Türk Dervişleri ve Zâviyeler, VD, S. 2(1942),

55 29 önemli rol oynayan mutasavvıf Seyit Harun tarafından XIV. yüzyıl başında kurulmuş yeni bir kenttir. Seyit Harun un hayatına dair bilgiler sınırlıdır. Bugüne kadar hakkında yazılmış iki tarihî kaynak mevcuttur. Bunlar Makālât-ı Seyyid Hârûn Velî ve Didiği Sultan Menâkıbnâmesi dir. Makālât a göre Seyit Harun, Horasanlı bir mutasavvıftır 54. Seyit Harun 1305 yılında, Elita/Vervelid adlı antik kentin kalıntılarını da kullanarak, şehri bugünkü alanına kurmaya başladığında o bölge Beyşehir merkezli Eşrefoğlu Beyliği sınırları içerisinde idi. Şehrin yapımına başlandığını haber alan Eşrefoğlu Mübarüziddin Mehmed Bey ( ), duruma müdahale için gelmiş, ancak Seyit Harun un büyük bir mutasavvıf olduğunu anlayıp inşaatın sürdürülmesine izin vermiş; hatta Seyit Harun la dost olmuş ve ona intisap etmiştir. Onun bölgede örgütlenmesi için, Seydişehir yöresi ile Beyşehir de kendisine ait olan köşkü ve has bahçeyi Seyit Harun Tekkesi ne vakfetmiştir Hamidoğulları İdaresinde Seydişehir İlhanlıların Anadolu genel valisi Demirtaş, 11 Zilkade 726/9 Ekim 1326 da Süleyman Bey i katledip Eşrefoğlu Beyliğini ortadan kaldırmış ve Eşrefoğulları ülkesini İsmail Aka 56 ismindeki Moğol beyine vermiş; bundan dolayı Seydişehir in idaresi de el değiştirmiştir. Türkiye Selçuklu sultanı II. Süleyman Şah ( ) zamanında 1203 te Isparta nın zaptından sonra Eğridir, Borlu, Yalvaç ve daha sonra Antalya taraflarına yerleştirilen Hamid Bey idaresindeki Türkmen aşireti, Hamid Bey in torunu Dündar Bey tarafından XIII. yüzyıl sonlarında kurulmuştu. Moğol s ; Doğan KUBAN, Anadolu-Türk Şehri, Tarihî Gelişmesi, Sosyal ve Fizikî Özellikleri Üzerinde Bazı Gelişmeler, VD, S. 7(1968), s. 58. Bu konuda ayrıca bk. Paul WITTEK, Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu, (çev. Güzin Yalter), İstanbul 1971; Mehmet Fuad KÖPRÜLÜ, Osmanlı İmparatorluğu nun Kuruluşu, İstanbul Baba tarafından Mûsa Kâzım yoluyla Cafer-i Sâdık soyundan gelmedir. Dolayısıyla Seyit Harun, Seyyid olarak bilinmiştir. Anne tarafından ise Veysel Karani soyundandır. Makālât, s. 23, 27. Terim olarak seyit ve şerif, nesl-i pâk-i Muhammedî ye mensup olup yüceltilmiş anlamında Hz. Peygamberin kızı Fatıma nın Ali ile evliliğinden dünyaya gelen Hasan ve Hüseyin ile onların soyundan gelenler için kullanılan bir unvandır. Ayrıntı için bk. Mustafa S. KÜÇÜKAŞCI, Tarihî Süreçte Seyyid ve Şerif Kavramlarının Kullanımı, Osmanlı Araştırmaları/The Journal of Ottoman Studies, XXXIII., İstanbul 2009, s Makālât, s Şikari Tarihi nde İsmail Aka bazen Moğol, bazen de Türk olarak geçmektedir. Bk. Karamannâme, (hzl. Metin Sözen-Necdet Sakaoğlu), Karaman 2005, s. 328.

56 30 valisi Demirtaş, Eşrefoğlu Süleyman Bey i katlettikten sonra Dündar Bey üzerine yürümüş; Antalya ya kaçan Dündar Bey i yakalayıp öldürmüş ve Isparta ile Eğridir i ele geçirmişti. Ancak bir sene sonra Demirtaş ın Mısır a kaçması üzerine, Dündar Bey oğlu Hızır Bey meydana çıkarak Hamideli idaresini ele almış; böylece Beyşehir ile Seydişehir toprakları Hamidoğlu Hızır Bey in eline geçmiştir 57. Kroniklerde verilen bilgilerden anlaşıldığı üzere, Osmanlı hükümdarı I. Murad ( ), 1382 yılında Seydişehir in de içinde bulunduğu Akşehir, Beyşehir, Karaağaç, Yalvaç ve Isparta vilayetlerini şer î mektupla 58 yani resmen altın karşılığında Hamidoğlu Hüseyin Bey den satın almıştır Karamanoğulları Döneminde Seydişehir Karamanoğulları, 1256 da Ermenek-Mut yöresinde bir beylik kurmuş, Türkiye Selçukluları yıkıldıktan sonra Konya ve çevresini ele geçirmişlerdi 60. Her fırsattan istifade ederek sınırlarını sürekli genişleten Karamanoğulları, Beyşehir ve Seydişehir le de ilgilenmeye başladılar. Balkanlarda I. Murad ın fetihlerde bulunduğu sırada Karamanoğlu Alâeddin Bey, sultanın 1382 de para ile satın aldığı yerleri, dolayısıyla Seydişehir i 1387 yılında ele geçirmiştir. Bu durumda I. Murad Batı daki seferlerini durdurarak Karamanoğlu üzerine yürümüş; Konya ve Beyşehir i geri almış; Alâeddin Bey i damadı olduğu için affedip Karaman ı ona bırakmıştır 61. Fakat I. Murad, daha sonra Kosova da savaş meydanında ölünce Karamanoğlu Alâeddin Bey durumu fırsat bilip, bu bölgeyi yeniden ele geçirmiştir. Yıldırım 57 UZUNÇARŞILI, Anadolu Beylikleri, s. 60, Âşık Paşa-zâde, Tevârih-i Âl-i Osmân, (hzl. Âli Bey), İstanbul 1332/1914, s. 59; Neşri, Cihânnümâ, (hzl. Necdet Öztürk), İstanbul 2008, s ; Hadîdi, Tevârih-i Âl-i Osman, (hzl. Necdet Öztürk), İstanbul 1991, s. 98. Gelibolulu Mustafa Âli, bu şehirlerin alınış tarihini 767/ olarak yazmıştır. Bk. Kitâbü t-târih-i Künhü l-ahbâr, I., (hzl. Ahmet Uğur, Mustafa Çuhadar, Ahmet Gül, Hakkı Çuhadar), Kayseri 1997, s Oruç Beğ Tarihi/Osmanlı Tarihi ( ), Tıpkıbasım, (hzl. Necdet Öztürk), İstanbul 2007, s. 23a. Lütfi Paşa nın eserinde ise bu fethin tarihi 764/1362 olarak verilmiştir. Bk. Tevârih-i Âl-i Osman, (hzl. Âli Bey), İstanbul 1341/1922, s. 38. Bu konuda ayrıca bk. Hoca Sadeddin, Tacü t-tevârih, I., İstanbul 1279, s. 103; Feridun Bey, Münşeatü s-selâtin, I., İstanbul 1275, s. 109; UZUNÇARŞILI, Anadolu Beylikleri, s ; M. Akif ERDOĞRU, Beyşehir Sancağı İcmal Defteri, (Kısaltma: İcmal Defteri), Belgeler (Türk Tarih Belgeleri Dergisi), XIII/17(1988), s Faruk SÜMER, Karamanoğulları, DİA, XXIV., İstanbul 2001, s Neşrî, Tarih, s ; Hoca Sadeddin, Tacü t-tevârih, s. 103; Hayrullah Efendi, Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye Tarihi, IV., İstanbul 1292, s. 80; Hammer, Osmanlı Tarihi, I., İstanbul 1329, s. 239.

57 31 Bayezid, Karamanoğlu üzerine bir sefer düzenleyerek Konya ya kadar olan yerleri ele geçirmiş; Seydişehir ve Beyşehir in idaresini oğlu İsa Bey e vermiştir. Karamanoğulları ile yapılan anlaşmaya göre Akşehir, Beyşehir ve Seydişehir Osmanlı idaresinde kalmak üzere, Çarşamba suyu ile Köşk köyü sınır kabul edilmiş ve sınırın güneyi Karamanoğulları na bırakılmıştır 62. Ancak Yıldırım Bayezid 1392 de Eflâk seferinde iken Karamanoğlu Alâeddin Bey durumu fırsat bilip Anadolu Beylerbeyisi Kara Timurtaş ı esir almış; bunun üzerine Bayezid ikinci kez Karamanoğulları üzerine sefer düzenlemiş; 1397 de Konya ovasında iki gün süren savaş sonucu Aksaray, Develi, Karahisar, Lârende, Teke-eli, Seydişehir ve Beyşehir Osmanlıların eline geçmiştir 63. Ancak 1402 Ankara Savaşı sonrası Timur, bu toprakları o sırada Beyliğin başında bulunan Karamanoğlu Mehmed e vermiştir. Fetret Devri ( ) sona erince I. Mehmed ( ), 1414 te Karaman üzerine bir sefer düzenleyip Beyşehir, Akşehir, Seydişehir, Sivrihisar, Niğde ve Kırşehir i yeniden Osmanlı sınırları içine almıştır 64. Bir ara tekrar Karamanoğulları bu bölgede hâkim olmuş; Karamanoğlu Mehmed Bey ölünce Karaman topraklarını II. Murad ( , ) Mehmed Bey in oğlu İbrahim Bey ( ) e vermiş 65 ; bu yardımından dolayı, İbrahim Bey Beyşehir ve Hamideli ni Osmanlılara bırakmak zorunda kalmıştır 66. Bundan sonra 1435 e kadar bölgede Osmanlı hâkimiyeti sürmüş; İbrahim Bey, II. Murad Macaristan seferinde iken, anlaşmaya muhalif davranarak Beyşehir ve Seydişehir i geri almıştır yazında gerçekleşen savaş ile Karamanoğlu İbrahim Bey, hak iddia ettiği yerlerden vazgeçip anlaşmaya mecbur kalmıştır 67. Ancak 1444 yılında anlaşma yine bozulmuş ve tekrar Karamanoğulları üzerine sefer düzenleyen II. Murad, harp etmeye gerek kalmadan Karamanoğlu ile Yenişehir de anlaşmaya varmıştır. Bu sırada gerek Anadolu gerek Rumeli yakasında sıkıntılı bir süreçten geçildiği için II. Murad, Beyşehir ile 62 Neşrî, Tarih, s. 85; Oruç Bey, Tarih, s. 42b. 63 HAMMER, Osmanlı Tarihi, I, s ANONİM, Tevârih-i Âl-i Osman, (hzl. Nihat Azamat), İstanbul 1992, s. 57; Âşık Paşa-zâde, Târih, s. 89; Neşrî, Tarih, s. 128; Oruç Bey, Tarih, s. 58a; Hadîdi, Tevârih-i Âl-i Osman, s Âşık Paşa-zâde, Târih, s. 111; Şikari ye göre Beyşehir, İbrahim Bey in kardeşi Orhan Bey e verilmişti. Bk. Karamannâme, s Neşrî, Tarih, s. 157; Lütfi Paşa, aynı eser, s Neşrî, Tarih, s ; Oruç Bey, Tarih, s. 53a.

58 32 Seydişehir i Karamanoğlu İsa Bey e vermiş; ancak yine de bu bölgede Karamanoğlu İbrahim Bey in hükmü sürmüştür 68. Karaman ülkesinde karışıklık sonlandırılamamış; Osmanlı Devleti nin sıkıntılarından yararlanan Karamanoğulları problem çıkartmaya devam etmiştir. Enverî nin Fitne ve âşûb doldu her diyâr. 69 dediği bu buhranlı dönemin ardından çocuk yaşta olan II. Mehmed ( , ) tahta geçince, bunu fırsat bilen Karamanoğlu İbrahim Bey ayaklanmış ve II. Murad tarafından zapt edilmiş olan yerleri geri almıştır. Bunun üzerine II. Mehmed 1451 yılı baharında Karaman a sefere çıkmıştır 70. Akşehir den ileriye gitmeyip, Karamanoğlu ile Kırşehir, Beyşehir, Seydişehir Osmanlılarda kalmak ve Ilgın sınır olmak üzere bir antlaşma yapmıştır 71. İbrahim Bey öldükten sonra oğulları arasında çıkan saltanat mücadelesinde, Pir Ahmed Bey, II. Mehmed in desteği ile Karaman tahtına oturmuş; buna karşılık Seydişehir in de içinde bulunduğu daha önce Osmanlılar a ait topraklar Fatih e bırakılmıştır de II. Mehmed Balkanlarda seferde iken Pir Ahmed Bey, bu yerleri geri alınca Mahmud Paşa komutasındaki kişilik ordu Lârende/Karaman a yürümüş ve Seydişehir dahil Konya ya kadar olan bölgeyi ele geçirilmiştir (1467). Bundan sonra Seydişehir, TBMM nin kurulduğu tarihe kadar (23 Nisan 1920) hep Osmanlı sınırları içinde kalmıştır. II. SEYDİŞEHİR İN COĞRAFİ VE FİZİKİ YAPISI 1. Kentin Coğrafi Konumu Seydişehir, Türkiye nin Orta Anadolu Bölgesi nin Konya Alt Bölgesi nde konum olarak 37 7' kuzey enlem, 31 57' doğu boylam derecelerinde yer alır 72. Günümüzde kuzeydoğusunda Meram, doğusunda Akören, güneydoğusunda Ahırlı ve 68 Halil İNALCIK, Fatih Devri Üzerinde Tetkikler ve Vesikalar I, (Kısaltma: Fatih Devri), Ankara 1954, s Enverî, Düstûr-nâme, (hzl. Mükrimin Halil Yinanç), İstanbul 1928, s İNALCIK, Fatih Devri, s Tursun Bey, Tarih-i Ebu l-feth, İstanbul 1330, s ; Enverî, aynı eser, s. 94; Neşrî, aynı eser, s. 179; Kemal Paşa-zâde, Tevârih-i Âl-i Osman, X. Defter, (hzl. Şefaettin Severcan), Ankara 1996, s Süzan BOZYİĞİT, Seydişehir İlçesi nin Beşeri ve Ekonomik Coğrafyası, (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya 2005, s. 13.

59 33 Yalıhüyük, güney ve güneybatısında Antalya ili, batısında Derebucak, kuzeybatısında Beyşehir ilçesi ile çevrilidir. Osmanlı Dönemi arşiv kayıtları ve coğrafyaya dair literatür ile Konya Vilâyet Salnâmeleri nde Seydişehir in fiziki coğrafyasıyla ile ilgili bilgiler de mevcuttur. Buna göre Seydişehir, Konya nın güneybatısında olup kuzeydoğusunda Konya, doğusunda Bozkır, güneyinde Akseki, batısında Beyşehir bulunmaktadır 73. Osmanlı Dönemi Seydişehiri, Küpe Dağı silsilesinden olan Keşiş ve Anamas dağları eteğinde geniş bir ovaya nazır kurulmuş olup etrafı dönüme yakın bağ ve bahçe ile çevrili; suyu ve havası latif bir kent idi 74. Kâtib Çelebi 1058/1648 de kaleme aldığı Cihan-nümâ adlı eserinde Bir sahrada vâki taraf-ı cenûbunda kasabadan beş mil ba îd Beyşehri Gölü nün bir küçük gölü vardır Dağdan bir su iner, kasaba halkı onu isti mâl iderler. Bağ ve bağçeleri dağ cânibine düşer ve Beyşehri bağçelerinden bunun bağçeleri çoktur. demektedir Kentin Fiziki Yapısı Bu aşamada Seydişehir in kuruluş hikâyesini Makālât taki bilgilerden hareketle kısaca vermek uygun olacaktır. Seyit Harun Anadolu ya gelmeden önce Horasan da bir emir imiş ve sık sık dedelerinden Hârûn-ı Kerâmât ile amcasının kabrini ziyaret edermiş. Bu ziyaretlerinden biri esnasında gaipten Anadolu ya gitmesini ve Konya nın batı yönünde bulunan Küpe Dağı nın kuzey tarafında bir şehir kurmasını tavsiye eden bir ses duymuştur 76. Bunun üzerine yanına çoğu akraba ve ailesinden olan 40 kişiyi alarak yola çıkmıştır. Kafile ilk olarak Bağdat a gitmiş ve burada 40 gün kalmış; Konya ya gelerek Faruk Hoca Mescidi nde 73 KVS, tarih: R. 1322/1906, s. 300; Dr. Nazmi, aynı eser, s Seydişehir, merkez kaza olan Konya ya onsekiz saat mesafede idi. KVS, tarih: 1286/1869, s. 93; tarih: 1289/1872, s. 87; tarih: 1291/1874, s. 94;tarih: 1292/1875, s. 94; tarih: 1298/1881, s. 78; tarih: 1301/1884, s ; tarih: 1303/1886, s. 77; tarih: 1305/1888, s ; tarih : 1317/1899, s KVS, tarih: 1301/1884, s ; tarih: 1303/1886, s. 77; tarih: 1305/1888, s ; tarih: 1317/1899, s Kaza dahilinde Bağlarbaşı ve Huğulu mevkileri, Küpe Dağı eteğindeki meralar, Taraşcı üstünde yer alan bel, havası ve suyu pek seçkin yerlerdendi. KVS, tarih: 1332/1914, s Kâtib Çelebi, aynı eser, s Makālât, s. 23.

60 34 konaklamıştır 77. Menakıpnameye göre burada iki yıl kalmış ve daha sonra kafilesiyle birlikte Küpe Dağı na doğru yola koyulmuştur 78. Hatunsaray Çukurçimen-Karaviran- Göküyük güzergâhı takip edilerek Küpe Dağı eteğine gelinmiştir. Orada bir tepecik üzerinde gökkuşağına benzer bir ışık belirmiş ve Seyit Harun, bunu kendisine kurması emredilen şehrin yeri olduğuna işaret kabul etmiştir 79. Bilindiği üzere, XIII. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren Orta Asya da Moğol akınları başlayınca o bölgede huzur kalmamış, birçok mutasavvıf köyünü, kentini terk ederek daha emin buldukları yerlere, özellikle Anadolu ya göç etmişlerdir. Başta Mevlâna ve ailesi olmak üzere Hacı Bektaş Veli, Seyit Mahmud Hayrani gibi alperenler, Konya çevresine gelip yerleşmişlerdir. Seyit Harun Veli de aynı süreci yaşamış; daha öncekiler gibi doğduğu toprakları terk ederek Küpe Dağı yakınlarına gelmiştir. Konya da iki sene kaldıktan sonra Seydişehir bölgesine geçmesi, onun kuracağı şehrin henüz yerini tespit etmediğine işaret kabul edilebilir. Konya da iken bu yörenin bakir bir alan olduğunu tespit etmiş, yani yapılan ön çalışmalardan sonra buraya gelip yerleşmeye karar vermiştir. Ancak daha sonra kaleme alınan menakıpnamede onun şehri kurma işine kutsiyet atfetmek düşüncesiyle, olayı Horasan dan başlatarak verme yönüne gidilmiştir. Seydişehir in inşası safhasında da kutsiyet öne çıkarılmıştır. Nitekim Seyit Harun un Hz. Muhammed, Hızır ve Veysel Karani ile görüştüğü menkıbenin rivayetleri arasındadır. Bu görüşmelerden sonra kentin inşasına başlanmış ve taşlar çevreden, özellikle de yakın bölgede antik kent harabesi olduğu anlaşılan Vervelid denen yerleşim yerinden; evlerin ve mescitlerin ağaçları Pınarbaşı ve Ağılkaya dan getirilmiştir. Menakıpnameye göre kale kapıları da manevi bir yolla belirlenmiştir. Hz. Peygamber le Hızır ın adları birer kapıya verilmiştir. Küpe Dağı eteğine ulaştıklarında güney, kuzey ve batı taraflarında üç ayrı nurdan kapı belirmiş; Güney tarafta Bâb-ı Muhammed/Ulu Kapı denen kısmın yapımına Akça Baba; kuzey tarafta 77 Faruk Hoca Mescidi, Konya da 1215 yılında yapılan Hacı Ferruh Mescidi dir. Ancak halk arasında Faruk Hoca veya Akçagizlenmez Mescidi olarak da bilinmektedir. 78 Makālât, s Makālât, s

61 35 Hızır/Pazar Kapısı nın yapımına Nasipli Baba ve batı taraftaki Evliya/Kiçi Kapısı nın inşasına Haydar Baba nezaret etmiştir 80. Bu üç kapı, günümüzde de merkez mahallelerinden üçünün adı olup dolayısıyla ilk yapılanmanın sınırlarını bu izlerle tespit etmek mümkün olmuştur. Surun iç kısmına her bir kapının önünde birer mescit ve birer minare yapılmış; sonra Seyit Harun un özel ibadethanesi olan savmâ ile ailesi için kalacağı bir ev inşa edilmiştir. Akabinde ise etrafındaki kimseler için evler yapılmıştır. Menakıpnameden anlaşıldığı üzere şehrin ana planı, sur ve burçlarla çevrili; güney, kuzey ve batı yönlerinde giriş kapıları olan; içeride üç mescit, bir savmâ ve başta Seyit Harun olmak üzere etrafındakilere ait evler ile bir medrese, hamam, imarethane ve bir cuma mescidinden oluşmaktadır. Bu cuma mescidi, üç mescitten biri midir yoksa ayriyeten dördüncü bir mescit midir, eserden net olarak anlaşılamamaktadır 81. Muhtemelen daha sonra Seyit Harun un adıyla anılan mabet, menakıpnamede adı geçen cuma mescidi olmalıdır. Bu durumda daha başlangıçta kentin temelini oluşturmak için bir manzume inşa edilmiş olmaktadır. Bunlardan günümüze kadar ulaşan eserler, Seyit Harun Veli adıyla anılan bir cami ve üç kümbet ile hamamdır. Medrese ve imaret şu anda mevcut değildir Seydişehir Kalesi Seydişehir de Eşrefoğulları zamanında yapılmış bir kalenin mevcut olduğu Makālât dan anlaşılmaktadır. Kalenin üç kapısı olup güneydeki Bâb-ı Muhammed/Ulu Kapı; kuzeydeki Hızır/Bazar Kapı; batıdaki Evliya/Kiçi Kapı dır 82. Seydişehir, Beylikler Dönemi nde bir surla çevriliydi. Şu anda mevcut olmayan Seydişehir kalesi, A. Ayaz a göre eski şehrin en yüksek yeri olan Seyit Harun Camii nin üzerinde bulunduğu tepeyi kuşatıyordu 83. XIX. yüzyılın ilk yarısındaki kale kalıntısı, onun bu görüşünü doğrulamaktadır. Nitekim 15 Kasım 80 Makālât, s ; Mehmet BAYRAKDAR, Seyyid Hârûn Veli ve Türbesi, Uluslararası Türk Dünyası İnanç Merkezleri Kongresi Bildirileri (23-27 Eylül 2002 Mersin), Ankara 2004, s Makālât, s ; BAYRAKDAR, aynı tebliğ, s Makālât, s Abdurrahman AYAZ, Seydişehir Tarihi, Seyyid Harun Veli, Şeyh Hacı Abdullah Efendi, Seydişehir 1977, s

62 de Seydişehir e giden Yusuf Akyurt, o tarihte kaleden yalnız harap bir duvar parçası ile yine harap olmuş bir büyük kapısından başka şeyi kalmadığını; bu kale kapısının önünde Ağalar Mescidi ve Derviş Ağa Çeşmesi nin gördüğünü yazmıştır 84. Günümüzde yalnızca çeşme mevcuttur ve Seyit Harun Mahallesi nde 1611 numaralı sokaktadır. Bu bilgiler dikkate alındığında Seydişehir Kalesi nin, Seyit Harun Camii nin üzerinde bulunduğu tepeyi çevrelediği söylenebilir. Çizim-7: Günümüz Seydişehir merkez mahallelerini gösteren kroki ve kalenin tahminî sınırı. 84 M. Yusuf AKYURT, Resimli Türk Abideleri IV (Ermenak Merkez Kazasında, Ermenak-Anamur Yolunda, Ermenak-Karaman Yolunda, Konya-Beyşehir Yolunda, Beyşehrinde, Seydi Şehrinde Mevcud 26 Abidenin Tariflerini ve 53 Fotoğrafisini Havidir), (Basılmamış Yazma Eser), Konya 1941, s. 263.

63 Seydişehir in Mahalleleri Osmanlı şehir yapılanmasında sosyal ve fiziki bir birim olan mahalle, birbirlerini tanıyan ve bir ölçüde herkesin diğerinin davranışından sorumlu olduğu, dayanışma içinde bulunan kişilerden oluşmuş bir topluluğun yaşadığı yerdir. Genellikle aynı mescitte ibadet eden cemaatin, aileleri ile birlikte ikamet ettikleri şehir kesimidir. Mahalle denilen ünite, cami, zaviye veya imaret gibi bir dinî yapının veya pazarın çevresinde meskenlerin kurulmasıyla oluşup gelişme göstermekte; aynı inanca sahip veya aynı meslek grubundan insanların evlerinden oluşmaktadır 85. Osmanlı şehirleri, toplumun etnik, dinî ve iktisadi yapısındaki farklılığın bir sonucu olarak mahallelere bölünmüştür. Seydişehir de de böylesi bir yapılanma söz konusudur. Şehrin en eski mahallesi Kiçi Kapı Mahallesi idi. XX. yüzyıl başlarında Seyit Harun Mahallesi olarak geçmektedir 86. Seydişehir de mahalleler, etrafında geliştiği mescidin veya caminin adına, içinde yaşayanların meslek gruplarına veya şehrin kale kapılarına göre adlandırılmıştır. XV. yüzyılın ortalarına doğru Seydişehir kalesi askerî önemini yitirmiş ve mahalleler kalenin dışına taşmaya başlamıştır. II. Bayezid zamanında Pazarkapısı, Cami, Debbağhane/Tabaklar, Hacı Seyyid Ali, Kiçikapı, Sûfiyân/Sofular, Ulukapı ve Veled-i Değirmenci olmak üzere sekiz mahallesi bulunan Seydişehir in Cami, Değirmenci ve Ulukapı mahalleleri nüfusu en kalabalık olanlardı 87. Hammaddesi gereği suya ihtiyacı olan Debbağhane, kenti ikiye bölen çay kenarında kurulmuştu. Bu bölge zamanla Debbağhane Mahallesi adını almıştır. Zikredilen yer, günümüzde Pınarbaşı Mahallesi olmalıdır. Zaten hâlâ halk arasında eski adıyla yani Tabakhane Mahallesi olarak bilinip söylenmektedir. Ulukapı, Kiçikapı ve Pazarkapısı mahalleleri adlarını Seydişehir Kalesi nin kapılarından almıştır. 85 KUBAN, aynı makale, s. 60; ERGENÇ, XVI. Yüzyılda Ankara ve Konya, s. 50; aynı yazar, Osmanlı Şehrinde Esnaf Örgütlerinin Fiziki Yapıya Etkileri, (Kısaltma: Esnafın Etkileri), Türkiye nin Sosyal ve Ekonomik Tarihi ( ): Birinci Uluslararası Türkiye'nin Sosyal ve Ekonomik Tarihi Kongresi Tebliğleri, Ankara 1980, s Dr. Nazmi, aynı eser, s BOA, TT. d., Gömlek no. 40, s. 421.

64 38 Yukarıda zikredilen sekiz mahalleye ek olarak Yavuz Sultan Selim in saltanatı yıllarında (1518), Hacı Mustafa Mahallesi adıyla yeni bir mahalle eklenmiş görülmektedir /1530 tarihli tapu tahrir kaydında ise öncekilere ek olarak Hacı Muslihuddin Mahallesi görülür 89. Bu mahallede seyit soyundan olduğu söylenen Şeyh Ahmed Alaî evlatlarının oturduğu tahrir kayıtlarından anlaşılmaktadır 1502 ve 1518 tarihli tahrirlerde bu ailenin Hz. Peygamber soyundan geldiği yani seyit oldukları kayıtlıdır 90 ve oturdukları mahalle 1530 yılında Hacı Muslihuddin olarak geçmektedir. Ataları Şeyh Ahmed, Alanya dan Seydişehir e göç edip yerleşmiş ve ona izafeten bu aile de el-alaî unvanını almış olmalıdır. Ayrıca Seyit Harun Zaviyesi dervişlerinden ve hizmetkârlarından olan 11 kişi bu mahallede meskûn olup, avarız ve rüsum vermiyorlardı 91. Seydişehir de XVI. yüzyıl sonlarına doğru Kızılca ve Çetni/Birûni adıyla iki yeni mahalle daha kurulmuş ve 1584 yılında toplam merkez mahalle sayısı 11 olmuştur 92. Bu son dört mahalle, kale sınırları dışında olmalıdır. Köylülerin kente göç edip dış mahalleler kurmaları dönemin genel olaylarındandır ve birun da mana itibariyle zaten bunu ifade etmektedir. Birûni Mahallesi ni 93 Çetni köyünden 94 göç edenler kurmuş olmalıdır. Köyden gelen ailelerin bir kısmı da Kızılca Mahallesi ne yerleşmişlerdir. Seydişehir merkez mahallelerinin XVII. yüzyılın ilk yarısındaki durumunu Avarız Defterlerinden takip etmek mümkündür. Önceki yüzyıla göre büyük bir değişiklik söz konusu değildir. Mahallelerin adlandırmalarının zaman zaman farklılaştığı görülür. 88 BOA, TT. d., Gömlek no BOA, TT. d., Gömlek no BOA, TT. d., Gömlek no. 40, s Bu defterde yani 1502 yılında 10 erkek kişi olarak kaydedilmişlerdir. BOA, TT. d., Gömlek no. 455, s Bu defterde ise (1518 yılı) yedi hane ve toplam 13 nefer olarak kayıtlıdırlar. 91 BOA, TT. d., Gömlek no. 387, s. 60; Gömlek no. 455, s TKGM.A., KK, d., Gömlek no. 137, s Bu mahalle 1642 tarihli tahrirde Pirüli şeklinde kaydedilmiştir. Bk. BOA, MAD., Gömlek no Çetni köyü, günümüzde Beyşehir ilçesine bağlı Akçabelen kasabasıdır yılına kadar Çetni adını taşıyan kasaba, halk arasında Çetmi olarak bilinip telaffuz edilmiştir.

65 39 Seydişehir de XVIII. yüzyılda mahalle sayısında bazı değişiklikler olduğu anlaşılmaktadır. Seydişehir Hurufat Defterleri 95, yılları arası bilgiler içermektedir. Bu defterlerdeki atama kayıtları ışığında XVII. yüzyıl sonlarından XIX. yüzyıl ortalarına kadar yukarıda adı geçen 11 mahallenin de varlığını sürdürdüğü anlaşılmaktadır. Ayrıca Hurufat Defterleri nde Alaylar adıyla yeni bir mahalle adına rastlanmaktadır ki bu günümüzde de mevcuttur. Mahallenin XV. ve XVI. yüzyıllarda Osmanlı belgelerinde adı geçmemesine rağmen, Alanyalı Şeyh Ahmed Alaî ve cemaatinin oturduğu mahalle olduğu düşünülmektedir tahririnde bu aile Hacı Muslihuddin Mahallesi nde gösterilmiştir. Dolayısıyla mahallenin adının zamanla değiştiği ve sülalenin adına nispetle Alaylar a dönüştüğünü M. A. Erdoğru düşünmektedir 96. Hurufat Defterleri ndeki birkaç atama kaydında Emir Mahallesi adı da geçmektedir 97. Bu esasında Alaylar Mahallesi dir. Emir Camii nden dolayı zaman zaman Emir Mahallesi şeklinde anılmış olmalıdır. Yine Hurufat Defterleri nden anlaşıldığına göre bu dönemde Seydişehir deki Cami Mahallesi, Cami-i Kebir ve Cami-i Cedid olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Hacı Nasuh Hamamı nın bulunduğu Hacı Mustafa Mahallesi de bazı atama kayıtlarında Hacı Nasuh Mahallesi olarak geçmektedir. II. Mahmud Dönemi nde yapılan nüfus sayımına göre 1246/1831 yılında Seydişehir Kazası Alaylar, Cami-i Cedid, Cami-i Kebir, Debbağhane, Değirmenci, Hacı Seyyid Ali, Kiçikapı, Kızılcalar, Sofhane ve Ulukapı olmak üzere 10 mahalleden oluşmaktaydı / , 1254/ , 1256/ , 1260/1845 tarihli nüfus sayım defterleri 102 ile 1256/ ve 1260/1845 tarihli Temettuat 95 Ankara da Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi ndeki 544, 547, 548, 549, 567, 1087, 1088, 1089, 1090, 1091, 1117, 1118, 1119, 1122, 1123, 1128, 1139, 1140, 1142, 1160 numaralı defterler. 96 M. Akif ERDOĞRU, Osmanlı Yönetiminde Beyşehir Sancağı ( ), (Kısaltma: Beyşehir Sancağı), İstanbul 2006, s VAD., no. 1118, vr. 72a; no. 1160, vr. 10b. 98 BOA, NFS. d., Gömlek no BOA, NFS. d., Gömlek no BOA, NFS. d., Gömlek no. 3335, BOA, NFS. d., Gömlek no BOA, NFS. d., Gömlek no. 3337, BOA, ML. VRD. TMT. d., Gömlek no

66 40 Defterleri nde de 104 bu 10 mahallenin adı geçmektedir. XIX. yüzyılda mahalle adı ve sayısında bir değişiklik olmadığı, buna karşılık nüfusun arttığı anlaşılmaktadır. Seydişehir de XIX. yüzyıl sonları ve XX. yüzyıl başlarında da yukarıda adı geçen 10 mahallenin varlığını devam ettirdiği Konya Vilâyet Salnâmeleri nden anlaşılmaktadır. 1289/1873 Konya Vilâyet Salnâmesi ne göre şehir merkezinde 10 mahalle vardı te 51 Ermeni 106 ; 1906 da 24 Rum, 125 Ermeni yaşıyordu 107. Ancak bunlar için ayrı bir gayrimüslim mahallesi kaydına rastlanmamıştır. Müslüman mahallelerinde ikamet etmiş olmalıdırlar 108. Son olarak burada Aşağı Mahalle den bahsetmek uygun olacaktır. Mehmet Önder, Değirmenci Mahallesi nde Aşağı Mahalle adıyla XIX. yüzyıl sonlarında bir cami yapıldığını, bunun 1963 e kadar varlığını devam ettirdiğini ve yerine yine aynı adla anılan bugünkü Aşağı Mahalle Camii nin inşa edildiğini yazmaktadır 109. Yusuf Akyurt da onu doğrular mahiyette Aşağı Mahalle Camii nden bahsedip Değirmenci Mahallesi sınırları içinde göstermiş; ayrıca bugün varlığını korumakta olan Yusuf Efendi Türbesi ni 1938 yılında Aşağı Mahalle de göstermiştir 110. Konya Maarif Arşivi nde 1900 lerin başında faaliyete geçen Aşağı Mahalle İptidaisi ne dair imtihan cetvelleri ve muallim sicil kayıtları mevcuttur. Bahaeddin Paslı ya göre bu iptidai, Değirmenci Mahallesi ndeki caminin karşısındaki harabelerin olduğu yerde idi 111. Bu bilgilere istinaden Aşağı Mahalle nin Değirmenci Mahallesi olduğu söylenebilir (Tablo-14). 104 BOA, ML. VRD. TMT. d., Gömlek no KVS, tarih:1289/1872, s KVS, tarih: 1301/1884, s KVS, tarih: R. 1322/1906, s Seydişehir in günümüzde merkez mahalle sayısı 16 dır: Aktaş, Alaylar-1, Alaylar-2, Anabağlar, Bahçelievler, Değirmenci, Hacı Seydi Ali, Kızılcalar, Karakavak, Pınarbaşı, Stad, Saadetler, Sofuhane, Seyit Harun, Ulu Kapı, Yeni Cami. 109 ÖNDER, aynı eser, s AKYURT, aynı eser, s Seydişehirli Bahaddin Paslı ile 8 Eylül 2012 günü yapılan görüşmede, babası Mehmed Efendi nin bu iptidaiden mezun olduğunu gösteren diploma örneği alınmıştır.

67 41 Tablo-14: Seydişehir kent merkezi mahalleleri ( ) Pazarkapısı Pazarkapısı Pazarkapısı Pazarkapısı Pazarkapısı Pazarkapısı Pazarkapısı Alaylar Alaylar Cami Cami Cami Kiçikapı Biruni Debbağhane/ Tabaklar Hacı Seyyid Ali Debbağhane/ Tabaklar Hacı Seyyid Ali Debbağhane/ Tabaklar Hacı Seyyid Ali Kiçikapı Kiçikapı Kiçikapı Sûfiyân/ Sofular Sûfiyân/ Sofular Sûfiyân/ Sofular Ulukapı Ulukapı Ulukapı Debbağin Veled-i Değirmenci Veled-i Veled-i Değirmenci Değirmenci Hacı Hacı Mustafa/Hacı Mustafa/Hacı Nasuh Nasuh Hacı Muslihuddin Çarşı ve Pazar Yerleri Cami-i Kebir Cami Pazarkapısı Sufiyan Cami Debbağlar Çetni Biruni /Birûni (Çetni) Ulukapı Debbağhane Değirmenci Debbağhane Cami-i Cedid Veled-i Hacı Cami-i Değirmenci Değirmenci Değirmenci Mustafa Kebir Cami Hacı Hacı Seydi Hacı Mustafa Ali Mustafa Debbağhane Hacı Seyyid Hacı Seyyid Kiçikapı Ali Ali Değirmenci Hacı Mustafa Hacı Seyyid Ali Biruni/ Çetni Cami-i Cedid Cami-i Kebir Debbağhane Değirmenci Hacı Seyyid Ali Kiçikapı Kiçikapı Kızılcalar Kiçikapı Emir Kızılcalar Kızılcalar Pirüli Kızılca Hacı Mustafa Sofhane Sufiyan Sofhane Sufiyan Hacı Nasuh Ulu-kapu Kızılca Ulukapı Ulukapu Ulukapı Hacı Seyyid Ali Kiçikapı Kızılcalar Sofhane Ulukapı Şehirlerin merkezinde bulunan ve ticari geleneğin yansıması olan çarşı ve pazarlar, insanların hem alışveriş yaptığı hem de buluşup konuştuğu önemli ortak mekânlar olmuştur. Çeşitli ürünlerin satıldığı pazarların bazıları, içinde bulunan esnafın adı ile anılmışlardır 112. Seydişehir de içindeki satıcı gruplarından adını alan çarşı ve pazarlar mevcuttu. Eşrefoğulları ile Karamanoğulları idarelerindeyken kent merkezinde çarşılar bulunuyordu civarında Seydişehir in çekirdeği durumundaki Seyit Harun Camii ile medrese, hamam ve evler inşa edildikten sonra vakfa ait dükkânlar, 112 Mehmet TUNÇER, Ankara (Angora) Şehri Merkez Gelişimi ( YY), Ankara 2001, s. 15; H. Hadi SELEN, 16ncı ve 17nci Yüzyıllarda Anadolu nun Köy ve Küçük Şehir Hayatı, III. Türk Tarih Kurumu Kongresi Bildirileri, Ankara Kasım 1943, Ankara 1948, s. 594; ERGENÇ, Esnafın Etkileri, s. 104.

68 42 debbağhane ile bezzazlar hanının yapılıp faaliyete geçtiği Makālât tan da anlaşılmaktadır 113. Dolayısıyla kent merkezindeki bu ticarî yapıların varlığı XIV. yüzyıla uzanmaktadır. II. Mehmed in yaptırdığı 1476 tarihli vakıf tahririnde de Seyit Harun Vakfı na ait boyahane, debbağhane, ekmek fırını ve kasap dükkânı gibi iş yerlerinin adının geçmesi, XV. yüzyılda Seydişehir de çarşıların bulunduğuna işaret kabul edilebilir. Aynı vakıf kaydında Seyit Harun Veli Vakfı gelirlerinin azalmaması için yeni dükkânların açılmasına yasak getirilmiştir 114. Bu durum, Seydişehir de çarşı-pazar yapılanmasını önlemiş, dolayısıyla kent beklenenden daha yavaş gelişmiştir. Seyit Harun Vakfı nın gelirlerini korumak gayesiyle konulan yasağın 1476, 1483 ve 1530 tahrirlerinde benzer ifadelerin yer aldığı görülür 115. XVII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yeni dükkânlar açıldığı ve dolayısıyla yeni çarşılar oluştuğu Hurufat, Nüfus ve Temettuat Defterleri başta olmak üzere diğer arşiv kayıtları doğrultusunda tespit edilmiştir. Aşağıda kent merkezindeki çarşı ve pazarlar ile mağaza ve dükkânlar ayrı başlıklar halinde incelenecektir Şehir Çarşısı Seydişehir de en eski çarşı, Şehir Çarşısı olup 1104/1692 yılından itibaren belgelerde Seydişehrî Suku şeklinde zikredilen ve içinde Hacı Ahmed Camii 116, Bezirgân Mescidi 117, Arslan Ağa Hanı 118, Hacı Nasuh Hamamı 119, Ahmed ve Abdülmümin adlı kardeşlerin tahmis dükkânı 120, Hacı Hasan Çeşmesi 121 gibi çeşitli yapıları barındıran çok hareketli bir çarşı idi. Seyit Harun Camii inşa edildikten sonra 113 Suraiya FAROQHI, Osmanlı da Kentler ve Kentliler Kent Mekanında Ticaret, Zanaat ve Gıda Üretimi , (çev. Neyyir Kalaycıoğlu), İstanbul 1993, s Fatih Devrinde Karaman Eyâleti Vakıfları Fihristi, (Kısaltma: Fatih Devrinde Karaman Vakıfları), (hzl. Ferdiun Nâfiz Uzluk), Ankara 1958, s Taksim Atatürk Kitaplığı, Muallim Cevdet Yazmaları, (Kısaltma: Murad Çelebi Defteri), no: 0-116/1, vr. 60b; BOA, MAD., Gömlek no. 387, s VAD., no. 1122, vr. 34a. 117 VAD., no. 544, vr. 14a; no. 1088, vr. 59a. 118 VAD., no. 1140, vr. 164a; 1160, vr. 8b, 9b, 10b. 119 VAD., no. 1119, vr. 50b. 120 VAD., no. 547, vr. 7a. 121 VAD., no. 548, vr. 59b.

69 43 etrafında hamam, fırın, dükkân gibi binaların yapıldığı dikkate alınırsa, Şehir Çarşısı caminin etrafındaki alanda kentin kuruluşuyla birlikte ortaya çıkmış ve XVI. yüzyıl başlarından itibaren gelişmiş olmalıdır. Aşağıda ayrı bir başlık altında ele alınacağı üzere Buğday Pazarı, Şehir Çarşısı sınırları içinde olup 122 günümüzde Hacı Seyyid Ali Mahallesi nde, Eski Buğday Pazarı diye anılan bir mahalde idi. Çarşı içinde bulunan Hacı Nasuh Hamamı ise Ulukapı Mahallesi 701 numaralı sokakta yer almaktadır. Dolayısıyla Şehir Çarşısı nın günümüzdeki Ulukapı-Hacı Seyyid Ali-Seyyid Harun mahalleleri arasındaki sahada kurulup geliştiği söylenebilir. Bu alan günümüzde de pek çok dükkânı barındıran ve kentin ticari açıdan en canlı olan bölgesidir. Seydişehir le ilgili XVIII.-XX. yüzyıllar arasına tarihlenen belgelerde Seydişehri Suku ibaresine rastlanamamakla birlikte çarşı içindeki kalaycı, leblebici, dikici, semerci ve nalbant dükkânlarının varlıklarını 1920 ye dek devam ettirdiği Nüfus, Temettuat ve diğer arşiv kayıtlarıyla Konya Vilâyet Salnâmeleri nden anlaşılmaktadır Arasta Çarşısı Seydişehir kent merkezindeki önemli ikinci çarşı, Arasta Çarşısı dır. 1115/1703 yılından itibaren belgelerde adına rastlanmakta; Arasta Suku ve Arasta Çarşısı şeklinde geçmektedir 123. Arasta kelimesi tanzim etmek, sıraya koymak, çekidüzen vermek, süslemek manalarına gelmektedir. Önceleri ordugâhta kurulan pazar anlamında kullanılmıştır 124. Osmanlı da arasta, üstü genellikle tonoz veya çatıyla örtülü bir sokağın iki yanında karşılıklı sıralanan ve aynı cins malları satan dükkânların meydana getirdiği çarşı anlamına gelmektedir. Her büyük caminin yanında medrese, 122 VAD., no. 1118, vr. 71a. 123 VAD., no. 547, vr. 7b; no. 1088, vr. 57b, 58b, 60a; no. 1090, vr. 83b; no. 1091, vr. 29b; no. 1117, vr. 66a; no. 1118, vr. 70b. 124 Francis Joseph STEINGASS, Persian-English Dictionary, Beyrut 1944, s. 82; James W. REDHOUSE, Turkish and English Lexicon, Beyrut 1987, s. 57.

70 44 imaret, hamam, kütüphane gibi yapılarla birlikte arastalar da bulunurdu. Yani külliyenin bir parçası gibi düşünülerek arastalar meydana getirilirdi. Bu dükkânlar hem külliyenin bakımı için gelir sağlamak, hem de külliyenin çevresine canlılık vererek iskânı geliştirmek düşüncesi ile yapılırlardı. Dükkânların arasında kalan sokağa da arasta sokağı denilirdi 125. Günümüzde Seyit Harun Mahallesi sınırları içinde yer alan ve Arasta Çarşısı olarak adlandırılan bir çarşı hâlen mevcuttur. İlk Arasta Çarşısı nın Seyit Harun Manzumesi yakınında kurulduğu ve vakfın gelir kaynaklarından olduğu söylenebilir. Öyle ise Arasta Çarşısı da XIV. yüzyıl başlarında şehirle birlikte ortaya çıkmıştır. Seydişehir deki Arasta Çarşısı da diğer şehirlerdekiler gibi iki tarafında dükkânlar bulunan, üstü örtülü bir sokakta olduğu söylenebilir Suk-ı Sultanî Suk-ı Sultanî, şehirlerde açık artırma ile ürün satılan bir haraç mezat yeriydi. Seydişehir de bu çarşının ne zamandan beri bulunduğu tespit edilememiştir. Kentin merkezinde bir Suk-i Sultanî olduğu 10 Cemaziyülevvel 1321/4 Ağustos 1903 tarihli mahkeme kaydından anlaşılmaktadır 127. Aynı kayda göre bu çarşı, kent merkezinde Odunpazarı denilen bir mevkide bulunuyordu. Odunpazarlarının şehir merkezinin kenarında yer aldığı göz önüne alınırsa, Seydişehir deki Suk-ı Sultanî nin de kenar mahallerden birinde olduğu ileri sürülebilir Bedesten/Bezzazlar Çarşısı Osmanlı şehirlerindeki ticari yapılardan biri de bedestenlerdir. Bez-kumaş satılan yer demek olan bedestenler şehir merkezlerinde yer alırdı. Bezzazların bir çarşısının yani bedestenin Fatih dönemi Seydişehiri nde (1476) var olduğu 125 Gülberk BİLECİK, Fetihten Sonra İstanbul da Ticaret Yapılarının Gelişimi, Türkler, X., Ankara 2002, s ; Gönül ÇANTAY, Erken Osmanlı Dönemi Mimarisi, Türkler, XII, Ankara 2002, s ; Nusret ÇAM, Arasta, DİA, İstanbul 1991, s Bu çarşı günümüzde karşılıklı sıralanmış leblebici, kalaycı, demirci, sobacı, attar, kunduracı gibi iş yerlerinin yer aldığı uzunlamasına bir sokak görünümündedir. 127 SKS, no. 238, s. 12/1, 13/1.

71 45 bilinmektedir 128. Bu yapılanmanın sonraki yüzyıllarda da varlığını koruduğu; Seydişehir de Şehir Çarşısı içinde bezzaz dükkânlarının yer aldığı bir sokağın bulunduğu ve burada bir mescidin mevcut olduğu arasına tarihlenen arşiv kayıtlarından anlaşılmaktadır Buğday Pazarı Kırsal kesimde yetişen tahılın satıldığı yere buğday pazarı denirdi. Osmanlı şehirlerinin hemen tamamında bir buğday pazarı bulunurdu. Buğday Pazarı, Seydişehir de Şehir Çarşısı sınırları içinde idi 130. XVII. yüzyıldan önceki durumuna dair herhangi bir belge şimdilik mevcut değildir. Zilhicce 1148/Nisan 1736 tan itibaren belgelerde adına rastlandığına bakılırsa XVIII. yüzyıl başlarında kurulmuş bir pazar olup içinde bir mescit mevcuttu 131. Bu mescit, Seyit Harun Vakfı na ait olan arsa üzerinde bina edilmişti. Bunun için dört dükkânın kira bedeli pazarın içinde bulunan mescide aitti 132. Günümüzde Hacı Seyit Ali Mahallesi sınırları içinde Eski Buğday Pazarı adıyla anılan bir yer mevcuttur. Şayet eski ile kastedilen Osmanlı Dönemi ndeki Buğday Pazarı ise, Şehir Çarşısı nın Ulukapı-Seyyid Harun-Hacı Seyyid Ali mahalleleri arasındaki sahada bulunduğu ve günümüze kadar varlığını sürdürdüğü düşünülebilir Boğasıcılar Pazarı Dokunmuş ince pamuklu, fitilli kumaş ve astarlara boğası denirdi 133. Amerikan bezini andıran ve daha ziyade Isparta-Denizli taraflarında dokunan bu kumaş, kefen bezi olarak da kullanılıyordu 134. Seydişehir kent merkezinde bir de Boğasıcılar Pazarı mevcuttu. Bununla ilgili ulaşılan tek kayıt, 10 Şevval 1058/28 Ekim 1648 tarihli Arslan Ağa Vakfiyesi dir Fatih Devrinde Karaman Vakıfları, s VAD., no. 544, vr. 14a; no. 1088, vr. 59a; no. 1090, vr. 81a, 85a. 130 VAD., no. 1122, vr. 33a, 34a. 131 VAD., no. 1118, vr. 71a; no. 1122, vr. 33b. 132 VAD., no. 1118, vr. 71a, 72b. 133 REDHOUSE, aynı eser, s Selanikî, Tarih, I., (hzl. Mehmet İpşirli), İstanbul 1989, s. 188, 400.

72 46 Boğasıcılar Pazarı nda Arslan Ağa tarafından yaptırılmış bir çeşme olduğu; Arslan Ağa Hanı ve mescidi için gereken suyun Boğasıcılar Pazarı ndaki bu çeşmeden sağlanacağı vakfiyede yazmaktadır. Boğasıcılar Pazarı yla ilgili daha sonraki yüzyıllarda başka bir belgeye şimdilik rastlanmamıştır Avratlar/Karılar Pazarı Osmanlı kentlerinin bazılarında, belirli günlerde kadınlara mahsus olan pazarlar kurulmaktaydı. Örneğin İstanbul da Haseki Hürrem Sultan Külliyesi nin bulunduğu mevkide, Osmanlı Dönemi nde evler ve dükkânlar inşa edilip Avrat Pazarı adı ile pazar günleri kadınlar için bir pazar kurulduğu bilinmektedir 136. Yine Osmanlı Dönemi nde Konya da günümüzde hâlâ ayakta bulunan ve Kadınlar Pazar olarak bilinen bir Avratlar Pazarı bulunuyordu 137. Seydişehir kent merkezinde de bir Avratlar Pazarı mevcut idi. 1198/1784 ten itibaren arşiv kaynaklarında adına rastlanan Avratlar/Karılar Pazarı nın Hacı Seyyid Ali Mahallesi nde olduğu ve içinde bir de mescidin bulunduğu anlaşılmaktadır 138. Bu pazarla ilgili kayda XIX. yüzyıl belgelerinde rastlanmamıştır Odun Pazarı Seydişehir de bir Odun Pazarı bulunuyordu. 10 Cemaziyelevvel 1321/4 Ağustos 1903 tarihli iki ayrı hüküm mülk davasıyla ilgili olup 139, Suk-ı Sultanî içerisinde Odun Pazarı adlı bir mahallin yer aldığını göstermektedir. 135 VAD., no. 457, s Wolfgang Müller-Wiener, İstanbul un Tarihsel Topografyası, 17. Yüzyıl Başlarına Kadar Byzantion-Konstantinopolis-İstanbul, (Orijinal isim: Bildlexikon zur Topographie İstanbuls), (çev. Ülker Sayın), İstanbul 2001, s Yusuf KÜÇÜKDAĞ, Lâle Devrinde Konya, (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi), Konya 1989, s VAD., no. 547, vr. 7a; no. 548, vr. 60a; no. 1122, vr. 33b; 1128, vr. 19a. 139 SŞS, no. 238, s. 12/1, 13/1.

73 Debbağhane Hayvan derilerinin işlenerek kullanılır hale getirilen yere debbağhane denirdi. Derinin tabaklanması yani debâgat, Osmanlı toplumunda yaygın zanaatlardandı 140. Debbağhaneler şehir ve kasabaların dışında, deniz kıyısı veya akarsuların yerleşim alanından geçtiği kesimlerde inşa edilirdi 141. Osmanlı Dönemi Seydişehiri nde 1467 den sonra adını debbağhaneden alan bir mahalle mevcuttu. Günümüzde Pınarbaşı Mahallesi olarak bilinen yer, 1502 tahriri başlangıç olmak üzere 142 Cumhuriyet Dönemi ne kadar arşiv belgelerinde Debbağhane/Tabakhane/Debbağîn Mahallesi olarak kayıtlıdır. Seydişehir in kuruluşundan itibaren geliri Seyit Harun Vakfı na ait olmak üzere bir debbağhanenin faaliyete geçtiği vakıf tahrirlerinden anlaşılmaktadır. Yüzyıllar içinde debbağhanenin durumunda yaşanan değişimler, bu çalışmanın dördüncü bölümünde Deri İmalatı başlığı altında ayrıntılı olarak incelenecektir Dikiciler Çarşısı Dikici esnafı, sahtiyancıların siyaha boyayıp perdah ettiği derileri satın alarak bunlardan mest, lapçin ve serhatlık dikerler; haffaflara satarlardı 143. Bunların dükkânlarının toplu olarak bulundukları yere Dikiciler Çarşısı adı verilirdi. Seydişehir de dikici esnafının dükkânlarını içeren çarşı, Şehir Çarşısı sınırları içinde idi /1755 yılından itibaren Seydişehir de varlıklarına dair kayda rastlanan dikicilerden XIX. yüzyılın Nüfus ve Temettuat kayıtlarında da bahsedilmektedir 145. Bu durumda Dikiciler Çarşısı nın XIX. yüzyıl sonlarına hatta XX. yüzyılın ilk çeyreğine kadar mevcut olduğu söylenebilir. 140 Nebi BOZKURT, Deri, DİA, IX., İstanbul 1994, s Zeki TEKİN, Deri, DİA, IX., İstanbul 1994, s BOA, TT. d., Gömlek no. 40, s Mehmet YILDIZ, Osmanlı da Ürünlerin Dinî/Şer î Standardizasyonunda Dönüm Noktası: Tâhirdir Damgalı Sertifikasyona Geçiş, Turkish Studies, International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, V/1(2010), s VAD., no. 1090, vr. 82a, 83b, 84a. 145 BOA, ML. VRD. TMT. d., Gömlek no ,

74 Kalaycılar Çarşısı Kalaycı, bakır eşyayı kalaylayan esnafa verilen isimdir. Bunların Osmanlı Dönemi nde hemen her kent merkezinde topluca oturdukları bir çarşıları bulunur; buraya Kalaycılar Çarşısı denirdi. Seydişehir esnafından kalaycıların XVII. yüzyılın ikinci yarısında bir arada bulundukları bir çarşılarının olduğu; bunun Şehir Çarşısı sınırları içerisinde yer aldığı belgelerden anlaşılmaktadır 146. Kalaycılar Çarşısı ile ilgili rastlanılan ilk belgenin 1116/1704 tarihli olması, Şehir Çarşısı içindeki esnaflardan birinin kalaycılar olduğunu göstermektedir. XX. yüzyıl başlarına kadar varlığını koruduğu XIX. yüzyılın Nüfus ve Temettuat kayıtlarıyla Konya Vilâyet Salnâmeleri nden anlaşılmaktadır Nalbantlar Çarşısı Nalbantlık, at, eşek, katır gibi binek hayvanları ile öküz, manda gibi yük hayvanlarının tırnaklarına korumak amacıyla nal çakma zanaatıdır. Bunların topluca bulunduğu yer ise Nalbantlar Çarşısı adını alıyordu. Seydişehir deki nalbantların XVIII. yüzyılda bir arada bulundukları bir çarşıları olup Nalband Suku diye anılmaktaydı. Rastlanılan ilk kayıt 1206/1791 tarihlidir. Buna göre Nalbantlar Çarşısı, Şehir Çarşısı sınırları içinde olduğu anlaşılmaktadır 147. Nalbant Çarşısı nda bir de mescit mevcut olup öğle ve ikindi vakitleri için cemaate imamlık yapmak üzere imam atamaları yapılmıştır 148. Sabah, akşam ve yatsı namazlarının kılınmadığına bakılırsa çarşı, iskân sahası dışında bulunuyordu. 146 VAD., no. 1160, vr. 9b, 10b; no. 1090, vr. 83a. 147 VAD., no. 548, vr. 60b. 148 VAD., no. 549, vr. 50b; no. 1160, vr. 9a.

75 Semerciler Çarşısı At, eşek, katır gibi binek hayvanları için semer yapan esnafa semerci denirdi. Bunların toplu olarak oturdukları yere ise Semerciler Çarşısı adı verilirdi. Konya da Semerciler Çarşısı, Debbağhane ile yan yanaydı 149. Seydişehir de Semerciler Çarşısı, Buğday Pazarı nın bitişiğindeydi. 1140/1727 yılından itibaren Semerciler Suku 150 ve Semerciler Çarşısı 151 şeklinde belgelerde adına rastlanan Seydişehir deki bu çarşı, Konya dakinden farklı olarak, Buğday Pazarı nın bitişiğinde 152 ; Şehir Çarşısı sınırları içinde yer alıyordu 153. Semerciler Çarşısı nda da bir mescit mevcut olup imamı sadece öğle ve ikindi vakitlerinde görev yapmaktaydı 154. XIX. yüzyılın Nüfus ve Temettuat Defterleri başta olmak üzere diğer pek çok kayıt 155, Semerciler Çarşısı nın XX. yüzyıla kadar varlığını koruduğunu göstermektedir. III. SEYDİŞEHİR İN DEMOGRAFİK YAPISI 1. Aile Yapısı ve Çocuk Osmanlı toplumunda geniş aile tipi yaygındı. Aile bireyleri birlikte bir üretim birimi meydana getirirlerdi. Ancak Osmanlı da aile ile kastedilenin eş, çocuklar, yakın akrabalar olduğu; bu terimin ekonomik bir birim manasına gelmediği; haneden farklı olduğu unutulmamalıdır. Nitekim Devellioğlu ailenin tanımını bir kimsenin karısı/ akraba/ ev halkı şeklinde sıralayıp yaparken 156, Berkes, Yasa ve Stirling de ailenin eş ve çocuklardan oluştuğunu belirtip haneyi aileden farklı olarak tek kese, tek kazan ve sofra şeklinde tanımlarlar KÜÇÜKDAĞ, aynı doktora tezi, s VAD., no. 548, vr. 60b; no. 1088, vr. 59a; no. 1090, vr. 82a, 85a; 1122, vr. 34a; no. 1139, vr. 30b. 151 VAD., no. 548, vr. 59b, 60b; no. 1118, vr. 71a; no. 1122, vr. 32b, 34b. 152 VAD., no. 1088, vr. 59a; no. 1122, vr. 33a, 33b. 153 Seydîşehrî nde sûk dâhilinde Semerciler Suku, VAD., no. 548, vr. 59b, 60a. 154 VAD., no. 1122, vr. 32b, 33a; no. 1139, vr. 30b. 155 BOA, ML. VRD. TMT. d., Gömlek no , 10127, 10567, Ferit DEVELLİOĞLU, Âile, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Sözlük, Ankara 1980, s Niyazi BERKES, Bazı Ankara Köyleri Üzerine Bir Araştırma, Ankara 1942, s. 117; Paul STIRLING, Turkish Village, Newyork 1965, s. 36.

76 Nişan, Mihr ve Evlenme Nişan: Osmanlı toplumunda ailenin kurulması, evlenecek kızla erkeğin kendi hür iradeleri ile anlaşmalarına bağlıydı. Aralarında anlaşan adaylar, önce belli bir süre nişanlı kalırlardı. Bu döneme namzetlik denirdi. Namzet olan yani nişanlanan adaylar, bu süre içinde birbirlerini ve ailelerini daha iyi tanımış olurlardı. Eğer bu süre içinde, kendi aralarında evlenmeye engel bir durum ortaya çıkarsa, mahkemeye başvurarak şahitler huzurunda namzetliklerini sona erdirirlerdi 158. Seydişehir de de evliliğe adım nişanla atılırdı. Bununla birlikte herhangi bir nedenle nişandan dönülebilir, bu durumda taraflardan biri mahkemeye başvurarak nişan akdini bozabilirdi. Seydişehirli Yusuf oğlu Mehmed ile Konyalı olup Bordabaşı Mahallesi nde oturan Hacı Musa kızı Ayşe arasında nişan akdi yapılmıştı. Nişandan sonra Mehmed başka bir yere gitmiş ve 360 gün içinde geri dönmezse nişanlısı Ayşe nin bir başkası ile evlenebileceğini söylemişti. 5 Cemaziyülevvel 1141/7 Aralık 1728 tarihli Konya Kadı Sicili ndeki kayda göre; aradan 360 gün geçtiği halde Mehmed dönmediği için nişanlısı Ayşe mahkemeye başvurmuş, nişanın bozulmasını istemiş ve kadı nişanı bozmuştur 159. İslam hukukuna göre evlenme teklifinin şartlarından biri, aynı kadına bir başkası tarafından evlenme teklif edilmemiş olmasıydı. Böyle bir teklife kız henüz cevap vermemişse veya kabul etmişse, ikinci evlenme teklifi muteber olmazdı 160. Nişan sırasında kızın bir başkasıyla nikâhlı olduğu ortaya çıkarsa erkek kızla evlenmekten vazgeçmek zorunda idi. Hatta bu kurala uymayanlara para cezası verilirdi. Seydişehir in Pazarkapı Mahallesi nden Seyit Hasan, Abdülkerim oğlu Abdülhalim Beşe nin kızı Havva ile gönül rızasıyla nişanlanmıştı. Ancak Hacı Seyit Ali Mahallesi nden Sengcioğlu Hacı Ali, Havva benim namzedimdir iddiasında bulunmuş; kızın babası Abdülkerim in daha önceden kızını kendisine nikâhladığını 158 Rifat ÖZDEMİR, Tokat ta Ailenin Sosyo-Ekonomik Yapısı ( ), Belleten, LIV/210(Ağustos 1990), s KKS, no. 51, s. 169/ Halil CİN, İslâm ve Osmanlı Hukukunda Evlenme, Ankara 1974, s. 47.

77 51 iddia etmişti. Durum mahkemece tahkik edilmiş; Hasan haklı bulunmuş ve mübaşirin ücreti davayı kaybeden Hacı Ali den alınmıştır 161. Mihr: Evlilikte kadın üzerinde erkek egemenliğini meşrulaştıran dinî uygulama mihr idi. Mihr, erkek tarafından kadına verilir, bu oldukça küçük miktarlarda da olabilirdi 162. Her erkek, evlendiği kadına ekonomik gücüne, kadının toplumsal statüsüne göre mihr ödemek zorundaydı. Bu bir anlamda boşanma ve dulluk nedeniyle kadının kimsesiz kalması halinde kullanabileceği bir kaynak gibi düşünülürdü. Mihr iki türlü olurdu. Birinci mihre mehr-i müaccel denirdi. Bu, evlilik esnasında peşin ödenir, daha çok ayni olurdu. Mehr-i müeccel denen ikinci tür mihr ise kadına hemen ödenmezdi. Miktarı para veya mülk olarak tespit edilir, koca ileride bunu eşine ödeyeceğini yazılı veya sözlü şahitler huzurunda taahhüt ederdi 163. Mihr-i müeccel nakit olacağı gibi gayrimenkul mal veya köle gibi canlı da olabilirdi. Evail-i Rebiyülevvel 1127/7-16 Mart 1715 tarihli bir arşiv kaydına göre, Seydişehir in Hacı Seyyid Ali Mahallesi nden Seyit Ali hanımı Ümmügülsüm e mihr-i müeccel olarak Beşir adlı bir köleyi vermiştir 164. Taraflardan birinin ölümü halinde taahhüt edilen mihrin vadesinin dolduğu kabul edilir ve kadına ödenirdi. Alaylar Mahallesi nden Hacı İbrahim oğlu Seyit Ahmed hanımı Şerife Rahime ye mihr-i müeccel olarak kuruş ödemeyi kabul ederek evlenmişti. 1170/1756 yılında vefat edince mal varlığından hanımı Şerife Rahime mihr-i müeccelini almak istemişti. Seyit Ahmed den kalan mal ve paralar Hasan Beşeoğlu Ali nin elinde bulunuyordu. Şerife Rahime mihr bedelini istediğinde, Ali vermemek için diretmiş; Abdülhalim ve Ömeroğlu Mehmed adlı kişilerin yalancı şahitliği ile mahkemeye başvurmuş, kadıya rüşvetle sahte bir hüccet düzenleterek Şerife Rahime nin mihrini Seyit Ahmed hayattayken hibe ettiğini ileri 161 BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 10, s. 18, 37, Colin IMBER, Women, Marriage and Property: Mahr in the Behçetü'l-feteva of Yenişehirli Abdullah, Studies in Ottoman History and Law, İstanbul 1996, s M. Akif AYDIN, Mehir, DİA, XXVIII, İstanbul 2003, s BOA, Şikâyet Defteri, no. 64, s. 624.

78 52 sürmüştü. Ayrıca Ali, Şerife Rahime nin zimmetinde alacağı olduğunu iddia ederek yanına topladığı birkaç adamla gece vakti evini basmış, Şerife Rahime nin Seyit Ahmed in ölümünden sonra evlendiği Abdülcelil i öldürmek kastıyla yaralamış, küçük yaştaki oğullarını öldürüp evden 250 kuruşluk eşyalarını almıştı. Durum bir arzuhal ile İstanbul a duyurulmuş; Evail-i Safer 1179/20-29 Temmuz 1765, Evasıt-ı Safer 1179/30 Temmuz-8 Ağustos 1765 ve Evail-i Şaban 1179/13-22 Ocak 1766 tarihli hükümlere göre, Ali nin düzenlediği hüccetin sahte olduğu, mihr bedelinin Şerife Rahime ye ödenmesi gerektiği, işlediği suçlardan dolayı da gereğinin yapılması Seydişehir kadısından istenmiştir 165. Kocasından önce kadın vefat ederse şayet geride kalan çocuğu yok ise, mihr bedelleri kocaya kalır; bir başkası bunu alamazdı. 10 Muharrem 1318/10 Mayıs 1900 tarihli kayda göre, Kiçikapı Mahallesi nden Abdullah kızı Ayşe 1312/1894 yılında Musa oğlu Ali ile evlenirken mihr-i muaccel olarak 500 ve mihr-i müeccel olarak 200 kuruş verileceğini kabul etmişti. Ancak Mayıs 1900 de Ayşe çocuksuz olarak vefat edince mihr bedeli kocası Ali ye kalmış, kadı başkalarının müdahale edemeyeceği yönünde karar vermiştir 166. Boşanma sonrasında mihr yalnızca kocadan değil kayınpeder ve kayınvalideden istenebilirdi. 11 Muharrem 1322/28 Mart 1904 tarihli kayda göre, Cami-i Kebir Mahallesi nden Süleyman kızı Saliha, Hacı Hafız oğlu İsmail den boşanmış olup kocası, kayınpederi ve kayınvalidesi Mavişe Kadın dan mihr-i muaccel ve müeccel bedellerini talep etmiştir 167. Evlenme: Evlilik, Osmanlı kızının yetişkinliğe erişmesinin en önemli adımıydı ve onu eşi tarafından boşanana ya da ölene kadar erkeğin ayrılmaz bir parçası haline getiriyordu 168. Nikâh akdinin geçerliliği, en az iki şahit huzurunda kadın ile erkeğin veya onların temsilcilerinin rızalarıyla evlendiklerini açıklamalarına bağlıydı BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 11, s. 59, 61/1, SKS, no. 231, s. 320/ SKS, no. 238, s. 18/ Leslie P. PEIRCE, Ekberiyet, Cinsellik ve Toplum Düzeni: Modern Dönemin Başlangıcında Toplumsal Cinsiyetle İlgili Osmanlı Söz Dağarcığı, Modernleşmenin Eşiğinde Osmanlı Kadınları, (çev. Necmiye Alpay), İstanbul 2009, s CİN, aynı eser, s. 60.

79 53 Bazen kadınların haberi ve rızası olmadan asılsız nikâhların kıyıldığı da olurdu. Evliliğin gerçekleşmesi için kız, babası yoksa nikâh akdini yapmak üzere birini vekil tayin edebilirdi. Bu konuda sahtecilik söz konusu olursa kendisine bir vekil tayin edip inisiyatifi dışında yapılan nikâhı iptal ettirebilirdi. 7 Temmuz 1319/20 Temmuz 1903 tarihli mahkeme kaydına göre, Kiçikapı Mahallesi nden Ali kızı Hatice adlı bakire hatunun babası hayatta olmayıp vasisi annesi Anakız Hanım idi. Ancak amcası Osman ın oğlu Recep, Hatice nin haberi ve rızası olmaksızın vekiller tayin edip nikâh kıydırmıştı. Hatice, Alaylar Mahallesi nden İsmail Hakkı Efendi yi kendine vekil tayin edip bu nikâhın asılsız olduğuna dair mahkemeden belge talep etmiştir 170. Buna benzer bir başka olay 29 Safer 1322/15 Mayıs 1904 tarihinde yaşanmıştır. Koca Muhsin kızı Emişe, Seydişehir in Alaylar Mahallesi nden İsmail Hakkı ile Hacı Muhsin i kendine vekil kılarak kendisinin haberi ve rızası olmadan nikâh akdi gerçekleştirip bunu ahaliye duyuran Hüseyin Ağa dan şikâyetçi olmuş; bu nikâhın geçersiz olduğunu gösteren bir belgenin kendisine verilmesini mahkemeden talep etmiştir 171. Osmanlı toplumunda sanılanın tersine poligaminin yaygın olmadığı belgelerden ve Avrupalı seyyahların gözlemlerinden anlaşılmaktadır. XVI. yüzyıl sonlarında Anadolu dan geçen Alman papazı Salomon Schweigger, Türkler ülkelere, karıları da onlara hükmeder. Türk kadını kadar gezen, eğleneni yoktur. Çok karılılık yoktur demektedir 172. Seydişehir de çok olmamakla birlikte aynı anda birden fazla kadınla evli olanlar da vardı. Evahir-i Rebiyülevvel 1127/27 Mart-5 Nisan 1715 tarihli bir arşiv kaydına göre, Seydişehirli Seyit Ali 1120/1708 de vefat etmiş; eşi Ümmügülsüm ve oğlu Mehmed dışında bir başka hanımı daha varis olarak bırakmıştı. Seyit Ali nin kardeşi Seyit Mustafa, hanımlardan çocuksuz olanını kendine nikâhlamış ve ağabeyinden kalma 10 kese nakit parayla 10 kese kıymetindeki bağ, bahçe ve dükkânlara el koymuştu. Ümmügülsüm hakkı olan mihr bedelinin altı aydır ödenmediği ve Seyit Ali nin tüm mal varlığına Seyit Mustafa ile 170 SKS, no. 238, s. 9/ SKS, no. 238, s. 20/ İlber ORTAYLI, Osmanlı Toplumunda Aile, Osmanlı İmparatorluğu nda İktisadî ve Sosyal Değişim, Makaleler 1, Ankara 2000, s. 58.

80 54 merhum kocasının diğer hanımı tarafından el konulduğu gerekçesi ile dava açmıştır 173. Seydişehir de az da olsa üç hanımla evli erkekler de mevcuttu. Evasıt-ı Zilkade 1173/25 Haziran-4 Temmuz 1760 tarihli bir arşiv kaydına göre, İsmail Beşe nin öldüğünde Şerife, Ayşe ve Saime adında üç hanımı bulunuyordu 174. Evliliğe toplumda saygı göstermek esastı. Bunun için evlenen kadın sözle de olsa rahatsız edilmezdi. Böyle bir şey söz konusu olursa kadın ve kocası rahatsız edeni mahkemeye ve buradan sonuç çıkmazsa valiye kadar şikâyet edebilirdi. 12 Rebiyülevvel 1129/24 Şubat 1717 tarihli kayda göre; Seydişehirli Hüseyin oğlu Himmet Beşe ile zevcesi Eşe Hatun mahkemeye gelerek Mehmed oğlu Hatib Halil Halife den davacı olmuşlar; Hatib Halil in Eşe Hatun u sözle rahatsız ettiğini söylemişlerdir. Görülen davada Hatib Halil in masumiyetine karar verilmiş; ancak Himmet Beşe ve Eşe Hatun, Seydişehir kadısının verdiği hükümle yetinmeyip Konya Valisi Seyit Mehmed Paşa ya başvurmuşlardır. Vali, Hatip Halil i 12 gün hapsettirip, 60 kuruş nakit para ile 50 kuruş değerindeki atına el koymuştur 175. Seydişehir de birine nikâhlandığı halde henüz düğün olup aynı eve yerleşmeden bir başkasının ortaya çıkıp kızı kaçırdığı oluyordu. Bu durumda devlet olaya el koyar, kadın nikâhlı eşine verilirdi. Evasıt-ı Zilkade 1135/13-22 Ağustos 1723 tarihli bir hükme göre; Seydişehirli Seyit Mahmud un kızı Ayşe, Mevlâna Mustafa ya şahitler huzurunda nikâhlanmıştır. Ancak daha evvel ferman ile katledilen İbrahim oğlu Memiş in yakın arkadaşlarından olan Kara İsmail adlı zorba, Ayşe benim nikâhlımdır deyip ortaya çıkmış ve kızı zorla götürmüştür. Karaman Beylerbeyisine ve Konya Kadısı na gönderilen hükümde Ayşe nin İsmail den alınıp Mustafa ya verilmesi emredilmiştir BOA, Şikâyet Defteri, no. 67, s BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 8, s. 156, 157. İki evli erkeklerle ilgili başka kayıtlara da rastlanmıştır. Evahir-i Zilkade 1174/24 Haziran-3 Temmuz 1761 tarihli hükme göre, Ali nin Abide ve Raziye adlı iki hanımı bulunuyordu. BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 8, s. 326/ KKS, no. 47, s. 223/ BOA, Şikâyet Defteri, no. 96, s. 529.

81 Boşanmada Nafaka Osmanlı toplumunda bazı evliliklerin boşanma ile sona ermesi normal bir durumdu. Bununla birlikte boşanma olayları oldukça azdı. S. Faroqhi, Osmanlı da boşanmanın sık görülen bir olay olmadığını savunur 177. Quataert ise bunu boşanma yasak değildi ender de değildi diye ifade etmiştir 178. Seydişehir de çok sık olmasa da boşanma olaylarına rastlanıyordu. Nafaka, bir kimsenin eş ve çocuklarına sarf ve infak ettiği şeye denir 179. İslam hukukunda koca, karısının yiyecek, giyecek ve mesken masraflarını temin etmek zorundadır. Nafaka borcu, prensip olarak, evlenme akdi ile başlar ve evlenme süresince devam eder. Boşandıktan sonra belli bir müddet nafaka ödenmesi söz konusudur ki bu, iddet nafakasıdır 180. Bu genel uygulamaya rağmen bazı kadınlar, mihr ve nafaka talebinde bulunmadan boşanmayı kabul ediyorlardı. 8 Receb 1141/7 Şubat 1729 tarihli bir mahkeme kaydına göre, Seydişehirli Bodur İbrahim kızı Emine kocası Mehmed oğlu Ali den 2000 akçelik mihr ve nafakasından feragat ederek boşanmıştır 181. Kadın, boşandığı kocasından mihr ve nafakasını almışsa kocası öldüğünde onun mal varlığından hak iddia edemezdi. Cami-i Cedid Mahallesi nden Meryem Hanım ın kocası, kendisinden önce Eyyüb kızı Emine adlı bir hanımla evliydi. Boşandıklarında mihr olarak aynı mahallede bulunan bir arsayı, nafaka olarak da günlük bir akçe vermeyi kabul etmiş; daha sonra Meryem le evlenmiş, Emine de Âyan İmam adlı biriyle nikâhlanmıştır. Evasıt-ı Rebiyülevvel 1169/15-24 Aralık 1755 tarihli kayda göre, Meryem in kocası vefat edince Emine miras kalan mülkten pay talep etmiştir. Yapılan inceleme sonucu boşanırken mihr ve nafakasını aldığı, bir süre sonra tekrar evlendiği ve merhumun malından hak talep edemeyeceği kararına varılmıştır Suraiya FAROQHI, Osmanlı Kültürü ve Gündelik Yaşam, (çev. Elif Kılıç), İstanbul 2005, s Donald QUATAERT, Osmanlı İmparatorluğu , İstanbul 2004, s BİLMEN, II., s CİN, aynı eser, s. 89, 196, KKS, no. 51, s. 217/ BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 6, vr. 116, s. 229/2.

82 Çocuk Çocuk, ailenin temelidir. Osmanlı Devleti nde çocuğun doğumu ile eğitim sürecine başlaması önemli bir olaydı. Doğum ve çocuk aile kadar mahalleyi de ilgilendirirdi. Loğusa hamamı, doğacak çocuğu karşılama; okula başladığında âmin alayı gibi mahalle halkının katıldığı ritüeller dikkat çekicidir 183. Osmanlı Devleti, doğumu teşvik ederdi. Aynı anda birden fazla çocuk doğarsa devlet aileye maddi destekte bulunurdu. 19 Şevval 1306/18 Haziran 1889 tarihli bir Dâhiliye Kalemi yazısına göre Seydişehirli Hasan ın ikiz çocuklarına devlet maaş bağlamıştır Cemaziyülahir 1338/21 Şubat 1920 de Seydişehir in Alaylar Mahallesi nde Mevlüd ün zevcesi Fatıma dan dünyaya gelen üçüz erkek çocuğa maaş bağlanması için Konya Valiliği nden Maliye Nezareti ne teklif gönderilmiştir 185. Boşanmaları durumunda çocuğun bakım ve eğitimi için gerekli önlem alınır; velayeti anneye verilir; geçim sıkıntısına düşmemesi için baba tarafından çocuğa nafaka ödenirdi. 10 Cemaziyülahir 1321/3 Eylül 1903 tarihli bir mahkeme kaydına göre, Seydişehir Ziraat Bankası kâtibi Mustafa oğlu Tevfik Efendi, Süleyman kızı Emine den boşandığında Hayri, Sakine ve Hasan adlı üç çocukları bulunuyordu. Konya nın Piri Mehmed Paşa Mahallesi nde sakin olan hattat babasının yanına taşınan Emine nin küçük oğlu Hasan ın velayetini üzerine alması karşılığında hâkim kendisine Mustafa oğlu Tevfik Efendi tarafından nafaka ödenmesine karar vermiştir 186. Babası vefat eden çocukların korunup ihtiyaçlarının karşılanması ve eğitimlerinin verilmesi için de kadı tarafından bir vasi tayin edilirdi. Varsa öncelikle annesi çocuklarına vasi olurdu. Şayet anne de hayatta değilse baba tarafından akraba olan en uygun kişi çocuğa vasi olarak seçilirdi. Vasi olacak kişide, annesi de olsa, dindarlık ve vasi olmaya yetecek kapasite aranırdı 187. Seydişehirli Abdullah oğlu Yusuf, Safer 1129/Ocak-Şubat 1717 de ölünce geriye Bektaş ve İbrahim adında iki 183 İlber ORTAYLI, Osmanlı Toplumunda Aile, İstanbul 2000, s BOA, DH. MKT., Dosya no. 1629, Gömlek no. 51; Dosya no. 1631, Gömlek no BOA, DH. İ. UM., Dosya no. 3-1, Gömlek no. 1/ SKS, no. 238, s. 15/ Yusuf KÜÇÜKDAĞ, Cumhuriyet ten Önce Dezavantajlı Gruplarla İlgili Uygulamalara Dair Bazı Tespitler, (Kısaltma: Dezavantajlı Gruplar), Özveri Dergisi, III/1(2006), s. 622.

83 57 küçük oğlu kalmıştı. Babalarından kendilerine kalan malın muhafazası için iki çocuğun da annesi olan Hasan kızı Alime adlı hanım, dindar ve vesayete ehil olduğu şahitlerin şahadetiyle anlaşılınca bu iki çocuğa vasi olarak tayin edilmiştir. Vasi, çocukların terbiyesi ile bakımı için nafaka talebinde bulunur, kadı günün şartlarına göre belli bir miktar nafaka tayin ederdi. Yukarıda vasi olarak tayin edildiğine işaret edilen Alime Hatun aynı gün mahkemeye başvurarak iki çocuğunun da küçük olduklarını söyleyip, terbiye ve bakımları için nafaka talep etmiştir. Bunun üzerine her bir çocuk için babalarından kalan maldan alınmak üzere günlük birer Mısrî para tayin edilmiştir 188. Bazen çocukların amcası vasi olarak tayin edilirdi. Seyit Ali vefat ettiğinde hanımı Hayrünnisa ile Abdülkerim ve Şerife Hüma adında iki küçük çocuğu geride kalmıştı. Evail-i Rebiyülahir 1129/15-24 Aralık 1717 tarihli kayda göre, Seyit Ali nin kardeşi Seyit Mustafa yeğenleri Abdülkerim ve Şerife Hüma ya vasi olarak tayin edilmiştir 189. Buna benzer bir başka vasi tayini Evail-i Muharrem 1160/13-22 Ocak 1747 de yapılmıştır. Küçük yaşta bulunan Rahime nin vasisi olan ağabeyi vefat etmiş, Rahime küçük olduğu için amcası vasi olarak tayin edilmiş ve miras olarak kalan mülke yıllarca tasarruf etmiştir 190. Çocuk baliğ olup kendi işini görecek duruma gelince, vasinin görevi sona erer; çocuk anne ve babasından kalan malları vasiden geri alırdı. Hacı Mustafa oğlu Hasan Efendi vefat ettiğinde terekesi hanımı Şerife Amuş ile oğlu Seyit Mehmed Emin e kalmıştı. Seyit Mehmed çocuk yaşta olduğundan Şeyh Ali Efendi adlı kimse vasi olarak tayin edilmiştir. Seyit Mehmed in hissesine düşen miras malları kassam tarafından sayılmış, satışı yapılmış ve elde edilen para vasi Ali Efendi ye teslim edilmiştir. Şerife Hanım ise payına düşeni almış ve birkaç yıl sonra Seyit Ahmed adlı biriyle evlenmiştir. Evahir-i Şevval 1191/22-30 Kasım 1777 tarihli hükme göre, Seyit Mehmed baliğ olunca babasından kalan mülkün parasını Şeyh Ali den almış, ancak bununla yetinmeyerek annesinde hakkı olan eşyalar bulunduğunu ileri sürüp 188 KKS, no. 47, s. 143/ BOA, Şikâyet Defteri, no. 71, s BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 3, vr. 26, s. 48/3.

84 58 rahatsızlık vermiş, kassam tarafından tutulan defterler de incelenerek hüccet verildiği ve Seyit Mehmed in davasında haksız olduğu ortaya çıkmıştır 191. Çocuğun babasından kalan malın muhafazasına dikkat edilir, bunun için vasiyi kontrol edecek bir de nazır tayin edilirdi. Çocuk buluğa erince babasından kalan mala sahip olurdu. Ancak vasi ve nazırın ona babasından kalanları vermek istemediği olur; bu durumda buluğa eren çocuk Divan-ı Hümayun a kadar şikâyette bulunarak hakkını arayabilirdi. Seydişehirli Seyit Abdurrahman vefat ettiğinde kuruş kıymetindeki terekesi kızı Şerife ye kalmıştı. Şerife henüz küçük olduğu için amcası Seyit Abdülhalim vasi ve diğer amcası Seyit Abdurrahim de nazır tayin edilmiş; Şerife baliğ olana dek iki amcası tarafından mülkünün idare edileceği kassam tarafından deftere kaydedilmiştir. Evail-i Safer 1199/14-23 Aralık 1784 tarihli kayıttan anlaşıldığına göre, Şerife büyüyüp de babasından kalan mirası talep ettiğinde amcalarının direnişi ile karşılaşmıştır 192. Babası ölen çocuğa varsa büyük kardeş vasi olarak atanırdı. Onun da ölümü durumunda baba tarafından bir başkası vasi olurdu. Çocuk büyüyünce babasından kalan malı akrabası olan vasiden geri isterdi. Seydişehir de Alaybeyioğlu Ahmed Ağa vefat ettiğinde vârisi olarak oğlu Mehmed ve kızları Fatma ile Şerife bulunuyordu. Mehmed, yaşları küçük olan kız kardeşlerine vasi olarak tayin edilmiş ve mirastan hisselerine düşene kızlar büyüyene kadar onun tasarruf etmesi kayıt altına alınmıştır. Birkaç yıl sonra Mehmed de vefat etmiştir. Mehmed in Şerife ile Emine adında iki kızı, Evasıt-ı Receb 1220/20-29 Mayıs 1786 tarihli kayda göre halaları, Fatma ve Şerife baliğ olup mirastan hisselerine düşeni talep ettiğinde vermemiş ve mesele mahkemeye yansımıştır 193. Yetim çocuk, babasının kadrosuna atanır, işsiz kalmaması sağlanırdı. Şayet çocuk iş yapamayacak kadar küçük yaşta ise göreve getirilmez; ancak mağdur edilmemesi için belli bir yaşa gelene dek yerine bir naip atanırdı 194. Seyit Harun Medresesi nin müderrisi Ahmed oğlu Osman öldüğünde küçük yaştaki oğlu Mehmed nahiv tahsil etmekteydi. Varis olarak babasının yerine müderris olarak atanmış; 191 BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 15, s BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 19, s BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 19, s KÜÇÜKDAĞ, Dezavantajlı Gruplar, s. 624.

85 59 ancak görev ehliyeti olmadığı için 16 Cemaziyülevvel 1304/10 Şubat 1887 de İbrahim Efendi ona vekâleten müderrislik görevine getirilmiş, Mehmed e eğitim hayatını tamamlayıp iş yapacak hale gelene dek 10 yıl müddet tanınmış ve bu süre sonunda medrese müderrisliğine atanmıştır 195. Benzer şekilde Seyit Harun Camii nin vaiz olan Seyit Mesud vefat ettiğinde oğlu Mehmed hayli küçüktü. 23 Cemaziyülahir 1283/ 2 Kasım 1866 da Hafız Hüseyin vekâleten bu görevlere getirilmiş; Mehmed in iş yapacak yaşa gelince görevi devralması kararlaştırılmıştır Seydişehir Kent Merkezinin Demografik Yapısı Seydişehir in Nüfusu Nüfus, toplumun mevcut niceliğini belirtmekle birlikte aynı zamanda o toplumun ekonomik, sosyal ve kültürel durumunu izah etmekte de kullanılır. Nüfusu meydana getiren insanın maddi olanakları, üretim ve tüketim imkânı, yaşı ve cinsiyeti, fiziki kuvveti, konumu ve statüsü devletin işleyişi açısından dikkate alınması gereken etkilere sahiptir. Osmanlı Dönemi nde özellikle ekonomik ve askerî yönden önem arz eden nüfusun miktarını tespit etmek için dönemin şartlarına ve ihtiyaçlarına göre devlet tarafından farklı sayımlar yapılmıştır 197. Osmanlı Seydişehiri nde oturanların çoğunluğu Türk ve Müslüman dı. Bunun dışında Tanzimat tan sonra az da olsa değişik din ve ırklara mensup insanlar da yaşamaya başlamıştır. Seydişehir kent merkezinin nüfusu ile nüfus yapısını, 1831 öncesi ve sonrası olmak üzere iki ayrı dönemde incelemek uygun olacaktır. Zira yapılan sayımların niteliği ve amacı böyle bir ayrım yapmayı zorunlu kılmaktadır. Osmanlı Devleti nin nüfusu ile ilgili tahrirler XV. yüzyılın ikinci yarısında başlamış; 1590 lara kadar düzenli olarak yapılmıştır 198. XVII. yüzyılın başlarından sonra tımar sisteminin çözülmeye başlaması sonucu kapsamlı tahrirler son bulmuştur yılı öncesi Seydişehir in nüfusu ele alınırken Tapu Tahrir kayıtlarından ve Maliyeden Müdevver Defterler den yararlanılmıştır. 195 VAD., no. 2179, s. 186, hüküm no BOA, EV.d., Gömlek: 20069, vr. 2a, nr Cipolla, Tarih Boyunca Ekonomi ve Nüfus, İstanbul 1980, s. 80; Tahir ÇAĞATAY, Nüfus Sosyolojisi Meseleleri, Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi Dergisi, XX/1-2(1962), s Ö. Lütfi BARKAN, Türkiye de İmparatorluk Devirlerinin Nüfus ve Arazi Tahrirleri ve Hakana Mahsus İstatistik Defterleri, İstanbul Ünversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, II/1( ), s. 34.

86 Sultan II. Mahmud Dönemine Kadar Seydişehir in Nüfusu Osmanlılar Karamanoğullarının topraklarına 1467 den sonra hâkim olmuş; II. Mehmed 1476 da bir vakıf tahriri yaptırmış; II. Bayezid döneminde 1483 te bu topraklarda evkaf, emlak, tımar ve hasların kontrolü için kayıtlar tutulmuştur. Tapu Tahrir Defterleri ndeki veriler doğrultusunda ancak 1500 lerin başlarından itibaren Seydişehir in nüfusuna dair tahminî bilgiler vermek mümkündür (Tablo-15). Tablo-15: Seydişehir kent merkezinin XVI. yüzyılda nüfusu Mahalleler 1502 Yılı Yılı Yılı Yılı Yılı 203 Hane Nefer Hane Nefer Hane Hane Nefer Nefer Pazarkapısı Cami Debbağhane Hacı Seyyid Ali Kiçikapı Sufiyan Ulukapı Veled-i Değirmenci Hacı Mustafa Kızılca - 75 Çetni (Birûni) - 65 Muaflar _ 51 8 TOPLAM Osmanlı Devleti nde hane, şimdiki gibi değildi. Bunun için vergi matrahı teşkil eden bir birim olarak bir hanenin kaç nüfusluk topluluğu temsil ettiği sorusu tartışılan bir konu olmuştur 204. Ömer Lütfi Barkan ın hane karşılığı olarak kabul ettiği beş katsayısı pek çok araştırıcı tarafından kabul görmüştür 205. Ancak 3.5, 4.5, BOA, TT.d., Gömlek no BOA, TT.d., Gömlek no BOA, TT.d., Gömlek no BOA, TT.d., Gömlek no TKGM.A., KK, no Nejat GÖYÜNÇ, Hâne Deyimi Hakkında, İÜEF Tarih Dergisi, XXXII(1979), s Nejat GÖYÜNÇ, XVI. Yüzyılda Mardin Sancağı, İstanbul 1969, s. 86; Heath W. LOWRY, The Ottoman Tahrir Defters as a Source for Urban Demographic History: The Case Study of Trabzon (ca ), Los Angeles 1977, s. 262; Rifat ÖZDEMİR, XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Ankara, Ankara 1986, s ; İbrahim YILMAZÇELİK, XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Diyarbakır ( ),

87 61 ve 7 katsayılarını esas alan bilim adamları da olmuştur 206. Bu çalışmada ise beş katsayısı esas alınarak ilgili defterler değerlendirilmiştir 207. Buna göre II. Bayezid zamanı Seydişehir kent merkezinin nüfusu 1145; Yavuz Sultan Selim zamanında 1760; Kanuni zamanında 1522 yılında 1990 ve 1530 yılında 2450 olarak kabul edilebilir. Tablodan anlaşıldığı üzere 1502 de nefer-hane oranı 1.49, 1518 de 1.67, 1530 da ise 1.35 e tekabül etmektedir. Rakamlar değişken olmakla birlikte 1584 yılı için bu, ortalama 1,5 kabul edilirse, yüzyılın sonlarına doğru şehir merkezinde 646 hane ve 3230 nüfus olduğu söylenebilir. Buna nazaran XVI. yüzyıl boyunca Seydişehir kent merkezinde nüfusun %50 ile %100 oranında arttığını söylemek mümkündür. XVI. yüzyıl boyunca Osmanlı Devleti nin genelinde nüfusun %60 arttığı bilinmektedir 208. Karaman vilayetinin orta nüfuslu bir kenti olan Seydişehir de de bu yönde bir gelişme yaşandığı verilerden anlaşılmaktadır. Seydişehir in XVI. yüzyıl boyunca çevre şehirlerle nüfus yönünden mukayesesine de değinmek uygun olacaktır. Bunun için Seydişehir e yakın olmaları hasebiyle Konya, Lârende, Akşehir, Beyşehir, Ereğli ve Ilgın kent merkezlerinin nüfusları, yüzyıl başı ve sonu olmak üzere verilecektir (Tablo-16). Tablo-16: Karaman Eyaleti sınırları içindeki bazı kentlerin XVI. yüzyıl başı ve sonunda nüfus durumu 209. KENTLER 1518 Yılı 1584 Yılı Nefer Nefer Akşehir Ankara 1995, s. 103; Mehmet ÖZ, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, Ankara 1999, s ; Özer ERGENÇ, XVI. Yüzyılın Sonlarında Bursa, Ankara 2006, s Josiah C. Russell, Late Medieval Balkan and Asia Minor Population, JESHO, III(1960), s. 265; A. COOK, Population Pressure in Rural Anatolia, , London 1972, s. 85, 90, 98; Amnon COHEN-Bernard Lewis, Population and Revenue in the Towns of Palestine in the Sixteenth Century, New Jersey 1978, s. 15; Faruk SÜMER, Kayı, İA, VI., İstanbul 1992, s Hane reisinin ölmesiyle yerine geçen caba ve bennakların durumu, topraklarını ortaklaşa kullanan kardeşler, hane bireylerinin haneye oranı kesin olarak bilinemediği için elbette ulaşılacak rakamlar da tahminî bir değer olacaktır. 208 Ö. Lütfi BARKAN, Research on the Ottoman Fiscal Surveys, Studies in the Economic History of the Middle East, (Kısaltma: Fiscal Surveys), London, 1970, s. 168; Ronald C. JENNINGS, Urban Population in Anatolia in the Sixteenth Century: A Study of Kayseri, Karaman, Amasya, Trabzon and Erzurum, International Journal of Middle East Studies, VII(1976), s Ayrıca bk. Fernand BRAUDEL, II. Philippe Döneminde Akdeniz ve Akdeniz Dünyası, (çev. M. Ali Kılıçbay), II., Ankara 1993, s Tablo oluşturulurken 1518 tarihli BOA, TT, Gömlek no. 455 ve 1584 tarihli TKGM.A., KK, no. 104, no. 113, no. 137, no. 146 dan yararlanılmıştır.

88 Cami Ulukapı Değirmenci Kiçikapı Pazarkapısı Debbağhane Sufiyan Biruni Kızılcalar Hacı Mustafa Hacı Seyyid Ali Toplam 62 Beyşehir Ereğli Ilgın Konya Lârende Seydişehir Tablodan anlaşılacağı üzere Seydişehir, Beyşehir e nazaran daha fazla vergi nüfusuna sahip olmakla birlikte yüzyılın sonunda dahi 1000 in altında olan nefer sayısı ile Akşehir, Ereğli ve Lârende ye kıyasla daha küçük bir kenttir. Yüzyıl boyunca hepsinin nüfusunda bir artış olduğu aşikârdır Seydişehir nüfusunun XVII. yüzyıldaki durumunu ise Avarız Defterleri nden yaklaşık olarak tespit etmek mümkündür. Ancak 1621 ve 1689 tarihli İcmal Avarız Defterleri nde 210 mahallelerle ilgili ayrıntılı değerlere ulaşmak söz konusu değildir. Çünkü bu iki defterde Beyşehir Livası sınırları içinde yer alan altı kazanın avarızhane sayıları toplam olarak verilmiştir ve 1642 yıllarındaki defterler Mufassal Avarız Defteri 211 olup, Seydişehir kent merkezindeki her mahallenin avarızhane sayısı belirtilmiştir tarihli defter Kamil Kepeci katalogunda olup mevkufat kalemi tahrir defteridir tarihli defterde ise İstanbul a kürekçi olarak gönderilen nefer sayısı verilmiştir 212. Seydişehir le ilgili ulaşılabilen en eski Avarız Defteri 29 Zilhicce 1020/3 Mart 1612 tarihlidir 213. Kent merkezindeki mahallelerin kaç avarızhaneye sahip olduğu bilgisini içermektedir (Tablo-17). Tablo-17: Mart 1612 Seydişehir kent merkezi avarızhane sayısı Mahalleler Avarızhane Sayısı 2 1, ,5 210 BOA, MAD., Gömlek no. 2751; Gömlek no BOA, MAD., Gömlek no. 43, s. 7-8; Gömlek no. 3016; Kamil Kepeci, Gömlek no BOA, MAD., Gömlek no BOA, MAD., Gömlek no. 43, s. 7-8.

89 63 Seydişehir kent merkezinde 1612 yılında 20,5 hane kayıtlıdır. Ancak buradaki hane tabiri ile kastedilen avarızhâne yani vergi matrahını teşkil eden bir birimdir. Farsça bir kelime olan hâne, Osmanlı Devleti nin tahrir ve maliye kayıtlarında kullanılmıştır 214. Tahminî bir nüfus belirtmek için öncelikle gerçek hane sayısını hesaplamak gerekmektedir. Çünkü bir vergi ünitesi olan avarızhane, XV. ve XVI. yüzyıllarda bir gerçek hane veya vergi veren bir erkeğe tekabül ederken; XVII. yüzyıldan itibaren birden çok gerçek hane, bir avarızhane oluşturmaya başlamıştır. Avarız, ilk zamanlarda geçici olarak toplanmış, sonraki dönemde daimî bir hal almış ve Tanzimat a kadar devam etmiştir. Lütfi Paşa Asafnâme adlı eserinde, halktan dört-beş yılda bir her haneden 20 akçe alındığını ve I. Selim zamanında bunun bir defa toplandığını ifade eder 215. Avarızhanenin kaç haneden ve dolayısıyla kaç bireyden meydana geldiği, bölgenin sosyoekonomik yapısına göre farklılık gösterdiğinden 216 XVII. yüzyıldan itibaren avarızhanelere dayanarak oluşturulan nüfus verilerine temkinli yaklaşmak gerekir. Genellikle 4-15 gerçek hane, bir avarızhaneye denk düşmektedir. Özellikle kürekçi ve beldâr gibi ordunun ihtiyacı olan elemanların temini hususunda, 50 gerçek hane, bir avarızhane olarak sayılmıştır 217. Karaman Eyaleti sınırları içindeki kazalarda her avarızhanenin yedi haneden oluştuğu 1646 tarihli bir Avarız Defterinden 218 anlaşılmaktadır. Aynı yüzyıl olması hasebiyle bu değer 1612 yılı için de kabul edilebilir. Ayrıca Süleyman Demirci nin yılları arasına tarihlenen Karaman Eyaleti Avarız Defterleri ne dair çalışmaları, hane başına 400 akçe alınan yerlerde yedi gerçek hanenin bir avarızhaneye; ekonomik açıdan daha zengin yerlerde 3-4 hanenin bir avarızhaneye; 214 Nejat GÖYÜNÇ, Hâne Deyimi Hakkında, İÜEF Tarih Dergisi, XXXII(1979), s Lütfi Paşa, Asafnâme, (hzl. Ahmet Uğur), Ankara 1982, s Enver ÇAKAR, 17. Yüzyılda Haleb Eyaleti ve Türkmenleri, Elazığ 2006, s. 3; Süleyman DEMİRCİ, Complaints About Avârız Assessment and Payment in the Avârız-tax system: An aspect of the relationship between centre and periphery. A case study of Kayseri , JESHO, 46/4, Liedan 2003, s Halil SAHİLLİOĞLU, Avârız, DİA, IV., İstanbul 1991, s BOA, MAD., Gömlek no. 2808, s. 19.

90 64 fakir kesimlerde ise 12 hanenin bir avarızhaneye tekabül ettiğini ortaya koymuştur 219. Seydişehir XVII. ve XVIII. yüzyıl Avarız Defterlerinde evsat statüsünde görünmektedir ve hane başına 400 akçe alınmıştır. Dolayısıyla Seydişehir için yedi katsayısını uygulayıp gerçek hane sayısına ulaşmak mümkündür (Tablo-18). Tablo-18: Mart 1612 de Seydişehir kent merkezinin nüfusu Mahalle Adı Avarızhane Gerçek Hane Sayısı Sayısı Tahminî Nüfus Cami 1,5 10,5 52,5 Ulukapı 1,5 10,5 52,5 Değirmenci Kiçikapı Pazarkapısı Debbağhane 2,5 17,5 87,5 Sufiyan 2,5 17,5 87,5 Biruni 1,5 10,5 52,5 Kızılcalar Hacı Mustafa Hacı Seyyid Ali Toplam 20,5 143,5 717,5 Bir önceki yüzyılın nüfus verileri hatırlanacak olursa, 1584 yılı sonrası yaklaşık 40 yılda kent merkezi nüfusunun %75 azaldığı söylenebilir. XVI. yüzyıl sonlarından başlamak üzere Osmanlı Devleti nde ülke genelinde nüfusun azaldığı bilinmektedir. Seydişehir de de Kıbrıs a sürgün yapılması, salgın hastalıklar, özellikle 1565 te çıkan veba gibi etkenler ve Celali isyanları yüzünden nüfusun azaldığı anlaşılmaktadır. Seydişehir, 1621 yılında 112 avarızhanedir 220. Ancak bu İcmal Avarız Defterlerinde kent merkezi-köyler şeklinde bir ayrım yapılmayıp kaza için toplam değer verildiği açıktır. Dolayısıyla 1621 yılı için ulaşılan 784 gerçek hane ve nüfus, kaza genelini kapsamaktadır. 219 Bk. Süleyman DEMİRCİ, Collection of avâriz and nüzul Levies in the Ottoman Empire: A Case Study of the Province of Karaman, , Belleten, LXIX/256(Aralık 2005), s ; aynı yazar, Avarız and Nüzul Levies in the Ottoman Empire: A Case Study of the Province of Karaman 1620s-1700, Belleten, LXX/258(Ağustos 2006), s ; aynı yazar, Demography and History: The Value of The Avârizhâne Registers for Demographic Research, A Case of Study of the Ottoman Sub-Provinces of Konya, Kayseri ve Niğde, c. 1620s-1700, Turcica, S. 38(2006), s BOA, MAD., Gömlek no. 2751, vr. 95.

91 Pazarkapısı Cami Debbağhane Hacı Seyyid Ali Kiçikapı Sufiyan Ulukapı Veled-i Değirmenci Hacı Mustafa Kızılca Çetni (Birûni) TOPLAM 65 Kent merkezi mahallelerinin nüfusunun tespit edilebildiği bir diğer defter 1642 tarihlidir 221. Her avarızhaneden 400 akçe alınmıştır. Dolayısıyla her avarızhanenin yedi haneden ve her hanenin beş kişiden oluştuğu kabul edilebilir (Tablo-19). Tablo-19: Ağustos 1642 Seydişehir kent merkezi nüfusu Avarızhane Gerçek Hane Tahminî Mahalle Sayısı Sayısı Nüfus Kızılcalar 3,25 22, Ulukapu 1,5 10,5 53 Sofhane 1,5 10,5 53 Değirmenci 3,25 22, Kiçikapı 1,5 10,5 53 Hacı Seydi Ali 3,25 22, Pazarkapı 3,25 22, Hacı Mustafa 2,25 15,75 79 Debbağlar 3,25 22, Cami-i Kebir Pirüli Toplam Bu durumda kent merkezi nüfusunun arası 30 yıl içerisinde %27 arttığı anlaşılmaktadır. Seydişehir le ilgili bir diğer defter Mevkufat Kalemi nden olup 1646 tarihlidir 222. Bu defterde Seydişehir kent merkezinde bulunan her mahalledeki nefer sayısı bellidir (Tablo-20). Tablo-20: Seydişehir in 1646 yılı tahminî nüfusu Mahalle Nefer Bu defterdeki nefer sayısı, ev ve toprağa yani mülke sahip olan; dolayısıyla avarızla yükümlü olan erkeklerin sayısıdır. Çünkü Avarız Defterlerinde bir vergi 221 BOA, MAD., Gömlek no BOA, Kamil Kepeci, Gömlek no

92 66 ünitesi olarak erkekler kaydedilmektedir. Dolayısıyla 226 nın beş katı alınırsa 1646 yılı kent merkezi nüfusunun tahminî olarak olduğu söylenebilir. Bundan üç yıl sonrasına ait 1649 tarihli Avarız Defteri nde 223, her yedi haneden bir nefer olmak üzere Seydişehir den 15 nefer toplanarak İstanbul a kürekçi olarak gönderildiği yazmaktadır. Dolayısıyla 105 hanenin avarız bedeli olarak kürekçi nefer gönderdiği söylenebilir. Yaklaşık 40 yıl sonrasına ait 1689 tarihli bir İcmal Avarız Defteri nde Seydişehir 103 avarızhane olarak sayılmıştır 224. Dolayısıyla kaza genelinde gerçek hane sayısının 721 ve toplam tahminî nüfusun 3605 olduğu söylenebilir. Seydişehir Kazası nüfusunun XVIII. yüzyıldaki durumunu yine Avarız Defterleri nden takip etmek mümkündür. 1714, 1753, 1759, 1769, 1779, 1782 ve 1788 tarihli yedi Avarız Defteri nde 225 Seydişehir in avarızhane sayısı verilmiştir. Ancak bu defterlerin hepsi icmal olup merkez mahalle-köy ayrımı söz konusu değildir. Beyşehir Livası sınırları içinde yer alan altı kazanın toplam olarak avarızhane sayıları verildiğinden, ulaşılan tahminî nüfus kaza geneli içindir. Bu yüzden Seydişehir kent merkezinin XVIII. yüzyılda nüfusunu tahmin etmek mümkün olmamaktadır 226. Sultan II. Mahmud Dönemi nde gerçekleştirilen 1831 tarihli nüfus sayımına dek şehir merkezinin XIX. yüzyılın ilk çeyreğindeki nüfusuyla ilgili tahminde bulunmak mümkün değildir. Çünkü Seydişehir Kazası nın nüfusuna dair bilgiler veren altı Avarız Defteri 1807, 1811, 1817, 1822, 1828 ve 1830 tarihli olup bunlar da icmaldir 227. Yani kent merkezi-köy ayrımı söz konusu değildir Sultan II. Mahmud Dönemi ile Sonrasında Seydişehir in Nüfusu Osmanlı Devleti, XIX. yüzyılda düzenli bir nüfus siyaseti izlemek yerine daha çok askerî ve vergi ihtiyaçlarını karşılamak için nüfus ve arazi istatistikleri tutmuştur. 223 BOA, MAD., Gömlek no BOA, MAD., Gömlek no BOA, MAD., Gömlek no. 2740; Gömlek no ; Gömlek no. 3980; Gömlek no. 2986; Gömlek no. 2990; Gömlek no. 4119; Gömlek no yılları arasında Seydişehir kaza genelinde 646 hane ve tahminî 3230 nüfus olduğu söylenebilir. 227 BOA, MAD., Gömlek no. 2413; Gömlek no. 1991; Gömlek no. 1989; Gömlek no. 2496; Gömlek no. 4109; Gömlek no

93 67 Modern anlamda nüfus kayıtlarının tutulması Tanzimat tan sonra hız kazanmış olmakla birlikte 1831 nüfus sayımı bu sürecin ilk adımı kabul edilebilir. Sultan II. Mahmud, 1831 sayımını yeniçeriliğin kaldırılmasından sonra yeni kurduğu ordu için ülkenin sahip olduğu askerî ve ekonomik potansiyeli tespit etmek gayesiyle yaptırmıştır. Tanzimat sonrası sayımlar ise getirilen ekonomik yenilikler dolayısıyla toplumun sahip olduğu gelir durumu ve buna bağlı olarak alınacak vergileri belirlemek amacını taşımıştı de nüfus sayım sonuçlarının toplanması için Ceride Nezareti kurulmuş, modern anlamda çalışmaların yürütülmesi için 1874 te İstatistik Dairesi açılmışsa da 1877 de kapatılmış, 1881 de bütün memleketi kapsayan ortak esaslara bağlı nüfus kayıt sistemi hakkında Sicill-i Nüfus Nizamnâmesi yürürlüğe girmiş ve nüfus işlerini yürütmek üzere 1884 de Sicill-i Nüfus-ı Ahali İdare-i Umumiyesi kurulmuştur. Bu kurumun yetkileri genişletilerek 1889 da genel müdürlüğe dönüştürülmüştür yılları arasında müdürlüğe bağlı olarak vilâyet ve kazalarda mahalli bürolar meydana getirilmiş, bunlara nüfus işlerini idare, nüfus istatistiklerini tertip ve nüfus yazımlarını yapma görevleri verilmiştir 228. Tanzimat tan önce Seydişehir de yapılmış sayımlara dair 1246/1831 tarihli iki, 1251/1836 tarihli bir ve 1254/1839 tarihli iki ayrı defter olmak üzere toplam beş Nüfus Defteri mevcuttur. Tanzimat tan sonra ise biri 1256/1841, diğeri 1260/1845 tarihli iki Nüfus Defteri yle 1845 tarihli Temettuat Defterleri ne ulaşılmıştır. XIX. yüzyılın ikinci yarısında Seydişehir in nüfusunu tespitte ise, / tarihleri arası yayımlanmış olan Konya Vilâyet Salnâmeleri verileri dikkate alınmıştır. Ayrıca Dr. Nazmi nin Türkiye nin Sıhhi-yi İctimai Coğrafyası: Konya Vilâyeti adlı eserinde Seydişehir in 1922 nüfusuna dair vermiş olduğu bilgiler de bu çalışmada kullanılmıştır. İlk Seydişehir Nüfus Defterleri nde, hanedeki tüm erkekler yazılarak yaşları ve meslekleri belirtilmiştir. Bu verileri dikkate alarak kentteki toplam erkek nüfusu net olarak tespit etmek ve buna bağlı olarak kadınlarla birlikte kentin genel nüfusuna 228 Adnan GÜRİZ, Türkiye de Nüfus Politikası ve Hukuk Düzeni, Ankara 1975, s ; Özer SERPER, Demografiye Giriş, İstanbul 1980, s.42.

94 68 dair tahminî bir rakam vermek mümkündür. Ayrıca bu kayıtlar, kent nüfusunun yaş ortalaması ve üreticiliği noktasında da fikir vermektedir. Seydişehir le ilgili Nüfus Defterleri ne kıyasla Seydişehir Temettuat Defterleri daha ayrıntılı bilgi içerir. Ancak burada hane reislerinin yaşı belirtilmemiştir. Sadece hane reisi erkeğin ölmesi durumunda annelerinin idaresi altında olan erkek çocukların yaşı not olarak düşülmüştür. II. Mahmud dönemi ile Tanzimat ve sonrasındaki nüfus sayımları amaç bakımından farklılık arz etmektedir. Dolayısıyla XIX. yüzyıl ve sonrası dönemde Seydişehir nüfusunu iki alt başlıkta ele almak uygun olacaktır Nüfus Sayımından Tanzimat a Kadar Seydişehir in Nüfusu Seydişehir kent merkezinin nüfusunun tespiti için II. Mahmud dan Tanzimat a kadar olan dönemde 1246/1831 tarihli 3310 ve 3341; 1251/1836 tarihli 3342; 1254/1839 tarihli 3335 ve 3343 numaralı beş ayrı Nüfus Defteri nin verileri dikkate alınmıştır. Ancak her bir defterin yazım tarzı ve verdiği bilgilerin niteliği aynı değildir nolu defterde her hanedeki erkek nüfus, yaşlarıyla birlikte verilmiştir (Tablo-21). Tablo-21: Seydişehir de 1831 yılındaki erkek nüfusun yaşa göre dağılımı MAHALLELER 0-10 arası arası YAŞ GRUPLARI arası arası 80 üstü Toplam Erkek Nüfus Alaylar Cami-i Cedid Cami-i Kebir Debbağhane Değirmenci Hacı Seyyid Ali Kiçikapı Kızılcalar Sofhane Ulukapı TOPLAM Tabloda verilere bakıldığında çocukların ve yetişkin kesimin sayıca diğer gruplardan fazla olduğu görülmektedir yılında kent merkezi genelinde 0-10 yaş

95 69 arası çocuk nüfusun oranı %36; yaş arası genç nüfusun oranı %10; yaş arası üretken nüfusun oranı %44 tür. Yaşlı nüfus ise %10 oranındadır. Şekil-1: 1831 yılı Seydişehir kent merkezi nüfusu. Çocuk nüfus oranının fazlalığı doğum oranının yüksek olduğuna ve genç nüfusun artmakta olduğuna işaret etmektedir. Genç ve yetişkin kesimin %54 olması ise, kentin o tarihlerde dinamik ve faal bir nüfusu barındırdığını göstermektedir. Bu, üretime katkıda bulunan potansiyel bir güç anlamına gelir. Ortalama yaşam süresi ve yaşlı nüfus oranı ise hayat standartlarına dair fikir sahibi olmamızı sağlamaktadır. Ayrıca bağımlı nüfus denilen yani üretime katılmadıkları varsayılan ve bir başkası tarafından bakılmaya muhtaç olan kesimi de dikkate almak gerekir. Bu grupla kastedilen, çocuklar ve yaşlılardır de kent merkezinde bağımlı nüfus oranı, yani çocuklarla yaşlıların toplamının üretken yetişkin nüfusa oranı %45 tir. Bu oranın %50 nin altında olması, kentin kalkınmakta olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Seydişehir kent merkezinin 1831 tarihinde barındırdığı nüfusun miktarını hesaplamak için, 3310 nolu Nüfus Defteri verilerinin değerlendirilmesinde iki farklı yol izlenmiştir. Birincisi, Tahrir Defterleri nde olduğu gibi, her haneyi beş birey kabul ederek tahminî bir rakama ulaşılmıştır. Diğer yandan her yaş grubundan erkeklerin tamamı kaydedildiği için en az erkekler kadar kadınların da olabileceği

96 70 varsayımı ile toplam erkek nüfusunun iki katı alınarak genel nüfus miktarına dair tahminî bir değer ortaya konmuştur (Tablo-22). Tablo-22: Seydişehir kent merkezi 1831 yılı nüfusu MERKEZ MAHALLELER Hane Sayısı Erkek Sayısı Tahminî Nüfus Alaylar arası Cami-i Cedid arası Cami-i Kebir arası Debbağhane arası Değirmenci arası Hacı Seyyid Ali arası Kiçikapı arası Kızılcalar arası Sofhane arası Ulukapı arası GENEL TOPLAM arası Seydişehir nüfusu ele alınırken II. Mahmud Dönemi öncesi, kent merkezinde 1530 de yaklaşık olarak 2450, 1584 te 3230 ve 1646 da kişi yaşamaktaydı. XVII. yüzyıl ortalarından XIX. yüzyılın ilk yarısına kadar nüfusun %41 ile %48 oranında arttığını söylemek mümkündür. Ancak yine de nüfusun III. Murad Dönemi ndeki ( ) sayıya ulaşamadığı da görülmektedir. Seydişehir kent merkezi nüfusu kayıtlarını içeren bir diğer arşiv kaynağı yine 1831 tarihli olan 3341 numaralı Nüfus Defteri dir. Ancak bu defterde mahallelerde yaşamakta olan erkek nüfusun yaşı ve mesleği belirtilmemiştir. Tuvana, sabi, pir-i nas ve asâkir-i mansûre olarak dört ayrı başlıkta toplam erkek verilmiş, ayrıntıya girilmemiştir (Tablo-23). Tablo-23: Seydişehir de 3341 numaralı Nüfus Defteri ne göre 1831 yılı erkek nüfusu Mahalle Tuvana Sabî Pîr-i Nas Asâkir-i mansûre Cami-i Kebir Kızılcalar Cami-i Cedid Alaylar Değirmenci Debbağhane Kiçikapı Toplam Erkek Nüfus (askerler sayılmıyor)

97 71 Hacı Seyyid Ali Sofhane Ulukapu TOPLAM Aynı tarihte yazılmış olması hasebiyle 3310 nolu Nüfus Defteri ndeki verilerle mukayese edilirse, kent merkezi toplam erkek nüfusunda büyük bir farklılık söz konusu olmamakla birlikte yaşlıların nüfus sayısının burada fazla olduğu görülmektedir. Seydişehir merkezinde doğan, ölen, göç eden ve kente yerleşenlerin kayıtlarını içeren bir defter, 1 Muharrem 1250/10 Mayıs Cemaziyülahir 1250/2 Kasım 1834 arası yaklaşık altı aylık sürece tarihlenmektedir 229. Göçler daha ziyade İzmir e olmuştur. Seydişehir de Tanzimat öncesi gerçekleştirilen bir diğer nüfus sayımı 1251/1836 tarihlidir numaralı defter, nitelik olarak 3341 e benzemektedir. Burada da kişilerin yaş ve meslek bilgilerine girilmemiş, isimler hane hane ayrıntısıyla kaydedilmemiştir. Tuvana, sabi, musin ve redif olmak üzere dört grupta yazılarak erkek nüfusa dair toplam rakamlar verilmiştir (Tablo-24). Tablo-24: 3342 numaralı Nüfus Defteri ne göre 1251/1836 tarihinde Seydişehir erkek nüfusu MAHALLE Tuvana Sabî Musinn Toplam Erkek Nüfus Redif Cami-i Kebir Hacı Seyyid Ali Ulukapu Alaylar Kiçikapı Kızılcalar Debbağ-hane Değirmenci Cami-i Cedid Sofhane Karabulak (sonradan üstü çizilmiş) TOPLAM BOA, D. CRD. d., Gömlek no

98 72 Tablodaki verilere göre 1836 da kentte en kalabalık erkek nüfus Alaylar Mahallesi ndedir. Bu defterde hane sayısı belirtilmediği için toplam genel nüfusun hesaplanmasında erkek nüfusun iki katı alınmış; 1836 da Seydişehir de 2096 kişinin yaşadığı tahmin edilmiştir. Beş yılda 1831 yılına kıyasla erkek nüfus %8 oranında artmıştır. Şekil-2: 1836 yılı Seydişehir kent merkezi erkek nüfusu. Seydişehir kent merkezinde 1836 yılında çocuk nüfusun genele göre oranı %42 dir. Doğurganlık oranı yüksektir. Yetişkin faal nüfus oranı %30, yaşlı nüfus oranı ise %28 dir yılına kıyasla iş gücü potansiyelinde bir azalma olduğu ve bağımlı nüfusun arttığı söylenebilir. Tanzimat öncesine ait 1837 tarihli bir Avarız Defteri mevcuttur 230. Bu deftere göre Seydişehir Kazası genelinde 2159 hanede tahminî kişi yaşamaktadır. Tanzimat tan önce yapılan son sayım 1839 tarihlidir. Bu sayımla ilgili iki ayrı Nüfus Defteri mevcuttur numaralı Nüfus Defteri nde kent merkezinde yaşayan erkeklerin hepsi hane hane yazılmış, yaşları ve varsa meslekleri kaydedilmiştir numaralı Nüfus Defteri nde ise isim, yaş ve meslek ayrıntısına girilmeden merkez mahallelerinin her birinde toplam kaç çocuk, yetişkin, yaşlı ve asker taifesinden kimselerin bulunduğu yazılmıştır (Tablo-25). 230 BOA, MAD., Gömlek no

99 73 Tablo-25: Seydişehir kent merkezinin 1839 yılı nüfusu MAHALLELER 0-10 arası arası YAŞ GRUPLARI arası arası 80 üstü Medyan Yaş Toplam Erkek Nüfus Alaylar Cami-i Cedid Debbağhane Değirmenci Hacı Seyyid Ali Kiçikapı Kızılcalar Sofhane Ulukapı TOPLAM Tablodaki veriler incelendiğinde en kalabalık erkek nüfus Alaylar Mahallesi ndedir. Kent merkezinin genel nüfusu, erkek nüfusun iki katı alınarak olarak tahmin edilebilir yılına oranla erkek nüfus %10 artmıştır. Şekil-3: Seydişehir kent merkezinin 1839 yılı erkek nüfusu Seydişehir kent genelinde erkek nüfus içerisinde çocukların ve yetişkinlerin sayısı yüksektir. Çocukların oranı %38 dir. Bu, doğurganlığın yüksek olduğunu göstermektedir. Seydişehir kent merkezinde medyan yaş yani kentin ortalama yaşı 20 dir. Bu, kentin oldukça genç bir nüfusa sahip olduğuna işaret etmektedir. Nüfusun %40 ı yetişkin faal, %9 u ise yaşlıdır. Bu üretim açısından potansiyel bir güce işaret kabul

100 74 edilebilir. Genel erkek sayısı içerisinde bağımlı nüfus oranı %47 dir. Bu oranın 50 yi geçmemiş olması, kentin kendine yetebilen, kalkınmakta olan, üretken nüfusu barındıran bir yerleşim birimi olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Seydişehir le ilgili 1839 tarihli bir Nüfus Defteri daha vardır numaralı bu defterde kişilerin adı, mesleği ve yaşı yer almamaktadır (Tablo-26). Tablo-26: Seydişehir in 3343 numaralı Nüfus Defteri ne göre 1254/1839 yılı erkek nüfusu Mahalle adı Tuvana Sabî Musinn Toplam Erkek Nüfus Mansure Redif (Askerlerle Birlikte) Toplam Cami-i Kebir Kızılcalar Değirmenci Kiçikapı Debbağhane Alaylar Hacı Seyyid Ali Ulu-kapu Cami-i Cedid Sofhane TOPLAM Bu defteri aynı tarihli 3335 numaralı Nüfus Defteri ile karşılaştırılacak olursa toplam erkek nüfus daha az görünmektedir. Bunun sebebi 3335 numaralı defterde asker taifesinden olanların da ayırt edilmeksizin diğer erkeklerle birlikte sayılması olabilir. Bununla birlikte bu defterde 3335 e göre yaşlı nüfusun daha yüksek kaydedildiği görülmektedir Tanzimat ve Sonrasında Seydişehir Kent Merkezinin Nüfusu Tanzimat Dönemi nde Seydişehir de yapılan ilk nüfus sayımı 1256/1841 tarihlidir. Bu başlık altında 1841, 1845 tarihli Nüfus Defterleri ile 1845 tarihli Seydişehir Temettuat kayıtları değerlendirilerek Tanzimat ın ilk yıllarında kentin nüfusu ortaya konmaya çalışılacaktır. XIX. yüzyılın ikinci yarısı için ise Konya Vilâyet Salnâmeleri ndeki bilgiler kullanılacaktır. Tanzimat ın 1839 da ilânından sonra gerçekleşen 1841 tarihli ilk sayımda Seydişehir kent merkezinde 10 mahalle, 511 hane ve toplam erkek nüfus belirlenmiş; kadınların sayımı yapılmamıştır. Erkek nüfus, hane hane, isimleri, Hane

101 75 meslekleri ve yaşları ile birlikte kaydedilmiş, fiziksel görünümleri tarif edilerek âdeta fotoğrafları sunulmuştur. Kent merkezinin toplam nüfusuna dair tahminî bir rakam belirlemek mümkündür. Her hanenin beş birey olduğu kabul edilirse toplam nüfus veya erkek nüfusun iki katı alınırsa kişinin yaşadığı söylenebilir numaralı Nüfus Defteri verileri ile karşılaştırılacak olursa, 1839 dan 1841 e kadar iki yıllık süreçte Seydişehir kent merkezinde hane sayısının %3, toplam erkek nüfusun %9 arttığı görülmektedir (Tablo-27) 231 : Tablo-27: Seydişehir kent merkezinin 1841 yılı erkek nüfusu MAHALLELER Hane Sayısı 0-10 arası arası YAŞ GRUPLARI arası arası 80 üstü Medyan Yaş Toplam Erkek Nüfus Alaylar Cami-i Kebir Cami-i Cedid Debbağhane Değirmenci Hacı Seyyid Ali Kiçikapı Kızılcalar Sofhane Ulukapı TOPLAM Kent merkezinde 1841 de erkek nüfusun %36 sı çocuklar, %39 u yetişkin-faal erkeklerdir. Yaşlı erkek nüfus oranı ise %9 dur. Bu oranlara nazaran doğurganlık oranının yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Seydişehir kent merkezi medyan yaşı yani ortalama yaş 19 dur. Bu da üretim açısından potansiyel bir güce işaret etmektedir. II. Mahmud Dönemi nden bu tarihe dek nüfusun yapısının pek değişmediği anlaşılmaktadır. Tanzimat sonrası yapılan ilk sayımdan dört yıl sonra 1845 te tekrar bir nüfus sayımı yapılmış ve ayrıca temettuat kayıtları tutulmuştur. Bu bağlamda 1845 tarihli 3337 ve 3487 numaralı Seydişehir Nüfus Defterleri yle; Cami-i Cedid Mahallesi, Cami-i Kebir Mahallesi, Hacı Seyyid Ali Mahallesi ile kaza 231 BOA, NFS. d., Gömlek no

102 76 merkez mahalleleri ve bağlı köylere ait numaralı Seydişehir Temettuat Defterleri ve 9819 numaralı Beyşehir Temettuatı nı ele almak gerekmektedir. Daha önce de belirtildiği üzere Nüfus Defterleri tutulurken hanelerdeki tüm yaş grubundan erkekler kaydedilmiştir. Temettuat Defterleri nde ise sadece vergi yükümlüsü hane reisi erkekler yazılmıştır. Hane reisinin ölmüş olması durumunda dul kalan hanımı veya varsa erkek çocuğu defterin sonuna yazılmıştır. Defterlerdeki verilerden yararlanarak 1845 yılı Seydişehir kent merkezinin nüfusuna dair genel bir tablo vermek ve sonra değerlendirmesini yapmak uygun olacaktır (Tablo-28). Tablo-28: 1845 yılı Seydişehir kent merkezi nüfusu MAHALLELER 3337 Nolu Nüfus D Nolu Nüfus D. Hane Erkek Nüfus Toplam Nüfus Hane Erkek Nüfus Toplam Nüfus Nolu Temmuat D. Hane Toplam Nüfus 9819 Nolu Temmuat D. Hane Toplam Nüfus Alaylar Cami-i Kebir Cami-i Cedid Debbağhane Değirmenci Hacı Seyyid Ali Kiçikapı Kızılcalar Sofhane Ulukapı TOPLAM Toplam nüfus hakkında tahminî bir değer vermek için Nüfus Defterleri ndeki erkek nüfusun iki katı, Temettuat Defterleri ndeki hane sayısının beş katı alınmıştır. Aynı yıla ait dört ayrı defter verileri dikkate alınırsa 1845 te Seydişehir kent merkezinde arası nüfusun yaşadığını söylemek mümkündür yılına göre dört yıl içinde hane sayısı %5 ile %10; erkek nüfus ise %2 ile %7 arası oranda artış göstermiştir. Seydişehir kent merkezinde XIX. yüzyılın ikinci yarısındaki nüfusu gösteren arşiv kaydına şimdilik rastlanmamıştır. Bu döneme dair bilgiler 1298/ /1883 tarihleri arası dört Konya Vilâyet Salnâmesi ne göre belirlenmiş olup bunlar dikkate alındığında tahminen arası Müslüman nüfus

103 77 bulunmaktadır. Dolayısıyla 1293/1876 dan itibaren yedi yıllık süreçte Seydişehir kent merkezindeki Müslüman nüfusunun en az %75 arttığını söylemek mümkündür 232. Seydişehir kent merkezinin XX. yüzyıl başlarındaki nüfus durumunu belgeler ışığında tespit etmek mümkün olmaktadır. Buna göre 1915 yılında Seydişehir in Müslüman nüfusu idi (Tablo-30). Tablo-30: 1915 yılı Seydişehir Müslüman nüfusu 233 MAHALLE/KÖY ADI KADIN ERKEK TOPLAM Alaylar Mahallesi Debbağhane Mahallesi Kızılcalar Mahallesi Ulukapı Mahallesi Cami-i Cedid Mahallesi Kiçikapı Mahallesi Hacı Seyyid Ali Mahallesi Cami-i Kebir Mahallesi Sofhane Mahallesi Değirmenci Mahallesi Toplam Seydişehir in 1920 li yıllarda kent merkezi nüfusuna dair kayıt mevcut olmadığından belirlenememiştir. Dr. Nazmi de köylerle birlikte kazanın toplam nüfusunu vermiştir 234. Cumhuriyetin ilânından sonra yapılan 1927 tarihli ilk nüfus sayımında Seydişehir merkez nüfusu 3779 olarak tespit edilmiştir. Dolayısıyla I. Dünya Savaşı ( ) ve ardından Millî Mücadele ( ) ile geçen yılları arası 12 yıllık süreçte kent merkezi nüfusu %9 oranında azalmıştır Seydişehir de İmtiyazlı Gruplar Osmanlı toplumu reaya ve askerî sınıf olmak üzere iki kategoride incelenebilir. Askerî olarak nitelendirilen beylerbeyi, sancakbeyi ve bunların hane halkı ile ulema 232 KVS, tarih: 1317/1899, s BOA, DH. EUM. KLU., Dosya no. 9, Gömlek no Seydişehir kaza geneli nüfusu sı erkek ve i kadın olmak üzere toplam dir. Bunun sadece 20 si gayrimüslim olup kent merkezinde yaşamaktaydı. Bk. Aynı eser, s. 134.

104 78 sınıfı her türlü vergiden muaf idi. Bunun dışındaki halk reaya taifesi, vergi vermekle yükümlü yönetilen kişiler demekti. Derbentlerin muhafazası ile sorumlu olan köyler, kaldırımcı, suyolcu gibi bayındırlık hizmetinde bulunanlar, menzilciler, tuzla ve maden ocağı işçileri, çeltik tarımında çalışanlar, zaviyelerdeki dervişler, vakıf topraklarının köylüleri sadece avarızdan muaf iken; Müslüman eşraf, âyan, imam, hatip gibi gruplar, gayrimüslim ruhani sınıf, kocabaşı, voynuk, martalozlar, ulema ve ümeranın kapısı halkı, yaya ve müsellemler, vakıf toprakların ve vakıfların yöneticileri hem avarızdan hem de raiyet rüsumundan muaf olan kesimlerdi 235. Aşağıda Seydişehir deki muafiyet sahibi kesimler incelenecektir Seyitler Tarih boyunca Hz. Muhammed in aile ve yakın akrabası özellikle de kızı Fatıma nın iki oğlunun soyundan gelenler İslam toplumunda müstesna bir mevkie sahip olmuş, onları sayıp sevmek dinî bir vecibe gibi kabul edilmiştir. Hz. Hüseyin ile onların soyundan gelenler seyyid ; Hz. Hasan ın soyundan gelenlerse şerif unvanlarını kullanmışlardır. Türkiye Selçukluları Dönemi nde Anadolu nun çeşitli yerlerinde bunlar için dârü s-siyâde adı verilen, Eflâki nin hankâh-ı sâdât olarak isimlendirdiği 236, seyit ve şeriflere hizmet veren mekânlar oluşturulmuştu. Osmanlı Devleti nde bunlar toplumda bazı örfî vergilerden muaf tutularak ayrıcalıklarla donatılmışlardı 237. Ayrıca Osmanlı Kanunnâmeleri nde cezalandırılmamaları gereken dört grup insan vardı: Birinci mertebede yer alan fakihler, seyitler ve eşrafü l-eşraftı. Bunlara yaptıkları hatayı ilam etmek yeterliydi 238. Seydişehir de de Osmanlı Dönemi nde Hz. Peygamber soyundan geldiği resmen kabul edilip ayrıcalık tanınmış aileler vardı. Seydişehir in ilk seyitleri, XIV. yüzyıl başlarında kurulan bu kentin ilk halkı Seyit Harun ve ailesi idi. Bunlar Anadolu nun önde gelen seyitleri arasında olup Eşrefoğulları yla Karamanlılar dan aldığı ayrıcalıklar Osmanlı Dönemi nde de devam etmiştir. Bunun için evkaf 235 İlber ORTAYLI, Türkiye İdare Tarihi, (Kısaltma: İdare Tarihi), Ankara 1979, s , ; Emine KIRAY, Osmanlı da Ekonomik Yapı ve Dış Borçlar, İstanbul 1993, s Eflâki, Menâkıbü l-ârifîn, II., (nşr. Tahsin Yazıcı), İstanbul 1986, s KÜÇÜKAŞCI, aynı makale, s Ahmed AKGÜNDÜZ, Osmanlı Kanunnâmeleri ve Hukukî Tahlilleri, 2. Kitap II. Bâyezid Devri Kanunnâmeleri, (Kısaltma: Kanunnameler 2. Kitap), İstanbul 1990, s. 23.

105 79 kayıtlarından da anlaşılacağı üzere Seyit Harun ailesi, Seydişehir de ekonomik ve sosyal açıdan büyük bir güce sahipti. Seydişehir ve civar köylerdeki pek çok arazinin öşrü bu aileye ait olduğu gibi kent merkezinde boyacılık, dericilik, fırıncılık, değirmencilik ve bezzazistan işletmeciliği de yine bunların denetimine verilmişti. Ayrıca Seyit Harun adına kurulmuş olan zaviyeye kent merkezi ve civar köylerden mürit toplama serbestliğine de sahiptiler. Seydişehir de Hz. Peygamber in soyundan gelen bir diğer aile, Şeyh Ahmed Alaî idi. Alaî nispesinden Alanya dan geldikleri anlaşılan bu aile, bölgeye Osmanlı Dönemi nden önce yani Karamanoğulları zamanında, Seydişehir in kuruluşundan sonra muhtemelen XIV. yüzyıl ortalarında yerleşmiş olmalıdır. Nitekim 1502 tarihli Tapu Tahrir Defteri nde, Ahmed Alaî ve oğullarının seyyidü s-sülehâ olub eskiden beri zemin ve bağ öşründen, ağnam, avarız ve sair vergilerden, bac ve bedreka dan muaf oldukları yazılıdır tahririnde ise bu konuda daha net bilgiler verilmektedir. Buna göre Şeyh Ahmed Alaî soyundan olanlar Seydişehir de Hacı Müslihiddin Mahallesi nde oturmakta olup Karamanoğulları Dönemi nden beri bu soydan gelenler rüsum-ı örfiye ve hukuk-ı şeriyeden muaf idiler. Ayrıca avarız, bedreka ve bac vermezlerdi. Seyit soyundan oldukları için muafiyetleri II. Bayezid tarafından yenilenmiştir de 10 erkek kişi olarak kaydedilmişken, 1518 de 7 hane ve 13 nefer olarak yazılmışlardır. Bunlar içerisinde Hacı Muslihuddin adlı bir kimse de vardır ki sülalenin oturduğu mahallenin onun adına nispetle adlandırılması, ailenin nüfuzunu göstermesi açısından kayda değerdir. Ancak yüzyılın sonuna doğru devlet, gelir kaynakları azalmaya başlayınca ayrıcalıklı zümrelerin çoğunu bir şekilde reayaya dönüştürmeye ve vergiler talep etmeye başlamıştır tarihli tahrirlerden anlaşıldığı kadarıyla Şeyh Ahmed Alaî soyundan gelenlerin de pek çok imtiyazı ellerinden alınmıştır 241. Seydişehir de oturan seyitler, 150 koyuna kadar ağnam vergisi vermezlerdi. Bu uygulamaya aykırı bir durum söz konusu olursa devlet buna engel olurdu. Evasıt-ı Muharrem 1175/12-21 Ağustos 1761 tarihli bir hükümden Seydişehir de sakin ve 239 BOA, TT., Gömlek no. 40, s BOA, TT., Gömlek no. 455, s TKGM. A.,KK., no. 137.

106 80 Peygamber soyundan olan kişilerin yaptığı şikâyete göre, bunların 150 şer adet koyundan fazlası olursa resm-i ağnam talep edilip 150 den az olanlardan istenmemesi gerekirken, âdet-i ağnam tahsildarları tamamını bir muameleye tâbi tutup her birinden vergi talep etmiştir. Yapılan inceleme sonucu tahsildarın uygulamasının kanuna aykırı olduğuna hükmedilmiş; bunlardan eskiden olduğu gibi 150 koyuna kadar ağnam vergisi alınmamıştır 242. Seydişehir deki bu iki seyit sülale arasındaki ilişkilerin nasıl yürüdüğünü net olarak ortaya koymak mümkün değildir. Ancak Seyit Harun soyundan gelenlerin daha nüfuzlu olduğu anlaşılmaktadır. Zira 1483 tarihli vakıf tahrir kaydına göre, Seyit Harun vakfı yöneticileri kendi vakıflarına bağlı dükkân, hamam, debbağhane, boyahane, han, kapan ve fırın dışında, Seydişehir de başka kişi veya vakıfların yeni iş yerleri açmasını II. Bayezid den aldıkları bir hükümle yasaklama yoluna gitmişlerdi 243. Dolayısıyla Seydişehir de gün yüzüne çıkmasa da ekonomik ve sosyal anlamda gruplar arasında bir çekişme olduğu ve Seyit Harun soyundan gelenlerin devlet nezdinde daha önde oldukları düşünülebilir. Hz. Peygamber in soyundan olanlara devlet vergi muafiyeti tanındığı halde XVIII. yüzyıldan sonra Seydişehir halkının uygulamanın aksi yönünde muameleye tâbi tutulmasını istedikleri oluyordu. Evahir-i Muharrem 1170/16-25 Ekim 1756 tarihli bir kayda göre, Seydişehir de sakin olan nakibüleşraf kaymakamı Hasan Efendi ile Seyit Abdülkadir, Seyit Mahmud, Seyit Abdurrahman, Seyit Mustafa, Seyit Abdurrahim, Seyit İsmail, Seyit Hüseyin ve Seyit Ahmed Hz. Peygamber soyundan olmaları hasebiyle eskiden beri tekâliften muaftılar. Buna rağmen Seydişehir deki bir kısım ahali vergi ödemeleri yönünde bunlara baskı kurmaya çalışmışlardır. Açılan dava sonucu şeyhülislamın bu kimselerden vergi talep edilmemesi yönünde fetva verdiği görülür 244. Evasıt-ı Rebiyülevvel 1171/23 Kasım-2 Aralık 1757 tarihli başka bir kayıtta, İşçioğlu Seyit İbrahim, Seyit Mustafa, Seyit Hacı Mahmud, Hacı Receb, Seyit Abdülkerim ve daha pek çok ismin birlikte yaptığı şikâyete göre, bu kimseler sâdât-ı kiram dan olup Seyit Harun vakfına ait 242 BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 9, s Murad Çelebi Defteri, vr. 53b. 244 BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 6, vr. 181, s. 359/1.

107 81 toprakları tasarruf etmekteydiler. Bunlardan eskiden beri tekâlif istenmediği halde Seydişehir Kazası reayasından olan Abdurrahman, Saraç Ali ve Molla Ali adlı kimseler bunlara saldırıp, vergi ödemelerini istemişlerdir. Yapılan inceleme sonucu sadat-ı kiramdan olan bu kimselerin kaza toprağında tekâlifi gerektiren bir mülke sahip olmadıkları, vakıf toprağını işledikleri ve vergiden muaf oldukları şeklinde hükme varılmıştır 245. Ayrıcalıklı bir konumda olan sadat-ı kirama karşı bazı kesimlerin kimi zaman çekememezlik gösterdikleri, onlara zulmettikleri olurdu. Evasıt-ı Rebiyülahir 1129/25 Mart-3 Nisan 1717 tarihli kayda göre; Seydişehir sakinlerinden Hacı Mahmud, oğlu Mehmed, Kürdoğlu Abdullah, Serrac Mustafa, Sarı Hacı Mustafa ve Ekmekçi Mahmud Seydişehir merkezinde ikamet eden sadat-ı kirama zulmetmekteydiler. Bir önceki yıl her birinden 120 şer kuruş almışlar, o sene de aynı meblağı zorla almak isteyince sadat-ı kiram direnmiş ve istenen parayı ödememiş; bunun üzerine adı geçen altı kişi yanlarına birkaç adam daha alarak sadat-ı kiramın evlerini basmış; darp edip her birinden zorla 10 ar kuruş almışlardır 246. Bunun gibi Seydişehirli sadat-ı kiramdan Seyit Hüseyin oldukça yaşlı ve kendi halinde biri olduğu halde, kaza sakinlerinden Hacı İbrahim oğlu Hacı Süleyman 1150/ yılında Hüseyin in 1000 kuruş kıymetinde buğday, arpa ve sair eşyasına zorla el koymuştu. Evail-i Şevval 1160/6-15 Ekim 1747 tarihli hükümde, şeyhülislamın konuyla ilgili fetva verdiği ve 1000 kuruşun Süleyman dan alınıp Hüseyin e verilmesi gerektiği bildirilmiştir 247. Seyitlere normalde toplumda saygı gösterilirdi. Bununla birlikte az da olsa onlarla uğraşanlar çıkar, mağdur ederlerdi. Seydişehirli sadat-ı kiramdan Seyit Ahmed kendi halinde biri olduğu halde İmamoğlu Seyit Mehmed buna düşmanlık beslediğinden yolunu keserek kasten yumrukla başına vurmuş ve bu sırada Seyit Ahmed in yan dişleri dökülmüştü. Dişlerinin diyetini talep edince Seyit Mehmed 245 BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 7, vr. 67, s. 136/ BOA, Şikâyet Defteri, no. 72, s BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 3, vr. 86, s. 168/1.

108 82 ödememiş ve düşmanlığını sürdürmüştü. Evail-i Cemaziyülevvel 1164/28 Mart-6 Nisan 1751 tarihli hükümle diyetin alıverilmesi emredilmiştir 248. Sadattan olanlara, onları toplum nezdinde yıpratmak için iftira edildiği de olurdu. Evahir-i Zilhicce 1176/3-11 Temmuz 1763 tarihli Karaman Ahkâm Defteri ndeki bir kayıttan, Seydişehir sakinlerinden ve sadât-ı kiramdan olan Abdulcebbar-oğulları Seyit Ahmed, Seyit Hasan, Seyit Abdülkadir ve Seyit Mehmed adlı kişilere, şehir ahalisinden bazılarınca iftira atılıp haklarında şikâyette bulunulduğu, yalan yanlış isnatlarla dava açıldığı anlaşılmaktadır 249. Seydişehir de seyitlerin katledildiği olaylar da yaşanmıştır. Sadat-i kiramdan Seyit Mustafa ve Seyit Mehmed ile kız kardeşleri Şerife, Emine, Ayşe ve Havva adlı hatunlar mahkemeye başvurarak Sengcioğlu Ali ile oğulları Abdullah ve Mustafa dan şikâyetçi olmuşlardı. Evahir-i Receb 1189/17-26 Eylül 1775 tarihli kayda göre, babaları terzi Abdülhalim e, bu tarihten dokuz yıl önce, dükkânında otururken saldırarak bıçakla başından ve sol böğründen yaralayıp öldüren Sengcioğlu Ali ile evlatları, yine kaza ahalisinden Ümmügülsüm adlı bir hatunu da piştov kurşunuyla katletmişlerdi 250. Aynı tarihli bir başka hükümde ise Sengcioğlu Ali nin sadat-ı kiramdan İsmail in dükkânını basarak oğlu Mehmed i öldürdüğü, dükkândaki mal ve eşyayı gasbettiği, bununla da yetinmeyerek gece vakti İsmail in evini basarak annesi Ümmühan ı rehin aldığı, sol kolunu kırdığı ve annesini öldürmekle tehdit edip İsmail den mal talep ettiği yazılıdır 251. Evasıt-ı Ramazan 1189/5-14 Kasım 1775 tarihli hükümden anlaşıldığına göre, maktul Ekmekcioğlu adlı eşkıyanın yandaşlarından olan Sengcioğlu Ali, Beyşehir müteselliminin de desteğini almıştır. Mal sevdasında olan mütesellim, Sengcioğlu ndan şikâyetçi olan sadat-ı kiramdan Seyit Abdurrahman ı 10 gün hapsedip 100 kuruş kıymetinde bir atını ve 150 kuruş nakdini zorla almıştır 252. Seydişehir de tecavüz suçu işleyen seyitler de vardı. Evail-i Zilhicce 1101/5-14 Eylül 1690 da Seydişehir sakinlerinden Bilal mahkemeye başvurarak Seydişehirli 248 BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 4, s. 293/ BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 10, s. 21/ BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 13, s BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 13, s BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 13, s. 156/1, 156/4.

109 83 seyitlerden olan Mehmed adlı kimse müzmin-i hamr olup, etrafına topladığı eşkıya takımından kişilerle gece yarısı Bilal in evini bastığını, annesini darp edip dişlerini kırdığını, bakire kız kardeşini de kılıçla yaralayıp zorla götürdüğünü bildirmiştir. Kız kardeşine tecavüz edip türlü fenalıklar yaptıktan sonra salıveren Mehmed ve taifesinin yakalanıp gereken cezanın verilmesi, şayet Konya da hak ettikleri cezaya çarptırılmazsa işin Edirne ye havale edilmesi merkezce emredilmiştir 253. Seydişehir le ilgili XIX. yüzyıl Nüfus ve Temettuat kayıtlarında es-seyyid şeklinde kayıtlı kimseler mevcuttur. Bunlar, kent merkezindeki hemen her mahallede olmakla birlikte seyyid kelimesi ile kastedilenin peygamber soyundan gelen kimse olup olmadığı net değildir. Zira kelimenin efendi, bey, ağa, kentin ileri geleni gibi manalar da ihtiva ettiği bilinmektedir 254. Ancak Seyit Harun Vakfı nın Cumhuriyet Dönemi ne dek varlığını koruduğu yapılan mütevelli ve diğer görevli atamalarından anlaşılmaktadır. Vakıf mütevellisinin Seyit Harun soyundan gelen kimseler arasından seçildiği dikkate alınırsa, kent merkezinde XX. yüzyıla kadar seyit kimselerin yaşadığını söylemek mümkündür Zaviyedarlar ve Dervişler Zaviyedar, zaviyeyi idare eden şeyhtir. Derviş ise herhangi bir tarikata bağlı müride verilen addır. Konya ve çevresinde hem Karamanoğulları hem de Osmanlılar Dönemi nde zaviyelerde görevli zaviyedarların farklı statüleri vardı. Bu konuda Karaman Kanunnamesi nde: Şol kimesne ki Defter-i Cedîd de sipâhi-zâde ve zâviyedâr ve mu af kayd olunmuşlardır anlardan resm-i çift ve bennak ve caba ve avârız alınmaz. 255 denmektedir. Seydişehir kent merkezinde ikamet eden Karamanoğulları Dönemi nden itibaren vergiden muaf tutulmuş zaviyedar ve dervişler de mevcuttu. Karamanoğulları ile Osmanlı hükümdarları bunlara zaman zaman ayrıcalıklar tanımışlar ve daha sonra zaviyedarlık beratlarını yenilemişlerdir. II. Mehmed Dönemi nde yapılan vakıf tahririnde Seyit Harun Zaviyesi nin 25 tekkenişininin durumları bu açıdan dikkat çekicidir. Zikredilen 25 derviş Seydişehir kent 253 BOA, Şikâyet Defteri, no. 14, s. 98, hüküm no DEVELLİOĞLU, Seyyid, aynı eser, s Mehmet Akif ERDOĞRU, Karaman Vilâyeti Kanunnâmeleri, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, IV., Ankara 1993, s

110 84 merkezindeki zaviyede otururlardı. Vergi muafiyeti olan bu 25 derviş zaviyenin temizliği, onarımı, misafirlerin ağırlanması ve diğer birtakım görevleri yürütmekle yükümlüydüler 256. Birtakım muafiyetlere sahip olan dervişlerin kimi zaman kötü niyetli kimselerce adlarına sahte belgeler düzenlenip kullanıldığı da olabiliyordu. Evail-i Cemaziyülevvel 1156/23 Haziran-2 Temmuz 1743 tarihli bir kayda göre, Seydişehir e bağlı Akçalar köyünde Nakşibendî Tarikatı dervişlerinden Ali adlı birisi vardı. Derviş Ali eskiden beri kendi halinde, ilim ve iffet sahibi biri olup evine gelenlere ikramda bulunurdu. Seydişehirli Dündar Mustafa adlı kişi sahte bir hüccet düzenleyip Konya Valisi ne göndermiş ve Derviş Ali adına ilkinde 600, ikincisinde 400 kuruş almıştır. Ahaliden bazı kimselerin şikâyeti ile durum ortaya çıkınca Seydişehir naibi Yahya Efendi ye hitaben gönderilen emirde, Derviş Ali nin nezir kaydı bulunmadığının baş muhasebe kayıtlarından anlaşıldığı, Ali nin bu konuda bir bilgisi olmadığı için rencide edilmemesi ve Dündar Mustafa nın ise cezalandırılması emredilmiştir 257. Evahir-i Cemaziyülevvel 1193/6-15 Haziran 1779 tarihli bir kayda göre, Seyit Harun Veli dervişlerinden ve aynı zamanda türbedar olan Mehmed, tekâlif gerektirecek bir mülke sahip değildi. Ancak kent ahalisinden bazı kimseler avarız ve imdad-ı hazeriye gibi vergileri Mehmed in de ödemesi için baskı kurmaya çalışmışlardır 258. Seyit ve dervişlerin muafiyetlerine yönelik Tanzimat tan sonra herhangi kayda rastlanmamıştır. Yeni düzenlemeler sonucu XIX. yüzyıldan itibaren ayrıcalıklar kaldırılmış olmalıdır. 256 Kent merkezindeki 25 derviş dışında Seydişehir e bağlı köylerdeki zaviyelerde oturan ve Seyit Harun Dergâhı na bağlı olan dervişler de vardı. Kıraçlar, Başkaraviran, Taşağıl, Elidana, Hacılar, Şeker Armud, Düden, Aydamış, Dere, Akkilise, Örtülü, Çukurçimen ve Karakız gibi Seydişehir e bağlı köylerde oturan bu dervişlere de bu köylerde vakıf çiftlikleri verilmişti. Kendilerine tahsis edilen çiftliklerde ekip biçerek elde ettikleri ürünün öşrünü, devlete değil Seyit Harun vakfına verirlerdi. Fatih Devrinde Karaman Vakıfları, s BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 1, s. 182/ BOA, Karaman Ahkâm Defteri, Defter no. 16, s. 23/1.

111 Seydişehir de Diğer Farklı Gruplar Gayrimüslimler Tarihi Türk öncesine dayanan Anadolu kentlerinde, XV.-XVIII. yüzyıllar arasında genelde gayrimüslim mahallelerin bulunduğu yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkmıştır 259. Osmanlı arşiv kaynaklarından ve dönemin eserlerinden anlaşıldığı kadarıyla Seydişehir de XIX. yüzyıldan önce gayrimüslim ile bunlara ait bir mahalle yoktur. Seydişehir le Sille arasında özellikle XIX. yüzyıl boyunca Tanzimat ın getirdiği rahatlık sonucu olarak yoğun şekilde gayrimüslimler arasına göç hareketinin yaşandığı belgelerden anlaşılmaktadır. Sille den Seydişehir e göç yüzyıl sonlarında daha da artmış, burada Silleli gayrimüslimler belli bir sayıya ulaşmışlardır (Tablo-31). Aralarında Müslüman Silleliler de mevcuttu. Göç eden Silleli gayrimüslimlerden 20 kişi, 1308/1890 da verdikleri dilekçede, her biri beş on senedir burada yaşadığından, pek çok sorunla karşılaştıklarından 25 hane inşa edebilecekleri bir yerde kendilerine bir mahalle kurulması için gerekli izinin verilmesini talep etmişlerdir 260. Bu belgeden Seydişehir e göç eden Sillelilerin sonradan gelenlerle birlikte bir mahalle kuracak kadar oldukları anlaşılmaktadır. Ancak arşiv belgelerinde Seydişehir de bir gayrimüslim mahallesine rastlanmamıştır. Bu istekleri karşılanmamış olmalıdır. Tablo-31: Sille den Seydişehir e XIX. yüzyılda göç edenler Sille'den Göç Eden Kişinin Adı Göç Tarihi Belgenin Künyesi Sakal Kazıyan oğlu İlya 1226/1811 KKS, no. 102, s Gökbafis oğlu Kalpo 1280/1863 SKS, no. 231, s Tüccar Babi 1289/1872 SKS, no. 230, Mesela Konya için bk. Özer ERGENÇ, XVI. Yüzyılda Ankara ve Konya. Ankara için bk. R. ÖZDEMİR, aynı eser; Nejat Göyünç, Onaltıncı Yüzyılda Ankara, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, I/1 (1967), s Sivas için bk. Bilge ÖZEL, Non-Muslims in Sivas at the end of the 18th and beginning of the 19th centuries, (Boğaziçi Üniversitesi Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Bursa için bk. Osman ÇETİN, Sicillere Göre Bursa da İhtida Hareketleri ve Sosyal Sonuçları ( ), Ankara 1994; Ömer DÜZBAKAR, XVII. Yüzyıl Sonlarında Bursa da Ekonomik ve Sosyal Hayat, (Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi), Ankara 2003; Ali İhsan KARATAŞ, Mahkeme Sicillerine Göre XVIII. Yüzyılda Bursa da Gayri Müslimler, (Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi), Bursa Sinop için bk. Selim ÖZCAN, XIX. Yüzyılın Ortalarında Sinop taki Gayrimüslimlerin Sosyal ve Ekonomik Yapısı, OTAM, S. 30(2011), s BOA, ŞD., Dosya no. 1714, Gömlek no. 19.

112 86 Tüccar Hatoş ve Hacı Viyanoş oğlu Yordanaki İsmail ibn Abdullah ve İbrahim Ağa ibn Abdullah Dülger Vasil 1299/ Karaoğlan oğlu Ali ibn İsmail ibn Abdullah 1296/ SKS, no. 232, s / SKS, no. 231, s , 216-2, SKS, no. 231, s , 227-1; no. 235, 10-1, / SKS, no. 232, s Silleli Ömer 1300/ SKS, no. 232, s Silleli İsmail 1302/ SKS, no. 232, s Mustafa Sefer ibn Abdullah, eşi Emine ve çocukları 1302/ SKS, no. 232, s Hacı İstefan oğlu Yovanaki 1304/ SKS, no. 232, s. 98-1, Hacı Hakkı Efendi 1304/ SKS, no. 232, s. 98-1, Bedos veled-i Terkoni 1305/1889 SKS, no. 233, s Cobni oğlu Tova 1305/1889 SKS, no. 234, s Tüccar Bulyas oğlu İlya ve Yorgi veled-i Kalpo 1305/1889 SKS, no. 233, s Tüccar Tahsin Efendi 1305/1889 SKS, no. 233, s Bağday oğlu Vasil veled-i Yordan 1305/1889 SKS, no. 233, s Kunduracı Postalcı oğlu Simyon 1305/1889 SKS, no. 233, s Karaoğlan oğlu Bedos 1305/1889 SKS, no. 233, s Boyacı Yandil 1305/1889 SKS, no. 233, s Gökbaş oğlu İlya 1305/1889 SKS, no. 240, s Gökbaş oğlu Yorgi 1309/ SKS, no. 234, s Hritoni oğlu Yorgi 1315/ KKS, no. 135, s Haklo veled-i Dimitraki veled-i Yorgi 1322/1906 SKS, no. 239, s Sava oğlu Yovani 1322/1906 SKS, no. 240, s Hapo 1324/1908 SKS, no. 241, s Andoraki veled-i Sava 1324/1908 SKS, no. 240, s Bocalzade Hacı Mehmet ibn Hasan 1324/1908 SKS, no. 240, s. 83-1; no. 241, s Haço veled-i Lakom ve kız kardeşi Antonoyo 1325/1909 SKS, no. 238, s Hacı Hristorani ve Balı oğlu Anastas 1326/1910 SKS, no. 238, s Seydişehir de, Konya Vilâyet Salnâmeleri ne ve 1900 sonrası arşiv kayıtlarına göre ayrı bir mahalle teşekkül etmemekle birlikte, az da olsa Ermeni ve Rum nüfusa rastlanmaktadır. 1296/1879 tarihli Konya Vilâyet Salnâmesi ne göre Ermenilerin nüfusu 44 olup, kaza merkez mahallelerinde ikamet etmektedirler ve 1884 te

113 87 Ermeni sayısı ise 51 dir te 36 sı erkek, 36 sı kadın olmak üzere toplam 72 Ermeni ve sekizi kadın dokuzu erkek olmak üzere toplam 17 Rum; 1900 yılında kent merkezinde 93 Rum 262, 1906 da ise 125 Ermeni ve 24 Rum yaşamaktadır 263. Seydişehir merkezindeki gayrimüslim nüfusla ilgili olarak 13 Ramazan 1333/25 Temmuz 1915 tarihli bir Dâhiliye evrakı mevcuttur. Bu belgede, 1915 yılında Seydişehir kaza merkezinde Rum milletinden 10 kadın, 14 erkek; Ermeni milletinden ise 63 kadın, 65 erkek olmak üzere toplam 152 gayrimüslimin yaşadığı bilgisi kayıtlıdır 264. Nüfus, kadın ve erkek olmak üzere belirtilmiştir Çingeneler Osmanlı Dönemi nde Çingeneler adına bir sancak düzenlendiği, Kanuni Sultan Süleyman ın Rumeli vilâyetinde Çingenelerin yerleşmesi için özel yasa hazırlattığı, çoğunluğunun Liva-i Çingâne adı verilen bölgede ikamet ettiği, belirli bir kısmının ordu ve devlet hizmetinde çalıştırıldığı bilinmektedir 265. Bunun dışında kent merkezlerinde az da olsa Çingeneler mevcut idi. Seydişehir de Müslümanlarla gayrimüslimler dışında değişik adlar verilen gruplar da mevcuttu. Bunlardan biri de Çingenelerdi. XIX. yüzyıldan önce Seydişehir merkezinde Çingene bulunduğuna dair bir kayda şimdilik rastlanmamıştır den başlamak üzere 1845 e kadar olan sekiz ayrı Nüfus Defteri nde şopar olarak kaydedilmiş kimseler vardır. Osmanlı Dönemi Seydişehiri nde sayıları az olmakla birlikte bunlar kentin hemen her mahallesine dağılmış durumda idiler Köleler Köle, savaşlarda esir edilerek veya başka bir şekilde ele geçirilerek para ile alınıp satılan, özgürlüğüne sahip olmayan, başkasının hükmü ve tasarrufu altında 261 KVS, tarih: 1301/1884, s KVS, tarih: 1317/1899, s KVS, tarih: 1332/1906, s BOA, DH. EUM. KLU., Dosya no. 9, Gömlek no Suat KOLUKIRIK, Sosyolojik Perspektiften Türk(iye) Çingeneleri: İzmir Çingeneleri Üzerine Bir Araştırma, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, III/1(Nisan 2006), s. 2; M. Tayyip GÖKBİLGİN, Çingeneler, İA, III., İstanbul 1977, s Bugün de Seydişehir de halk nezdinde Aptallar Mahallesi (İçanadolu da halk arasında abdal şeklinde değil de aptal olarak telaffuz edilmektedir. Seydişehir deki çingeneler daha ziyade müzisyenlik ve demircilikle geçimini sağlamaktadır) diye adlandırılan, çoğunluğu Değirmenci Mahallesi civarında toplanmış ve büyük bir kısmı Sünni olan bir topluluk mevcuttur. Dolayısıyla nüfus defterlerindeki kayıtlar, bu etnik grubun, en azından XIX. yüzyıldan beri Seydişehir de yaşadığına işaret etmesi bakımından önemlidir.

114 88 bulunan kimsedir 267. Osmanlı Dönemi nde köleler için kul, karavaş, bende, halayık cariye, odalık, gulam, abd, abd-i memlûk gibi kelimeler kullanılmıştır. Erkekler için daha ziyade kul, kadın köleler için cariye kelimesi tercih edilmiştir 268. Osmanlı Dönemi nde Seydişehir de köle ve cariyeler de vardı. Azat edildikleri halde eski efendisinin yanında kalmaya devam eden kölelere rastlanmaktadır. Nitekim Seydişehir de 1584 te Kara Kadı adlı biri dört azatlı köleye sahipti 269. Seydişehir deki ailelerin köleleri değişik milliyetlerdendi. Sofuhane Mahallesi sakinlerinden Mustafa Beşe nin 1120/ yılında bir Arap kölesi bulunuyordu Rebiyülevvel 1129/4Mart 1717 tarihli bir boşanma kaydından, Abdullah oğlu İvaz adlı birinin Abdi oğulları Ahmed ve Mehmed adlı iki kardeşin kölesi olduğu 271 ; bir veraset davası kaydından da 1130/ yılında Mir Şah adlı kişinin Dizdaroğlu Serdar Ali Beşe adında azatlı kölesi bulunduğu anlaşılmaktadır /1839 da Cami-i Kebir Mahallesi nden tüccar İbiş oğlu Abdulkadir in Hurşid adlı bir Rum, Selim ve Mercan adında iki Arap kölesi; Ömer Raşid oğlu Seyit Mehmed in Fermusar ve Selim adında iki Rum kölesi; Kiçikapı Mahallesi nden emekli sipahi Ali oğlu Hacı Haşim in Ali adında bir Arap kölesi; aynı mahalleden Nakibüleşraf Kaymakamı Seyit Ali nin Selim adlı bir Arap kölesi; Alaylar Mahallesi nde kuzâttan Feyzullah oğlu Hacı Mehmed in Bilal ve Selim adında iki Arap kölesi vardı /1845 de Cami-i Kebir Mahallesi nde kaza müdürü Derviş oğlu Hüseyin Ağa nın Hurşid adında bir Rum, Said ve Veli adlarında iki Arap kölesi bulunuyordu 274. Köle ve cariyeler eşya gibi kabul edilip terekeye yazılır, vârisler arasında pay edilirdi. Şayet bu kişiler, öldüklerinde geçerli olmak kaydıyla efendilerince azat edilirlerse; bu durumdakiler kul ve cariye gibi devredilemez ve satılamazdı. 26 Şaban 267 Mehmet Zeki PAKALIN, Köle, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, II., İstanbul 1993, s Nihat ERGİN, Osmanlı Devletinde Kölelik, İstanbul 1988, s. 4; Ehud R. TOLEDANO, Osmanlı Köle Ticareti, , (çev. Y. Hakan Erdem), İstanbul 1994, s. 58; Yusuf Hakan ERDEM, Osmanlıda Köleliğin Sonu, , (çev. Bahar Tırnakçı), İstanbul 2004, 34-35, TKGM.A., KK, d., Gömlek no. 137, s BOA, Şikâyet Defteri, no. 66, s. 493/ KKS, no. 47, s. 229/ BOA, Şikâyet Defteri, no. 117, s BOA, NFS.d., Gömlek no. 3335, tarih: BOA, NFS.d., Gömlek no. 3337, tarih: 1260.

115 /7 Mayıs 1660 tarihli mahkeme kaydına göre; Abdulmennan oğlu Abdullah adlı bir Arap mahkemeye gelerek evvelden Hacı Himmet adında birinin kölesi olduğunu, ancak öldüğünde azat edileceğine dair sağlığında iken söz verildiğini, Himmet ölünce evlatlarının bunu Hacı İbadullah oğlu Abdi ye sattığını beyan etmiştir. Abdi sorgulandığında azatlı olduğunu bilmeden satın aldığını söylemiştir. Abdullah tan şahit getirmesi istenince Mahmud ve Ali adlı iki Müslüman erkek şahit olarak dinlenmiş, Himmet in hayatta iken bu iki kişi huzurunda Abdullah a öldüğümde hürsün şeklinde söz verdiğini beyan etmişlerdir. Bunun üzerine Abdullah ın azat edilip hür olduğuna hükmedilmiştir 275. Köleler, ticari mal gibi kabul edilir, ortaklar arasında paylaşılırlardı. Evasıt-ı Zilkade 1173/25 Haziran-4 Temmuz 1760 tarihli bir dava kaydında, Seydişehir de Osman ve kardeşi İsmail Beşe nin ortaklaşa şirket kurdukları, bir süre işlettikten sonra feshettikleri ve şirket mallarını paylaşırlarken bir köleyi Osman ın, iki köleyi de İsmail Beşe nin şirket malı olarak zimmetine geçirdikleri görülmektedir 276. Erkeklerin nikâh sırasında hanımlarına mihr bedeli olarak köle verdikleri de olurdu. Evail-i Rebiyülevvel 1127/7-16 Mart 1715 tarihli kayda göre, Seyit Ali hanımı Ümmügülsüm e mihr-i müeccel olarak Beşir adlı bir köleyi vermiştir 277. Müslüman köle olmazdı. Olsa bile ispat edip kadıdan hüccet alarak hürriyetine kavuşurdu. Evahir-i Rebiyülevvel 1162/11-20 Mart tarihli kayda göre, Seydişehir de Ali adlı Gürcü asıllı kölenin efendisi Ali Halife bundan iki yıl önce vefat etmiş; diğer mülklerle birlikte köle Ali merhumun eşi Mehmed kızı Rukiye ile oğulları İbrahim ve Abdülkadir e miras olarak kalmıştır. Köle Ali İstanbul a kaçmış; orada Acem asıllı hür biri olduğuna dair ilam çıkartmıştı. Bununla birlikte İbrahim ve Abdülkadir, Ali ye köle olduğunu hatırlatıp hizmetlerine girmesi gerektiğini söylemişlerdi. Köle Ali Gürcü değil hür bir Acem olduğunu iddia edip ilamı gösterince mesele büyümüş; durum bir arzuhalle İstanbul a kadar duyurulmuştur 278. Köleler mal gibi alınıp satılabilirdi. Evasıt-ı Zilhicce 1174/14-23 Temmuz 1761 tarihli veraset davasına göre, Seydişehirli Seyit Abdülmümin Ağa nın Ali adlı 275 KKS, no. 10, s. 60/ BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 8, s. 156, BOA, Şikâyet Defteri, no. 64, s BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 4, s. 3/1, 3/2.

116 90 köleyi Alanyalı Şeyh Seyit Mehmed Efendi den satın almış; bir süre sonra da bir Bağdadî aba ile beş kuruş karşılığında Seydişehirli Seyit Ali ye satmıştır 279. Köleler, hür kadınla nikâhlanabilirdi. Bu evlilik, hür olanlarınki gibi olur, boşanmaları durumunda aynı kurallar uygulanırdı. Receb kızı Ayşe, Seydişehir sakinlerinden Abdi oğlu Ahmed Bey ile onun kardeşi Mehmed Bey in kölesi olan Abdullah oğlu İvaz ile evliydi. Ayşe Hatun mahkemeye başvurarak beş ay önce boşandığı Abdullah oğlu İvaz dan akçe mihr bedeli ile bir sim kuşak, bir çift bilezik, iki kaftan, bir döşek, bir minder, iki yastık ve bir kilim alacağının kaldığını; ayrıca İvaz dan olma kızı Fatıma için de nafaka talep ettiğini, söylediklerinin doğruluğunu efendileri Ahmed ve Mehmed beylerden sorulmasını istemişti. Ahmed Bey mahkemede Ayşe nin beş ay önce İvaz dan ayrılırken tüm mihr bedelinden, nafakadan ve diğer mülklerinden feragat ederek boşandığını, buna rağmen kendilerinin Ayşe ye dört koyun verdiğini, ancak daha sonra Ayşe nin bunlara kanaat etmeyerek 20 Rebiyülevvel 1129/4Mart 1717 de kardeşi ve vekili olan Mehmed ile birlikte valiye daha sonra da Seydişehir kadısına başvurup dava açtığını, o davada da Ayşe nin aleyhine hüküm çıktığını söylemiştir. 26 Rebiyülevvel 1129/10 Mart 1717 tarihli kayda göre; konuya dair bilgisi olan iki erkek şahit dinlenerek Ahmet Bey in doğru söylediğine bir kez daha hükmedilip Ayşe davadan men edilmiştir 280. Köle bir kimse zulme uğradığında, efendisi tarafından kölenin hakkını korumak maksadıyla dava açılırdı. Köle Süleyman harmanda kendi halinde çalışırken Seydişehirli Kadir Efendioğlu Abdullah buna saldırıp darp etmiş ve zorla 40 kuruşunu almıştı. Süleyman ın efendisi Mustafa Ağa tarafından açılan dava sonucu, Evasıt-ı Cemaziyülevvel 1176/28 Kasım-7 Aralık 1762 tarihli hükümde zorla alınan akçelerin iadesi emredilmiştir 281. Azatlı kölelerin vefatı durumunda mirasın paylaşımında efendisine de pay düşerdi. Mir Şah adlı kişinin azatlı kölesi Dizdaroğlu Serdar Ali Beşe 1130/ yılında vefat etmiş, mirası Ali Beşe nin kızı ile merhum Mir Şah ın oğlu Ali ye 279 BOA, Karaman Ahkâm Defteri, Defter no. 9, s KKS, no. 47, s. 229/ BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 9, s. 214.

117 91 kalmıştı. Ancak Ali Beşe nin kızı tüm mülke el koyup Mir Şah ın oğlu Ali ye hakkı olanı vermeyince durum Ali tarafından bir arzuhalle İstanbul a Evahir-i Muharrem 1141/27 Ağustos-5 Eylül 1728 tarihinde bildirilmiştir 282. Azatlı köleler çocuksuz olarak öldüklerinde mal varlığı onların mirasçısı olarak kabul edilen sahibi olan kişiye kalırdı. Seydişehirli Abdülmümin Ağa, Topal Ali adlı köleyi Alanyalı Şeyh Seyit Mehmed Efendi den satın almış; bir süre sonra Seydişehir sakinlerinden Seyit Ali ye bir Bağdadî aba ile beş kuruş karşılığında satmıştı. Seyit Ali, köle Ali yi birkaç yıl hizmetinde bulundurmuş, daha sonra da azat etmişti. Evasıt-ı Zilhicce 1174/14-23 Temmuz 1761 tarihli kayda göre, azatlı köle Ali vefat ettiğinde mal varlığı Seyit Ali nin oğlu Seyit Abdülaziz e intikal etmiş; ancak kölenin eski efendisi Alanyalı Seyit Mehmed de mirastan hak talep edince mesele mahkemeye taşınmış ve Seyit Mehmed davadan menedilmiştir 283. Fakat aradan iki yıl geçtikten sonra Seyit Mehmed in kardeşi Seyit Ahmed dava konusunu tekrar gündeme getirmiş; Topal Ali nin ağabeyi Seyit Mehmed in azatlı kölesi olup İzmir de ticaret sebebiyle bulunduğu sırada 1170/ yılında vefat ettiğini, tereke olarak kuruş ve çeşitli eşyalar kaldığını, ancak Seydişehir den Abdülaziz adlı birinin Topal Ali nin efendisi olduğunu iddia ederek haksız yere mirasa konduğunu söylemiştir. Evahir-i Safer 1176/11-19 Eylül 1762 tarihli hükümde, meselenin mahallî yetkililerden etraflıca araştırılıp sonuca ulaştırılması istenmiştir 284. Seydişehir de cariyelere sahip olanlar da vardı. Bunları da mirasçılar mal gibi paylaşırlardı. Evahir-i Rebiyülevvel 1156/15-24 Mayıs 1743 tarihli kayda göre, Mustafa Efendi vefat ettiğinde terekesinde bir de cariye bulunuyordu 285. Normalde cariye, hür Müslüman kadın gibi, sahibi dışındaki bir erkekle nikâhlanıp evlenemezdi. Böyle durumlarda nikâh akdi geçerli sayılmaz, eski efendisine iade edilirdi. 7 Zilkade 1320/5 Şubat 1903 tarihli bir mahkeme kaydına göre Mustafa kızı Dudu nun cariyesi, Adil oğlu Ahmed tarafından zorla kaçırılıp nikâh kıyılarak alıkonulmuştu. Alaylar Mahallesi nden Muhsin oğlu Hakkı Efendi, 282 BOA, Şikâyet Defteri, no. 117, s BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 9, s BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 9, s. 196, BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 1, vr. 68, s. 133/3.

118 92 Dudu ya vekil olmuş ve cariyenin iadesini mahkemede istemiştir. Dudu haklı bulunarak cariyesi kendisine iade edilmiştir 286. Buna benzer bir olay da 27 Kanun-i sani 1318/9 Şubat 1903 te yaşanmıştır. Mehmed kızı Fatma nın cariyesi, Deli Hasan oğlu Mehmed tarafından zorla kaçırılıp nikâh kıyılmış ve alıkonulmuştu. Alaylar Mahallesi nden Mustafa oğlu Mehmed Bey, Fatma ya vekil tayin edilmiş ve cariyenin iadesi için dava açılmıştır. Mahkemece cariyenin sahibesine iadesine karar verilmiştir 287. Cariyeler, efendilerinin en yakın yardımcılarıydı. Bunun için efendisiyle bazı olaylara karıştığı olurdu. Seydişehirli Ahmed kayınpederi Hüseyin ile birlikte hareket ederek Mahmud Beşe ve cariyesi hakkında asılsız suçlamalarda bulunmuştu. Evasıt-ı Rebiyülahir 1163/20-29 Mart 1750 tarihli kayda göre Mahmud Beşe ve cariyesi Hayrunnisa nın, gebe eşini darp edip yirmi gün sonra düşük yapmasına neden olduğunu iddia eden Ahmed, zorla Mahmud un leblebici dükkânına el koymuş ve 60 kuruşunu almıştır Seydişehir de Nüfus Hareketleri Seydişehir e Göçler Seydişehir, daha kuruluşundan itibaren göç almış bir Anadolu kentidir. Yukarıda kısaca değinildiği üzere Seyit Harun Seydişehir i 1305 te inşa etmiş ve beraberinde Horasan dan getirdiği 40 dervişi buraya yerleştirmiştir 289. Şu halde Horasanlı bu dervişler aileleriyle birlikte buraya gelmişler ve şehrin ilk nüfusunu oluşturmuşlardır. Seydişehir e daha sonra başka yerlerden de göçler olmuştur. Şeyh Ahmed Alâî ailesi bunlardan biridir tahririnde, Karamanoğlu II. İbrahim Bey ( ) in bu sülaleyi vergilerden muaf tuttuğu yazdığına göre 290, XIV. yüzyıl ortalarında Alanya dan Seydişehir e gelip yerleşmiş olmalıdırlar. Alanya dan 286 SKS, no. 238, s. 1/ SKS, no. 238, s. 1/ BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 4, s. 156/ Makālât, s BOA, TT. d., Gömlek no. 40, s. 313.

119 93 Seydişehir e kaç hane ile göç ettiği şimdilik tespit edilemeyen bu aile 1507 yılında 10 hane; 1522 yılında ise 13 hane kaydedilmiştir 291. Kent 1467 de Osmanlı idaresine geçmeden önce Seydişehir e gelip yerleşen ve etkin olan diğer bir sülale Turgutoğullarıdır. Türkiye Selçuklu Devleti nin kuruluş yıllarında Seydişehir yöresine yerleştirilen Türk oymakları arasında Turgutlu bölükleri de yer almaktadır 292. Turgutoğulları Orta Asya dan Anadolu ya göçerek Konya, Seydişehir, Sarayönü, Kadınhanı ve Ilgın yörelerinde yurt tutmuş bir Türkmen aşiretidir. Merkezi Beyşehir yakınındaki Karahisar olmak üzere ayrı bir beylik kurdukları bazı kaynaklarda yazılmışsa da 293 M. Zeki Oral, para, kitabe ve başka belgeler bulunamadığı için bu beyliği Karamanoğulları tarihi içinde ele almanın uygun olduğunu ifade etmiştir 294. Turgutoğullarından Halil Bey oğlu Rüstem Bey (ö. 1439), muhtemelen XV. yüzyıl başlarında, ailesiyle birlikte Seydişehir e yerleşmiş ve yaşadığı sürece Seyit Harun Zaviyesi nde kendi mülkünden verilmek üzere yemek pişirip dağıtılmasını sağlamıştır. Seyit Harun Camii nin kuzeyindeki Halife Sultan Türbesi ne bitişik bir türbe yaptırmış ve buraya kendisinden önce amcası Emirşah Bey in kızı Sultan Hatun ile kendi kızı Dürrühant Hatun defnedilmiş; 1439 yılında Rüstem Bey ve oğlu Ali Bey de vefat ederek bu türbeye gömülmüştür 295. II. Mehmed in 1467 de Karamanoğulları na kesin olarak son vermesiyle Turgutoğulları nın bir kısmı Akşehir ve Ilgın a çekilmiş; Rüstem Bey in soyundan gelenler ise Seydişehir de yaşamaya devam etmişlerdir. Osmanlı Dönemi nde Seydişehir e değişik nedenlerle münferit göçler olduğu BOA belgelerinden anlaşılmaktadır. Ancak XIX. yüzyıla kadar toplu iskân olduğuna 291 BOA, TT. d., Gömlek no. 455, s ÖNDER, aynı eser, s. 16; Koray ÖZCAN, Anadolu-Türk Kent Tarihinden Bir Kesit: Selçuklu Döneminde Anadolu-Türk Kent Model(ler)i, Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi (Bilig), S. 38 (2006), s Stanley Lane POOLLE, Düvel-i İslâmiye, (çev. Halil Edhem), İstanbul 1927, s. 319; UZUNÇARŞILI, Anadolu Beylikleri, s. 58; Josepd de Guigny, Türklerin ve Moğolların Tarih-i Umumisi, IV., (çev. H. Cahit), s M. Zeki ORAL, Turgutoğulları, IV. Türk Tarih Kongresi Bildirileri, Ankara 1952, s ÖNDER, aynı eser, s. 30,

120 94 dair bilgiye şimdilik ulaşılamamıştır. Zaten Seydişehir kent merkezinde toplu göçlere cevap verecek alt yapı da mevcut değildi. Bu yüzden buraya geniş çapta göç olmamıştır. Bir aşiretin tüm üyeleri veya bir kısmı güvenlik gerekçesi ile Seydişehir e gönderilmek istenmiş; ancak iskân için ortam elverişli olmadığı için bu mümkün olmamıştır. 31 Teşrin-i evvel 1334/31 Ekim 1918 tarihli bir Dâhiliye yazısında Haydaranlı Aşireti reisinin ve maiyetinin Seydişehir e iskânları emredilmekte idi 296. Aşâir ve Muhâcirîn Müdüriyet-i Umumiyesi nden Konya Vilayeti ne çekilen 21 Muharrem 1337/28 Ekim 1918 tarihli telgrafta, Haydaranlı Aşireti Reisi Hüseyin Paşa nın bütün aşireti ile birlikte Seydişehir e nakledilmesi gerektiği, ancak Seydişehir deki mesken sıkıntısı yüzünden bunun mümkün olamayacağı, şimdilik yalnızca 15 kişilik ailesiyle birlikte Seydişehir e nakledilmelerinin uygun görüldüğü yazmaktaydı 297. Seydişehir e geldiklerine dair bir kayda rastlanmadığına göre zikredilen 15 kişi de buraya gelmemiş olmalıdır Seydişehir e Sürgünler Seydişehir e XX. yüzyıl başlarına kadar sürgün yoluyla iskân yapıldığına dair herhangi bir kayda şimdilik rastlanmamıştır. Ancak kimi zaman cezalandırma maksatlı başka bölgelerden Seydişehir e sürgün edilenlerin olduğu, bunların cezaları sona erince geldikleri veya sağlık nedeniyle istedikleri başka yerlere döndükleri arşiv belgelerinden anlaşılmaktadır. 7 Ramazan 1333/20 Temmuz 1915 tarihli bir emniyet kaydına göre İstanbul dan Seydişehir e sürgün edilen Yağişa Efendi geri dönmek için izin istemiştir 298. Seferberliğin başlangıcında Seydişehir e sürgün edilen Antakyalı Şakir Kavas, 22 Rebiyülevvel 1336/6 Ocak 1918 de Seydişehir in havasına alışamadığını, bunun için Tarsus veya Aydın sancaklarından birine nakledilmesini rica etmiştir 299. I. Dünya Savaşı Sırasında Seydişehir de Ecnebi Esirler I. Dünya Savaşı sırasında Konya ve çevresine oturmaya mecbur edilen ecnebiler bulunuyordu. Nitekim Beyşehir de bu sırada zorunlu olarak oturan 296 BOA, DH. ŞFR., Dosya no. 600, Gömlek no BOA, DH. ŞFR., Dosya no. 92, Gömlek no BOA, DH. EUM. 2. Şb., Dosya no. 9, Gömlek no BOA, DH. EUM. 4. Şb., Dosya no. 15, Gömlek no. 31.

121 95 ecnebilerin bulunduğunu K. Sarıçelik tespit etmiştir 300. Aynı dönemde Seydişehir kent merkezinde de ecnebilerin bulunduğu belgelerden anlaşılmaktadır. Bunlar Karadeniz sahillerindeki düvel-i muhasama vatandaşları olup içeri bölgelere gönderilmişler; bir kısmı Seydişehir de zorunlu iskâna tâbi tutulmuştur Cemaziyülevvel 1335/3 Mart 1917 tarihli bir Dâhiliye evrakında Seydişehir e sürgün edilen ecnebilerden bahsedilmiştir (Tablo-32) 302 : Tablo-32: 1917 yılında Seydişehir Kazası nda ikamete memur ecnebilerin isimleri İsim Baba İsmi Yaşı Tâbiyeti Doğum Yeri Jan Bizanof Josef 46 Rusya Aleksandır Pivoliç Kafkasya Gürcü İkamet Yeri İstanbul Sanatı Tüccar Jorj 44 Rusya Revel Erzurum Mühendis Koçuristan Fransuva 52 Fransa Sakız Çeşme Terzi Aristidi Rusnan Kaçurusnan 20 Fransa Çeşme Çeşme Vapur makinisti Yani Rusnan Kaçurusnan 15 Fransa Çeşme Çeşme İşsiz Ayrıca I. Dünya Savaşı nda esir alınıp Seydişehir e sürgün edilenler de bulunuyordu. 19 Ramazan 1335/9 Temmuz 1917 de üçü Fransız, dördü Rus tebaasından olmak üzere toplam yedi kişinin Seydişehir veya Koçhisar a nakillerinin uygun olup olmadığı merkeze sorulmuştur 303. Seydişehir e sürgün edilen İtalyan asıllı esirler: Daha önce Ulukışla ya sürgün edilmiş olan İtalyan tebaasından Alessandro Calcinelli nin vefat ettiği, kardeşi Pilot Francesco Calcinelli nin de rahatsız olduğu, annesine gönderdiği iki kartpostalda durumundan bahsedip kendisine kimselerin bakmadığını yazdığı, bunun üzerine annesinin Seydişehir de akrabaları Miloviç in sürgünde olmasına istinaden oğlunun da buraya gönderilmesi için adeta yalvardığı İspanya Sefareti nin yazısı ile Dâhiliye Nezareti ne bildirilmiştir. Nisan 1917 de başlayan yazışmaların Mayıs ve Haziran boyunca devam ettiği ve nihayet 19 Şevval 1335/8 Ağustos 1917 de 300 Kerim SARIÇELİK, I. Dünya Savaşı nda Beyşehir de İkamet Eden Sivil Esirler, Selçuk Üniversitesi Beyşehir Meslek Yüksek Okulu I. Uluslararası Beyşehir ve Yöresi Sempozyumu Bildiriler Kitabı Mayıs 2006, Beyşehir/Konya/Türkiye, s BOA, HR. SYS., Dosya no. 2146, Gömlek no BOA, DH. EUM. 2. Şb., Dosya no. 34, Gömlek no. 19, evrak no BOA, DH. EUM. 5. Şb., Dosya no. 39, Gömlek no. 37.

122 96 Francesco Calcinelli nin tedavisi için Seydişehir ikliminin daha uygun olacağını, bu sebeple Seydişehir e nakledilip orada yaşamasına karar verildiğini bildiren Dâhiliye Nezareti yazısı çıkmış 304 ; 12 Kasım 1917 de Francesco Calcinelli Seydişehir e nakledilmiştir 305. Süveyş Kanalı nda çalışan harp esirlerinden İtalyan Vincisto Bokafoska, 18 Muharrem 1337/25 Ekim 1918 de Seydişehir e sürgün edilmiş; bir süre sonra Konya Mekteb-i Sanayi de marangoz ustalığı yapmaya başlamıştır Zilkade 1336/31 Ağustos 1918 de İtalyan Andon Kritelli Seydişehir e sürgüne gelmiştir 307. Seydişehir e sürgün edilen Rusya ve Ukrayna kökenli esirler:seydişehir de I. Dünya Savaşı sırasında Rusya ve Ukrayna vatandaşı olan esirler de mevcuttu. 11 Muharrem 1336/28 Ekim 1917 tarihli bir emniyet kaydında, Seydişehir e sürgün edilen Rus tebaasından 20 kimsenin rahatça yaşam sürdükleri, hapsedilmedikleri, buna karşın Ural da bulunan 40 Osmanlı vatandaşının gözaltında tutulduğu bildiriliyor ve bu kişilerin tahliye edilmeleri için İspanya Sefareti nezdinde teşebbüslerin başlatılacağı söyleniyordu Muharrem 1336/4 Kasım 1917 de Rus tebaasından Aleksandır Kokolidis ve Nikola Kokolidis 309 ; 28 Muharrem 1336/14 Kasım 1917 de Jan be Janof 310 ; 7 Receb 1336/19 Nisan 1918 de Hristo veled-i Dirpisitiya ve kardeşi Sava 311 ; 6 Muharrem 1337/13 Ekim 1918 de Ukraynalı Petro Yuvannidi ve Dimitri Patrinos 312 Seydişehir e sürgün edilmişlerdi. 1 Safer 1337/6 Kasım 1918 de Seydişehir de bulunan Ukraynalı sürgünlerden İsrailioviç ile Likoviç Ankara ya, Bahil Serloviç ise İstanbul a seyahat etmek için izin istemişlerdi 313. Silah kaçakçısı ve casus olan Rus Jon İvan Bizanof, Konya da yakalanıp 15 Receb 1335/7 Mayıs 1917 de Seydişehir Kazası na sürgün edilmişti 314. Karısı Marie, yaşlı olan 304 BOA, DH. EUM. 5. Şb., Dosya no. 41, Gömlek no. 21; HR. SYS., Dosya no. 2148, Gömlek no. 27; Dosya no. 2149, Gömlek no BOA, HR. SYS., Dosya no. 2151, Gömlek no BOA, DH. EUM. 5. Şb., Dosya no. 73, Gömlek no BOA, DH. EUM. 5. Şb., Dosya no. 67, Gömlek no BOA, DH. EUM. 5. Şb., Dosya no. 47, Gömlek no BOA, DH. EUM. 5. Şb., Dosya no. 48, Gömlek no BOA, DH. EUM. 5. Şb., Dosya no. 48, Gömlek no BOA, DH. EUM. 5. Şb., Dosya no. 58, Gömlek no BOA, DH. EUM. 5. Şb., Dosya no. 71, Gömlek no BOA, DH. EUM. 5. Şb., Dosya no. 75, Gömlek no BOA, DH. EUM. 5. Şb., Dosya no. 84, Gömlek no. 36.

123 97 kocasının bu sürgünde sağlığının bozulacağını bildirip mümkünse geri gönderilmesini ABD Sefareti nden talep etmiş; ancak İvan Bizanof un silah kaçakçısı ve casus olduğunun kesin surette tespit edildiğinden dolayı Seydişehir den İstanbul a iadesinin mümkün olmadığı Dâhiliye Nezareti nce bildirilmişti 315. Seydişehir e sürgün edilen Fransız ve İngiliz esirler: Fransa ve İngiltere tebaasından olup Seydişehir e sürgün edilenler de vardı. Bunlardan bazıları savaş bitince ülkelerine iade edilmiş; bazısı ise Seydişehir de hayatlarını kaybetmişlerdir. 1 Eylül 1917 de Seydişehir de mukim Fransız tebaasından Jean Fabre lekeli hummadan vefat etmiştir Ocak 1918 de İngiltere tebaasından Ahmed oğlu Mahmud Seydişehir de ölmüştür Şaban 1337/7 Mayıs 1919 da yine İngiltere tebaasından ve Hintli esirlerden olan Mehmedoğlu Hacı Nuri, sürgünde bulunduğu Seydişehir de vefat etmiş, Felemenk Sefareti tarafından ölümüne dair malumat istenmiş, terekesinde olan para eşine teslim edilmek üzere Adana ya gönderilmiştir 318. Sürgünle geldikleri Seydişehir den memnun kalıp Osmanlı vatandaşlığına geçmek ve Seydişehir e yerleşmek isteyenler de olmuştur. 29 Cemaziyülahir 1336/11 Nisan 1918 de Fransa adına Amerikan Konsolosluğu ndan maaş alan Cezayirli Ahmed el-safir ailesi ile birlikte Osmanlı vatandaşlığına geçip sürgünde bulunduğu Seydişehir e yerleşmek istediğini bildirmiştir. İlgili belgede Ahmed ve ailesinin doktor muayenesinden geçirilmesi gerektiği, ancak o tarihte rapor verecek doktor bulunmadığı belirtilmiştir 319. Vatandaşlığa geçip geçemediğine dair ileri tarihli bir belgeye şimdilik rastlanmamıştır. Millî Mücadele Yıllarında Seydişehir de Ecnebiler Millî Mücadele yıllarında da Seydişehir de ecnebiler bulunuyordu. Ailesi ile birlikte Çarşamba da ikamet ederken savaş esnasında Seydişehir e gelerek mütarekenin imzalanmasına kadar burada oturan İtalyan uyruklu Virginie, 9 Mayıs 1923 te yazdığı dilekçede oğlu Louis in ailevî meseleleri halletmek için Samsun a 315 BOA, HR. SYS., Dosya no. 2148, Gömlek no BOA, HR. SYS., Dosya no. 2150, Gömlek no. 27; Dosya no. 2153, Gömlek no BOA, HR. SYS., Dosya no. 2136, Gömlek no BOA, DH. İ. UM., Dosya no , Gömlek no. 1/42; HR. SYS., Dosya no. 2156, Gömlek no. 9, BOA, DH. EUM. 5. Şb., Dosya no. 57, Gömlek no. 48.

124 98 gittiğini, ancak oradan Seydişehir e dönüşüne mahallî yetkililerce izin verilmediğini, şayet oğlu dönebilirse birlikte İstanbul a gidip yerleşeceklerini yazmış ve yardım istemiştir Seydişehir den Başka Yerlere Göçler ve Sürgünler Seydişehir den bilinen ilk önemli göç hareketi, 1572 yılında Kıbrıs Adası na yapılan sürgünle gerçekleşmiştir. Bu konuyla ilgili kayıt, 15 Numaralı Mühimme Defteri nde yer almaktadır. İlk olarak Barkan ın bahsettiği 321 ve pek çok araştırmacı tarafından yayımlanan bu hüküm, 13 Cemaziyülevvel 980/21 Eylül 1572 tarihlidir. Sultan II. Selim Karaman, Anadolu, Rum ve Dulkadir eyaletlerine gönderdiği bu hükümde, adı geçen eyaletlerin şehir ve köylerinde yaşayan insanların her 10 hanesinden bir hanesinin Kıbrıs Adası na sürgün olarak yazılmasını emrediyordu. Seydişehir Kazası ndan adaya sürülecek ailelerin listesi genel sürgün emrinden iki ay sonra, Kasım 1572 de hazırlanarak İstanbul a sunuldu. Sürgün edilecek kişilerin seçiminde belli kriterler söz konusu idi. Buna göre ekecek toprağı olmayan reaya, eşkıyalığa yönelmiş olanlar, tahrire yazılmayıp defter dışı kalanlar, başka yerlerden gelip şehre yerleşen ve yeri olmayıp ücretle yer tutanlar, uzun süredir aralarında arazi davası olan aileler, işi olmayıp leventlik yapanlar, faizciler, ihtiyaç fazlası meslek sahipleri ve zanaatkârlar öncelikli olarak seçilip gönderilmiştir. Bu kimselerin malları mülkleri varsa kadı nezdinde müzayedeye çıkartılmış ve satılarak paraları kendilerine teslim edilmiştir. Sürgün yazıldığı halde gitmek istemeyenler yerlerine ya bir kefil gönderecekler veya bedel ödeyeceklerdi. Sürgün listesine adı yazılan Seydişehirli kimseler memurlar nezaretinde Silifke iskelesine gidecekler ve oradan Kıbrıs Beylerbeyisi nin adamları tarafından ücretsiz olarak gemilerle Kıbrıs a götürüleceklerdi. Adada hangi mahallere yerleştirileceklerine Kıbrıs Beylerbeyi karar verecekti (Tablo-33) BOA, HR. İM., Dosya no. 47, Gömlek no BARKAN, Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskân ve Kolonizasyon Metodu Olarak Sürgünler, İktisat Fakültesi Mecmuası, XI/1-4(Ekim 1949-Temmuz 1950), s Mehmet Akif ERDOĞRU, Beyşehir ve Seydişehir Kazalarından Kıbrıs Adasına Sürülmüş Aileler, (Kısaltma: Sürgünler), Tarih İncelemeleri Dergisi, XI(1996), s

125 Niteliksiz Çiftçi Haffaf Hallaç Tellak Eskici Demirci İmam Aşçı Cüllah Tüfekçi Marangoz Kasap Toplam 99 Tablo-33: Kıbrıs a sürgün için deftere yazılan Seydişehirli ailelerin meslek gruplarına göre dağılımı Defter incelendiğinde adaya gideceklerin %30 unun kendi isteğiyle, %70 inin isteksizce yani zorla yazıldığı görülmektedir. Aslında sürgün yazılmayı özendirmek için devlet tarafından birtakım girişimlerde bulunulmuştu. Göç edenlere iki-üç yıl vergi muafiyeti sağlanacak, adaya nakliyat ücretsiz olacak, boş topraklar bedava verilecek ve mücrimlerin suçu affedilecekti. Seydişehir den adaya sürgün sağlıklı bir şekilde yapılamamıştır. Deftere sürgün olarak yazılan ailelerin bir kısmının Silifke ye gidene dek yolda eşkıyalarca soyulduğu, pek çok yarar kimsenin adaya ulaşamadığı, ailelerden bir kısmının ise Seydişehir den ayrılmadığı arşiv belgelerinden anlaşılmaktadır. Göç edenlerin büyük bir kısmı ise Kıbrıs ta Limasol bölgesine yerleştirilmiştir 323. Kıbrıs a 1572 deki sürgün dışında Seydişehir den başka yerlere toplu göç olduğu söylenemez. Çünkü bu konuda herhangi bir kayda şimdilik rastlanmamıştır. Ancak Kıbrıs a sürgünler şahıs bazında cezalandırma amaçlı devam etmiştir. Genellikle zararlı kimselerin adaya gönderildiği arşiv kayıtlarından anlaşılmaktadır. Evasıt-ı Rebiyülevvel 1141/15-24 Ekim 1728 tarihli bir hükme göre, Seydişehir sakinlerinden olan Veli Beşe ve Şahinoğlu Mahmud Beşe adlı yeniçeriler ıslah olmaları için Lefkoşe Kalesi nde kalebend yani hükümlü olarak gönderilmişlerdir Ramazan 1277/10 Nisan 1861 tarihli bir Meclis-i Vala yazısına göre Seydişehirli Mehmed in kerimesi Emine ye tecavüz eden Abdullah yakalanıp kürek cezasıyla Kıbrıs a sürülmüştür Safer 1282/14 Temmuz 1865 te cinayet suçundan yakalanan Fecr Hasan ve Deli Bostan Mustafa 15 er yıl, Mustafa nın 18 yaşındaki oğlu Ali yedi yıl 326 ; 8 Cemaziyülevvel 1289/13 Ağustos 1872 de gelini Şerife yi şiddetlice darp edip ölümüne yol açan Kazak Hüseyin ERDOĞRU, Sürgünler, s BOA, Şikâyet Defteri, no. 118, s BOA, MVL, Dosya no. 609, Gömlek no BOA, Ayniyat Defteri, no. 807, s. 16.

126 100 yıl 327 ; 21 Şaban 1289/24 Ekim 1872 de Kızılcalar Mahallesi nden Hatice ye tecavüz edip bekâretini bozan Manav Hasan üç yıl süreyle kürek cezasına çarptırılıp Kıbrıs a sürgün edilmişlerdir BOA, Ayniyat Defteri, no. 807, s BOA, Ayniyat Defteri, no. 807, s. 109.

127 101 İKİNCİ BÖLÜM OSMANLI DÖNEMİNDE SEYDİŞEHİR İN İDARİ YAPISI 1. Seydişehir Vilayeti Seydişehir, Karamanoğulları idaresinde iken vilâyet statüsünde idi. II. Mehmed in 1467 deki seferiyle Seydişehir de Osmanlı hâkimiyeti sağlanmıştır yılında Karaman Eyaleti emlakinin ve vakıflarının genel bir sayımı ile yazımı yapılmış ve bu defterde Seydişehir Vilâyet olarak kaydedilmiştir 330. Osmanlı idari teşkilatında XV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Orta Anadolu ve Doğu Karadeniz bölgesinin bir kısmında vilayet tabirinin kullanıldığı bilinmektedir. Ancak idari bir terim olarak vilâyet kelimesinin XV. ve XVI. yüzyıllarda anlamı açık değildir. Bunun için Ö. Lütfi Barkan, XVI. yüzyıl idari taksimatını vuzuhsuz bir taksimat olarak nitelendirmiş 331 ; Şerafettin Turan da Osmanlı Devleti nin XV. ve XVI. yüzyıllarda gerçek bir idarî taksimatının olmadığı görüşünü ileri sürmüştür 332. Klasik dönemde vilayet kelimesi çoğu zaman kaza ve nahiye için kullanılmışsa da, bazen eyalet/beylerbeyiliği anlamlarına da gelecek şekilde zikredilmiştir 333. Seydişehir, muhtemelen Karamanoğulları Dönemi nde bir vilayet merkezi idi. Osmanlıların eline geçince bu statü kısa bir süre için aynen kabul edilmiş; bu nedenle 1476 daki vakıf tahriri sırasında vilayet olarak kaydedilmiştir. Yukarıda zikredilen yapılanmadan başka Seydişehir in hem bir kaza merkezi hem de liva olduğuna dair bir başka kayıt mevcuttur. Mevlâna Vildan tarafından 1500 yılında derlenen ana kanundan sonra 1518 de İbn Kemal tarafından yeniden kaleme alınan bir kanunname daha vardır. Akgündüz tarafından yayımlanan ve tek 329 Hammer, Osmanlı Tarihi, II., s. 93; UZUNÇARŞILI, Anadolu Beylikleri, s. 7; ÖNDER, aynı eser, s ; ERDOĞRU, İcmal Defteri, s Fatih Devrinde Karaman Vakıfları, s Ömer Lütfi BARKAN, ( ) Mali Yılına Ait Bir Osmanlı Bütçesi, İÜ İktisat Fakültesi Mecmuası, XIX/1-4(Ekim 1957-Temmuz 1958), s Şerafettin TURAN, XVII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunun İdari Taksimatı, Atatürk Üniversitesi Yıllığı 1961, Ankara 1964, s Mehmet Akif ERDOĞRU, Konya Vilâyetinin İdarî Taksimatı, (Kısaltma: İdari Taksimat), Osmanlı Araştırmaları, XII., 1992, s. 425.

128 102 nüshası Paris te bulunan üçüncü bir kanunnâme ise, Hem Mevlâna Vildan ın hem de İbn Kemal in kaleme aldıklarını ihtiva eden Yavuz Dönemi ne ait oldukça geniş bir Karaman Eyaleti Kanunnamesi dir. Burada Vilâyet-i Beğşehri ve Seydişehri Livâsında kettân ekilir yerler vardır. şeklinde bir kayıt mevcuttur 334. Bu, muhtemelen Karamanoğulları idari yapılanmasındaki vilayetten etkilenerek kanunnameye girmiştir. Veya kaza idaresi dışında, eyalet yapılanması çerçevesinde Beyşehir sancağına bağlı nahiye olduğu için, nahiye karşılığında liva kullanılmıştır. Nitekim 1522 tarihli Tımar İcmal Defteri nde Seydişehir Nahiyesi şeklinde kayıtlıdır 335. Arşiv belgelerine göre 1502 yılında Seydişehir nahiye bölgesine 94; 1522 yılında 101; 1584 yılında 104; 1691 yılında 30 ve 1831 yılında 28 köyün bağlı olduğu kayıtları 336 da bunu göstermektedir. Ancak bu çalışmada liva yani nahiye yapılanması konusu üzerinde durulmayacaktır. Kaza olarak XVI. yüzyıldan başlamak üzere Tanzimat ve 1864 ten sonraki Seydişehir kent merkezi bilgileri değerlendirilecektir. 2. Kaza Olarak Seydişehir Kadı ve mahkeme görevlilerinin yerleşip görev yaptıkları, yaşadıkları, mahkemenin kurulduğu yer klasik dönemde kaza olarak adlandırılmaktaydı 337. Kaza, Osmanlı idare sisteminde livaya bağlı olmayıp merkeze doğrudan bağlı bir adli birimdi. Osmanlılar, II. Mehmed in son zamanlarında Konya ve çevresinde yeniden idari yapılanmaya gittiler. II. Bayezid 1483 yılında Seydişehir i kaza haline 334 AKGÜNDÜZ, Kanunnameler 3. Kitap, s BOA, TT.d., Gömlek no. 119, s yılı için bk. BOA, TT.d., Gömlek no. 40; 1522 yılı için bk. BOA, TT.d., Gömlek no. 399; 1584 yılı için bk. TKGM.A., KK, d., Gömlek no. 137; 1691 yılı için bk. BOA, İE. ML., Dosya no. 79, Gömlek no. 7426; 1831 yılı için bk. BOA, NFS. d., Gömlek no İlber ORTAYLI, Tanzimat tan Cumhuriyete Yerel Yönetim Geleneği, (Kısaltma: Yerel Yönetim Geleneği), İstanbul 1985, s. 92. II.Mahmud dönemine kadar Osmanlı taşra idaresi hakkında daha geniş bilgi için bk. Metin KUNT, Sancaktan Eyalete: Arasında Osmanlı Ümerası ve İl İdaresi, İstanbul 1978; Yücel ÖZKAYA, XVIII. Yüzyılda Osmanlı Kurumları ve Osmanlı Toplum Yaşantısı, Ankara 1985; Mehmet İPŞİRLİ, Eyalet (Taşra) Teşkilatı, Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi, I, İstanbul 1994, s ; Nejat GÖYÜNÇ, Osmanlı Devleti nde Taşra Teşkilatı (Tanzimat a Kadar), Yeni Türkiye, Osmanlı Özel Sayısı I: Siyaset ve Teşkilat, S. 31(2000), s

129 103 getirdi yılı tapu tahriri 339 ve sonraki yıllara ait kayıtlardan da bu yapılanmanın devam ettiği anlaşılmaktadır 340. XVI. yüzyıldaki diğer tahrirlerde de durum değişmemiş 341 ; Tanzimat tan sonra da niteliği değişmekle birlikte 1920 ye kadar hep kaza merkezi olarak kalmıştır 342. Sonraki yüzyıla ait arşiv belgeleri incelendiğinde bu durumun değişmediği ve Seydişehir in Beyşehir Livası sınırları içerisindeki kaza merkezlerinden biri olduğu görülmektedir Seydişehir, Osmanlı Dönemi nde XVI. yüzyıl başlarından itibaren kendisine bağlı köyleri içine alan bir kaza merkeziydi. XVI. yüzyılda Seydişehir Kadısı, Gurgurum ve Bozkır olmak üzere iki tımar nahiyesinin köylerindeki davalara da bakıyordu. Islahat Fermanı (1856) sonrasındaki dönemde 1864 teki idari yapılanma sırasında değişikliğe gidildi. Kaza, sancaktan sonra gelen bir idari birim adı oldu. 1864, 1867 ve 1871 nizamnameleri ile taşra birimleri vilayet, liva, kaza, nahiye ve köy olarak tespit edildi Kasım 1864 tarihli Tuna Vilâyeti Nizamnâmesi ne göre 344 eyaletler kaldırılarak livalardan oluşan vilayet üniteleri kuruldu. Livalar ise kazaların birleşmesinden oluşacak ve her kaza bir müdürlük olarak 338 Murad Çelebi Defteri, vr. 53b. 339 TKGM. A.,KK. d., no Nitekim 1516 (BOA, TT., no. 58), 1518 (BOA, TT., no. 63), 1530 (BOA, TT., no. 387) ve 1583 yılı tahrirlerinde (TKGM. A.,KK. d., no. 584) Seydişehir kaza merkezlerinden biri olarak kayıtlıdır. 341 Kâtib Çelebi, Beyşehir livası sınırları içindeki kazalar arasında zikrettiği Seydişehir hakkında şu bilgileri vermiştir: Seydişehir güneyinde Bozkır olan bir kasaba ve kazadır bk. Kitâb-ı Cihânnümâ, I., Ankara 2009, s tarihine kadar Beyşehir Livası sınırları içinde altı kaza vardı: Seydişehir, Beyşehir, Bozkır, Göçi-yi Kebir, Yenişar maa Kaşaklı, Kırili. 343 Tuna Vilâyet Nizamnamesi, 1864 tarihli olup Niş, Vidin ve Silistire eyaletleri pilot bölge olarak uygulanmıştır. Vilâyet-i Umumiye Nizamnamesi 1867 tarihli olup 1864 nizamnamesinin hemen aynısıdır. Ancak tüm Osmanlı topraklarını kapsayacak şekilde uygulanmıştır. İdare-i Umumiye-i Vilâyet Nizamnamesi ise 1871 tarihlidir. Yeni düzene göre Osmanlı Devleti idari bakımdan 27 vilâyet ve 123 sancağa bölünmüştü. Rumeli de 10 vilayet ve 44 sancak, Anadolu da 16 vilayet ve 74 sancak, Afrika da ise bir vilayet ve beş sancak örgütlenmişti. Ayrıca elviye-i gayri mülhaka denilen bazı livalar doğrudan merkeze bağlanmıştır. Bu gibi livalarda mutasarrıf, valinin yetkilerine, liva idare meclisi ise vilayet idare meclisinin görevlerine sahipti. Bk. Enver Ziya KARAL, Osmanlı Tarihi, Islahat Fermanı Devri ( ), VII, Ankara 1956, s Takvim-i Vekâyi, 7 Cemaziyelahir 1281.

130 104 değerlendirilecekti 345. Kazalar da bazı köylerin birleştirilmesiyle oluşturulan nahiyelerden meydana gelecekti deki düzenleme ile durum daha netlik kazanmış ve nahiye dairesine girecek köylerde en az 500 erkek nüfusun olması şartı getirilmiştir 346. Anadolu idaresi dokuz vilayet ve 13 mutasarrıflığa ayrılmıştır 347. Tüm Osmanlı şehirlerinde olduğu gibi bu yeni düzenlemeler sonucu Seydişehir, Konya Vilayeti nin Konya Livası na bağlı bir kaza merkezi olmuş ve Cumhuriyet Dönemi ne kadar bu yapılanma devam etmiştir. 3. Seydişehir Kazası na Bağlı Köyler Sayıları dönem dönem değişmekle birlikte Seydişehir Kazası na bağlı pek çok köy vardı. Arşiv belgeleri ışığında aşağıda bunları dönem dönem vermek uygun olacaktır. Seydişehir Kazası nın 1502 yılında Gurgurum Nahiyesi ne bağlı 56 köyü vardı 348 : Afşarviran, Akçalar, Aladana, Avşakçı, Bademli, Bağra, Baş Karaviran, Boyalı, Buzağıcı, Çalmanda, Çat, Çokrağın, Derearmud, Dereköy, Dikilitaş, Düden, El-Mesud, Gevrekli, Göçebe, Gökçeüyük, Göküyük, Gümüşlü, Güvercinlik, Hacılar, Hoşdüğün, İğdiç, İncesu, İvreği, Karabulak, Karacalar, Karahisar, Karakızlar, Karaüyük, Kavak, Kiçikilise, Körsöğüt, Kuğulu, Kuran, Kürd, Manastır, Nuzumla, Oğlakçı, Olberid, Orta Karaviran, Ovacık, Senirarmud/Şekerarmud, Seniroğlanı, Suberde, Şemsunlar, Taşağıl, Türkmen, Ulukilise, Yavşi, Yenice, Zahir, Zeynelhac tarihli tapu tahrir defterinde 349 Tol ve Yunusviran adıyla iki yeni köy adı daha görülmektedir. Dolayısı ile 1522 de Seydişehir Kazası sınırları içindeki Gurgurum Nahiyesi nde köy sayısı 58 olmuştur te 350 ise Taraşçı ve Cami adıyla iki köy daha eklenmiş ve bağlı köy sayısı 60 a ulaşmıştır. 345 İlber ORTAYLI, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, İstanbul 1999, s ; Musa ÇADIRCI, Tanzimat tan Cumhuriyet e Ülke Yönetimi, Tanzimat tan Cumhuriyet e Türkiye Ansiklopedisi, I., s Düstûr, I. Tertip, I. Cilt, İstanbul 1289, s. 608, Dokuz vilayet: Ankara, Adana, Aydın, Cezayir-i Bahr-i Sefid, Hüdavendigâr, Sivas, Trabzon, Kastamonu, Konya. Mutasarrıflıklar: Antalya, İzmit, İçil, Eskişehir, Bolu, Biga, Niğde, Samsun/Canik, Karesi, Karahisar-ı Sahib, Kayseri, Kütahya, Menteşe. 348 BOA, TT.d., Gömlek no. 40, s BOA, TT.d., Gömlek no TKGM.A., KK, d., Gömlek no. 137.

131 105 Seydişehir Kazası sınırları içindeki Bozkır Nahiyesi ne bağlı köy sayısında da XVI. yüzyıl boyunca değişiklikler olmuştur yılı tahririne göre 351 Bozkır Nahiyesi ne bağlı 38 köy vardır ve adları şöyledir: Ahırlı, Akçapınar, Akkilise, Aliçerçi, Arvana/Avrana, Avdan, Bademli, Balıkağı, Boğazsaray, Değirmendere, El- Doğan, Fart, Göçen, Gündüğün, Hacı Halil, Hatunözü, Hisarlık, Kadıbeleni, Kafirçiftliği, Karaardıç, Kayacık, Kazıkdere, Kiçisandı, Kozağacı, Kuruçay, Merye, Morsun, Papas, Paşaçiftliği, Sazlı, Sinandı, Siristad, Sobran, Sorkun, Söğüt, Ulusandı, Yağlıöyük, Yarıktaş tarihli tapu kayıtlarında 352 ise Bozdam, Yenicekışla, Çat, Demir ve Dutlu adıyla beş köy adı daha görülmektedir te 353 Bahadlı adıyla bir köy daha eklenmiş ve dolayısıyla XVI. yüzyıl sonlarına doğru nahiyeye bağlı köy sayısı 44 olmuştur. Bu durumda Seydişehir Kazası nın 1584 te 104 köyü bulunuyordu. Seydişehir Kazası nda, XVI. yüzyıl sonlarında bu bölgede yeni kazalar kurulduğu için köy sayısında azalma oldu. Nitekim arşiv belgelerinde Bozkır dan XVII. yüzyıl başından itibaren kaza olarak bahsedilmektedir 354. Bu durumda Bozkır Nahiyesi nin köyleri Seydişehir den ayrılarak Bozkır Kazası na verilmiş; dolayısıyla bu yüzyıldan itibaren Seydişehir Kazası na bağlı köy sayısı azalmıştır. Bundan başka Göçi-yi Kebir adıyla da bir kaza daha kurulmuş 355 ; Seydişehir Kazası nın köy adedi oldukça azalmıştır. Bu durumda 10 Zilkade 1102/5 Ağustos 1691 de Seydişehir Kazası na bağlı 30 köy olup adları şöyle idi: İvreği, Tol, Kürd, Akçalar, Yavşi, Gemle, Çat, Göküyük, Kuğulu, İl-Mesud, Baş Karaviran, Cami ve Yenice, Ömer, İğdiç, Karaüyük, Gökceüyük, Karabulak, Oğlakçı, Bağra, Müselman Ulukilise, Ulukilise, Yaka, Karacalar, Karaferye ve Sadıklar, Olberid, Devrek, Samsun, Aladana, Evlad-ı Türkmen Çiftliği, Kesil Yaylağı 356. Zamanla kazaya yeni köyler bağlandı veya mevcutlar içinden ayrılıp başka kazalara bağlananlar oldu. Bu yüzden köy sayısı XVIII. yüzyıldan itibaren arasında değişti. 1246/1831 tarihli nüfus sayımına göre Seydişehir Kazası na bağlı BOA, TT.d., Gömlek no BOA, TT.d., Gömlek no TKGM.A., KK, d., Gömlek no BOA, İE. DH., Dosya no. 7, Gömlek no. 700, tarih: 26 Rebiyülahir 1012/3 Ekim Bu kaza için bk. Özlem CEYHAN, Göçi-yi Kebir Kazası Vakıf Eserleri, Konya BOA, İE. ML., Dosya no. 79, Gömlek no

132 106 köy vardı 357. Akçalar, Baş, Orta ve Aşağı Karaviran, Çat, El-Mesud, Gökhüyük, Gökçehüyük, İvreği, Karabulak, Oğlakçı, Tol adlı köyler yine Seydişehir e bağlı kaldı. Bunlara Boyalı, Çalmanda, Dere, Dikilitaş, Gevrekli, İncesu, Kavak, Kisecik/Kilisecik, Kuran, Nuzumla, Suberde, Susuz, Taraşçı, Taşağıl, Yakamanastır ve Yenice adıyla 16 yeni köy eklendi. Bundan birkaç yıl yıl sonra gerçekleşen 1836 ve 1839 tarihli nüfus sayımlarında da kazaya bağlı köy sayısında bir değişiklik olmadığı görülmektedir tarihli sayımda Gökhüyük köyü mevcut değildir, diğer 27 köy yine kazaya bağlıdır tarihli Temettuat Defteri nde Gökhüyük tekrar kazaya bağlı köyler arasındadır 360. Yani XIX. yüzyılın ilk yarısında kazaya bağlı köyler hususunda pek değişiklik olmadığı söylenebilir. Yüzyılın ikinci yarısında, 1873 tarihli Konya Vilâyet Salnâmesi ne göre kazaya bağlı 26 köy vardı yılında kazaya bağlı köylerden El-Mesud ve Kuran köyü 1873 yılı listesinde yer almamaktadır. Osmanlı uygulamasında kazaya bağlı köylerle kaza merkezi arasında mesafenin fazla olmamasına dikkat edilirdi. Ahalinin özellikle kış aylarında işinin zorlaştırılmaması gerekirdi. Genellikle bu gerekçe ile Seydişehir Kazası na bağlı bazı köylerin durumunun değiştiği olurdu. 13 Şevval 1318/3 Şubat 1901 de Akseki Kazası na bağlı Dalayman köyünün Seydişehir e bağlanmasının daha uygun olacağı yönünde bir yazı gönderilmiş 362 ; 21 Receb 1319/3 Kasım ve 25 Receb 1319/7 Kasım 1901 tarihli yazışmalar 364 bu yönde devam etmiş ve nihayet 3 Şaban 1319/15 Kasım 1901 de Dalayman köyü Seydişehir Kazası na bağlanmıştır Şaban 1332/12 Temmuz 1914 tarihli birkaç yazışmada 366 Akseki Kazası na bağlı 357 BOA, NFS. d., Gömlek no sayımı için bk. BOA, NFS. d., Gömlek no. 3342; 1839 sayımı için bk. BOA, NFS. d., Gömlek no. 3335, BOA, NFS.d., Gömlek no BOA, NFS.d., Gömlek no KVS, tarih: 1290/1873, s BOA, DH. MKT., Dosya no. 2448, Gömlek no BOA, İ. DH., Dosya no. 1389, Gömlek no. 1319/B BOA, BEO, Dosya no. 1743, Gömlek no BOA, DH. TMIK. S., Dosya no. 35, Gömlek no BOA, İ. DH., Dosya no. 1509, Gömlek no. 1332/Ş-19; BOE, Dosya no. 4297, Gömlek no ; DH.EUM.MH., Dosya no. 87, Gömlek no. 133; DH. HMŞ., Dosya no. 30, Gömlek no. 95; DH.İ.UM.EK., Dosya no. 3, Gömlek no. 116.

133 107 Derekiciyan, Göynem, Gencek, Kirli, Yeniköy ve Zekeriya köylerinin Seydişehir Kazası na bağlandığı bildirilmektedir. Aynı şekilde vatandaşın işlerini kolaylaştırmak için Seydişehir Kazası ndan ayrılıp daha kolay ulaşabileceği kazalara bağlananlar da olmuştur. 19 Safer 1333/6 Ocak 1915 te bir düzenleme yapılmış; Seydişehir e bağlı Bükçe, Ovacık, Karacaviran, Kozlu ve Saraycık köyleri Konya; Konya ya bağlı Çalmanda, Nuzumla ve İvreği köyleri de tekrar Seydişehir kazalarına bağlanmıştır 367. Temmuz 1915 te Seydişehir e bağlı 45 köy vardı 368 : Gökçehüyük, Taraşcı, Dalayman, Çimen, Adaköy, Çay, Çamlar, Bayındır, Salur, Muharrem-kulu, Kızılcaköy, Yeniceköy, Kavak, Akçalar, İvreği, Tol, Oğlakçı, Çavuş, Rumdiğin, Dikilitaş, Çat, Karabulak, Gevrekli, Dere, Boyalı, Manastır, İncesu, Kilisecik/Kisecik, Taşağıl, Suberde, Susuz, El- Mesud, Gökhüyük, Aşağı Karaviran, Orta Karaviran, Baş Karaviran, Bağra, Kuran, Suluklu'nun Yeniköy, Derebucak, Göynem, Gencek, Zekeriya, Kirli, Yeniköy. Seydişehir Kazası nın 1922 yılındaki köy sayısı 46 idi yılında Seydişehir Kazası na bağlı köylerin çoğu aynı kalmakla birlikte bazıları ayrılmış; yeni bazı köyler eklenmiştir. Seydişehir den ayrılanlar Adaköy, Çamlar, Çimen, Suluklu nun Yeniköy ve Zekeriya; yeni bağlananlar ise Cemeller, Çalmanda, Çetmi, Dumanlı, Mesudiye ve Nuzumla dır. 4. Tanzimat Öncesi Dönemde Seydişehir Kazası ndaki İdari Görevliler Osmanlı Devleti nde kaza idaresinin başı kadıdır. Kadı bulunmadığı zaman onun yerine kaza işlerine naip bakardı. Kazada bunlardan başka subaşı, imam, hatip, müderris, müftü, nakibüleşraf kaymakamı, âyan, mütevelli gibi görevliler de vardı. Burada kazadaki idari görevliler incelenecektir Kadı Klasik dönemde Osmanlı şehrinin idaresi ile yargı işleri, ilmiye sınıfından olan kadılara bırakılmıştı. Kadı sadece şehrin değil görevli bulunduğu kaza adı verilen 367 BOA, DH. İD., Dosya no. 222, Gömlek no BOA, DH. EUM. KLU., Dosya no. 9, Gömlek no Dr. Nazmi, aynı eser, s. 132.

134 108 adli birime bağlı köylerden de sorumlu idi. Yargı dahil beledi ve mali görevleri vardı. Daha önceden belirlenmiş bir ofisi yoktu. Kazaya ilk geldiğinde hangi binaya yerleşirse orası mahkeme binası sayılırdı 370. Kadı kazanın güvenliğinden sorumlu idi. Özellikle resmî görevlilere karşı suç işleyenleri takip eder, bunun için gerekirse çevre kazaların kadılarıyla işbirliği yapardı. 15 Zilhicce 1178/5 Haziran 1765 tarihli bir zaptiye kaydına göre, Beyşehir Mütesellimi Ahmed Ağa Konya ya gelirken eşkıyanın taarruzuna uğramış; İstanbul dan gelen emir üzerine suçluların yakalanması hususunda Seydişehir kadısı ile müftüsü ve Beyşehir kadısı birlikte hareket etmişlerdir 371. Ölenlerin terekelerinin tespiti ile vârisler arasında bölüştürülmesi işini kadı adına kassam, kassamın olmadığı yerlerde ise kadı kendisi yapardı. Veraset davalarında kadıların daha çok resm-i kısmet almak için haksızlık yaptığı olurdu 372. Evasıt-ı Cemaziyülevvel 1164/7-16 Nisan 1751 tarihli belgeye göre, Serdar Mustafa öldüğünde Ali, İbrahim, Halil ve Mehmed adlı oğulları vâris olarak kalmış, hepsi yaş itibariyle baliğ olup mal paylaşımında bulunmuş, kendi aralarında halledebilmişken Seydişehir kadısı Abdurrahman Efendi yine de merhum babalarının mülkünün zorla tahririni yapmış ve kısmet harcı istemiştir. Kadı efendinin bu dört kardeşten zorla aldığı 160 kuruşu iade etmesi merkezce istenmiştir 373. Evail-i Receb 1198/21-30 Mayıs 1784 tarihli bir başka hükümde, Hacı Mustafa nın vefatı üzerine tüm malvarlığı hanımı Ayşe ile kızı Şerife ye miras olarak kalmış ve yine kadı tarafından resm-i kısmet adıyla zorla para alınmıştır 374. Kadı, XVIII. yüzyılda adil davranmayıp Seydişehir de yaşayan nüfuz sahibi kimseleri suç işlediğinde cezalandırılmasını geciktirmekte veya görmezden gelmekteydi. Evail-i Ramazan 1164/24 Temmuz-2 Ağustos 1751 tarihli bir kayda göre; Seydişehir âyanlarından Ebrar ve kardeşi Mustafa, Hüseyin in evine girip eşi 370 İlber ORTAYLI, Yerel Yönetim Geleneği, s ; Musa ÇADIRCI, Ülke Yönetimi, İstanbul 2007, s BOA, C. ZB., Dosya no. 4, Gömlek no Mal paylaşımı sırasında ödenen harca resm-i kısmet denirdi. Bk. PAKALIN, Resmi-i Kısmet, aynı eser, III., s BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 4, s. 296/ BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 18, s. 100.

135 109 Ayşe nin göğsüne yumruk atıp darp etmiş ve küçük oğlunu katletmişlerdi. Bu olay dört sene önce gerçekleştiği halde henüz Ebrar ve kardeşi hakkında hiçbir ceza kesilmemişti. Hüseyin in İstanbul a gönderdiği arzuhal üzerine Karaman valisi ile Seydişehir kadısına hitaben yazılan emr-i şerifte gereğinin yapılması istenmiştir 375. Bazen suçluların kaza kadısı tarafından yakalanıp cezalandırılmadığı, bu yüzden ailelerin mağdur olduğu görülürdü. Seydişehirli serdengeçti ağalarından Mehmed şehir dışında iken, gece vakti Ali, İneoğlu İbrahim, Abbasoğlu Mustafa, Çakaloğlu Halil ve Hüseyinoğlu Abdullah adlı kişiler bunun evini basmış, hanımını darp edip bıçakla yaralamış, küçük çocuğunu da öldürüp evinde bulunan tüm eşyayı alıp gitmişlerdi. Evail-i Safer 1175/1-10 Eylül 1761 tarihli hükümde, bahsi geçen beş eşkıyanın hâlâ kaza merkezinde yaşadığı, bir an önce yakalanıp gereken cezanın verilmesi gerektiği ve çalınan eşyaların Mehmed e iadesi emredilmiştir 376. Kadıların görevlerinden azledildiklerinde ahali tarafından zor duruma düşürüldüğü de oluyordu. Seydişehirli kuzat sınıfından olan Mevlâna Hacı Süleyman, Beyşehir Kazası na kadı olarak tayin edilmişti. 1170/ yılında görevinden azledilince Beyşehirli bazı kimseler bunun 1200 Beyşehir kilesi buğdayını yağmalamışlar ve kendilerine para vermezse Karaman valisi ile Beyşehir mütesellimine gidip yalancı şahitlerin de yardımıyla suçlamalarda bulunacaklarına dair tehditte bulunmuşlardı. Seydişehir kadısı Mevlâna Seyit Hasan ın durumu İstanbul a bir mektupla bildirmesi üzerine gelen Evahir-i Şaban 1177/24 Şubat-3 Mart 1764 tarihli hükümle, Hacı Süleyman ın yağma edilen mallarının iadesi emredilmiştir 377. Tanzimat tan sonra yargılama sistemi değişmiştir. Çıkartılan nizamnamelerle şer i mahkemelerinin yetkileri azaltılarak etkinlik alanları daraltılmıştır. Adli ve idari davalara yönelik yeni mahkemelerin kurulması, bir şura-yı devlet nizamnamesiyle adli ve idari yargılamanın 1867 de şer i mahkemelerin yetki alanı dışına alınması, bu mahkemelerin çalışma alanlarının hukuk-u şahsiye ile sınırlandırılması ve 1871 yılındaki bir nizamname ile Nizamiye Mahkemeleri nin yurt çapında 375 BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 4, s. 111/ BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 9, s BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 10, s. 149.

136 110 yaygınlaştırılması sonucu kadıların görev alanları hayli daralmıştır 378. Kazalarda kadının başkanlığında üç Müslüman, üç gayrimüslimden oluşan Meclis-i Deavi oluşturulmuş; şer i, ticari ve konsolosluk yargı örgütlerinin yetki alanları dışındaki davalarda Müslüman ve gayrimüslim ayrımı yapmadan yargılama yetkisi bu meclise verilmiştir 379. Seydişehir de Meclis-i Deavi 1868 yılında oluşturulmuş ve başkanlığına Naip Ahmed Raşid Efendi getirilmiştir 380. Konya Vilâyet Salnâmeleri nde idarî erkân içerisinde kaymakamla birlikte kaza naibinin olduğu görülür. Kadı efendiden hiçbir şekilde bahis yoktur. Seydişehir Kadı Sicilleri nde de dava kayıtlarında Naibü şşer /Naib-i kaza-i Seydişehri ibaresi altında naibin adı ve imzası vardır yılları arasında evlilik, boşanma ve mirasla ilgili davalara bakmakla kaza naibi yetkili kılınmış, bu dönemde Seydişehir de kadılar yerine naipler görev yapmışlardır Naip Naibin kelime manası vekildir. Sözlüklerde vekil, kaimmakam, kadıvekili, sultan tarafından hükme mezun şer i memur şeklinde tanımlanmıştır 382. Osmanlı kaza idaresinde mahkemelerde kadılar adına muhtelif hizmetlerde vazife gören naipler bulunurdu. Yaptıkları işlerin mahiyetlerine göre kadı naibi, kaza naipleri, mevali naipleri, bâb naipleri, ayak naipleri ve arpalık naipleri olarak başlıca altı kısma ayrılırdı 383. Kadılar kendi kazaları dâhilindeki nahiyelere kaza naibi adıyla vekil tayin ederler; onlar da kaza kadısı adına o nahiyenin şer i işlerine bakarlardı. Kadı naibi ise, kadının yanında bulunup gerektiğinde ona vekâlet eden veya herhangi bir şer i muameleye bakmak üzere kadı tarafından köylere gönderilen kişiydi. 378 Halil CİN-Ahmet AKGÜNDÜZ, Türk Hukuk Tarihi, I.-II., İstanbul 1990, s Gülnihal BOZKURT, Batı Hukukunun Türkiye de Benimsenmesi, Ankara 1996, s. 120; aynı yazar, Gayrimüslim Osmanlı Vatandaşlarının Hukuki Durumu ( ), Ankara 1996, s KVS, tarih: 1285/1868, s Bu dönemde davalar Seydişehri Kazası Bidayet Mahkemesi nde mahkeme-i şer iyyeye mahsus odada görülmüştür. SKS, no. 231-no PAKALIN, Naip, aynı eser, II., s. 644; DEVELLİOĞLU, Nâib, aynı eser, s İsmail Hakkı UZUNÇARŞILI, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilâtı, (Kısaltma: İlmiye), Ankara 1988, s. 336.

137 111 Osmanlı Devleti nde kadı, bir kazaya atandığında gelmesi gecikecek veya kendisi gelmeyecekse yerine birini tayin ederdi ki, bu kişiye naip denirdi. Seydişehir de de kadılığa atanan kişi görevine gelmeyecek olursa yerine naip gönderirdi. Bunlar, kadı adına davalara bakarlardı. Bazı naiplerin adaletli davranmayıp rüşvet aldığı ve halka zulmettiği olurdu. Bu konuyla ilgili pek çok belge bulunmaktadır. Evahir-i Rebiyülahir 1131/13-21 Mart 1719 tarihli kayda göre, Seydişehir kadısı İstanbul da ikamet edip yerine Ahmed adlı birini naip olarak göndermişti. Naip Ahmed kazaya geldiği andan itibaren halka türlü zulümler etmiş; rüşvet alıp taraf tutmuştur. Durum İstanbul da duyulunca naibin azledilmesi ve mutasarrıfın naibin halktan aldığı akçeleri iade etmesi emredilmiştir 384. Bu konuyla ilgili örnekler çoğaltılabilir. Seydişehirli Sağır İsmail, Çiloğlan Ali, Molla Hasan ve Kiziroğlu İbrahim adlı kişiler Bayrakdar Mustafa nın evini gece vakti ateşe verip yakmışlar ve iki Gürcü gulamını öldürmüşlerdi. Bu kimselerin yargılanmasında Seydişehir naibi Seyit Hacı Hüseyin taraf tutup iltimas göstermişti. Bahsi geçen dört kişi hâlen kazada serbest şekilde dolaşmaktaydı. Bayrakdar Mustafa nın İstanbul a yazdığı arzuhal üzerine Evasıt-ı Zilhicce 1178/11-19 Haziran 1765 te bu kişilerin derhal yakalanıp cezalandırılması ve naibin azledilmesi emredilmiştir 385. Evahir-i Muharrem 1199/4-13 Aralık 1784 tarihli belge buna örnek olarak verilebilir. Hacı Ali vefat edince mülkü evlatları Abdülkadir, Mümine ve Rukiye ye kalmıştı. Abdülkadir kendi hissesine düşenle yetinmemiş ve naibe rüşvet vererek sahte bir hüccet düzenletmişti. Babasının tüm mülkü sağlığında kendisine hibe ettiğini yazan bu hüccete dayanarak kız kardeşlerinin payına düşenlere de el koymuştu 386. Haksızlık yapacağı düşüncesiyle mümkün mertebe yerli halktan biri naip olarak tayin edilmez, tayin edilmişse merkezce azledilirdi. Evahir-i Muharrem 1182/7-16 Haziran 1768 tarihli bir kayda göre, Topcu İbrahimoğlu Molla Ali Seydişehir ahalisinden olup naip olarak tayin edilmiş; gördüğü davalar sonucu verdiği arz ve hüccetlerde fazladan akçe talep etmiş ve rüşvet alarak tarafgir 384 BOA, Şikâyet Defteri, no. 79, s BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 11, s BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 19, s. 17.

138 112 davranmıştır. Merkeze şikâyetler ulaşınca Molla Ali azledilmiş ve yerli halktan birinin naip olmaması yönünde merkezden emir gelmiştir 387. Kadı efendinin bizzat görev yerine gelmeyip bir naibi kendine vekil kılmasının en olumsuz yönü, naiplerin daha çok kazanmak için haksız yere halktan para almalarıydı. Bunlar naiplikten azledilince merkeze şikâyet edilir ve kanundışı aldığı paralar geri alınırdı. Seydişehirli Hacı Ali, Cumaoğlu Osman, Mehmed Hoca oğulları Mustafa ve Ömer, eski Seydişehir naibi Mehmed Efendi den görevi başındayken haksız yere paralarını aldığı için 1170/1756 yılında şikâyetçi olmuşlardı. Aslen Gaziantepli olup hâlen Seydişehir de ikamet etmekte olan Mehmed Efendi den Evail-i Cemaziyülevvel 1177/7-16 Kasım 1763 tarihli hükümle, naip iken haksız yere aldığı akçeleri iade etmesi istenmiştir 388. Naip, kadı gibi ölenlerin terekelerini tespit eder ve vârislere paylaştırırdı. Anadolu Kazaskeri Mevlâna Mustafa tarafından Seydişehir naibi Mevlâna Ahmed oğlu Fazlullah a gönderilen Evail-i Receb 1141/31 Ocak-9 Şubat 1729 tarihli mektuba göre naip, Seydişehir Kazası nda vefat eden bazı kimselerin mallarını paylaştırmak için kassam olarak tayin edilmiştir. Sivas eski kadısı Şeyh Hasan Efendi, Lârende Kazası ahalisinden Odabaşıoğlu Abdurrahman Ağa ve Küpelioğlu Hacı Osman Ağa Seydişehir de ikamet edelerken vefat etmişler, terekelerinin Çukadar Ali yardımıyla sayımının yapılıp adaletle bölüştürülmesi ve hâsıl olan verginin Ali ile merkeze ulaştırılması kassam olarak tayin edilen naipten istenmiştir 389. Adalet ve güvenliği sağlaması beklenen naiplerin kimi zaman resmî görevlilere karşı eşkıyayı desteklediği olurdu. Nitekim 15 Zilhicce 1178/5 Haziran 1765 tarihli bir zaptiye kaydına göre; Beyşehir mütesellimi Ahmed Ağa nın Konya ya gelirken eşkıya saldırısına uğradığı, bu olayın Seydişehir naibi ve müftüsünün de bulunduğu bir grup insan tarafından teşvik ve tahrik edildiği, durum anlaşılınca İstanbul a firar 387 BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 12, s BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 10, s. 94/ BOA, Şikâyet Defteri, no. 117, s. 370.

139 113 ettikleri Karaman Valisi Sadeddin Paşa tarafından merkeze bildirilmiştir. Bunların yakalanıp Konya ya iade edilmeleri istenmiştir 390. Kimi zaman naiplerin halktan birine iftira atıp suçladığı da oluyordu. Evahir-i Receb 1155/21-30 Eylül 1742 tarihli bir kayda göre, Seydişehir eski naibi Seyit Osman Efendi, kaza merkezinde sakin Keleviroğlu Hacı Hüseyin Beşe nin kendi halinde olmayıp ahalinin malına ve ırzına saldırdığını, serseri taifesinden olup kazaya gelen kadılara iş gördürtmediğini iddia edip suçlamıştı. Ancak kaza halkından Hüseyin Beşe nin hali sual edilince eskiden beri iyi hal üzere olduğu, kimsenin malına veya ırzına zararı dokunmadığı, naibin para koparmak için tehdit maksadıyla bu iftirayı ortaya attığı anlaşılmıştır 391. Tanzimat tan sonraki dönemde, daha önceki kadı konusunda kısaca değinildiği üzere Seydişehir de Meclis-i Deavi 1868 yılında oluşturulmuş ve başkanlığına Naip Ahmed Raşid Efendi getirilmiştir yılına kadar Meclis-i Deavi nin başkanlığını yapan kaza naipleri, bu tarihten itibaren Seydişehir Bidayet Mahkemesi nin reisi olmuşlardır 393. İki aza, başkâtip, kâtip yardımcısı ve merkezden görevlendirilen bir kişinin bulunduğu bidayet mahkemesinin 1914 e kadar naip başkanlığında varlığını sürdürdüğü Konya Vilâyet Salnâmeleri nden anlaşılmaktadır Subaşı Osmanlı Devleti nde sancakbeyini temsilen şehirlerde bulunan ve güvenlikten sorumlu olan subaşıları da kaza görevlileri arasında saymak gerekir. 390 BOA, C. ZB., Dosya no. 4, Gömlek no BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 1, vr. 17, s. 31/ KVS, tarih: 1285/1868, s KVS, tarih: 1298/1880, s Seydişehir naipleri ( ): Ahmed Raşid Efendi ( ); Abdülkerim Efendi (1870); Osman Efendi (1871); Mehmed Arif Efendi ( ); Ahmed Raşid Efendi ( ); Musa Kazım Efendi ( ); Münhal (1878); Mesud Efendi (1879); Abdurrahman Zeki Efendi (1881); Mustafa İzzet Efendi (1882); Ömer Lütfi Efendi ( ); Hacı Mehmed Efendi ( ); Esad Efendi ( ); Mustafa Asım Efendi (1890); İbrahim Edhem Efendi (1892); Mustafa Asım Efendi (1894); Ömer Lütfi Efendi ( ); İhsan Efendi ( ).

140 114 Her kaza merkezinde olduğu gibi Seydişehir de de bir subaşı görev yapıyordu. Subaşıların kimi zaman güvenliği sağlamak yerine halkın huzurunu kaçıran eylemlere karıştıkları görülmektedir. Evasıt-ı Zilkade 1071/18-27 Temmuz 1661 tarihli bir mahkeme kaydına göre; Seydişehir e bağlı Küçükkilisecik ve İncesu köyleri, divan kâtiplerinden İbrahim Hanoğlu nun zeameti olarak tasarrufundaydı. Beyşehir mütesellimi İbrahim ile onun kardeşi olan Seydişehir subaşısı Mehmed yanlarında birkaç yüz atlı adamla bu zeamet köylerini basmışlar, yem ve yemek almışlar, köy ahalisinden selâmiye, arpa ve subaşı devri akçesi adıyla zorla akçe toplayıp halka türlü eziyetler etmişlerdir. Şikâyet üzerine Konya şeriye mahkemesinde görülen dava sonucu Beyşehir mütesellimi ve Seydişehir subaşısı suçlu bulunmuş, zikredilen iki köy halkından topladıkları paraların iadesine hükmedilmiştir 395. Seydişehir de görevli subaşıyla ilgili XVIII. yüzyıldan sonra herhangi bir kayda rastlanmamıştır Mahalle İmamları Günümüzde muhtarların yaptığı işleri Osmanlılarda XIX. yüzyılın ilk yarısına kadar Müslüman mahallerinde imamlar, gayrimüslim mahallerinde haham veya papaz yaparlardı. İmamlar, beş vakit namazı kıldırmaları dışında mahallelerinde o şehrin kadısının temsilcileri gibi idiler. Mahallede meydana gelen doğum, ölüm, evlenme gibi olayları kaydetmek; mahalle halkı arasında vergileri paylaştırmak ve toplamak; nikâh kıymak imamların göreviydi. Bir kimsenin mahalleye yerleşebilmesi için mahalle sakinlerinden birinin ve imamın güvencesi şarttı. Kadı çarşı ve pazar denetimlerini, mahallenin imamı aracılığıyla yapardı. Avarız vakıfları imamın sorumluluğu altında idare edilirdi 396. Osmanlı Devleti nde imamlar, Müslüman topluma hizmet veren kadrolar içinde en geniş yeri işgal ederdi. Padişah beratı ile bu hizmete atandıklarından devlet 395 KKS, no. 11, s. 179/ Osman Nuri ERGİN, Mecelle-i Umur-ı Belediye, I., İstanbul 1922, s. 898, 960; Ali Murat YEL, Mahalle, DİA, XXVII, İstanbul 2003, s. 325.

141 115 sisteminde askerî sınıfa 397, yaptıkları hizmetin özelliği nedeniyle de ilmiye sınıfına dâhildiler 398. Seydişehir in mahallelerinde görev yapan imamlar dinî bilgileri fazla, güvenilir ve sevilen kişilerden seçilir, padişah beratı ile atanırlardı. Normalde imamlar adaylar arasında yapılan imtihanlarla belirlenir; dinî bilgide daha üstün olanlar tercih edilirdi. Değirmenci Mahallesi ndeki Hacı Ahmed Mescidi nde imam olan Molla Ali vefat edince, yapılan sınav neticesi Muharrem 1112/Haziran-Temmuz 1700 de Hacı Receboğlu Ahmed günlük bir akçe ile imamlık görevine getirilmişti 399. İmamlık hizmetini ve mahallenin çocuklarını okutma görevini yerine getirmek için yeterli dinî bilgilere sahip ve iyi ahlaklı olmaları gerekirdi. Ancak imamlarda her zaman belli seviyede eğitim şartı aranmazdı. İmamlığın babadan oğla veya aile fertlerinden birine geçmesi buna sebep oluyordu. Seydişehir de de durum aynı idi. Alaylar Mahallesi ndeki mescitte imam ve muallimhanede muallim-i sıbyan olan İbrahim Halife vefat edince yerine Zilhicce 1140/Temmuz-Ağustos 1728 de oğlu Seyit Mustafa görevlendirilmiştir 400. İmam ve hatiplerden rüsum-ı raiyyet ile tekâlif-i şakka alınması kanunen yasaktı. Sofuhane/Sofhane Camii nde imam olan Seyit Salih, kendisinden raiyyet resmi ve tekâlif-i şakka istenmesi yasak olduğu halde Seydişehir zabitinin kanuna muhalif davranarak vergi talep ettiğini bildirmişti. Yapılan inceleme üzerine merkezden gelen Evail-i Safer 1227/6-15 Şubat 1715 tarihli emirde, zabitin imamı rencide etmekten men edildiği ve vergi muafiyetinin dile getirildiği görülmektedir 401. Benzer şekilde Değirmenci Mahallesi Mescidi imamı Seyit Ahmed de rencide edilip vergi ödemesi talep edilmiş; Evail-i Rebiyülevvel 1192/30 Mart-8 Nisan 1778 de merkezden gelen emirle zabit bundan men edilmiştir Kemal BEYDİLLİ, İmam (Osmanlı Devleti nde İmamlık), DİA, XXII., İstanbul 2000, s. 181; İlber ORTAYLI, Kadı (Osmanlı Devleti nde Kadı), DİA, XXIV., İstanbul 2001, s Ziya KAZICI, Osmanlı Devleti nde Toplumun Yapısı, (Kısaltma: Osmanlı Toplumu), İstanbul 2003, s VAD., no. 1160, vr. 8b. 400 VAD., no. 1139, vr. 30b. 401 BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 27, s BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 15, s. 83.

142 116 İmamlara toplumda saygı gösterilirdi. Bununla birlikte bazı kişilerce darp edilip rencide edildikleri olurdu. Seydişehirli Mehmed imam olup kimseyle husumeti olmadığı halde Bektaş, Abdüssamed ve Ömer adlı kişiler ezan okuduğu esnada Mehmed i minareden aşağı ittirip düşürmüşler, imamın hanımını darp etmişler ve hamile olan kadının düşük yapmasına yol açmışlardır. Evahir-i Rebiyülahir 1171/2-10 Ocak 1758 tarihli hükümde adı geçen kişilerin yakalanıp cezalandırılmaları emredilmiştir 403. Bir padişah tahta çıktığında diğer resmî görevliler gibi, görevlerine devam edebilmeleri için imamların da beratları yenilenirdi. Hacı Mustafa Mahallesi ndeki mescidin imamı olan Abdüllatif in beratı, II. Ahmed ( ) in tahta geçmesi sebebiyle 1104/1692 de 404 ; Alaylar Mahallesi ndeki Hudavirdi Mescidi nin imamı Ali nin beratı, II. Mustafa ( ) nın tahta geçmesi üzerine Rebiyülahir 1108/Ekim-Kasım 1696 da 405 ; Hacı Seyit Ali Mahallesi ndeki Eskilli Mescidi nde günlük bir akçe ile imamlık yapan Mehmed in beratı, III. Ahmed ( ) in tahta çıkması üzerine Şaban 1115/Aralık 1703 te 406 ; Değirmenci Mahallesi ndeki Hacı Ahmed Mescidi nde günlük bir akçe ile imamlık yapan Abdülmümin Halife nin beratı ise III. Mustafa ( ) nın tahta çıkması üzerine 1 Safer 1172/4 Ekim 1758 de yenilenmişti 407. İmamlar, işinin ehli olmaması durumunda görevden alınırlardı. Debbağhane Mahallesi ndeki Pazarbaşı Mescidi nde günlük yarım akçe ücret ile imam olan Hacı Mehmed, işin ehli olmadığı gerekçesiyle azledilmiş; Receb 1108/Ocak-Şubat 1697 de Şeyh Hüseyin mescidin imamlığına getirilmiştir 408. İmamlar sağlıklarında kendi rızaları ile görevlerini genellikle çocuklarına devredebilirlerdi. Alaylar Mahallesi ndeki mescitte günlük bir akçe ücretle imam olan Mehmed görevinden feragat etmiş ve Şevval 1109/Nisan-Mayıs 1698 de yerine 403 BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 7, vr. 76, sıra no. 154/ VAD., no. 1160, vr. 8b. 405 VAD., no. 1140, vr. 163a. 406 VAD., no. 1160, vr. 9b. 407 VAD., no. 1090, vr. 84b. 408 VAD., no. 1140, vr. 163a.

143 117 Abdüllatif getirilmiştir 409. Seydişehir de Hüsnî diye anılan mahalde bulunan camiyi İsmail Halife tamir ettirmiş, üzerinde olan imamlık ve hatiplik görevlerinden feragat ederek caminin imametine oğlu Molla Ali nin ve hitabetine de diğer oğlu Molla Mustafa nın getirilmesini sağlamıştı 410. İmamların görev alanları, II. Mahmud dönemi ile ivme kazanan reformlar ve muhtarlığın resmen kabul edilmesinden sonra daralmıştır. Cami ve mescitlerdeki dinî hizmetleri devam etmiş; mahallenin asayişinin sağlanması, doğum-ölüm-evlilikboşanma kayıtlarının tutulması, vergilerin toplanması gibi görevleri muhtarlara devredilerek cenaze ve nikâh işlemleri imamların yetki alanında kalmıştır 411. Bu yeni duruma göre imamlıkta Seydişehir de de yapılanma yönüne gidilmiştir. Tanzimat tan önceki ( arası) Nüfus Defterleri nde ilk sırada imamların adının yazıldığı ve vergiden muafiyetlerinin belirtildiği görülür. Ancak 1839 dan sonraki Nüfus ve Temettuat Defteri kayıtlarında imamlar, muhtar-ı evvel ve sanilerden sonra üçüncü sırada yer almıştır. Bundan sonra görev alanı daralmış biri olarak 1920 ye kadar cami ve mescitlere imam atamaları devam etmiştir Hatip Cuma ve bayram günlerinde minbere çıkarak hutbe okuyan, cuma ve bayram namazlarını kıldıran görevliye hatip denir 413. Medresede eğitim görmüş kimseler arasından seçilen hatipler, kaydıhayat şartıyla bu göreve atanırlardı. Sebepsiz yere azledilip yerine başkası getirilmezdi. Bu nedenle ölümünden sonra bir başkası ondan boşalan yere hatip olarak tayin edilirdi. Sofuhane Camii hatibi olan Abdullah vefat edince Safer 1146/Temmuz-Ağustos 1733 te yerine Hasan Halife tayin edilmiştir 414. Görevi terk ederse yerine yeni bir 409 VAD., no. 1140, vr. 163b. 410 VAD., no. 1087, vr. 30a, tarih: Cemaziyelahir 1183/Ekim BEYDİLLİ, aynı madde, s VAD., no. 148, s. 92; no. 149, s. 126, 128; no. 150, s. 382; no. 152, s. 186; no. 874, s. 92, 240; no. 891, s. 93; no. 900, s. 50; no. 2179, s. 33, 56, 57; no. 2180, s Jons PEDERSEN, Mescit, İA, VIII, İstanbul 1979, s ; Ahmet ÖNKAL- Nebi BOZKURT, Cami, DİA, VII, İstanbul 1993, s VAD., no. 1122, vr. 32b.

144 118 hatibin atanması söz konusu olurdu. Seydişehir de Alaylar Mahallesi ndeki Emir Camii nde günlük bir akçe ile hatip olan Hasan ücreti yeterli bulmayıp görevini terk edince yerine Receb 1142/Ocak-Şubat 1730 da Mehmed görevlendirilmişti 415. Bazen camiyi inşa ettirenin soyundan gelenler hatip olarak atanırlardı. Arslan Ağa Hanı dâhilindeki Veysi Han Camii ne hanı inşa ettirenin soyundan olan Seyit Mehmed ve Seyit Ömer adlı kardeşler Safer 1108/Ağustos-Eylül 1696 da hatip olarak tayin edilmişlerdir 416. Zaman içerisinde diğer görevlerde olduğu gibi hatiplik görevi de babadan oğla veya akrabalara geçen bir meslek halini almıştır. Bunun için görevi başındayken ölen hatibin yerine oğlu atanırdı. Alaylar Mahallesi ndeki Emir Camii nin hatibi Molla Mustafa vefat edince yerine Zilkade 1140/Haziran-Temmuz 1728 de oğlu Molla Hasan günlük iki akçe ücretle görevlendirilmişti 417. Sofuhane Camii nin hatibi Hasan vefat edince yerine Şaban 1161/Temmuz-Ağustos 1748 de günlük iki akçe ücret ile oğlu İbrahim tayin edilmişti 418. Hatip ölünce bazen kardeşi yerine atanırdı. Yeni Cami Mahallesi ndeki Siyamizade Camii nde hatip olan Seyit Hasan ölünce yerine Safer 1164/Aralık 1750-Ocak 1751 de kardeşi Seyit İbrahim getirilmişti 419. Hatip, padişah tarafından beratla bu göreve getirilirdi. Bununla birlikte beratla atananların arkasında namaz kılmak istemeyenler, hatta bunlar işi ileri götürüp halka atamayla görevlendirilen hatibin arkasında namaz kılmamaları için baskı yapanlar olurdu. Evail-i Safer 1139/28 Eylül-7 Ekim 1726 tarihli bir kayıtta Seydişehir halkının şikâyetine yer verilmiştir. Seydişehirli Hacı Abdi oğlu Baki, Bahadır oğlu Abdülkerim, Veli ve Topcu Osman adlı kimseler etraflarına adamlar toplayıp camiyi basmışlar, berat ile hatib olanın arkasında namaz kılınmaz deyip cemaati dağıtmaya çalışmışlar, ayrıca imam ve hatibi darp etmişlerdir. Bunların saldırıları yüzünden artık camide günde beş vakit namaz kılınamaz olmuştur. Gönderilen 415 VAD., no. 1139, vr. 30b. 416 VAD., no. 1140, vr. 163a. 417 VAD., no. 1139, vr. 30b. 418 VAD., no. 1122, vr. 33b. 419 VAD., no. 1122, vr. 34a.

145 119 hükümde bahsi geçen dört kişinin imamet ve hitabet işlerine karışmaması emredilmiştir 420. Osmanlı Devleti nde hatiplerin görevleri, Tanzimat tan sonra modernleşme çerçevesinde de fazla bir değişikliğe uğramamış, camilere atamaları düzenli olarak yapılmıştır. Seydişehir deki camilere de 1920 ye kadar hatip atamaları devam etmiştir Müftü Başkentte bulunan ve ulemanın başı konumunda olan şeyhülislamın, devlet merkezinde gördüğü işleri, taşrada müftüler görürlerdi 422. İlmiye sınıfına dâhil olan müftüler, kazalarda görev yaparlar; ihtiyaç duyulduğunda Hanefi Mezhebi ni esas alarak fetva verirlerdi 423. Bu nedenle birçok belgede müftü için me zûn-ı bi l-iftâ unvanı kullanılmıştır. İstisnalar dışında bunların idari görevleri yoktu. Tereddüde düştükleri davalarda elini güçlendirmek isteyen kaza kadısı, aynı zamanda bir hukuk otoritesi kabul edilen müftünün görüşünü yani fetvasını alırdı 424. Her kazada olduğu gibi Seydişehir de de müftü bulunuyordu. Müftüler, istisnai durumlar dışında ölene dek görevde kalırlardı 425. O da kadı ve naip gibi görevli bulunduğu kazanın güvenliğinden sorumlu idi. İhmali görülürse sorgulanırdı. 15 Zilhicce 1178/5 Haziran 1765 tarihli bir zaptiye kaydına göre, Beyşehir Mütesellimi Ahmed Ağa Konya ya gelirken eşkıyanın taarruzuna uğramıştı. Beyşehir kadısı ile Seydişehir naibi ve Seydişehir müftüsünün birlikte hareket edip bir grup insanı kışkırtarak suça teşvik ettikleri anlaşılmış; İstanbul a firar etmeleri üzerine durum 420 BOA, Şikâyet Defteri, no. 113, s VAD, no. 148, s. 38, 98, 103; no. 149, s. 34,56, 84; no. 150, s. 32, 78, 174; no. 152, s. 27, UZUNÇARŞILI, İlmiye Teşkilâtı, s KAZICI, Osmanlı Toplumu, s Bahaeddin YEDİYILDIZ, Klâsik Dönem Osmanlı Toplumuna Genel Bir Bakış, Genel Türk Tarihi, VI., Ankara 2002, s Seydişehir müftüleri: Hüseyin Efendi ( ); Ömer Efendi ( ); İbrahim Efendi ( ); Mehmed Hilmi Efendi ( ); Hacı İbrahim Hakkı Efendi ( ). BOA, MV., Dosya no. 196, Gömlek no. 92; Gömlek no. 209, Gömlek no. 49; BEO, Dosya no. 4338, Gömlek no ; DH.HMŞ., Dosya no. 2, Gömlek no. 1/7.

146 120 Karaman Valisi Sadedin Paşa tarafından merkeze bildirilmiş ve müftüyle birlikte kaza ve naibin yakalanıp Konya ya iadesi istenmiştir 426. Bir uygulamada problem yaşandığında kadıya gönderilen fermanda müftüye de kadıya yardımcı olması hususunda emir verilirdi. Örneğin 23 Receb 1292/25 Ağustos 1875 tarihli bir kayıtta kadıyla birlikte Seydişehir Kazası müftüsü Ömer Efendi nin davanın halli için birlikte çalıştığı görülür 427. Müftülük kurumu, Tanzimat tan sonra da devam etmiştir. Özellikle 1864 vilâyet düzenlemesinden sonra müftüler kaza idaresinde etkili rol oynamaya başlamıştır li yıllara kadar Seydişehir Kazası İdare Meclisi nde kaymakam ve naiplerle birlikte müftüleri de daimi üyeler arasında yer almışlardır Müderrisler Osmanlı ilmiye teşkilatında önemli yerleri olan müderrisler, medreselerde ders veren görevli idi. Tayinleri XVI. yüzyılın sonlarına kadar kazaskerlerin teklifiyle yapılırken, XVI. yüzyıldan itibaren ilk kademelerdeki medreselerin müderrislerini kazaskerlerin, üst düzey medreselerin müderrisleri ise şeyhülislamın teklifi ve sadrazamın arzıyla padişah tarafından beratla atanmışlardır 429. Osmanlı medreseleri, müderrislerinin aldıkları günlük ücretlere göre derecelere ayrılmıştı. Bunlar 20 akçeden başlıyor 60 akçeye kadar çıkıyordu. Müderrisler ücretlerini günlük olarak atandığı medresenin vakfından alırlardı 430. Seydişehir deki medreselerde müderrislerin ücretleri, genellikle düşüktü. Bu durum, Seydişehir medreselerinde eğitimin düşük düzeyde olduğunu göstermektedir. Medreselerden en eski ve ünlüsü Seyit Harun Medresesi nde bile durum böyleydi. 426 BOA, C. ZB., Dosya no. 4, Gömlek no BOA, Ayniyat Defteri, no. 809, s. 132/ İlkinin tarihi 1868 (s. 40), sonuncusu 1914 tarihli (s. 110) olmak üzere bütün Konya Vilâyet Salnâmeleri nde. 429 Mehmet İPŞİRLİ, Müderris (Osmanlı larda), DİA, XXXI, İstanbul 2006, s VAD., no. 1160, vr. 9a.

147 121 Burada görev yapan müderrise 1476 yılında günlük 5 akçe, 1483 yılında günlük 7 akçe, 1522, 1583 ve 1783 yıllarında ise günlük 20 akçe ücret veriliyordu 431. Gelirlerini arttırmak için müderrislere bazen başka görevler de verilebilirdi. Seydişehir de Cami-i Cedid yakınında Hacı Mahmud Efendi nin yaptırdığı medresenin Rebiyülahir 1148/Ağustos-Eylül 1738 de müderrisi ve mütevellisi aynı kişi yani Osman Efendi idi 432. Müderris, medresede verdiği dersleri halka ulaştırmak için Seydişehir in en büyük camiinde vaizlik de yapardı. Seyit Harun Camii nde salı günleri vaizlik yapan İbrahim vefat edince oğlu müderris Seyit Mehmed Said in bu göreve getirilmesi için naip tarafından bir arz yazılmış ve Şeyhülislam Dürrizade Seyit Mehmed Arif Efendi nin onayı ile 6 Zilkade 1211/3 Mayıs 1797 de müderrislikle birlikte vaizlik görevine Seyit Mehmed Said beratla atanmıştır 433. Aynı şekilde 1886 yılında müderris Şeyh Hacı Abdullah Efendi haftanın iki günü Seyit Harun Camii nde cemaate tefsir okutup her sabah namazı sonrası camide bulunanlarla zikir yaptırıyordu 434. Osmanlı Devleti nde XVI. ve XVII. yüzyıllarda medreseyi bitirdikten sonra müderris olmak isteyenler kazasker defterine yazılır, sırası gelince ilk kademe medreselerden birine atanırlardı. Sonra derecelerine göre terfileri yapılır, bu hususta hakkaniyet ölçülerine riayet edilirdi 435. XVIII. yüzyıldan itibaren müderris tayinlerinde liyakat ikinci plana itilmiş, bunun yerine görevden ayrılan ya da vefat eden müderrislerin çocukları tercih edilmiş 436 ; müderrislik babadan oğla geçen meslek haline gelmiştir. Bu duruma Seydişehir de de rastlanmakta olup öldüğünde tüm erkek çocukları müderris olarak atanmışlardır. Müderris Şeyh Ömer Efendi tarafından Seydişehir de bina ettirilen Tekke Medresesi nin müderrisi Seyit Şeyh yılı için bk. Fatih Devrinde Karaman Vakıfları, s. 33; 1483 yılı Murad Çelebi Defteri, vr. 56a; 1522 yılı BOA, TT. d., no. 387; 1583 yılı Tapu ve Kadastro Arşivi, no. 584; 1783 yılı için bk. BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 17, s VAD., no. 1088, vr. 59a. 433 VAD., no. 544, vr. 13b. 434 KVS, tarih: 1303/1886, s İPŞİRLİ, aynı madde, s Yusuf KÜÇÜKDAG-Caner Arabacı, Konya da Osmanlı Döneminde İnşa Edilen Medreseler, Osmanlı Döneminde Konya, Konya 2003, s. 128.

148 122 Mahmud vefat edince 9 Safer 1215/2 Temmuz 1800 de Mahmud Efendi nin oğulları Mehmed, Ömer, Mustafa ve Abdullah bu medresenin müderrisliğine getirilmişlerdir 437. Müderris atamalarında XVIII. yüzyıldaki bozulmalar XIX yüzyılda düzeltilmeye çalışılmıştır. Bunun için maarif nazırları ve şeyhülislamlar tarafından ıslah amaçlı hazırlanan Tevcih-i Cihâd Nizamnâmeleri 438 ile eğitimini tamamlamamış çocuk yaşta olanların müderris olarak atanmaları engellenmiştir. XIX. yüzyılın ikinci yarısında müderrisin vefatı sonrası şayet evladı henüz müderris olmaya ehil değilse vekâleten başkaları bu göreve getirilirdi. Bu nizamnamenin uygulanmasına Seydişehir de de geçilmiştir. Nitekim Seyit Harun Medresesi nin müderrisi Ahmed oğlu Hafız Osman vefat ettiğinde büyük oğlu Mustafa Sıdkı henüz 19 yaşındaydı. 7 Cemaziyülahir 1304/3 Mart 1887 tarihli kayda göre; Tevcih-i Cihâd Nizamnâmesi nin altıncı maddesi uyarınca henüz öğrenci olduğu ve nahiv eğitimine devam ettiği için tahsilini tamamlayıp müderrislik ehliyetini alana dek yerine Mustafa Faik in görevlendirilmesine karar verilmiştir. Mustafa Sıdkı ya da eğitimini tamamlaması için 10 yıllık bir süre tanınmıştır 439. Seydişehir de XIX. yüzyılın ikinci yarısında görev yapan bazı müderrisler, aynı zamanda bir tarikatın şeyhliğini yapabiliyorlardı. Şeyh Hacı Abdullah Efendi yılları arası Seydişehir deki çarşı başında bulunan medresede müderrislik yapmış; aynı zamanda Seyyid Harun Camii nde müritleriyle birlikte Nakşibendî Tarikatı nın icaplarını icra etmiştir 440. Tanzimat ve 1867 talimatnamesinden sonra kaza idaresinde değişimler yaşanmış; idare, belediye ve deavi meclisleri kurulmuştur. Ayrıca vilayetlerde Maarif Meclisleri, kazalarda ise Maarif Komisyonları oluşturulmuştur. Seydişehir de yeni yapılanmaya uygun şekilde maarif idaresinin kurulduğu, başkanlığını müderrislerden seçilen birinin yaptığı Konya Vilâyet Salnâmeleri nden anlaşılmaktadır yılında 437 VAD., no. 544, vr. 14a. 438 Bk. Düstur, II., İstanbul 1289, s ; Düstur, III. İstanbul 1293, s ; Düstur, Tertib-i Sâni, V. (22 Temmuz 1329/1913), İstanbul 1332, s VAD., no. 2179, s. 186, hüküm no AYAZ, aynı eser, s

149 123 Seydişehir Maarif İdaresi nin başkanı Müderris Hüseyin Efendi dir. Üyeler ise rüştiye muallimi Mehmed Rüşdü, Ballı İsmail, Nafiz ve Mazhar efendilerdir yılında yapılanma benzer şekildedir ve komisyonun başkanı yine bir müderris olan Mehmed Bey dir 442. Seydişehir de müderrisler medreselerin kapatılmasına kadar (1924) görevlerini sürdürmüşlerdir Nakibüleşraf Kaymakamı Osmanlı Devleti nde Hz. Peygamberin torunu Hasan ve Hüseyin soyundan gelen seyit ve şeriflerden sorumlu olan nakibüleşraf, ilmiye sınıfından sayılırdı 444. İstanbul da görev yapan nakibüleşrafın taşradaki temsilcisi nakibüleşraf kaymakamı idi. Kanuni nin veziriazamlarından Lütfi Paşa nın kaleme aldığı Âsâfnâme de, Haşimiyye sülalesinden olan ve sâdât-ı kirâm olarak anılan peygamber soyundan gelen kimselerin adlarının Şecere-i Tayyibe denen defterlerde kayıtlı olduğu, dışarıdan bunlara karışıp seyit olduğunu iddia edenlerin derhal tespit edilerek ihraç edileceği ve tüm bunlardan taşradaki nakibüleşraf kaymakamları aracılığıyla nakibüleşrafın sorumlu olduğu yazılıdır 445. Şecere-i Tayyibe Defterleri ne seyit olduklarını belgeleyenler şecereleriyle birlikte yaşadıkları yerler ve haklarındaki diğer bilgiler kaydedilirdi. Seyit ve şeriflerin yasalara aykırı halleri görülürse taşrada nakibüleşraf kaymakamı tarafından yargılanır, yöneticilerle kadılar bunlara karışmazdı 446. Ulema sınıfından seçilen nakibüleşraf kaymakamları, uzun yıllar görevde kalırlardı. Bir yere nakibüleşraf kaymakamı tayini için o yerde belli bir seyit ve şerif 441 KVS, tarih: 1317/1899, s KVS, tarih: 1322/1906, s VAD., no. 2178, s. 126; BOA, BEO, Dosya no. 178, Gömlek no ; Dosya no. 1458, Gömlek no ; Dosya no. 1477, Gömlek no ; MF. MKT., Dosya no. 257, Gömlek no. 19; DH. MKT., Dosya no. 368, Gömlek no. 6; 444 KAZICI, Osmanlı Toplumu, s Rudolf Tcshudi, Ahmet Uğur ve Mübahat Kütükoğlu nun üzerinde çalışmaları bulunan bu eserin Osmanlıca ve latinize edilmiş tam metni Ahmed AKGÜNDÜZ tarafından da yayımlanmıştır. Bk. Osmanlı Kanunnâmeleri ve Hukukî Tahlilleri, 4. Kitap Kanunî Devri Kanunnâmeleri I. Kısım Merkezî ve Umumî Kanunnâmeler, İstanbul 1992, s Musa ÇADIRCI, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı, (Kısaltma: Anadolu Kentleri), Ankara 1997, s. 93.

150 124 yoğunluğu gerektiğinden birbirine yakın kazalar birleştirilerek tek kaymakamın atandığı olurdu. Örneğin Ereğli ve Larende için bir kaymakam atanmıştı 447. Seydişehir Kazası nda ise bir nakibüleşraf kaymakamı görev yapardı. Seyitliğin onaylanmasına sadece İstanbul daki nakibüleşrafın yetkisi olup, taşradaki nakibüleşraf kaymakamlarının seyitlik iddialarını kabul edemeyeceği belgelerde hassasiyetle vurgulanmıştır 448. Seyitlik hücceti alanlardan rüsum-ı raiyyet alınmazdı. Bu durumda olanlara vergi ödemeleri için baskı da yapılamazdı. Evahir-i Zilkade 1175/13-22 Haziran 1762 tarihli bir hükümden anlaşıldığına göre, Seydişehir kent merkezinde sakin olan Ahmed, Abdurrahman, Abdülkadir, İsmail, Mehmed, Ali ve Hafız Mustafa adlı seyit olduklarını iddia eden kimseler, İstanbul daki nakibüleşraftan Peygamber soyundan olduklarına dair siyadet hücceti ve tezkeresi almışlardı. Neseplerinden dolayı rüsum-ı raiyyetten muaf oldukları halde kaza ayanı ve ahalisinden bazı kimseler bunların da vergi ödemesi için baskıda bulunmuşlardır. Durum incelenmiş, şeyhülislamın konu ile ilgili fetvası ve bu kimselerin elindeki siyadet hüccetleri dikkate alınıp vergiden muaf olduklarına hükmedilmiştir 449. Nakibüleşraf kaymakamları, seyitlerin haklarını korumakla görevli idi. Haksızlığa maruz kalanlara yardımcı olurdu. Seydişehir ahalisinden Mümine ve kızı Şerife Havva mahkemeye gelerek Arabacı İsmail den şikâyetçi olmuşlardı. Mümine nin eşi Seyit Mustafa Efendi sadat-ı kiramdan olup hayattayken İsmail ile iş ortağı idi. Arabacı İsmail kardeşi Süleyman ı kendine kefil tutarak Seyit Mustafa dan 860,5 kuruş borç almıştı. Evasıt-ı Şaban 1164/5-14 Temmuz 1751 tarihli kayda göre, Seyit Mustafa öldükten sonra alacak hakkı eşi ve kızına geçmiş ancak Arabacı İsmail borcunu ödememiştir. Sipahioğlu denilen kişinin kethüdası olduğu için İsmail den çekinen Mümine ve Şerife Havva davacı olamamışlardır. Daha sonra Seydişehir nakibüleşraf kaymakamı Seyit Şeyh Abdurrahim bu iki hatuna vekil olarak Arabacı İsmail e karşı dava açmış ve faiziyle birlikte paranın alıverilmesini talep etmiştir Rüya KILIÇ, Osmanlıda Seyyidler ve Şerifler, İstanbul 2005, s KILIÇ, aynı eser, s BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 9, s BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 4, s. 102/1.

151 125 Nakibüleşraf kaymakamı, seyit olup alışverişte problemle karşılaşanların sorunlarını sulh yoluyla halletmeye çalışırdı. Alanya Kazası nın Hamza köyünden olan Seyit Süleyman, Seyit Arslan ve Seyit Haşim mahkemeye başvurarak Seydişehir sakinlerinden Topal Seyit Bektaş tan şikâyetçi olmuşlardı. Evahir-i Safer 1138/29 Ekim-6 Kasım 1725 tarihli kayda göre, sekiz yıl önce bu üçünün babası Seyit Ahmed hayattayken Topal Bektaş a 70 kuruş ödünç vermişti. Hâlen ödünç aldığı parayı teslim etmeyen Bektaş a, bu üç kişinin sadat-ı kiramdan olması sebebiyle nakibüleşraf kaymakamı kapıcı gönderip meblağı tahsile çalışmış ama başaramamıştır 451. Seydişehir halkının aslını oluşturan Seyit Harun ve Şeyh Ahmed Alaî soyundan gelenler, seyit idiler. Bunlar arasında kimi zaman anlaşmazlıklar yaşanmakta, iş mahkeme boyutuna taşınınca nakibüleşraf kaymakamınca hükme varılmaktaydı. Evâil-i Zilkade 1181/20 Mart-29 Mart 1768 tarihli bir Ahkâm Defteri kaydında; Seydişehir in Ulukapı Mahallesi nden Seyit Abdurrahman Efendi nin yaptığı şikâyetten anlaşıldığına göre, aynı mahallede oturmakta olan Seyit Hüseyin ve kardeşi Seyit Abdülkadir, Abdurrahman Efendi nin evinin harem bölümüne bakan kısmına denk gelecek şekilde kendi evlerinde pencereli bir cumba inşa etmişler; bu bölümü kapatmaları istenince inat etmişlerdi. Abdurrahman Efendi, açtığı davanın konusuna uygun olarak şeyhülislam fetvası bulunduğunu söylemiş, yapılan inceleme sonucu Hüseyin ve Abdülkadir adlı iki seyidin komşularının haremine bakan pencereli kısmı kapatmaları konusunda karar çıkmıştı 452. Seyit ve şeriflerin işleri ile ilgilenip gerektiğinde haklarını korumakla yükümlü olmakla birlikte nakibüleşraf kaymakamlarının bu insanlara zulmettikleri de oluyordu. Nitekim Evail-i Zilhicce 1120/11-20 Şubat 1709 tarihli bir kayıtta, Seydişehir eski nakibüleşraf kaymakamı Seyit Ali Efendi nin yeni nakibüleşraf kaymakamı hakkında açtığı dava söz konusudur. Bozkır ın Karaardıç köyünden Seyit Sinan adlı bir kimse Seydişehir deki sadat-ı kiram üzerine nakibüleşraf kaymakamı olarak tayin edilmişti. Seyit Sinan beraberinde 10 sekban ile birlikte Seydişehir e gelip kentte sakin olan sadat-ı kiramdan olan kimselerin her birinden 451 BOA, Şikâyet Defteri, no. 107, s BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 12, s. 110/3.

152 126 zorla harc-ı makul adıyla üçer dörder kuruş almış; eski nakibüleşraf kaymakamı Seyit Ali nin üstüne sekban ile birlikte İmamoğlu ve Süleymanoğlu adlı kimseleri gönderip kent merkezindeki meydana sürükleyerek getirtmiş, zorla 60 kuruşuna el koymuştur. Seyit Ali nin merkeze yaptığı şikâyet üzerine konuyla ilgili incelemeler yapılmış, şeyhülislamdan çıkan fetva ile Seyit Sinan suçlu bulunup aldığı paraları iade etmesi istenmiştir Mütevelliler Vakıfla ilgili bütün işlerden sorumlu olup vakfın gelirini toplamak ve artırmakla geliri yerli yerince harcamak için görevlendirilen kişiye mütevelli denirdi 454. Osmanlı Devleti nde inşa edilen hayır eserlerinin hemen hepsinin evkafı bulunurdu. Her vakfın başına bir mütevelli tayin edilirdi. Mütevelliler bu durumda şehirlerdeki sosyal ve ekonomik faaliyetlerin içinde yer alıyorlardı. Aşağıda Seydişehir de bulunan vakıfların mütevellileri genel hatlarıyla incelenecektir. Mütevelliler kaza kadısının kontrolü altında olup yolsuzluk yaptıkları tespit edilirse kadının arzı üzerine merkezce görevden alınırlardı. Seydişehir de bazı mütevelliler yolsuzluk yaptıkları için görevden alınmışlardır. Örneğin Seydişehir de Arslan Ağa nın yaptırdığı hanın mütevellisi, vakıf gelirlerini han için harcamadığı ve bu sebeple hanın harap bir halde olduğu anlaşılınca azledilmiş; yerine kadı Abdülkadir in arzıyla Rebiyülevvel 1110/Eylül-Ekim 1698 de Seyit İsmail görevlendirilmiştir 455. Kızılcalar Mahallesi ndeki mescit vakfının nakit gelirlerini telef etdiğiçün mütevelli Abdullah da azledilmiş ve yerine Safer 1135/Kasım- Aralık 1722 de kadının arzı üzerine Mustafa tayin edilmişti 456. Mütevellilik babadan oğla geçen bir görevdi. Bunun için mütevelli ölünce yerine genellikle çocukları atanırdı. Seydişehir de Seyit Harun vakıflarının 453 BOA, Şikâyet Defteri, no. 52, s PAKALIN, Mütevelli, aynı eser, II., s VAD., no. 1140, vr. 163b. 456 VAD., no. 1119, vr. 50b.

153 127 mütevelliliği de babadan oğla geçerdi. Nitekim Seyit Harun un inşa ettirdiği Kiçikapı Mahallesi ndeki mescidin mütevellisi Mehmed vefat edince yerine Rebiyülevvel 1109/Eylül-Ekim 1697 de oğlu Mustafa tayin edilmiştir 457. Seydişehir deki diğer vakıfların mütevelliliğine de aynı aileden gelenler atanırdı. Bununla ilgili birçok örnek bulunmaktadır. Semerciler Sokağı ndaki mescidin imam ve mütevellisi olan Seyit İbrahim ölünce yerine Cemaziyülahir 1164/Nisan-Mayıs 1751 de oğlu Seyit Mustafa görevlendirilmişti 458. Debbağhane Mahallesi ndeki mescit ile yakınlarında bulunan mektep ve çeşmenin mütevellisi olan Hüseyin vefat edince yerine Muharrem 1201/Ekim-Kasım 1786 da oğlu Seyit Mehmed 459 ; Hoca Recep Muallimhanesi nin mütevellisi Aldülvasi oğlu Abdülvahhab vefat edince yerine 27 Rebiyülahir 1227/10 Mayıs 1812 de oğlu Seyit Ahmed tayin edilmişti 460. Seydişehir deki bazı vakıfların mütevelliliği babadan oğla geçtiği için aynı anda bir aileden kardeşlerin hemen tamamı mütevelli olabilirdi. 23 Şevval 1210/1 Mayıs 1796 tarihli kayda göre Kiçikapı Mahallesi ndeki mescidin mütevelliliğine, ücretlerini Rüstem Bey Vakfı ndan almak üzere Şeyh Mehmed, Şeyh Ahmed, Şeyh Hasan ve Şeyh Mustafa ortaklaşa mutasarrıflar idi 461. Mütevelliliğe atanma konusunda kimi zaman kardeşler arasında anlaşmazlıklar yaşanabiliyordu. Seydişehir deki Yeni Hamam ın evladiyet üzere mütevellisi olan Seyit Mustafa hamamın bakım ve onarımı konusunda gerekenleri yapmakta olup görevini kusursuz olarak yerine getiriyordu. Kardeşi Seyit Mehmed 25 senede fazla zamandır İstanbul da ikamet etmekte iken bir berat çıkartıp Seydişehir e dönmüş ve Şaban 1135/Mayıs-Haziran 1723 te zorla Mustafa nın elinden kardeşi görevi alınca eski mütevelli Seyit Mustafa yla mahkemelik olmuşlardır VAD., no. 1140, vr. 163b. 458 VAD., no. 1122, vr. 34a. 459 VAD., no. 547, vr. 7a. 460 VAD., no. 567, vr. 58a. 461 VAD., no. 544, vr. 13b. 462 VAD., no. 1119, vr. 50b.

154 128 Hakkı olmadığı ve soydan gelmediği halde hileli yollarla kendini mütevelli tayin ettirenler olur, şayet bu açığa çıkarsa o kişi görevden alınırdı. Hacı Nasuh Mahallesi ndeki Hacı Nasuh Hamamı nın evlâdiyet ve meşrûtiyet üzere mütevellisi Seyit Mehmed idi. Görevinde hiçbir kusuru olmadığı halde bu aileden olmayan Seyit Mustafa adlı birisi zorla bu görevi elinden almış, bir süre mütevelliliği yürütmüş, ancak onun hileli yollarla görevi aldığı ortaya çıkınca azledilmiş; Safer 1135/Kasım-Aralık 1722 de Seyit Mehmed görevine iade edilmiştir 463. Rüstem Bey Vakfı nda da benzer durum yaşanmıştır. Mütevelli Mahmud Halife görevini layıkıyla yerine getirdiği halde Arif Ahmed adlı bir kişi vakıf işlerine müdahale edip zorla görevi elinden almıştır. Arif Ahmed in yaptığının hileli olduğu ortaya çıkınca Şevval 1135/Temmuz-Ağustos 1723 te Mahmud Halife tekrar görevine getirilmiştir 464. Mütevelliler normalde kayd-ı hayat şartıyla atanırlardı. Bunun için mütevellilik genelde ölümle boşalırdı. Bununla birlikte mütevellilerin kendi rızalarıyla görevi başkasına devrettikleri olurdu. Sofhane Mahallesi Camii vakfının mütevellisi Hüseyin görevini Rebiyülahir 1136/Aralık 1723-Ocak 1724 te caminin imamı olan Seyit İbrahim Halife ye 465 ; Semerciler Sokağı ndaki mescidin imamı ve aynı zamanda vakfının mütevellisi olan Seyit Hafız Mustafa ise Ramazan 1166/Temmuz 1753 te görevini Hacı Ali ye devretmiştir 466. Mütevelli, vakfın bulunduğu yerde ikamet etmek zorundaydı. Başka yere göçenler görevden alınır, bir başkası mütevelli olarak atanırdı. Rüstem Bey Vakfı nın mütevellisi Yusuf Halife Seydişehir i terk edip başka bir kentte yerleşince göreve Arif Mehmed Efendi tayin edilmiş ve üç yıl mütevelliliği yürütmüştür 467. Aynı şekilde Emir Camii Vakfı nın mütevellisi Abdülkadir başka bir şehre göçüp gitmiş, boşalan mütevelliliğe Zilkade 1139/Haziran-Temmuz 1727 de Mustafa Halife görevlendirilmiştir VAD., no. 1119, vr. 50b. 464 VAD., no. 1119, vr. 50b. 465 VAD., no. 1119, vr. 50b. 466 VAD., no. 1122, vr. 34b. 467 VAD., no. 1119, vr. 50b. 468 VAD., no. 1128, vr. 19a.

155 129 Seydişehir de mütevellilikle başka görevler bir kişi üzerinde aynı anda toplanabilirdi. Örneğin Sofhane Mahallesi Camii nin imamlığı ve mütevelliliği 469, Alaylar Mahallesi ndeki Beyler Mescidi nin imamlık ve mütevelliliği 470, Arasta Çarşısı yakınlarındaki mescidin imamlık ve mütevelliliği 471, Cami-i Cedid yakınındaki Hacı Mahmud Medresesi nin müderrisliği ve mütevelliliği 472, Yeni Cami Mahallesi ndeki Siyamizade Camii nin imamlık, hatiplik ve mütevelliliği 473, Debbağhane Mahallesi ndeki mescidin imamlığı ile yakınındaki mektep ve çeşmenin mütevelliliği 474, Alaylar Mahallesi ndeki Abdüllatif Mescidi nin imamlık, muallim-i sıbyanlık ve mütevelliliği 475, Sofhane Mahallesi Camii nin hatiplik ve mütevelliliği 476, Buğday Pazarı nın Semerciler Sokağı ndaki mescidin imamlığı ve mütevelliliği 477 aynı kişiler üzerinde toplanmıştır. Mütevellilerin ücretleri vakfın gelirine göre değişiklik gösterirdi. 29 Zilhicce 1075/13 Temmuz 1665 tarihli bir Maliye Defteri kaydına göre, Seyit Harun Vakfı mütevellisi günlük dokuz akçe; Arslan Ağa Vakfı mütevellisi ise günlük 21 akçe ücret almaktaydı 478. Seydişehir deki vakıflara mütevelli atamaları XIX. yüzyılın ikinci yarısı ile XX. yüzyılın başlarında da yapılmıştır 479. Bunların görevlerinde fazla bir değişikliğe gidilmemiş olmalıdır. 469 VAD., no. 1119, vr. 50b., tarih: Rebiyülahir 1136/Aralık 1723-Ocak VAD., no. 1088, vr. 58b, tarih: Cemaziyelahir 1146/Kasım-Aralık VAD., no. 1088, vr. 58b, tarih: Zilkade 1146/Nisan-Mayıs 1734; no. 1088, vr. 60a, tarih: Cemaziyelevvel 1154/Temmuz-Ağustos VAD., no. 1088, vr. 59a, tarih: Rebiyülahir 1148/Ağustos-Eylül VAD., no. 1088, vr. 59a, tarih: Zilhicce 1148/Nisan-Mayıs 1736; no. 1122, vr. 32b, tarih: Muharrem 1149/Mayıs-Haziran 1736; no. 1122, vr. 34a, tarih: Safer 1164/Aralık 1750-Ocak VAD., no. 1088, vr. 59b, tarih: Zilkade 1150/Şubat-Mart VAD., no. 1122, vr. 32b, tarih: Şevval 1156/Kasım-Aralık VAD., no. 1122, vr. 33a, tarih: Cemaziyelahir 1158/Temmuz VAD., no. 1122, vr. 33a, tarih: Şaban 1158/Ağustos-Eylül 1745; no. 1122, vr. 34a, tarih: Safer 1164/Aralık 1750-Ocak 1751; no. 547, vr. 7b, tarih: Receb 1202/Nisan-Mayıs 1788; no. 548, vr. 59b, tarih: 26 Ramazan 1204/9 Haziran BOA, MAD., Gömlek no. 6216, s VAD., no. 567, vr. 58a; no. 548, vr. 60a; no. 1160, vr. 9a;BOA, EV. d., Gömlek no

156 Âyanlar Âyan, Arapça bir kelime olup, herhangi bir şehir, kasabanın ileri gelenleri, belli başlı büyükleri; taşrada halkın itibar ettiği, devlet ile halk arasında temsilcilik vazifesi gören kimseler anlamlarına gelirdi. Devlet tarafından seçilen meclis azası hakkında ve halk arasında zenginlere de âyan denmiştir. Eşraf, ekâbir ve erkân kavramları da genellikle âyan anlamında kullanılagelmiştir 480. Âyan, mahallî idareyle işbirliği yaparak kazanın asayişinde, vergilerin tahsilinde, savaş için asker sevkinde, erzak ve levazımın tedariki hususunda yardımcı olurdu. Âyanlık, yöre halkının intihabı ile olup vali tarafından âyanlık buyruldusu verilir; hükümet buna karışmazdı. Osmanlı da XVIII. yüzyıla gelinceye kadar, her şehir ve kasabanın âyan denilen birtakım nüfuzlu aileleri olmakla birlikte, devlet üzerinde bir etkileri söz konusu değildi de Osmanlı Devleti ile Avusturya arasında başlayan savaş Venedik, Rusya ve Lehistan ın da katılmasıyla genişleyerek 16 yıl sürmüştür. Bundan sonra devlet hazinesi açık vermiş; 1694 ten itibaren mukataalar malikâne usulüyle ve kayd-ı hayat şartıyla âyanlar tarafından alınmaya başlamıştır. İltizam sistemine geçiş, tarımsal ihracatın kârlılığını ve taşradaki tımar sisteminin önemini azaltmış; devletin bütünlüğünü tehdit eden, sıkı biçimde kenetlenmiş varlıklı ve güçlü âyan hiyerarşisine yol açmıştır 481. Nüfuzları daha önce artmakla birlikte âyanlar esas 1768 Osmanlı-Rus savaşı ve arkasından imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması ndan sonra daha da güçlenmişlerdir. Taşrada kazaların kontrolünü ele geçiren âyanların hâkimiyeti II. Mahmud Dönemi ne kadar devam etmiştir 482. Âyanlık XVIII. yüzyılda cazip hale gelmiş; toplumda güçlü kişiler, âyanlık iddiasında bulunup değişik bahanelerle zenginlerden para almaya başlamışlardır. Bu durum merkeze intikal ediyor, hükümet haksızlığın önüne geçmeye çalışıyordu. Seydişehir Kazası sakinlerinden Ali, kimseden borç almadığı veya kendisine kefil 480 M. Fuad KÖPRÜLÜ, Âyan, İA, II., İstanbul 1979, s ; PAKALIN, Âyan, aynı eser, I., s KIRAY, aynı eser, s İsmail Hakkı UZUNÇARŞILI, Âyan, İA., II., İstanbul 1979, s

157 131 olunup borcunun kapatılmasını talep etmediği halde âyanlık iddiasında olan Ahmed, Ali adına ehl-i örf taifesine 1000 kuruş verdiğini iddia edip alacağını talep etmiştir. Evahir-i Zilkade 1175/13-22 Haziran 1762 tarihli hükümden, Ahmed in yalan söylediği ve Ali den alacak talep etmekten menedildiği anlaşılmaktadır 483. Seydişehir kenti âyanı ve idarecileri işbirliği yapıp mal mülk edinmek için halka zulmettiği oluyordu. 29 Rebiyülevvel 1240/21 Kasım 1824 te Seydişehir âyanından Derviş Ali Ağa iki mahalle muhtarıyla birlik olup fakir fukaranın malını ve parasını zorla almış, kaza dâhilinde çeşitli fesatlar çıkarmışlardır. Yapılan şikâyet üzerine durumun incelenip ilgili kimselerin yakalanması merkezce istenmiştir 484. Âyan, borcunu ödemediği gibi nüfuzuna dayanarak alacaklıya ceza verdirebiliyordu. Seydişehir Tatar zümresinden Abdurrahman ın Derviş Ali adlı âyanda 750 kuruş alacağı bulunuyordu. Talep ettiğinde üç yıl önce aldığı borcunu ödememiş; üstelik Abdurrahman ı bir şekilde hapsettirmiş; kuruş nakit para ile kuruş değerinde eşyasına da el koydurmuştur. Evasıt-ı Şevval 1240/29 Mayıs- 7 Haziran 1825 tarihli kayda göre, Abdurrahman ın müracaatı üzerine Derviş Ali den borcu ile hapsedildiği sırada alınan para ve eşyayı almak için merkezce bir mübaşir tayin edilmiş ve Abdurrahman ın hakkı olan para ve eşyanın iadesi sağlanmıştır 485. Ayanlık 1786 da kaldırılmış yerine şehir kethüdalıkları kurulmuş; ancak aradan fazla zaman geçmeden ayanlığa tekrar dönülmüştür. Tanzimat tan sonra hükümet, taşra idaresini valiler vasıtasıyla yürütmeye başlamış ve böylelikle Osmanlı tarihinde görülen ayanlar devri kapanmıştır. Ancak kentin ileri gelenleri olarak saygınlıklarını 1920 lere kadar korumuşlardır. Nitekim Konya Vilâyet Salnâmeleri nin bazılarında Seydişehir deki âyanların isimleri ile bunlara verilen rütbe ve nişanlar zikredilmiştir BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 9, s BOA, C. ADL., Dosya no. 106, Gömlek no BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 32, s yılında Rıza, Hacı Salih ve Hacı Yurdanaki; 1899 yılında Arif, Rıza, Hacı Rıza ve Hacı Salih efendiler Seydişehir âyanından olan kimselerdir. Bk. KVS, tarih: 1312/1894, s. 130; tarih: 1317/1899, s. 151.

158 Sultan II. Mahmud-1920 Arası İdari Yapı ve Önde Gelen Kaza Görevlileri Kaza Müdürü, Kaymakam, Kaza İdare Meclisi Tanzimat Dönemi nde idari alanda yapılan düzenlemelerle ülke, eyalet-sancakkaza olarak üç ana birime bölünmüştür. Osmanlı Devleti nin klasik döneminde idariadli, sonraki yıllarda ise yalnız adli bir ünite olan kaza, Tanzimat la birlikte yeniden idari birim olarak ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla kazanın önceki dönemdekiyle sadece isim benzerliği bulunmaktadır. Muhassıllığın 1842 yılında kaldırılmasıyla beraber yeni düzenlemeler yapılmış; sancaklara kaymakamlar atanmış; Kaza Müdürlüğü oluşturularak kentin ileri gelen ailelerinin kendi içlerinden birini kaza müdürü olarak seçmesi Meclis-i Vala da karara bağlanmıştır. Valiler gerektiğinde kaza müdürünü azletme yetkisine sahipti. Kimi zaman liva kaymakamının kendi akrabalarını kaza müdürlüğüne getirdiği de olmuştur 487. Tuna Vilâyeti Nizamnâmesi nin genelleşip tüm ülke sathında uygulamaya konulmasından sonra kaza idaresinde büyük bir değişiklik olmamış; ancak 1867 Vilâyet Nizamnâmesi ile kaza müdürü yerine bu göreve hükümetçe atanan kimseye kaymakam unvanı verilmiş ve sancak idaresi mutasarrıflara devredilmiştir. Bu tarihî süreç göz önüne alınarak aşağıda önce Seydişehir deki kaza müdürü, sonra kaymakam ve kaza idare meclisi üzerinde durulacaktır Kaza Müdürü Kaza Müdürlüğü, Osmanlı taşra idaresine 1842 de girmiştir. Bu yapılanmanın Seydişehir e yansıması kısa sürede olmuş; buna göre gerekli atamalar gerçekleştirilmiştir. Seydişehir in ilk kaza müdürü Derviş Ali Ağa idi. 15 Muharrem 1265/11 Aralık 1848 de Sadaret adına Deavi Nezareti nce gönderilen yazıda, 487 ÇADIRCI, Anadolu Kentleri, s ; Stanford J. SHAW, Local Administrations in the Tanzimat, 150. Yılında Tanzimat, Ankara 1992, s

159 133 Seydişehir eski kaza müdürü Derviş Ali Ağa nın vefat ettiği bildirilmiştir 488. Seydişehir e kaza müdürü atamaları düzenli olarak yapılmıştır 489. Kaza müdürünün asıl görevi vergilerin toplanması idi. Müdürler kazalarında oluşturacakları küçük meclisler yoluyla köylerden imam ve muhtarların hazırlayıp gönderdikleri vergi dağıtım cetvellerini incelerler ve liva kaymakamlarına gönderirlerdi 490. Kaza müdürleri yaptıkları harcamaların hesabını her sene sonunda vermek zorundaydı. Her mali yılbaşında kaza müdürleri sancak merkezine çağrılırlardı. Bunun için kaymakam başkanlığında oluşturulan sancak meclisinde kazaların yıllık muhasebeleri yapılırdı. Tutulan muhasebe defterleri gerekli incelemelerden sonra defterdarlığa gönderilir ve buradan da eyalet meclisine sunulurdu 491. Kaza müdürünün bir sebeple görev yerinden yani Seydişehir den ayrılması durumunda yerine vekil bırakması gerekirdi. 28 Muharrem 1275/7 Eylül 1858 tarihli bir vilayet yazışmasında, Seydişehir Kaza Müdürü Mehmed Halis Efendi nin geçici olarak İstanbul a gideceğinden yerine bir vekil tayin edilip ruhsat verilmesi gerektiği ifade edilmekteydi 492. Ancak 12 Receb 1275/15 Şubat 1859 tarihli yazışmada Mehmed Halis Efendi nin görev yeri olan Seydişehir e geri dönmediği, İstanbul a firar ettiği, nerede ise bulunarak görevinin başına getirilmesi gerektiği belirtiliyordu 493. Bundan yaklaşık bir ay sonra 5 Şaban 1275/10 Mart 1859 da Mehmed Halis Efendi nin bulunarak tekrar görevine başlatıldığı ve kendisine 488 BOA, A.}MKT.DV., Dosya no. 10, Gömlek no Seydişehir kaza müdürleri: Derviş Ali Ağa (1843), Hüseyin Ağa (1848), Ziyaeddin Ağa (1850), Hasan Fevzi Bey (1853), Mehmed Halis Bey (1854), Mehmed Sabit Efendi (vekâleten) (1858), İsmail Mahir Efendi (1859), Derviş Bey (1860), Süleyman Hurşid Bey (1862), Resmi Efendi (1865) ve Emin Efendi (1866). BOA, Ayniyat Defteri, no. 807, s. 8, 18; MVL, Dosya no. 88, Gömlek no. 2; A.}DVN., Dosya no.67, Gömlek no. 83; A.}MKT.NZD, Dosya no. 111, Gömlek no. 125; MVL, Dosya no. 271, Gömlek no.58; Dosya no. 600, Gömlek no. 49; Dosya no. 619, Gömlek no. 97; Dosya no. 733, Gömlek no. 36; İ. MVL., Dosya no. 327, Gömlek no ; A.}MKT.MVL., Dosya no. 71, Gömlek no. 89; Dosya no. 105, Gömlek no. 35; Dosya no. 137, Gömlek no. 85; A.}MKT.UM., Dosya no. 237, Gömlek no. 71; Dosya no. 324, Gömlek no Küçük meclisler müdür, naip, müftü, gayrimüslimlerin ruhani liderleri ile iki Müslüman iki gayrimüslim olmak üzere dört seçilmiş üyeden oluşuyordu. Bk. ORTAYLI, İdare Tarihi, s ÇADIRCI, Anadolu Kentleri, s , BOA, A.}MKT.UM., Dosya no. 324, Gömlek no BOA, A.}MKT.MVL., Dosya no. 105, Gömlek no. 35.

160 134 işlerinde yardımcı olunması yönünde bir emri içeren yazının sadaretten vilayete gönderildiği anlaşılmaktadır 494. Kaza müdürünün yerine, 1867 Vilâyet Nizamnâmesi nin yürürlüğe girmesinden sonra kaymakamlar atanmaya başlamıştır Kaymakam Osmanlı idare teşkilatında 1867 den sonra kazanın idare amirine kaymakam adı verilmiştir 495. Kaza müdürleri, 1867 Vilâyet Nizamnâmesi nin yürürlüğe girmesinden sonra yerlerini kaymakamlara bırakmıştır. İdari alanda yaşanan son değişiklik Seydişehir de aynı sene içinde uygulanmıştır. Seydişehir e 1867 den hemen sonra kaymakam atamasının yapıldığı; 1920 yılına kadar düzenli olarak tayinlerin devam ettiği arşiv belgelerinden 496 ve Konya Vilâyet Salnâmeleri nden anlaşılmaktadır (Tablo-34). Tablo-34: Seydişehir Kaymakamları ( ) İsim Yıl İsim Yıl Hacı Kerim Ağazade Hüseyin Hamdi Efendi (vekâleten) 1867 Yusuf Fehmi Efendi Mehmed Rasim Efendi 1868 Ahmed Şakir Efendi Mehmed İzzet Ağa 1869 Esad Efendi Ömer Lütfi Efendi 1870 İbrahim Hakkı Efendi Raşit Efendi 1871 Osman Efendi 1900 Mustafa Safvet Efendi 1872 Hakkı Efendi 1906 Muhammed Emin Efendi 1873 Sadi Bey 1909 Hacı Mustafa Efendi 1874 Fikri Efendi Haziran 1911 Tahsin Efendi 1875 Eşref Efendi Eylül 1911 Tahsin Efendi 1876 Ref et Efendi Aralık 1911 Mustafa Edib Efendi 1877 Şemsi Efendi Mayıs 1912 Mehmed Safiyyüddin Bey 1878 Mehmed Ali Efendi Ekim BOA, A.}MKT.UM., Dosya no. 346, Gömlek no PAKALIN, Kaymakam, aynı eser, II., s BOA, Ayniyat Defteri, no. 806, s. 229/1; DH.SAİDd, Dosya no. 138, Gömlek no. 109; İ..DH., Dosya no. 882, Gömlek no ; Dosya no. 923, Gömlek no ; Dosya no. 1259, Gömlek no ; İ..DUİT, Dosya no. 44, Gömlek no. 56; Dosya no. 47, Gömlek no. 74; DH.MKT, Dosya no. 1167, Gömlek no. 21; Dosya no. 1504, Gömlek no. 18; Dosya no. 1606, Gömlek no. 28; Dosya no. 1687, Gömlek no. 35; Dosya no. 1740, Gömlek no. 43; Dosya no. 2371, Gömlek no. 128; ŞD., Dosya no. 1705, Gömlek no. 42; BEO, Dosya no. 1060, Gömlek no ; DH.ŞFR., Dosya no. 609, Gömlek no.11; Dosya no. 615, Gömlek no. 38.

161 135 Hasan Tahsin Efendi (vekâleten) 1879 Midhat İzzet Bey Ağustos 1916 Mustafa Hulusi Efendi 1881 Rıfat Bey Şubat 1919 Osman Efendi 1883 Tayyar Bey Mart 1919 Ahmed Raşid Efendi 1884 Âkif Efendi Mayıs 1919 Hacı Ragıb Bey 1885 Ragıb Bey Ocak 1920 Kaymakamların maaşları belli kurallara bağlanmış, verilen süre içinde görev yerine gitmeyenlerin ücretleri kesilmiştir. Kaza merkezine ulaşıp görevlerine başlayana dek geçen sürede yarım maaş almaları, ulaştıkları andan itibaren tam maaş almaya başlamaları, şayet kazaya ulaşmaları 40 günü geçerse 40. günden sonrası için ödeme yapılmaması merkezden bildirilmiştir 497. Görevini hakkıyla yerine getirmeyen kaymakam azledilir, yerine çalışkan biri görevlendirilirdi. Görevindeki rehavetinden ötürü Seydişehir kaymakamı Mehmed Emin Efendi azledilerek yerine 27 Cemaziyülahir 1290/22 Ağustos 1873 te Anamur eski kaymakamı İsmail Hakkı Bey tayin edilmiştir 498. Ancak onun görev süresi uzun sürmemiş; 1 Muharrem 1291/18 Şubat 1874 te azledilerek yerine Eğridir eski kaymakamı Hacı Mustafa görevlendirilmiştir 499. Kazada devletin temsilcisi durumundaki kaymakamın hal ve hareketiyle çevresindekilere örnek olması gerekirdi. Davranış bozukluğu sergileyenler azledilirdi. Kötü hal ve hareketlerinden dolayı azledilen Seydişehir kaymakamı Mustafa Edib Efendi nin yerine vekâleten tayin edilen Mehmed Safiyyüddin Bey, 6 Şaban 1295/5 Ağustos 1878 de asaleten kaymakamlık görevine getirilmiştir Şaban 1297/19 Temmuz 1880 tarihli bir Şura-yı Devlet yazısında ise, Mustafa Edib Efendi nin azil sebebinin başka bir göreve istihdamına engel olup olmayacağı sorulmuştu 501. Devletin bu tavrı, kaymakamlığın ciddiye alınan bir görev olduğuna işaret etmektedir. 497 BOA, Ayniyat Defteri, no. 806, s. 229/ BOA, Ayniyat Defteri, no. 809, s. 34/ BOA, Ayniyat Defteri, no. 809, s. 50/ BOA, Ayniyat Defteri, no. 811, s. 43/ BOA, ŞD., Dosya no. 2432, Gömlek no.15.

162 136 Rüşvet alan, kanuna aykırı uygulamalar yaptığı iddia edilen kaymakamlar soruşturma geçirir, suçsuz olduğu ortaya çıkarsa taltif edilirdi. Rüşvet aldığı, kanuna aykırı olarak bazı kimseleri hapsettiği ve zaptiye neferlerini özel işlerinde çalıştırdığı iddia olunan Seydişehir Kaymakamı Hakkı Efendi hakkında tahkikat yapılması, 29 Zilkade 1316/10 Nisan 1899 tarihli bir Dâhiliye yazısı ile emredilmiştir 502. Hakkındaki bu iddialar asılsız çıkmış olmalı ki 13 Cemaziyülevvel 1317/19 Eylül 1899 tarihli yazışmada Hakkı Efendi nin çalışmaları övülmüş; Aksaray Kazası aşar müzayede ve ihalesi sırasında tecrübesizliği görülen kaza kaymakamı Mahmud Celaleddin Efendi ile Seydişehir Kaymakamı Hakkı Efendi nin yerleri değiştirilmiş, daha büyük bir kazaya gönderilerek taltif edilmiştir 503. Mahmud Celaleddin Efendi Aksaray dan Seydişehir e nakledilmiş; ancak burada da başarısız olmuştur. Bu durumda 12 Rebiyülevvel 1318/9 Temmuz 1900 tarihinde kötü hal ve hareketlerinden dolayı yerinde kalması mahzurlu görülmüş, azledilerek Andırın Kaymakamlığına; ondan boşalan Seydişehir Kaymakamlığına da Yalvaç Kaymakamı Osman Efendi getirilmiştir 504. Kaza kaymakamı belediye reisinin amiri idi. Onu usulsüzlük yaparsa görevinden alabilirdi. Seydişehir Belediye Reisi Sabri, kaymakam tarafından görevinden azledilmiş, bunun üzerine 13 Şevval 1335/2 Ağustos 1917 de verdiği dilekçe ile kendisinin haksız yere azledildiğini bildirip şikâyette bulunmuş, merkez tarafından durumun tahkikini istemiştir 505. Kaza müdürlüğünde olduğu gibi 1867 düzenlemesi sonrası kaymakamlık uygulamasında da kaymakamın halkın ileri gelenlerince seçilmesi gerekirdi. Bu olmadığı takdirde bir jüri önünde sınava alınır, başarılı olursa ataması yapılırdı. 26 Şaban 1300/2 Temmuz 1883 tarihli Dâhiliye yazısında, Seydişehir Kaymakamı Mehmed Bey in istifa edince yerine vilayetçe Konya Ticaret Mahkemesi Azası Reşid Efendi gönderilmiştir. Ancak müntehib yani seçilmiş kaymakam olmadığı için 502 BOA, DH. MKT., Dosya no. 2188, Gömlek no BOA, DH. MKT., Dosya no. 2248, Gömlek no BOA, DH. MKT., Dosya no. 2371, Gömlek no. 128; Dosya no. 2402, Gömlek no BOA, DH. UMVM., Dosya no. 89, Gömlek no. 74.

163 137 Reşid Efendi nin komisyon huzurunda sınava tâbi tutulması gerektiği merkezce bildirilmiştir 506. Kaymakamların tayinleri öncesi ilgili valilikle fikir alışverişinde bulunulup kaymakam adayı hakkında tahkikat yapılırdı. 16 Zilkade 1333/25 Eylül 1915 te Memurîn ve Sicill-i Ahval Müdüriyeti nden, Konya vilayetine çekilen bir telgraf ile Seydişehir Kaymakamlığı na Çayhan Müdürü Mahmud Celal Efendi nin tayini hakkında görüş bildirilmesi istenmiştir 507. Tayin edilen kaymakam ve ailesi için Seydişehir de gerekli yaşama alanının oluşturulmasında devlet yardımcı olurdu. 24 Receb 1306/26 Mart 1889 tarihli Dâhiliye kaydında, Erzincanî İbrahim Efendi sülalesinden Ahmed Şakir Efendi nin Seydişehir kaymakamı olarak tayin edildiği; ailesinin kalabalıklığı sebebiyle devlet tarafından kendilerine Seydişehir de arazi verildiği yazmaktadır 508. Birtakım sebeplerle asaleten atama yapılmaması durumlarında vekâleten kaymakam atanırdı. Bunların özlük hakları kaymakamlarınkinden daha farklıydı. 11 Muharrem 1305/29 Eylül 1887 tarihli Dâhiliye yazısına göre, Seydişehir Kaymakamlığı nda vekâleten bulunan Ragıb Bey e kaymakamlık maaşının yarısı kadar ücret verilecekti 509. Kaymakamlık, bir memuriyetti. Bunun için yaşlılık veya maluliyet gibi sebeplerle emekliye ayrılanlar devletten maaş almaya devam ederlerdi. Seydişehir Kaymakamı Osman Nuri Efendi, 2 Şevval 1325/8 Kasım 1907 de 498 kuruş maaşla emekliye ayrılmıştır 510. Seydişehir kaymaklarının 7 Rebiyülevvel 1338/30 Kasım 1919 a kadar devam eden atama, azil, becayiş kayıtları ve çeşitli davalara konu olan halleriyle ilgili 506 BOA, DH.MKT., Dosya no. 1341, Gömlek no BOA, DH. ŞFR., Dosya no. 56, Gömlek no BOA, DH. MKT., Dosya no. 1609, Gömlek no BOA, DH. MKT., Dosya no. 1451, Gömlek no BOA, BEO., Dosya no. 3202, Gömlek no

164 138 örnekleri çoğaltmak mümkündür 511. Ancak yukarıda verilen kayıtlardan içerik olarak pek de farklı olmayıp, yıllar içerisinde genelde sadece isimlerin değiştiği söylenebilir Kaza İdare Meclisi Osmanlı Devleti nde II. Mahmud un ıslahatları ile Tanzimat ın 1839 da ilanından sonra taşra idaresinde önemli bir değişim başladı. Özellikle muhassıllığın 1842 yılında kaldırılmasıyla beraber sancak ve kazaların idaresinde yeni düzenlemeler yapıldı. Kazalarda müdürlerin başkanlığında kaza meclisleri oluşturuldu. Kaza müdürünün birinci derecede amiri liva kaymakamı idi. Müdürün yöre ileri gelenleri arasından seçilmesi kural olarak benimsenmekle birlikte uygulamada merkezden müdür atamaları da söz konusu idi. Çoğu yerde kaymakamlar ve sancak meclis azaları kendi yakınlarını kaza müdürlüğüne getirmiş; ayrıca kazada bu görevi yerine getirebilecek kimse bulunmadığı zaman halkın isteği doğrultusunda merkez tarafından müdür ataması da yapılmıştır 512. Seydişehir kentindeki İdare Meclisi 1867 de uygulamaya konan nizamnameden sonra yapılan yeni düzenlemeler doğrultusunda 1285/1868 yılında oluşturulmuştur. Konya Vilâyet Salnâmesi ndeki bilgilere göre, 1868 yılında Seydişehir İdare Meclisi nin başkanı Kaymakam Mehmed Rasim Efendi dir. Kaymakama bağlı üst düzey görevliler arasında mal ve tahrirat müdürü ile meclis azaları ve sandık emini bulunmaktadır /1871 yılında idare meclisi görevlileri arasında bir de kâtip vardır /1873 teki görevliler arasında evkaf muhasebecisinin olduğu görülmektedir 515. Konya Vilâyet Salnâmeleri nin hemen hepsinde Seydişehir İdare Meclisi sandık emininin gayrimüslim biri olduğu görülür. Sandık emini dışında meclis azası olarak ilk gayrimüslim, 1295/1878 yılında görev 511 BOA, İE.ŞKRT, Dosya no. 1, Gömlek no. 90; MVL, Dosya no. 825, Gömlek no. 72; Dosya no. 369, Gömlek no. 38; DH.MKT., Dosya no. 1313, Gömlek no. 86; Dosya no. 1910, Gömlek no. 109; Dosya no. 1740, Gömlek no. 43; DH.ŞFR., Dosya no. 651, Gömlek no. 112; İ.DUİT, Dosya no. 47, Gömlek no. 63; Y.A.RES., Dosya no. 30, Gömlek no ÇADIRCI, Anadolu Kentleri, s. 242; SHAW, aynı yer. 513 KVS, tarih: 1285/1868, s KVS, tarih: 1288/1871, s KVS, tarih: 1290/1873, s. 136.

165 139 almıştır /1879 yılında İdare Meclisi üyeleri, daimî ve seçilmişler olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Buna göre kaymakam, naip, müftü, mal müdürü ve kâtip daimî üyedir. Dört tane seçilmiş aza vardır /1885 yılında evkaf muhasebecisi vekilinin de meclis daimî üyeleri arasında zikredildiği görülür /1892 yılından itibaren evkaf muhasebecisi vekili ile tapu kâtibi, seçilmiş üyeler arasındadır yılına kadar bu yapılanmanın devam ettiği 1914 tarihli Konya Vilâyet Salnâmesi nden anlaşılmaktadır 520. Buna göre İdare Meclisi nin yapılanması, 1892 tarihindekiyle hemen aynıdır Belediye, Belediye Reisi ve Belediye Meclisi Tanzimat tan önce Osmanlı taşra yönetimi eyalet sistemine dayanırken, bu dönemle birlikte taşra örgütlenmesinde Fransa dan örnek alınan vilayet sistemine geçilmiştir , 1867 ve 1871 nizamnameleriyle vilayet birimleri kurulmuş, yerel ve bölgesel meclisler oluşturulmuştur. Anadolu da şehirlerde ve kasabalarda belediyelerin kurulmasına ise 1871 yılında yürürlüğe giren İdare-i Umumiye-i Vilayât Nizamnâmesi sonrası başlanmıştır. Ardından 1878 de ilk parlamentonun kabul ettiği Dersaâdet ve Vilayat Belediye Kanunu, kamu yönetiminde yenileşme sürecini hızlandırıcı etki yapmış; 13 Mart 1913 tarihli İdare-i Umumiye-i Vilayât Kanûn-ı Muvakkatı ile taşra yönetimi daha da belirgin bir temele oturmuştur KVS, tarih: 1295/1878, s KVS, tarih: 1296/1897, s KVS, tarih: 1302/1885, s KVS, tarih: 1310/1892, s KVS, tarih: 1332/1914, s Metin HEPER, Modernleşme ve Bürokrasi, Ankara 1973, s. 50; Carter Vaughn FINDLEY, Osmanlı Devleti nde Bürokratik Reform Bab-i Ali , (çev. Latif Boyacı-İzzet Akyol), İstanbul 1994, s ORTAYLI, İdare Tarihi, s Bu konuda ayrıca bk. Enver Ziya KARAL, Osmanlı Tarihi, V., Ankara 1988, s. 191; Roderic H. DAVISON, Osmanlı İmparatorluğu'nda Reform , (çev. Osman Akınhay), İstanbul 2005, s. 136; Nesimi YAZICI, Tanzimat Dönemi Basın Konusunda Bir Değerlendirme, Tanzimat'ın 150. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu (31 Ekim - 3 Kasım 1989 Ankara), Ankara 1994, s. 73; Yücel ÖZKAYA, Tanzimat ın Siyasî Yönden Meşrutiyete Etkileri ve Cemiyet-i İslamiye Başkan Vekili Muhiddin Efendi nin Meşrutiyet Hakkındaki Düşünceleri, Tanzimat'ın 150. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu (31 Ekim - 3 Kasım 1989 Ankara), Ankara 1994, s. 303.

166 Belediye ve Belediye Reisi Seydişehir de 1871 düzenlemesinden hemen sonra belediye teşkilatının oluşturulmaya başlandığı görülür den 1920 ye kadar Seydişehir de belediye başkanlarının görev yaptığı arşiv belgelerinden 523 ve Konya Vilâyet Salnâmeleri nden anlaşılmaktadır (Tablo-35). Tablo-35: Osmanlı Dönemi nde Seydişehir Belediye Başkanları İsim Yıl İsim Yıl Hacı Ahmed Efendi Hafız Ali Efendi Hüseyin Hüsnü Efendi 1874 Hacı İdris Efendi Hacı Ahmed Efendi 1875 Hacı Salih Efendi 1891 Hüseyin Hüsnü Efendi 1876 Ali Nafiz Efendi (vekâleten) Tevfik Efendi Rıfat Efendi 1894 Ömer Efendi Hacı Şükri Efendi 1899 Hafız İsmail Efendi 1881 Mazhar Efendi 1906 Hüseyin Efendi Sabri Efendi Arif Efendi Belediye Meclisi Osmanlı Devleti nde Belediye Meclisleri 25 Temmuz 1867 tarihli Vilâyette Belediye Meclislerinin Sûret-i Tertîbi ve Me murların Vezâif-i Umûmiyyesi adlı talimatname ile kurulmaya başlanmıştır. Bu meclisler vali veya mutasarrıfın görevlendireceği bir başkan ile altı üyeden oluşacaktı. Meclis üyeliği için o yörenin seçkinlerinden olmak öncelikli aranan şarttı. Başkan ve üyeler fahri olarak çalışacaklar, ücret almaları söz konusu olmayacaktı. Kâtip ve sandık emini ise aylık ücretle atanacaktı düzenlemesinden sonra meclis başkanı, yardımcısı ve meclis üyelerinin iki yıl için seçilmeleri karara bağlanmıştır. Ardından 1872 tarihli tebliğ ve 1877 tarihli Belediye Kanunu ile belediye meclisine dair kurallar daha yasal bir hal almıştır BOA, DH.SAİD.d., Dosya no. 175, Gömlek no. 81; DH.MKT., Dosya no. 136, Gömlek no. 9; Dosya no. 1117, Gömlek no. 40; DH. UMVM., Dosya no. 89, Gömlek no. 74; DH.TMIK.S., Dosya no. 58, Gömlek no ÇADIRCI, Anadolu Kentleri, s

167 141 Seydişehir de Belediye Meclisi nin varlığından ilk defa 1291/1874 tarihli Konya Vilâyet Salnâmesi nde bahsedilmektedir te Belediye Meclisi nin başkanı aynı zamanda belediye başkanı olan Hüseyin Hüsnü Efendi dir. Belediye Meclisi nin azaları ise İdris, İbrahim ve Mustafa efendilerdir. Nuri Efendi mecliste kâtip ve sandık emini olarak görev almıştır yılından itibaren Belediye Kanunu (1877) na uygun olarak Seydişehir Belediye Meclisi bir başkan ve altı üyeden oluşmuştur. Bu yapılanmanın 1915 e kadar değişmeden devam ettiği Konya Vilâyet Salnâmeleri nden anlaşılmaktadır. Seydişehir Kaza İdare Meclisi nde gayrimüslimler yer aldığı halde, Belediye Meclis inin başkanı ve üyeleri hep Müslümanlar idiler. Belediye Meclisi nin her yıl bütçesi yapılırdı. Seydişehir Belediye Meclisi nin bazı yıllara ait bütçesi Konya Vilâyet Salnâmeleri nde mevcuttur te Seydişehir Belediye Meclisi nin sermayesi kuruş 526 ; 1878 de ise kuruştur da sermayesi yokdur şeklinde bir kayıt bulunmaktadır 528. Sonraki Konya Vilâyet Salnâmeleri nde ise sermaye herhangi bir kayıt yoktur Muhtarlar II. Mahmud un muhtarlıkla ilgili düzenlemeden önce klasik dönemde mahallenin vermekle yükümlü olduğu tekâlif ve saliyaneleri toplayıp ilgililere vermesi için, mahallenin ileri gelenleri tarafından seçilip hüccet-i şer iyye ile görevlendirilmiş bir ihtiyar ın bulunduğu; az çok okumuş bu kişiye cemaatin muhtarı dendiği bilinmektedir 529. Şimdiki anlamda muhtarın gördüğü işlevi kent merkezindeki mahallelerde, esas mahalle imamları yerine getirmekteydiler. İstanbul mahallelerinde muhtarlığın kurulması 1829, başkent dışındaki yerleşimlerde ise yılları arası olmuştur. Her mahallede denenmiş, iyi huylu ve becerikli oldukları bilinen mahalle halkından iki kişi oybirliği ile muhtar 525 KVS, tarih: 1291/1874, s KVS,tarih: 1292/1875, s KVS, tarih: 1295/1878, s KVS, tarih: 1296/1879, s KÜÇÜKDAĞ, aynı doktora tezi, s. 126.

168 142 seçilmiş; bunlar kadı tarafından sicile geçirilip Defter Nâzırına bildirilmiştir. Bu dönemde imamlar yine ön sıralarda rol almaya devam etmiştir. Çünkü muhtar seçilenlere, mahallenin imamı kefil olmuştur 530. Muhtarların yapacakları işler resmen belirlenmişti. Mahallenin güvenliğinden sorumlu idiler. Başka şehir veya köylerden mahallelerine bir yabancı gelirse durumunu inceler, mürur tezkeresinin olup olmadığına bakar, mahallede devamlı oturmak niyetinde olan yabancılar için uygun bir ev saptar ve mahalle halkından birini ona kefil ederlerdi. Mahalle muhtarları ölen, göçen veya başka mahalleye taşınanları defterden silip günü gününe Defter Nâzırı na bildirmekle de görevliydiler 531. Seydişehir e ait arası nüfus 532 ve 1845 tarihli temettuat defterlerine 533 bakıldığında her mahallede muhtar-ı evvel ve muhtar-ı sani adı ile iki kişinin olduğu görülür. Bunlar çiftçi, esnaf, ulema sınıfından veya mahallenin en yaşlısı olabilmektedir Mal ve Tahrirat Müdürü Osmanlı Devleti nde taşrada Tanzimat tan sonraki yeniden yapılanma çerçevesinde kazalarda mal ve tahrirat müdürleri de atanmaya başlanmıştır. Bunlar 1864 ten sonra kaza kaymakamının yönetimine verilmişlerdir 534. Seydişehir de de XIX. yüzyılın ikinci yarısında bir mal ve tahrirat müdürü atanmaya başlamıştır de kaymakam, naip ve müftü ile birlikte Meclis-i İdare nin daimî üyelerinden biri mal ve tahrirat müdürüydü yılından itibaren 530 ÇADIRCI, Anadolu Kentleri, s ÇADIRCI, Anadolu Kentleri, s BOA, NFS. d., Gömlek no. 3310; no. 3335; no. 3336; no BOA, ML.VRD.TMT. d., Gömlek no ; no ; no ; no ÇADIRCI, Anadolu Kentleri, s Adli ve ticari işlemlerle sözleşmelerde, devlet tarafından basılan ve bedeli alınarak belirlenen dükkânlarda mal memurlarınca satılan matbu damgalı kâğıtların kullanılmasına 1845 te başlanmıştır (Abdurrahman Vefik, aynı eser, s ) yılında yayımlanan Vâridât-ı Rüsumiyenin Tarifesi nde, kaza içerisinde hâsıl olup yine kaza içerisinde sarf edilen ve gümrük vergisi alınmayan eşyanın kıymeti üzerinden kuruşta bir para damga resmi alınacağı belirtilmiştir. Bk. İhsaiyat, s KVS, tarih: 1285/1868, s. 43.

169 143 mal müdürü ve tahrirat kâtibi adıyla iki ayrı görevli kaza idaresinde yer almaya başladı Ramazan 1337/9 Haziran 1919 a kadar mal müdürü ile tahrirat kâtibinin kazada görev yaptığı arşiv belgelerinden ve Konya Vilâyet Salnâmeleri den anlaşılmaktadır Tapu Memuru/Kâtibi Osmanlı Devleti nde modern anlamda tapulama işlemi XIX. yüzyılın ikinci yarısında başladı. Bu çerçevede kazalarda tapu memurları görevlendirildi 538. Seydişehir de 1874 te bir tapu kâtibi mevcut idi 539. Daha sonra tapu işlerinde yeniden yapılanmaya gidilmiş, teşkilat genişletilmiştir. Bu çerçevede 1885 te kent merkezinde Tahrir-i Emlak Komisyonu oluşturulmuştur 540. Tapu memuru ile bir kâtip ve dört üyeden oluşan bu komisyon, Seydişehir de 1920 lere kadar görevini sürdürmüştür Nüfus Memuru Modern anlamda nüfus sayımı II. Mahmud la başladı. Tanzimat tan sonra taşrada nüfus işleriyle ilgili memur atamalarına devam edildi. Bu çerçevede her kazada bir nüfus memuru görev yapıyordu 542. Seydişehir de bir nüfus memurunun görev yaptığına dair ilk kayıt 1886 tarihlidir 543. Nüfus ve mürur tezkeresi, vatandaşlık belgesi anlamına gelen Tezakir-i Osmaniye, pasaport, doğum-ölüm ilmühaberleri kazada oturan nüfus memuru 536 KVS, tarih: 1287/1870, s KVS,tarih: 1322/1906, s. 110; BOA, Y..PRK.MYD., Dosya no. 8, Gömlek no. 76; DH.MKT., Dosya no. 613, Gömlek no. 17; ŞD., Dosya no. 1729, Gömlek no. 4, Dosya no. 1776, Gömlek no. 16, Dosya no. 2980, Gömlek no. 23, Dosya no. 2984, Gömlek no. 43; BEO, Dosya no. 1346, Gömlek no , Dosya no. 2381, Gömlek no Tanzimat tan sonra taşrada tapu muameleleri harca tâbi tutulmuştur. Bu gelir kaynağı Defter-i Hakani İdaresi ne ait olup, kazalarda tapu memurları tarafından toplanarak Defter-i Hakani veznesine gönderiliyordu. BOA, Y.PRK.ML. Dosya no. 9, Gömlek no. 9, tarih: 4 Cemaziyelevvel 1306/6 Ocak Abdulvahhab Efendi. KVS, tarih: 1292/1874, s KVS, tarih: 1302/1885, s KVS, tarih: 1322/1906, s. 109; BOA, DH.HMŞ., Dosya no. 2, Gömlek no. 1/7; ŞD., Dosya no. 1776, Gömlek no. 10, Dosya no. 2715, Gömlek no. 4; DH.MKT., Dosya no. 2358, Gömlek no ÇADIRCI, Anadolu Kentleri, s KVS, tarih: 1303/1886, s. 177.

170 144 tarafından veriliyordu 544. Seydişehir de 1886 dan 16 Şaban 1334/18 Haziran 1916 ya kadar nüfus memurlarının görev aldığı arşiv belgelerinden anlaşılmaktadır 545. Bu durumda Seydişehir kent merkezinde 1920 lere kadar bir nüfus memuru görev yapmış olmaktadır Seydişehir de Nizami Mahkemeler Meclis-i Deavi Tanzimat ın ilanından sonra yargı alanında da değişiklikler yapıldı. Ancak taşrada 1864 ten sonra kaza merkezlerinde Meclis-i Deavi /Dava Meclisi kuruldu. Dava meclisleri naibin başkanlığında değişik sayıda üyeden oluşuyordu. Bu mecliste küçük suçlarla ilgili davalar ile ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde ticaret davalarına bakılıyordu 546. Seydişehir de de deavi meclisi XIX. yüzyıl ortalarından sonra kurulmuştur yılında meclisin başkanı, kaza naibi idi. Mecliste naip dışında bir mümeyyiz, bir de kâtip görev yapıyordu 547. Seydişehir de 1881 de Bidayet Mahkemesi nin kurulmasına kadar Meclis-i Deavi varlığını sürdürmüştür Bidayet Mahkemesi Taşrada 1879 dan sonra kazalardaki Meclis-i Deaviler kaldırılmış, yerlerine Bidayet Mahkemeleri kurulmuştur. Bunlar ceza davaları ile ticaret mahkemesinin bulunmadığı yerlerde ticari davalara bakıyorlardı Rüsumat Müdiriyyet-i Umumiyyesi, Muharrerat-ı Umumiye Mecmuası , İstanbul 1341, s. 25, KVS, tarih: 1322/1906, s. 109; BOA, DH.MKT., Dosya no. 613, Gömlek no. 17; Dosya no. 655, Gömlek no. 39; Dosya no. 678, Gömlek no. 18; Dosya no. 740, Gömlek no. 4; Dosya no. 822, Gömlek no. 54; Dosya no. 887, Gömlek no. 64; Dosya no. 1414, Gömlek no. 39; Dosya no. 1444, Gömlek no. 112; DH.İD., Dosya no. 17, Gömlek no. 66; BEO, Dosya no. 4335, Gömlek no ; DH.SN..THR., Dosya no. 69, Gömlek no. 26; ZB., Dosya no. 609, Gömlek no ÇADIRCI, Anadolu Kentleri, s Bunun dışında harc-ı vesaik in tahsilâtı kazalarda deavi meclisi marifetiyle yapılmıştır. Bk. Şevket Kamil AKAR, Yılları Bütçelerine Göre II. Abdülhamid Dönemi Maliyesi, (İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Tarihi Bilim Dalı Basılmamış Doktora Tezi), İstanbul 1998, s KVS, tarih: 1285/1868, s KVS, tarih: 1298/1881, s E. Buğra EKİNCİ, Osmanlı Mahkemeleri (Tanzimat ve Sonrası), İstanbul 2010, s. 47.

171 145 Seydişehir de 1881 de Meclis-i Deavi kaldırılmış, yerine Bidayet Mahkemesi kurulmuştur. Bidayet Mahkemesi nin başkanı da kaza naibi idi. Mahkeme görevlileri bir başkâtip, iki kâtip ve iki de üyeden oluşuyordu 550. Kısa sürede yapılanma tamamlanmış, 1884 te Seydişehir Adliye Dairesi haline gelmiştir. Bundan sonra Adliye Dairesi nde naibin başkanlığında bir naip yardımcısı, başkâtip, iki müstantik yani sorgu hakimi, bir müstantik yardımcısı, bir kâtip ve bir icra mübaşiri ile odacı görev yapmaya başlamıştır 551. XX. yüzyıl başlarında da varlığını devam ettiren Seydişehir Bidayet Mahkemesi 1906 yılında naibin başkanlığında iki üye, bir başkâtip, bir müstantik muavini, bir şer iye kâtibi ve bir mukavelat muharririnden oluşmaktaydı 552. Seydişehir Şeriye Mahkemesi de Seydişehir Adliye Dairesi içinde yer alıyordu. Bunun için 1912 yılına kadar devam eden Seydişehir Kadı Sicilleri nde davaların bidayet mahkemesinde görüldüğü hususu hemen her davada vurgulanmıştır Kentiçi Güvenliğin Sağlanması Osmanlı Devleti nde iç güvenlik, Kuruluş ve Yükselme dönemlerinde tımar sistemi çerçevesinde eyalet valisine bağlı kişilerce sağlanmış; ancak 1559 da Şehzade Selim le Şehzade Bayezid arasındaki Konya Savaşı ndan sonra taşrada dengeler değişmiştir. Şehzade Bayezid taraftarı olan tımarlı sipahilere karşı girişilen mücadele ve pek çoğunun elinden dirliklerinin alınması sonucu huzursuzluk baş göstermiş; sipahilerin Celali İsyanları nda oynadıkları rol de merkezî iktidarla yerli sipahi beyleri arasındaki itimatsızlığı artırmış; bunun sonucunda Anadolu da pek çok şehir ve kaleye yasakçı ve korucu adıyla daha fazla yeniçeri yerleştirilmiştir. Taşraya gönderilen yeniçeriler, inzibat ve asayiş işlerinin gelir getirici hizmetlerini 550 KVS, tarih: 1298/1881, s KVS, tarih: 1301/1884, s KVS, tarih: 1322/1906, s Bu dönemde davalar Seydişehri Kazası Bidayet Mahkemesi nde mahkeme-i şer iyyeye mahsus odada görülmüştür. 232 numaralı ve 1884 tarihli Seydişehir Kadı Sicili başlangıç olmak üzere numaralar arası on kadı sicilinde bu kayıt mevcuttur.

172 146 XVII. yüzyıl başlarından itibaren ele geçmiş ve şehir merkezlerinde garnizonlar kurmaya başlamışlardır Yeniçeri Askerleri Bizzat padişahın hizmetine ait yaya kuvvetlerinden olan yeniçerilerin, İstanbul dışında hizmetleri şehir ve kale hizmetleri olmak üzere iki türlü idi. Şehirdekiler yasakçılık edip kentin inzibatıyla ilgilenirlerdi. Bu yasakçıyı dokuz ay süreyle Yeniçeri Kethüdası tayin eder ve yasakçının ücreti kent halkı tarafından temin edilirdi. Kale muhafızlığı yapan yeniçeriler ise nöbetle ve üç sene müddetle bu göreve getirilirlerdi. Hizmeti bitenin yerine İstanbul dan yeni bir orta gönderilirdi. Bunların ulufeleri bulundukları mahallin veya yakınındaki bir birimin varidatından sağlanırdı. Şayet bölgenin geliri yeterli değilse ulufeleri İstanbul dan gönderilirdi. Yeniçeri Serdarı, bulunduğu kazadaki yeniçerilerin ve acemi oğlanlarının hatta cebeci ve topçuların zapt edilip yönetilmesinden sorumlu idi. Kasaba ve kentlerdeki yeniçeriler sefere memur olurlarsa serdarları komutasında gelip yeniçeri kuvvetlerine katılırlar ve pek ağır hasta olmadığı sürece hiçbir yeniçeri bundan kaçamazdı 555. Seydişehir de güvenlikten sorumlu yeniçerilere yönelik belgelerin tarihi eski olmayıp 29 Zilhicce 1204/9 Eylül 1790 tarihlidir. Bunlar savaş zamanında orduya katılarak sefere çıkmak zorundaydılar 556. Nizam-ı Cedit ordusunun kurulmasından sonra Seydişehir deki 200 neferlik yeniçeri ortası buraya bağlandı. 10 Rebiyülahir 1218/30 Temmuz 1803 teki bir bilgiye göre, bu ocağa adı yazılan neferlerin kendi vilayetlerinde talim görmeleri için Seydişehir de bir tüfenkçi kışlasının inşası emredilmiştir 557. Bunlar seferlerde İstanbul a giderler; ücretlerini İrad-ı Cedid Hazinesi nden alırlardı. 19 Zilhicce 1216/22 Nisan 1802 tarihli bir yazıda, Seydişehir deki ortaların Üsküdar Bostancı Ocağı na bağlı 200 nefer ortanın Başbuğu Seyit Ahmed Efendi, maiyetindeki askerlerle savaş sebebiyle Seydişehir den İstanbul a gelmiş; askerlerin maaş, taamiye ve çarık bedelleri ile başbuğun kendi yol ve kürk ücretini İrad-ı Cedid Hazinesi nden 554 Mustafa AKDAĞ, Osmanlı İmparatorluğu Kuruluş Devrinde Türkiye nin İktisadî ve İctimaî Vaziyeti, Ankara 1949 s İsmail Hakkı UZUNÇARŞILI, Osmanlı Devleti Teşkilâtından Kapıkulu Ocakları I - Acemi Ocağı ve Yeniçeri Ocağı, (Kısaltma: Kapıkulu Ocakları), Ankara 1988, s BOA, C. AS., Dosya no. 257, Gömlek no BOA, C. AS., Dosya no. 917, Gömlek no ; Dosya no. 582, Gömlek no

173 147 almıştır 558. İlerleyen yıllarda Seydişehir ortasındaki asker sayısı azalmıştır. 5 Zilkade 1222/4 Ocak 1808 tarihinde Seydişehir ortası, üç bölük olarak tanzim edilmiş olup toplam 111 neferden oluşuyordu 559. Seydişehir ortasına asker, kazalarda oturan halktan alınır, bunlar örfi vergilerden muaf tutulurlardı. 29 Zilhicce 1220/20 Mart 1806 tarihli bir hattı hümayunla, Seydişehir Kazası halkının Üsküdar Ocağı na nöbet usulü nefer göndererek avarız ile bilumum tekâlif-i örfiyeden ve bedelat-ı askeriyeden muaf olacakları bildirilmiştir Mansure ve Nizamiye Askeri Askerlik alanında daha önceki dönemlerde başlatılan yenileşme çabaları olmasına rağmen XIX. yüzyıldan itibaren yapılanların daha köklü olduğu söylenebilir. İstanbul da 16 Haziran 1826 da yeniçeri ocağı kaldırılmış, Asakir-i Mansure-i Muhammediyye adıyla yeni bir ordu kurulmuştu Tanzimat Fermanı nda memleketi korumak için asker vermek ahalinin boynun borcu olarak nitelendirilmişti. Bölgelerdeki nüfus tespit edilerek adaletle asker seçilmesi ve askerliğin dört beş yıl gibi bir süre ile sınırlandırılması düşünülmekteydi. 8 Eylül 1843 te Takvim-i Vekayi de açıklanan karara göre, Osmanlı toprakları Hassa Ordusu, Dersaadet Ordusu, Anadolu Ordusu, Rumeli Ordusu ve Arabistan Ordusu olmak üzere beş ordu bölgesine ayrılmıştır 561. Konya, Dersaadet Ordusu na bağlı idi yılından itibaren askerlik süresi beş yıl olarak uygulanmaya başlandı. Bu süre sonunda terhis olanlar yedi yıl redif sınıfında hizmet göreceklerdi. Her yılın mart ayında ordular mevcutlarının beşte birini terhis ederek yerlerine isim çekme ile yenilerini alacaktı. Bu değişikliklerle birlikte Asakir-i Mansure veya muntazama yerine Asakir-i Nizamiye adlandırması kullanılmaya başlandı. Bu düzenleme 1869 a kadar devam etti BOA, C. AS., Dosya no. 662, Gömlek no ; Dosya no. 545, Gömlek no ; Dosya no. 209, Gömlek no BOA, C. AS., Dosya no. 1147, Gömlek no BOA, HAT, Dosya no. 1494, Gömlek no Takvim-i Vekayi, I. Tertip, Defa ÇADIRCI, Anadolu Kentleri, s ; Odile MOREAU, Reformlar Çağında Osmanlı İmparatorluğu Askerî Yeni Düzen in İnsanları ve Fikirleri , İstanbul 2010, s. 19.

174 Cami-i Kebir Kızılcalar Değirmenci Kiçikapu Debbağhane Alaylar Hacı Seyyid Ali Ulukapu Cami-i Cedid Sofhane Toplam Cami-i Kebir Kızılcalar Cami-i Cedid Alaylar Değirmenci Debbağhane Kiçikapu Hacı Seyyid Ali Sofhane Ulukapu TOPLAM 148 Tanzimat öncesi gerçekleşen 1246/1831 tarihli nüfus sayımına göre Seydişehir kaza merkezindeki mansure askeri sayısı 45 idi (Tablo-36). Tablo-36: Seydişehir de mahallelere göre mansure askerleri 563 Mahalleler Asakir-i mansure adedi Tanzimat ın ilanından birkaç ay önce gerçekleşen 1839 tarihli nüfus sayımında ahalinin erkeklerinin çocuk, genç, yaşlı, mansure ve redif askeri olmak üzere beş gruba ayrılıp sayıldığı görülmektedir numaralı deftere göre o tarihte Seydişehir kent merkezinde 18 mansure ve 47 redif askeri vardı (Tablo-37). Tablo-37:1839 da Seydişehir kent merkezindeki mansure ve redif askerleri 564 Mahalleler Mansure Redif Tanzimat tan sonra çevre kazalarda olduğu gibi Seydişehir de Asâkir-i Nizâmiye-i Tanzîmiyye adıyla zabit ve neferler istihdam edilmişti. Bir Maliye Nezareti Masarıfat Defteri ne 565 göre Zilkade 1256/Aralık 1840-Ocak 1841 de Seydişehir Kazası nda istihdam edilen nizamiye askerlerinin miktarı ve maaşları belirlenmiştir (Tablo-38). Tablo-38: Seydişehir deki nizamiye askerlerinin miktarı ve maaşları Unvan İsim Memleketi Maaşı Tayinat (Kuruş) Bahası Çavuş Mehmed veled-i İbrahim Seydişehri Onbaşı Abdurrahman veled-i Abdullah Seydişehri BOA, NFS.d., Gömlek no BOA, NFS. d., Gömlek no BOA, ML. MSF. d., Gömlek no

175 149 Onbaşı Ömer veled-i Mustafa Seydişehri Nefer Hasan veled-i Hasan Seydişehri Nefer Mehmed veled-i Hasan Seydişehri Nefer Osman veled-i İsmail Seydişehri Nefer Mustafa veled-i Mehmed Seydişehri Nefer Osman veled-i Osman Seydişehri Nefer Said veled-i Abdullah Seydişehri Nefer Abdullah veled-i Yahya Seydişehri Nefer Mehmed veled-i Ahmed Seydişehri Nefer Hüseyin veled-i Mehmed Seydişehri Nefer İsmail veled-i İsmail Seydişehri Nefer Reyhan veled-i Abdullah Seydişehri Piyade Mehmed veled-i Hüseyin Seydişehri Piyade Hüseyin veled-i Hüseyin Seydişehri Piyade Hasan veled-i Ahmed Seydişehri Piyade Selim veled-i Abdullah Seydişehri TOPLAM Çavuş 1 Onbaşı 2 Nefer-i süvari 11 Piyade 4 Tanzimat ın ilanından 13 ay sonra başkentten uzak taşradaki bir merkezde dahi hemen uygulamaya geçilmesi ve yeni usullere göre asker istihdam edilmiş olması dikkat çekmektedir. O tarihte çevre kazalardan Beyşehir de 34, Bozkır da 20, Kırili nde dokuz, Göçi de yedi, Yenişar da üç, Kaşaklı da üç nizamiye askeri görevlendirilmiştir. Seydişehir, nizamiye askerlerinin çokluğu açısından Beyşehir ve Bozkır dan sonra üçüncü sıradadır. Bir diğer Masarıfat Defteri nde 1 Mart-28 Şubat 1257/13 Mart Mart 1842 tarihleri arasında kazalarda zaptiyede istihdam olunan askerlerin bilgileri mevcuttur. Her bir ay için maaş ve tayin bedelleri kaydedilmiştir. Seydişehir de 150 süvari, 34 piyade görevlendirilmiştir 566. Seydişehir de 1260/1845 te yapılan nüfus sayımında nizamiye askerlerinin ahaliden ayrı olarak tespit edilip yazıldığı görülmektedir. 78 i kent merkezinde, 566 BOA, ML. MSF. d., Gömlek no

176 Cami-i Kebir Kızılcalar Değirmenci Kiçikapu Debbağhane Alaylar Hacı Seyyid Ali Ulukapu Cami-i Cedid Sofhane Karabulak (sonradan üstü çizilmiş) Toplam i kazaya bağlı köylerde olmak üzere Seydişehir de toplam 336 nizamiye askeri bulunuyordu 567 : Redif Kuvvetleri Osmanlı Devleti nde 1843 te redif kuvvetleri bir önceki başlıkta da belirtildiği üzere ordunun yedek gücü haline getirilmiştir. Terhis olanlar memleketlerine dönerek yedi yıl süreyle redif hizmeti vereceklerdi. Bu konuda 1869 da birtakım değişiklikler getirilmişti. Buna göre altı yıl nizamiye evresi, altı yıl redif dönemi, sekiz yıl müstahfaz olmak üzere askerlik toplam 20 yıl olarak belirlenmiştir 568. Hassa Kolordusu kura dairelerini içeren bir defterde ilgili kaza ve nahiyelerin ismi mevcuttur. Buna göre 1. Redif Sınıfı 71. Konya Alayı nın 4. Taburu Seydişehir Taburu dur. Seydişehir Taburu Dairesi ne Seydişehir, Beyşehir, Yalvaç-Karaağaç kazaları ile Kırili, Yenişar maa-kaşaklı ve Göçi-Kebir nahiyeleri de bağlı idi 569. Tanzimat öncesi gerçekleşen 1836 nüfus sayımında Seydişehir kent merkezi nüfusunun tuvana, sabî, musin, redif askeri olmak üzere dört ayrı grupta sayılıp yazıldığı görülür. Dolayısıyla 1843 tarihli düzenlemeden önce, mahiyeti farklı olmakla birlikte, redif askerlerinin bulunduğu anlaşılmaktadır (Tablo-39): Tablo-39: 1843 yılında Seydişehir deki redif askerlerinin sayıları 570 Mahalleler Asker adedi Tanzimat Dönemi nde gerçekleşen 1839, 1841 ve 1845 tarihli nüfus sayımları 571 verileri değerlendirildiğinde, kent merkezinde bulunan mansure, redif, nizamiye, süvari-i sipah ve eşkincilerin miktarını tespit etmek mümkün olmaktadır (Tablo-40). 567 BOA, NFS. d., Gömlek no ÇADIRCI, Anadolu Kentleri, s BOA, Y. PRK. ASK., Dosya no. 261, Gömlek no BOA, NFS. d., Gömlek no BOA, NFS.d., Gömlek no. 3335, Gömlek no. 3336, Gömlek no

177 151 Tablo-40: XIX. yüzyılın ilk yarısında Seydişehir'de istihdam olunmuş asker grupları Asker Sınıfları 1839 Yılı 1841 Yılı 1845 Yılı Mansure Redif Nizamiye Süvari-i sipah Eşkinci Seydişehir redif askerlerinin İstanbul a çağrıldığı vakitlerde onların geride kalan kimsesiz çocukları için maaş bağlanırdı. 15 Cemaziyülevvel 1272/23 Ocak 1856 tarihli Masarıfat Defteri nde redif askerlerinin üç ayrı grupta İstanbul a gönderildikleri, askerlerin Seydişehir de kalan kimsesiz çocukları için aylık 10 kuruş tayin edildiği, 1 Mart-30 Haziran 1272/13 Mart-12 Temmuz 1856 tarihleri arasında dört ay boyunca bu ödemelerin yapılacağı ve ilgili evrakların her köy ile mahallede imam ve muhtarlarca mühürlenip muhafaza edileceği yazmaktadır 572. Seydişehir de redif taburları bilgisine Konya Vilâyet Salnâmeleri nde ancak 1312/1894 ten itibaren rastlanmaktadır 573. Bundan sonra 1915 tarihine kadar Konya Vilâyet Salnâmeleri nde Seydişehir deki redif taburu hakkında verilmiş bilgiler bulunmaktadır Zaptiye Teşkilatı Tanzimat Fermanı nda üzerinde önemle durulan mevzulardan biri de can ve mal güvenliği idi. Bu noktada 1844 e kadar eski usullerle yetinilmiş, bu yüzden olumlu sonuçlar edinilememiş, nizamiye ve redif askerleri dışında yeni bir güce ihtiyaç duyulduğu anlaşılmıştır yılı Şubat ayı başlarında bütün valilere ve diğer yöneticilere gönderilen bir yazı ile can ve mal güvenliğinin sağlanmasında istenilen sonuçların alınamadığı, daha hassas davranılması gerektiği hatırlatılmış; belirli merkezlerde karakollar kurulması, panayır yerlerinde ve gayrimüslim halkın dinî tören günlerinde güvenlik önlemlerinin arttırılması istenmiştir BOA, ML. MSF. d., Gömlek no KVS, tarih: 1312/1894, s BOA, Ayniyat Defteri, no. 388, s

178 152 Yerel yönetimlere yapılan bu tür uyarıların pek de işe yaramadığı bilindiğinden merkezce çalışmalara devam edilmiş; 8 Haziran 1844 te sadrazam genelgesi ile tımarlı sipahi örgütü kaldırılarak yerine zaptiye teşkilâtı kurulmuştur 575. Polis Nizamnamesi nin yürürlüğe girmesi ile beraber 1846 dan sonra kırsal alanların güvenliğinden Zaptiye teşkilatı sorumlu olmuştur. Bu teşkilatın sorumluluk alanları Anadolu, Rumeli ve taşralardı. Bu konuda bir sonraki değişiklik 1879 yılında yapıldı. Bundan sonra kırsal alanlarla şehirlerin güvenlik sistemleri bir daha birleşmemek üzere ayrılmış oldu 576. Seydişehir de istihdam olunan zaptiye görevlilerine dair ulaşılabilen ilk bilgiye Ağustos 1264/Ağustos 1848 tarihli bir Masarıfat Defteri nde rastlanmıştır 577. Seydişehir de istihdam edilen zaptiye neferlerinin kaydını içeren bu deftere göre Ağustos ayı içinde Seydişehir de altı zaptiye görevlendirilmiştir Polis Teşkilatı Osmanlı Devleti nde Tanzimat Dönemi ne kadar şehirler ve kırsal kesimler için ayrı bir güvenlik teşkilatı oluşturulmamıştı 578. Tanzimat ile başlayan reformlar sürecinde özellikle güvenlik teşkilatlarında Fransa örnek alınarak 1845 te Polis Nizamnamesi yayımlanmış ve şehir güvenliğinden sorumlu polis teşkilatı kurulmuştur 579. Seydişehir de polis teşkilatının 1845 ten hemen sonra kuruluşuna dair bilgiye şimdilik rastlanmamıştır. Bu konudaki ilk belgenin tarihi 14 Ramazan 1330/27 Ağustos 1912 dir. Bu, polis memurunun hiçbir siyasi partiye mensup olmayacağı ve 575 ÇADIRCI, Anadolu Kentleri, s Mehmet SOYTÜRK, Modern Devlet ve Güvenlik: Fransa, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorluğu nda Jandarma Teşkilatı, History Studies: International Journal of History, IV/2(2012), s BOA, ML. MSF. d., Gömlek no Ali SÖNMEZ, Polis Meclisinin Kuruluşu ve Kaldırılışı ( ), Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Tarih Araştırmaları Dergisi, XXIV/37(2005). s. 260; Cem DOĞAN, 1845 Polis Nizamnamesi: 12. ve 13. Madderler Üzerine Bir Yeniden Değerlendirme, International Journal of Social Science, V/5(2012), s Hikmet TONGUR, Kolluk Tarihimizden Vesikalar Türkiyede İlk Zaptiyeler, Ankara 1948, s. 2; Mesut Gülmez, Polis Örgütünün İlk Kuruluş Belgesi ve Kaynağı, Amme İdaresi Dergisi, XVI/4(1983), s. 3-15; aynı yazar, 1936 Öncesinde İşçi Hakları, Türkiye de İşçi Hakları (Osmanlı Döneminden 1986 ya), Ankara 1986, s. 28.

179 153 vazifesinde tarafsız davranacağı yönünde bir taahhütname imzaladığına dair arşiv belgeleri olup, Seydişehirli polis memuru Abdünnafi Efendi nin bu yöndeki taahhüdünü içermektedir 580. Polis olacak kimselerin kötü hal ve davranışlarının olmamasına dikkat edilip herhangi bir suçtan mahkûm olup olmadığının araştırıldığı belgelerden anlaşılmaktadır. Zilhicce 1330/Kasım-Aralık 1912 tarihli bir Dâhiliye yazısında, polisliğe talip olan Seydişehirli Hamza nın suihal ve mahkûmiyetinin olup olmadığının araştırılması istenmiştir 581. Polis emanete alınan malları muhafaza etmek zorundaydı. Sahibi çıkmazsa o zaman emanetteki eşya açık artırma ile satılırdı. Yolsuzluk olursa soruşturma açılırdı Şimdiye kadar hiçbir fırkaya mensûb olmadığım gibi bundan sonra dahi intisâb itmeyeceğimi ve vazîfe-i me mûriyyetime hasr-ı evkāt ve ektâr iderek menâfi -i memleketi ihlâl iden fırka-i ihtirâzât ve ihtilâfâtına iştirâk ve müdâhaleden ictinâb ve kemâl-i ber-tarafi ile îfâ-yı vazîfe eyleyeceğimi te mînen ve teahhüd eylerim. Fî 14 Ağustos sene 328 Seydi-şehri polis me mûru Abdünnafi bin Reşîd. BOA, DH. EUM. MEM., Dosya no. 16, Gömlek no BOA, DH. EUM. THR., Dosya no. 89, Gömlek no BOA, DH. EUM. MH., Dosya no. 208, Gömlek no. 7.

180 154 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM OSMANLI DÖNEMİ SEYDİŞEHİRİ NDE İDARİ VE SOSYAL YAPILAR I. İDARİ YAPILAR 1. Hükümet Konağı Tanzimat Dönemi reformlarıyla başlayan süreçte, Osmanlı Devleti nde Batılı anlamda yönetimsel birtakım düzenlemelere de gidilmiştir. Klasik dönemde kazanın amiri durumunda olan kadının yerini kaymakam almıştır. Bu yeni yapılanma, taşrada yeni resmî mimari eser yapılması geleneğini de beraberinde getirmiştir. XIX. yüzyıldan itibaren inşa edilmeye başlanan ve kaymakamın resmî dairesi konumundaki hükümet konakları bu yeni anlayış sonucu ortaya çıkmıştır. Seydişehir de hükümet işlerinin düzenli yürütülmesi için bir hükümet konağının inşasının Tanzimat tan hemen sonra gerçekleştiği söylenemez. XIX. yüzyılın son çeyreğinde bile hükümet konağı inşa edilmemiş ve 3 Zilkade 1303/3 Ağustos 1886 da hükümet konağı olarak kullanılmak üzere bir bina kiralanmıştır 583. Yaklaşık 15 yıl kadar kullanılan bu binanın onarılması yönüne gidildi. Merkezce 28 Şaban 1317/1 Ocak 1900 de konağın tamir masrafları için Ziraat Bankası, Zaptiye ve Belediye den paylarına düşen miktarı ödemeleri, halktan da yardım alınması istendi. Onarım için gereken toplam miktar kuruş idi. Bunun yarısı Seydişehirli hayırseverler tarafından karşılanacak, kalan yarısı ise yukarıda adı geçen üç kurum tarafından verilecekti 584. Ancak kısa bir süre sonrasına ait 29 Muharrem 1318/29 Mayıs 1900 tarihli Dâhiliye yazısında, konağın harap halde olduğu, tamir etmek yerine yeni baştan inşa edilmesi gerektiği bildirilmiştir 585. Ancak bu yeniden yapılma süreci hayli uzun süreceğinden eski binanın tamiri yönünde karar verilmiştir. Bundan sonra hükümet konağı binası yapma yönündeki çalışmalar devam etmiştir. 28 Cemaziyülevvel 1330/15 Mayıs 1912 tarihli, Seydişehir de hükümet konağı inşa edilmesine dair bir keşif defteri hazırlanmıştır. Bununla birlikte kiralanan eski binanın onarımı da gündeme alınmıştır. Bunun için hükümet binasına dair keşif 583 BOA, DH. MKT., Dosya no. 1358, Gömlek no BOA, DH. MKT., Dosya no. 2291, Gömlek no BOA, DH. MKT., Dosya no. 2351, Gömlek no. 136.

181 155 defteriyle birlikte Dâhiliye Nezareti ne hitaben gönderilmiş yazıda dâhil-i vilayetdeki hükûmet konaklarının hemen kâffesi tâmir ve tecdîde muhtâcdır denilmekte, acilen onarılması teklif edilmektedir 586. Seydişehir de inşası düşünülen hükümet konağına dair hazırlanan Emlak-ı Emiriyye İnşâât ve Tamirât Keşf Defteri nde keşif miktarı olarak kuruş belirlenmiş; bu paranın merkez tarafından hemen gönderilmesi talep edilmiştir. Resim-1:İnşası düşünülen Seydişehir Hükümet Konağı nın projesi. Proje resminde sağ üst köşede yapılması düşünülen konağın genel bir görünümü verilmiştir (Resim-1). Ölçeği 1/100 dür. Hemen altında ölçeği 1/200 olan iki tane plan çizilmiştir. Bunlardan sağ alt köşede olanı konağın ikinci katına, onun solunda olan plan ise konağın birinci katına ait olup birinci kat 26,60 mx19.30 m ebatlarında tasarlanmıştır. İkinci kat ise 22,8 mx18,25 m olarak düşünülmüştür. Projenin sol alt köşesinde saçak ve kornişlerin tafsilatı verilmiştir. Bu çizimin oranı 1/10 dur. Proje planı sunulan bu hükümet konağının inşası için merkezden gelen cevap, savaş nedeniyle istenen tahsisatın gönderilmesinin erteleneceği yönünde oldu. 19 Rebiyülevvel 1334/25 Ocak 1916 da askerî depo, hükümet konağına dönüştürülmek 586 BOA, DH. MB. HPS., Dosya no. 22, Gömlek no. 24.

182 156 istenince bunun hem çok masraflı bir iş olacağı hem de deponun askeriye için lazım olduğu belirtilerek bu istek reddedilmiştir 587. Çok harap olmasına rağmen kira ile tutulan eski hükümet konağının kullanılmasına devam edilmiştir. 14 Şaban 1337/15 Mayıs 1919 da mahkeme binası yapılmak istenmiş; ancak Seydişehir Kaymakamlığı ndan verilen cevapta binanın kendilerince kullanıldığı, tahliye edilerek başka yere geçmenin mümkün olmadığı belirtilmiştir 588. Cumhuriyet Döneminin başlarında yeni bir gelişme olmuştur te Kaymakam Hilmi Bey, Eski Depo olarak bilinen ve askeriyeye ait olan binayı onartarak içine bölmeler yaptırmış ve hükümet konağı haline getirmiştir. Daha sonra bu bina yanınca başka yeni bir hükümet konağı yaptırılmıştır. 2. Hapishane Osmanlı Devleti nde hapis cezası zaman zaman uygulanmış olmakla birlikte, geleneksel ceza sisteminin terk edilerek yeniden düzenlenmesi ve hürriyeti bağlayıcı cezalara kanunlarda yer verilmesi Tanzimat ın ilanından sonradır. Bedene yönelik cezadan, zindandan hapishaneye geçiş bu dönemde gündeme gelmiş olup, 3 Mayıs 1840 daki Ceza Kanunu nun ardından çıkarılan ceza kanunlarında yer alan hapis cezasının uygulama alanı olan hapishanelerin fiziki yapısı, sağlık koşulları ve yönetimine dair nizamnameler çıkarılarak ıslah edilmesine gayret edilmiştir Erkek Hapishanesi Seydişehir de Tanzimat tan önce tutukluların nasıl muhafaza edildiği hususunda bilgi mevcut değildir. Tanzimat ın ilanından hemen sonra bir hapishane açılmıştır. Bu, yeni bir bina inşa etmekten ziyade kullanılmaya uygun bazı hanelerin kiralanması şeklinde olmuştur. Belli bir süre hükümet konağı içindeki bazı odaların bu amaçla kullanıldığı, daha sonra ayrı bir binanın kiralandığı 21 Cemaziyülevvel 1311/30 Kasım 1893 tarihli Şura-yı Devlet kararından anlaşılmaktadır. Bu belgede, 587 BOA, DH.MB..HPS., Dosya no. 29, Gömlek no BOA, DH.İ.UM., Dosya no. 19/-06, Gömlek no. 1/ Gülnihal BOZKURT, Batı Hukukunun Türkiye de Benimsenmesi, Ankara 1996, s. 109; Hasan ŞEN, Osmanlı da Hapishane Mefhumu, Osmanlı da Asayiş, Suç ve Ceza: Yüzyıllar, İstanbul 1986, s. 204; Timur DEMİRBAŞ, Hürriyeti Bağlayıcı Cezaların ve Cezaevlerinin Evrimi, Hapishane Kitabı, İstanbul 2010, s. 29; Hatice AKIN, Osmanlı Devleti'nde Hapishane Islahatına Dair 1893 Tarihli Bir Nizamname Önerisi, History Studies (İnternational Journal of History), III/3(2011), s. 23; Ali BARDAKOĞLU, Hapis, DİA, XVI., İstanbul 1997, s. 54.

183 157 Seydişehir Hükümet Konağının harap halde bulunmasından ötürü bundan kısa bir süre önce boşaltılarak başka bir binaya taşınıldığı, o esnada erkek mahpuslar için 12 kuruş aylık kira bedeli ile 13 Şaban 1309/13 Mart 1892 de bir binanın kiralanarak mahpusların oraya nakledildiği ve 16 Ramazan 1309/3 Nisan 1893 e kadar 12 kuruşluk kira bedelinin geçerli olduğu belirtilmişti. 3 Nisan 1893 ten itibaren ise aylık kira bedeli 18 kuruşa yükselmiştir Receb 1311/29 Ocak 1894 te ise hapishane olarak kullanılmak üzere başka bir bina kiralanmıştır Zilhicce 1312/30 Mayıs 1895 te Seydişehir hapishanesi için gereken aylık kira bedelinin 30 kuruş olduğu, ancak bunun o yılın bütçesinden karşılanmasının mümkün olmadığı, bu sebeple tutukluların başka kazalardaki hapishanelere nakledilmesinin uygun olacağı Dâhiliye Dairesi nden bildirilmiş; ancak bu nakil işleminin daha da masraflı olacağı anlaşılınca gereken kira bedelinin gönderilmesine karar verilmiştir 592. Seydişehir de erkek hapishanesi ile ilgili arşivde başka kayda rastlanmadığına bakılırsa 1920 lere kadar aynı şekilde kiralık binalar kullanılmış olmalıdır Kadın Hapishanesi Osmanlı Devleti nde kadın hapishaneleri konusu da Tanzimat tan sonra gündeme gelmiştir. Osmanlı da kadın hapishanelerinin her yerde olmayışı, bu iş için evlerin kiralanması, gardiyan sorunu, mevcut kadın hapishanelerindeki sağlıksız koşullar ve güvenlik sorunları söz konusu idi. Anneleriyle birlikte hapishanede kalmak zorunda olan çocuklar da sıkıntı yaratmıştı de Hapishane ve Islahevi Nizamnamesi ile birtakım düzenlemelere gidilmiş; tutukevi, hapishane ve umumi hapishanelerde kadınlar için ayrıca bir daire bulunmasına karar verilmiştir 593. Seydişehir de kadınlar için de ayrı bir hapishane açılmak istendiği belgelerden anlaşılmaktadır. 12 Rebiyülevvel 1318/10 Temmuz 1900 tarihli olup Dâhiliye Mektubî Kalemi nden Konya Vilayeti ne hitaben gönderilen yazıda, Seydişehir in de içinde bulunduğu kazalarında kadın hapishanesi mevcut olmadığından, tevkifleri icab edenlerin şunun bunun hanesine konulduğu ndan ve kadın mahkûmların hapsi 590 BOA, BEO., Dosya no. 339, Gömlek no BOA, DH. MKT., Dosya no. 167, Gömlek no BOA, BEO., Dosya no. 638, Gömlek no Saadet TEKİN, Osmanlı da Kadın ve Kadın Hapishaneleri, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, XXIX/47(2010), s

184 158 için ayrı bir binanın kiralanması gereğinden bahsedilip bu iş için ne kadar para gerektiği soruluyor ve gerekli keşfin yapılarak miktarın merkeze bildirilmesi isteniyordu 594. İşin aciliyetinden olacak yenisi inşa edilmeden kiralama yoluyla ihtiyacın giderilmesi yönüne gidilmiştir. Bir önceki yazışmadan yaklaşık altı ay sonra 4 Ramazan 1318/26 Aralık 1900 de Seydişehir de bu amaçla 30 kuruşa bir bina kiralanmıştır 595. Ancak kadın hapishanesi hemen açılmamıştır. Şura-yı Devlet in yukarıdaki kararından yaklaşık bir buçuk ay sonrasına ait iki ayrı Dâhiliye yazısında, kadın hapishanesinin henüz faaliyete geçemediği, kadın mahkûmların bu sebeple hapsedilemediği, bir süreliğine erkek hapishanesine konulmaları düşünülmüşse de erkek hapishanesine ayrılan senelik 100 kuruşun hiçbir hizmeti karşılamaya yetmediği, muhtaç olan tutuklulara iaşe yardımı yapılamadığı ve gardiyan dahi tayin edilemediği belirtilmiştir 596. Bu durumda başka alternatifler aranmaya başlanmıştır. 18 Şaban 1332/12 Temmuz 1914 te çevre kazalarla birlikte Seydişehir de Ermeniler tarafından terk edilmiş hanelerin bulunduğu, bunların kadın hapishanesi olmak üzere kullanılmaya elverişli olup olmadığının tetkiki istenmiş; bundan sonra Seydişehir deki Ermeni hanelerinin bu işe uygun olmadığı tespit edilerek merkeze bildirilmiştir 597. Yukarıdaki bilgiler, Seydişehir de Osmanlı Dönemi nde kadınlara mahsus bir hapishanenin inşa edilmediğini, ihtiyacın kiralanan binalarla karşılandığını göstermektedir. 3. Askerî Yapılar Kışlalar Kışla, en genel anlamıyla askerlerin oturmasına mahsus binalar olarak tanımlanmış olmakla birlikte, bugünkü kullanımı askerin barındırıldığı ve hizmet gördüğü tek bir bina veya toplu halde bulunan muhtelif binalar ile bunların müştemilatından olan diğer binalar ve araziler anlamlarını kapsamaktadır BOA, DH. MKT., Dosya no. 2371, Gömlek no BOA, BEO., Dosya no. 1601, Gömlek no BOA, DH.TMIK.S., Dosya no. 33, Gömlek no. 56, tarih: 22 Şevval 1318/12 Şubat 1901; Dosya no. 33, Gömlek no. 91, tarih: 25 Zilkade 1318/16 Mart BOA, DH.MB..HPS.M., Dosya no. 25, Gömlek no KOMİSYON, Genel Kurmay Başkanlığı, İç Hizmet Kanun ve Yönetmeliği, İstanbul 1986, s. 87.

185 159 Osmanlı da XVIII. yüzyıldan itibaren başta askerî alanda olmak üzere başlayan değişimin mimari alandaki yansıması olan Batılılaşmanın simge yapıları arasında sayılan kışlalar, önemli birer yapılar topluluğudur. Özellikle Nizam-ı Cedid Dönemi nin uygulamaları Tanzimat Dönemi nde de devam etmiş; başkent İstanbul da en görkemli örneklerini veren kışlalar, Osmanlı coğrafyasının hemen her noktasında inşa edilmiştir. Kışla yapılarının büyük çoğunluğu kâgir malzemeyle yapılmıştır. Biçimlenme ve üslup özellikleri bakımından son dönem Osmanlı mimarlığının en yalın örnekleri arasında, sayıca en yüksek kategoriyi oluşturmaktadır 599. Nizam-ı Cedid sisteminin Anadolu da yaygınlaştırılması bağlamında inşa edilen askerî binalardan biri de Seydişehir kışlasıdır. 4 Rebiyülahir 1218/24 Temmuz 1803 tarihli bir kayıtta Mühendis Ahmed ve Mustafa tarafından bir tüfenkçi kışlası inşa edileceğinden bahsedilmektedir Rebiyülahir 1218/30 Temmuz 1803 te Alanya Sancağı Mutasarrıfı ve Beyşehir Başbuğu Mirimiran Abdurrahman Paşa ya hitaben gönderilen yazıda, Levent Çiftliği ve Üsküdar Ocağı na bağlı kazalardan yazılan neferlerin nöbetleşe izinli sayılarak vilayetlerde talim görmeleri için Seydişehir de bir kışla inşa edilmesi gerektiği bildirilmekteydi 601. Bunu takiben 20 Cemaziyülevvel 1218/7 Eylül 1803 tarihli bir başka yazıda, Karaman Beylerbeyisi Abdurrahman Paşa marifetiyle Üsküdar Ocağı için Beyşehir sancağından yazılan piyade neferlerin mahallinde talim yapabilmeleri için Seydişehir de bir kışla inşasına başlandığı belirtilmiş ve bir an önce tamamlanması emredilmişti 602. Kışlanın kısa sürede tamamlandığı 29 Receb 1219/3 Kasım 1804 tarihli bir belgeden anlaşılmaktadır. Seydişehir deki kışla inşası tamamlanmış; Üsküdar Ocağı na bağlı Beyşehir sancağından yazılan piyade neferlerinin burada ikametleri sağlanmıştır 603. Seydişehir de 1800 lerin başında inşa edilen kışla dışında bir başka askerî bina da vardı. Günümüzde Muallimhane/Abdülaziz Ağa Camii nin güney duvarında dört satırlık bir kitabe mevcuttur (Resim-2). Bu kitabenin cami ile ilgisi yoktur. Bu, 599 Afife BATUR, Batılılaşma Dönemi Osmanlı Mimarlığı, Tanzimat'tan Cumhuriyet e Türkiye Ansiklopedisi, IV., İstanbul 1985, s BOA, C. AS., Dosya no. 582, Gömlek no BOA, C. AS., Dosya no. 917, Gömlek no BOA, C. AS., Dosya no. 973, Gömlek no BOA, C. AS., Dosya no. 396, Gömlek no

186 /1834 yılında Seydişehir de yaptırılan ve daha sonra yıkılan Eski Kışla ya ait olup kışla yıktırılınca kitabesi getirilip cami duvarına konulduğu anlaşılmaktadır 604. Dolayısı ile 1804 tarihli kışladan sonra 1834 te yeniden bir kışla inşa edildiği ve bunun da sonradan yıkıldığı anlaşılmaktadır. Resim-2: Muallimhane Camii duvarındaki 1834 tarihli kışla kitabesi. Seydişehir de, 1834 ten sonra üçüncü defa yeni bir kışla yaptırılmış olması muhtemeldir. Çünkü 1895 tarihli Konya Vilâyet Salnâmesi 605 başlangıç olmak üzere mevcut binalar arasında bir kışla, bir cephane, bir silahhane ve bir askeri depo sayılmaktadır. Bunların her birinin aynı binalar olduğu ve 1914 yılına kadar varlıklarını devam ettirdikleri Salnâmeler deki bilgilerden anlaşılmaktadır Askerî Depolar Yukarıda bahsedilen iki kışla dışında Seydişehir de bir de askerî depo mevcut idi. Bunun ne zaman inşa edildiği tespit edilememiştir. Bu yapı XIX. yüzyılın ikinci yarısında yıkılmış olmalıdır. Bunun için ilerleyen tarihlerde yeni bir askerî depo inşa edildiği belgelerden anlaşılmaktadır tarihli Konya Vilâyet Salnâmesi nde Seydişehir Kazası nın tabur merkezi olduğu ve yeni bir askerî deponun inşasına başlandığı bildirilmektedir Zilhicce/9 Ağustos ve 6 Zilhicce 1305/14 Ağustos 604 AKYURT, aynı eser, s ; ÖNDER, aynı eser, s KVS, tarih: 1312/1895, s KVS, tarih: 1322/1906, s KVS, tarih: 1303/1886, s. 177.

187 tarihli iki ayrı belgede 608 ise Seydişehir de hamiyet sahiplerinin desteği ile askeri deponun yeniden inşa ettirildiği, bunun açılışının padişahın doğum gününde yapılacağı bildirilmiştir. II. Abdülhamid in 16 Şaban 1258/22 Eylül 1842 de doğduğu 609 göz önünde bulundurulursa, Seydişehir de inşası tamamlanan yeni askerî deponun ve askerî dairlerin açılışının 22 Eylül 1888 de kullanıma açıldığı söylenebilir. Seydişehir de askerî deponun uzun yıllar hizmet verdiği belgelerden anlaşılmaktadır. 19 Rebiyülevvel 1334/25 Ocak 1916 da askerî depo hükümet konağına dönüştürülmek istenince, bunun hem çok masraflı bir iş olacağı hem de deponun askeriye için lazım olduğu belirtilerek bu istek reddedilmiştir 610. Şu anda mevcut olmayan askerî depolar, Cumhuriyet Dönemi başlarında yıkılmış olmalıdır. 4. Telgrafhane Osmanlı Devleti nde başlangıçta birçok modern kurum, askerî birliklerin ihtiyacına yönelik olarak kuruldu. Günümüzde PTT olarak bilinen iletişim teşkilatının temeli olan Telgraf ve Posta Merkezleri de öncelikle askerin güvenli iletişimin sağlanması için kurulmuştur. Osmanlı Devleti nde ilk olarak 13 Ağustos 1855 te Edirne-İstanbul ve Edirne-Şumnu ordu merkezleri arasında telgraf hattı döşenmiştir te pek çok büyük şehirle İstanbul arasında telgrafla haberleşmek mümkün hale gelmiştir. Seydişehir de Telgraf ve Posta Merkezi nin açılması XIX. yüzyılın son senelerindedir. 26 Zilhicce 1309/22 Temmuz 1892 tarihli bir Dâhiliye yazısına 611 göre, Konya Redif Fırka-i Askeriyesi dâhilindeki Sekizinci Redif Fırkası na mensup tabur merkezlerinden biri olan Seydişehir de bir telgraf merkezinin açılması gerektiği bildirilmiştir. Birkaç yıl boyunca bu yönde çalışmaların devam ettiği 13 Rebiyülahir 1312/14 Ekim 1894 tarihli Bâb-ı Âli evrakı kaydından anlaşılmaktadır 612. Adı geçen evrakta Seydişehir de hâlen telgraf merkezinin açılışının yapılmadığı belirtilmiştir. Bundan yaklaşık beş ay sonra BOA, DH. MKT., Dosya no. 1530, Gömlek no. 100; BOA, Y. A. HUS., Dosya no. 216, Gömlek no A. H. ONGUNSU, Abdülhamid II., İA, I., Eskişehir 2001, s BOA, DH.MB..HPS., Dosya no. 29, Gömlek no BOA, DH. MKT., Dosya no. 1975, Gömlek no BOA, BEO., Dosya no. 494, Gömlek no

188 162 Ramazan 1312/25 Mart 1895 te Seydişehir de telgraf merkezi açılmıştır tarihli Konya Vilâyet Salnâmesi 614 başlangıç olmak üzere Seydişehir de mevcut binalar arasında kışla, depo ve cephane dışında bir de telgrafhane kayıtlıdır. Dolayısıyla telgrafhanenin diğer askerî binalardan ayrı bina olduğu anlaşılmaktadır. Şu halde bugünkü PTT nin Seydişehir de kuruluşu 1895 yılına rastlamaktadır. Bununla birlikte kendisine ait bir yeni binanın inşa edildiği hususunda kayda şimdilik rastlanmamıştır. Seydişehir deki Sekizinci Redif Fırkası na yönelik olarak kurulduğuna bakılırsa, başlangıçta bu birliğin içinde müsait bir oda bu iş için ayrılmış olmalıdır. Bu konuda başka belge ve bilginin bulunmadığına bakılırsa 1920 lere kadar aynı şartlar altında telgrafla haberleşmenin sağlandığı söylenebilir. II. DİNÎ YAPILAR 1. Cami ve Mescitler İslam şehrinin üç temel öğesi vardır: Cami, pazar ve hamam. Cami, dinî görevlerin yerine getirildiği ve toplumsal ilişkilerin geliştirildiği bir temel yapıdır. Caminin hemen yanında pazar yerleri ve hanlar yer almıştır. Aynı dalda üretim yapanlar ve satıcılar, bir çarşıda bulunmuşlar; esnaf çarşıları önemlerine ve dinî hizmetlerle ilişkilerine göre camiden şehrin kapılarına doğru sıralanmıştır 615. Bu yapılanma, Seydişehir için de söz konusudur. Burada kaza merkezindeki mabetler, önce camiler sonra mescitler, bulundukları mahallelere göre verilecektir Seydişehir Mahallelerindeki Cami ve Mescitler Alaylar Mahallesi ndeki Camiler Abdülaziz Ağa/Hoca Recep/Muallimhane Camii Abdülaziz Ağa/Hoca Recep/Muallimhane Camii, Seydişehir de Hükümet Meydanı nın güneyindedir 616. XVI. yüzyıl başlarında inşa edilmiş bir Osmanlı eseri olup aslında mekteptir. Giriş kapısının alınlığında sülüs yazı ile Arapça iki satırlık kitabeye göre cami, 936/1529 yılında Pir Mehmedoğlu Hacı Receb adına Kur an okutulmak ve öğretilmek üzere muallimhane olarak yaptırılmıştır BOA, İ. PT., Dosya no. 4, Gömlek no. 1312/N KVS, tarih: 1312/1895, s ERGENÇ, XVI. Yüzyılda Ankara ve Konya, s Yapı, 1983 yılında tescil edilmiş ve 1998 deki onarımla bugünkü şeklini almıştır. 617 ÖNDER, aynı eser, s. 122.

189 163 Abdülaziz Ağa/Hoca Recep Camii ni M. Önder eserinde Muallimhane adıyla incelemiştir 618. Günümüzde de halk arasında bu adla bilinmektedir. Ancak arşiv belgeleri Muallimhane Camii ile Abdülaziz Ağa Camii nin aynı yapılar olduğunu göstermektedir. Nitekim Ramazan 1138/Mayıs-Haziran 1726 tarihli Hurufat kaydında Seydîşehrî nde Alaylar Mahallesi nde Aziz Ağa dimekle ma rûf Muallimhane Cami -i şerifinde 619 ve 5 Şevval 1326/31 Ekim 1908 tarihli muhasebe kaydında mezkûr Muallimhâne Câmi i nin ber-mûceb-i kayd Alaylar Mahallesi nde Abdulaziz Ağa Câmi i olduğu 620 ifadeleri bunu ispat etmektedir. Muallimhane Camii Osmanlı Dönemi nde XIX. yüzyılın ilk yarısında onarılmıştır. Yusuf Akyurt 1938 de Seydişehir kent merkezinde gördüğü Muallimhane Camii için şöyle not almıştır: Tamir tarihi 1250/1834 tür. Bina, birbirine mülasik olarak cami ve türbe olmak üzere iki kısımdan ibarettir tarihli tamir ile caminin asli hüviyetini kaybettiği anlaşılmaktadır. Eski yapısından sadece türbe ile harap olmaya yüz tutmuş minaresi kalmıştır. Türbenin yanındaki kubbe ile türbe medhalinin önünde kemerli ve kubbeli medhal kâmilen yıkılmıştır 621. Bu kayda istinaden Osmanlı Dönemi ndeki son onarımın 1834 tarihli olduğunu ve caminin orijinalliğini büyük ölçüde kaybettiğini söylemek mümkündür. Muallimhanenin ne zaman minber konarak cami haline getirildiği, şimdilik tespit edilememiştir. Hatip atamasına dair ilk kaydın tarihinin Cemaziyülevvel 1138/Ocak 1726 olduğuna bakılırsa 622, XVIII. yüzyıl başlarından önce cami idi. Doğu cephede Pir Mehmet oğlu Hacı Recep ve ailelerinin yattığı bir türbe yer alır ÖNDER, aynı eser, s VAD., no. 1091, vr. 29b. 620 VAD., no. 904, vr. 110, s AKYURT, aynı eser, s VAD., no. 1091, vr. 29b. 623 Geniş bilgi için bk. Şerife DANIŞIK, Seydişehir deki Türk Devri Yapıları, (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya 2007, s

190 164 Çizim-1: Muallimhane Camii planı (Vakıflar Bölge Müdürlüğü nden). Osmanlı Dönemi nde Muallimhane/Abdülaziz Ağa Camii ne dair çok sayıda atama beratları bulunmaktadır. Bunlardan ulaşılabilen en eskisi, Safer 1116/Haziran 1704 tarihli olup imam Mahmud un ölümüyle yerine oğlunun günlük iki akçe ile tayin edildiğini ve sermahfellik görevine de Mustafa adlı birinin günlük yarım akçe ücretle getirildiğini bildirmektedir 624. Günümüzde ibadete açık olan cami ile ilgili Osmanlı Dönemi nde tespit edilebilen son belge Rebiyülevvel 1334/Ocak-Şubat 1916 tarihli bir berattır VAD., no. 1160, vr. 9a. 625 VAD., no. 2180, s. 381, hüküm no Diğer ilgili belgeler: BOA, Şikâyet Defteri, no. 108, s. 374; VAD., no. 544, vr. 14a; no. 548, vr. 50a; no. 567, vr. 58a; no. 900, vr. 50; no. 1037, vr. 30a; no. 1088, vr. 59a; no. 1090, vr. 84a, 85a; no. 1117, vr. 66a; no. 3155, vr. 52; no. 4138, vr. 115; no. 4179, vr. 37, 188.

191 Emir/ Emirler/Emir Halife Camii Emir/ Emirler/Emir Halife Camii, Alaylar Mahallesi nde idi. Belgelerde adı çoğunlukla Emir Camii 626 olarak geçmekle birlikte Emirler Camii 627 ve Emir Halife Camii 628 ifadelerine de belgelerde rastlanmaktadır. İmam, hatip, müezzin, şeyh, mütevelli ve türbedar atama kayıtları 629 bulunan Emirler Camii ile ilgili ulaşılabilen en eski arşiv belgesinin Receb 1111/Aralık-Ocak tarihli olduğuna bakılırsa 630, XVII. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmiş olmalıdır. Emirler Camii ile ilgili ulaşılabilen son atama kaydı, 30 Nisan 1341/30 Nisan 1925 tarihlidir 631. XX. yüzyıl başlarında bile atamaların yapıldığı ve dolayısıyla caminin faal olduğu anlaşılmaktadır. Günümüzde Seydişehir de mevcut olmayan caminin XX. yüzyıl ortalarında yıkılmış olması muhtemeldir Türbe Camii Osmanlı arşiv belgelerinde adına rastlanmayan, Alaylar Mahallesi nde bulunan Türbe Camii, M. Önder e göre XIX. yüzyıl sonlarına doğru yaptırılmıştır. Caminin mahfeli altında kitabesiz 10 mezar sıralıdır. Mezarların Kadiri şeyhlerine ait olduğu ve bu nedenle Türbe Camii olarak adlandırıldığı söylenmektedir Alaylar Mahallesi ndeki Mescitler Abdüllatif/Abdüllatif Çelebi Mescidi Günümüzde mevcut olmayan ve Alaylar Mahallesi nde gösterilen Abdüllatif/Abdüllatif Çelebi Mescidi 633 bir belgede Seydîşehrî mahallâtından 626 VAD., no. 1090, vr. 82b.; no. 547, vr. 7b; no. 1088, vr. 57b, 58a; no. 1118, vr. 70a, 70b, 71b, 72a; no. 1128, vr. 19a; no. 1139, vr. 30b; no. 1160, vr. 8b, 10a, 10b; BOA, C. EV., Dosya no. 403, Gömlek no VAD., no. 549, vr. 50a, 50b. 628 VAD., no. 547, vr. 7b. 629 BOA, AE. SMST. III., Dosya no. 90, Gömlek no. 6799; C. EV., Dosya no. 403, Gömlek no ; VAD., no. 549, vr. 50a; no. 1090, vr. 82b, 83b, 85a; no. 1128, vr. 19a; no. 1139, vr. 30b; no. 1160, vr. 10a; no. 3158, vr VAD., no. 1090, vr. 82b. 631 VAD., no. 800, vr ÖNDER, aynı eser, s VAD., no. 1118, vr. 70b.

192 166 Alaylar nâm mahallede merhûm Abdüllatif Efendi nin binâ eylediği mescid ve muallimhâne 634, dendiğine bakılırsa, bitişiğindeki mekteple birlikte Abdüllatif adlı bir hayırsever tarafından yaptırılmıştır. Yapıyla ilgili ulaşılabilen en eski arşiv kaydı, Muharrem 1144/Temmuz-Ağustos 1731 tarihli 635 olup, bu belgeden hareketle XVIII. yüzyıl başlarında inşa edilmiş olduğu tahmin edilebilir. Abdüllatif Mescidi ne XVIII. yüzyıl boyunca atamaların düzenli olarak devam ettiği görülmektedir. Bu yapıya dair eldeki son atama kaydı Şaban 1198/Haziran- Temmuz 1784 tarihli olup 636 bu son kayda kadar olan süre içinde, mescit ve muallimhaneye atamalar yapılmıştır Abdünnebi Efendi Mescidi Günümüzde mevcut olmayan bir diğer mabet, Abdünnebi Efendi Mescidi dir. Bir belgede Seydîşehrî kazâsı derûnunda olan mahallâtdan Alaylar Mahallesi nde Abdünnebi nin binâ eylediği mescid 638 dendiğine bakılırsa, banisi Abdünnebi dir. Ulaşılabilen en eski arşiv kaydı Rebiyülevvel 1117/Haziran-Temmuz 1705 tarihli olduğuna göre 639, XVII. yüzyılın ikinci yarısında yapılmış olmalıdır. İmam ve mütevelli atamalarının yapıldığı 640 Abdünnebi Efendi Mescidi yle ilgili son kayıt, Zilkade 1150/Şubat-Mart 1738 tarihli imam atamasıdır 641. Bu durumda mescidin XVIII. yüzyıl ortalarında yıkılmış olduğu söylenebilir Alâeddin Mescidi Şu anda mevcut olmayan ve Seydişehir in Alaylar Mahallesi nde gösterilen Alâeddin Mescidi nin Alâeddin adlı bir hayırsever tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. İnşa tarihine dair net bir bilgi yoktur. Ulaşılabilen en eski kayıt, Zilkade 1123/Aralık-Ocak tarihlidir 642. O halde inşa tarihini 1711 den öncelerde aramak gerekir. 634 VAD., no. 547, vr. 7a; no. 1088, vr. 57b; no. 1122, vr. 32b; no. 1090, vr. 83a. 635 VAD., no. 547, vr. 7a. 636 VAD., no. 547, vr. 7a. 637 VAD., no. 1037, vr. 30a; no. 1090, vr. 83a, 85b; no. 1118, vr. 70b. 638 VAD., no. 1088, vr. 59b. 639 VAD., no. 1160, vr. 10a. 640 VAD., no. 1118, vr. 70a; no. 1139, vr. 30b. 641 VAD., no. 1088, vr. 59b. 642 VAD., no. 1160, vr. 10b.

193 167 Alâeddin Mescidi ne dair ulaşılabilen son arşiv kaydı, Safer 1169/Kasım- Aralık 1755 tir 643. Bu tarihten sonra yapının durumuna dair bilgi yoktur. Öyle ise XIX. yüzyıl başlarında yıkılmıştır Alaylar Mescidi Alaylar Mescidi nin Seydişehir e XIV. yüzyıl başlarında gelip yerleşen Şeyh Ahmet Alaî veya ailesinden birilerince yaptırılmış olduğu tahmin edilebilir. Ancak şimdilik ulaşılabilen en eski arşiv belgesinin tarihi, Şevval 1109/Nisan-Mayıs 1698 dir 644. Alaylar Mescidi ne XVIII. yüzyıl boyunca düzenli imam ve müezzin atamaları yapılmıştır 645. Mescit, XX. yüzyıl ortalarında yıktırılarak arası cami olarak yeniden inşa edilmiştir sonrasında yıktırılıp yerine kubbeli büyük bir cami yaptırılmıştır Beyler Mescidi Günümüzde mevcut olmayan ve belgelerde Alaylar Mahallesi nde gösterilen Beyler Mescidi nin kim tarafından ne zaman yaptırıldığına dair herhangi bir bilgi yoktur. Mescide dair ulaşılabilen ilk kayıt Zilkade 1115/Mart-Nisan 1704 tarihlidir 646. Buna göre inşa tarihini XVII. yüzyılın sonlarında aramak gerekir. Beyler Mescidi ne dair son arşiv kaydı Cemaziyülahir 1146/Kasım-Aralık 1733 tarihlidir 647. Bu durumda mabet, XVIII. yüzyılın ortalarına kadar ayaktaydı Hudavirdi Mescidi Hudavirdi Mescidi, Alaylar Mahallesi nde eski Devlet Hastanesi nin güneyindedir. Mescidin inşası XVIII. yüzyılın başlarında olsa gerektir. Ulaşılabilen en eski belge 1711 tarihli bir Hurufat kaydı olup buna işaret etmektedir VAD., no. 1090, vr. 82a. 644 VAD., no. 1140, vr. 162b. 645 VAD., no. 1090, vr. 82a; no. 1139, vr. 30b; no. 1160, vr. 8b. 646 VAD., no. 1088, vr. 57b. 647 VAD., no. 1088, vr. 57b.

194 168 Osmanlı Dönemi nde tarihleri arasında düzenli olarak imam, kayyım, ferraş ve mütevelli atamaları yapılan Hudavirdi Mescidi 649, 1964 yılında mahalle halkı tarafından yıktırılarak cami olarak yeniden yaptırılmıştır Mahmud Efendi Mescidi Ulaşılabilen en eski ve tek arşiv belgesinin Cemaziyülevvel 1138/Ocak-Şubat 1726 tarihli olduğuna bakılırsa 650, Mahmud Efendi Mescidi nin XVIII. yüzyıl başlarında yaptırılmış olmalıdır. XIX. yüzyıl ve sonrasındaki durumunu gösteren kayda rastlanmamıştır Hacı Mustafa Mescidi Alaylar Mahallesi nde Hacı Mustafa nın bina eylediği mescit ile ilgili tek belgenin tarihi, Muharrem 1123/Şubat-Mart 1711 dir 651. XVIII. yüzyıl başlarında yapılmış olmalıdır ler ve sonrasında varlığını ve durumunu gösteren bir kayda rastlanmamıştır Kitaplıoğlu Mescidi Adından da anlaşılacağı üzere, Alaylar Mahallesi nde Ilıcasu adı verilen mahalde hayır sahiplerinden Kitaplıoğlu diye tanınan biri tarafından yaptırılan mescide dair eldeki tek belge, Safer 1169/Kasım-Aralık 1755 tarihli Hurufat kaydıdır 652. Günümüzde bu yapı mevcut değildir. 648 VAD., no. 1118, vr. 70a. 649 BOA, NFS.d., no. 3310, s. 105; no. 3336, s. 144; VAD., no. 1090, vr. 84a; no. 1091, vr. 29b; no. 1160, vr. 10b. 650 VAD., no. 1091, vr, 29b. 651 VAD., no. 1160, vr. 10a. 652 VAD., no. 1090, vr. 82a.

195 Cami-i Cedid Mahallesi ndeki Camiler Cami-i Cedid/ Yeni Cami/Siyamizade Camii Seydişehir merkez mahallelerinden Cami-i Cedid/Yeni Cami Mahallesi nde bulunan, belgelerde Cami-i Cedid, Siyâmi-zâde Camii, Yeni Cami 653 şeklinde üç farklı adla anılan ve mektep olarak da kullanılan bu cami 654 XVII. yüzyılın ikinci yarısında Siyamizade adlı hayır sahibince yapılmış olmalıdır. Günümüzde Seydişehir de Yeni Cami/Siyamizade Camii adıyla bilinen mabet, XX. yüzyıl başlarında yıkılarak yerine 1908 yılında yenisi yaptırılmıştır 655. Siyâmizade Camii ne dair rastlanılan en eski arşiv belgesi, 1104/ tarihli bir Hurufat kaydıdır 656. Camiye imam, hatip, müezzin, muallim, mütevelli ve kayyım atamaları 1 Mart 1336/1 Mart 1920 ye kadar düzenli olarak yapılmıştır Cami-i Cedid Mahallesi ndeki Mescitler Aydoğmuş Mescidi Aydoğmuş Mescidi, Cami-i Cedid/Yeni Cami Mahallesi nde idi. XVII. yüzyılda inşa edilmiş olmalıdır. 11 Şaban 1242/10 Mart 1827 tarihli bir belgeye göre Ashâb-ı hayrın binâsı 658 yani hayır sahibi kişilerce yaptırılmıştır. Bu mescitle ilgili atama kayıtları, XIX. yüzyılın ikinci yarına dek düzenli olarak devam etmiştir 659. Günümüzde Aydoğdu Mescidi adıyla bu mabet varlığını sürdürmektedir sonrası yapılmış yeni bir binadır. 653 Cami-i Cedid VAD., no. 1118, vr. 69b; no. 1160, vr. 9b;Siyâmizâde Camii VAD., no. 152, s. 186, sıra 832; no. 1088, vr. 59b; no. 1119, vr. 50a; no. 2180, s. 400, hüküm no. 897; Yeni Cami VAD., no. 1088, vr. 57b, 59a; no. 1118, vr. 69b, 71a; no. 1122, vr. 32b. 654 VAD., no. 1118, vr. 69b. 655 ÖNDER, aynı eser, s VAD., no. 1160, vr. 8b. 657 VAD., no. 152, s. 186, sıra 832; no. 1088, vr. 57b, 59a, 59b; no. 1090, vr. 81a, 84a; no. 1118, vr. 71a; no. 1119, vr. 50a; no. 1122, vr. 32b, 34a; no. 2180, s. 400, hüküm no. 897; no. 3286, vr. 125, s VAD., no. 549, vr. 50a. 659 BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 5, vr. 102, s. 200/1, vr. 103, s. 202/1; NFS. d., no. 3310, s. 114; VAD., no. 547, vr. 7b; no. 549, vr. 50a, 50b; no. 1090, vr. 82a; no. 1128, vr. 19a; no. 1139, vr. 30b; no. 1140, vr. 162a; no. 1160, vr. 9a;

196 Cami-i Kebir Mahallesi ndeki Mescitler Medrese Mescidi Cami-i Kebir Mahallesi nde tespit edilebilen tek ibadethane Medrese Mescidi dir. Siyamizade Camii nin yakınında Hacı Mahmud Efendi tarafından yaptırılmış bir medrese vardı 660. Cami-i Kebir Mahallesi ndeki bu mescit, medresenin mabet bölümü olması sebebiyle Medrese Mescidi adıyla anılmış olmalıdır. Medrese ile birlikte, aynı hayır sahibi tarafından XVIII. yüzyıl başlarında inşa ettirilmiş olması muhtemeldir. Mescitle ilgili 1788 e kadar devam eden atama kayıtları bulunmaktadır 661. Günümüzde bu adla anılan bir yapı mevcut değildir Debbağhane Mahallesi ndeki Mescitler Pazarbaşı Mescidi Pazarbaşı Mescidi nin kim tarafından yaptırıldığı bilgisine belgelerde rastlanmamıştır. XVII. yüzyılın ikinci yarısında yaptırılmış olması muhtemeldir. Çünkü ulaşılabilen en eski arşiv belgesi, Receb sene 1108/Ocak-Şubat 1697 tarihli bir Hurufat kaydıdır 662. Son belge ise Safer 1135/Kasım-Aralık 1722 tarihlidir 663. Bu durumda XVIII. yüzyılın ikinci yarısında yıkılmış olmalıdır Beyzade Mescidi Debbağhane Mahallesi ndeki Beyzade Mescidi, XVII. yüzyıl ortalarında Beyzade lakaplı biri tarafından inşa edilmiş olmalıdır. Burayla ilgili olarak ulaşılabilen tek arşiv belgesi, Zilkade 1104/Temmuz-Ağustos 1693 tarihli bir Hurufat kaydıdır. Günlük yarım akçe ile imam olan Mahmud kendi rızasıyla görevden çekilmiş ve yerine Hacı Hasan atanmıştır 664. Yapı XVIII. yüzyılda mevcut değildir. 660 VAD., no. 1088, vr. 59a. 661 VAD., no. 547, vr. 7b; no. 1090, vr. 81a; no. 1118, vr. 71b, 72a. 662 VAD., no. 1140, vr. 162a. 663 VAD., no. 1119, vr. 50b. 664 VAD., no. 1160, vr. 10b.

197 Debbağhane Mahallesi Mescidi Debbağhane Mahallesi Mescidi nin XVIII. yüzyılın ilk yarısında Seydişehir Debbağhanesi nde yapılmış olduğu için bu adı almıştır. Cemaziyülahir 1149/Ekim- Kasım 1736 tarihli Hurufat kaydı, bu yapıyla ilgili olarak ulaşılabilen en eski arşiv belgesidir 665. Buna göre yakınında bir mektep ve çeşme bulunduğu, üç yapının da tevliyet cihetinin aynı kişide bulunduğu görülmektedir. Ayrıca bu mescide dair tüm kayıtlarda, mescitte imam olan ve mescitle birlikte mektep ile çeşmenin tevliyetini de üstlenen kişinin aynı zamanda Yeni Cami Mahallesi ndeki Aydoğmuş Mescidi nin de imamı olduğu görülmektedir. Debbağhane Mescidi ile ilgili 14 Zilkade 1244/18 Mayıs 1829 sonrasında bir arşiv kaydına rastlanmamıştır 666. Öyle ise XIX. yüzyıl ortalarında yıkılmış olmalıdır Safaoğlu Mescidi Safaoğlu Mescidi ne dair ulaşılabilen tek belge, günlük yarım akçe ile imam olan Hasan ın ölümüyle oğlu Mehmed in imamete getirildiğini bildiren bir Hurufat kaydıdır numaralı defterdeki hükümler tarihsiz yazıldığından daha doğrusu tarihler okunamayacak şekilde defter hasar gördüğünden, mescidin ne zaman inşa edildiğini tahmin etmek de mümkün olmamaktadır 667. Günümüzde bu adla anılan bir mescit mevcut değildir Şerefşirin Mescidi Halk arasında Tozkaldıran Camii olarak bilinen 668 Şerefşirin Mescidi, levhasına göre Debbağhane Mahallesi halkı tarafından 1916 yılına doğru yeniden yaptırılmıştır. Günümüzde ayakta olup ibadete açıktır. 665 VAD., no. 1088, vr. 58b. 666 VAD., no. 549, vr. 50b. 667 VAD., no. 1118, vr. 72a Eylül 2012 Cumartesi günü Seydişehir sakinlerinden gazeteci Hakkı Balcı ve cami cemaati ile yapılan görüşmelerde bu bilgi edinilmiştir.

198 Değirmenci Mahallesi ndeki Mescitler Abdi Çelebi/Hacı Abdi Mescidi Abdi Çelebi Mescidi veya Hacı Abdi Mescidi 669 olarak arşiv kayıtlarında zikredilen yapı, XVIII. yüzyıl ortalarında inşa edilmiş ve bânisine istinaden bu adı almış olmalıdır. İlk kayıt, Safer 1166/Aralık 1752-Ocak 1753 tarihlidir 670. Ulaşılabilen son kayıt ise Muharrem 1177/Temmuz-Ağustos 1763 tarihlidir 671. Bu durumda XVIII. yüzyılın sonlarında mabet mevcut değildir Abdulgani Mescidi Değirmenci Mahallesi ndeki Abdülgani Mescidi, XVIII. yüzyıl başında yapılmış olmalıdır. Çünkü mescitle ilgili ulaşılabilen ilk kayıt, Safer 1118/Mayıs- Haziran 1706 tarihlidir 672. Son belgeye göre Zilkade 1170/Temmuz-Ağustos 1757 de günlük iki akçe ile Hüseyin imam olarak tayin edilmiştir 673. XVIII. yüzyılın sonlarında yıkılmış olmalıdır Çaşad Hoca Mescidi Çaşad Hoca Mescidi, XVIII. yüzyıl ortalarında yapılmış olmalıdır. Çünkü yapıyla ilgili olarak ulaşılabilen ilk arşiv belgesinin Ramazan 1172/Nisan-Mayıs 1759 tarihli olması buna işaret kabul edilebilir 674. Mescitle ilgili olarak 6 Safer 1274/26 Eylül 1857 den sonrasında herhangi bir kayda rastlanmamıştır 675. XIX. yüzyılın ikinci yarısında yıkılmış olmalıdır Değirmenci Mahallesi Mescidi Günümüzde ibadete açık olan Değirmenci Mahallesi Mescidi XVIII. yüzyıl başlarında inşa edilmiş olmalıdır 676. Mabetle ilgili olarak ulaşılabilen son arşiv kaydı 669 Abdi Çelebi Mescidi VAD., no. 1160, vr. 9b; Hacı Abdi Mescidi VAD., no. 1090, vr. 82b.; no. 1122, vr. 34b. 670 VAD., no. 1122, vr. 34b. 671 VAD., no. 1160, vr. 9b. 672 VAD., no. 1160, vr. 10a. 673 VAD., no. 1090, vr. 83b. 674 VAD., no. 1090, vr. 85a. 675 BOA, EV.d., gömlek: 31911, vr. 4a. 676 VAD., no. 1160, vr. 10b.

199 numaralı Karaman Ahkâm Defteri ndeki Evail-i Rebiyülevvel 1192/30 Mart-8 Nisan 1778 tarihli bir hükümdür. Buna göre o tarihte Seyit Ahmed isimli biri mescidin imamıdır 677. Birçok onarım görerek 3 Mart 1962 de bugünkü şekliyle cami haline gelmiştir. Günümüzde bir avlu duvarıyla çevrilen caminin doğusunda üçgen bir alanla çevrilmiş bölümde Ballı İsmail Efendi ve eşi 1908 yazılı iki mezar taşı mevcuttur Derviş Çelebi Mescidi Değirmenci Mahallesi nde günümüzde mevcut olmayan Derviş Çelebi nin bina ettirdiği mescit, XVII. yüzyıl sonlarında yaptırılmış olmalıdır. Çünkü yapıyla ilgili ilk belgenin tarihi Muharrem 1114/Mayıs-Haziran 1702 dir 679. Derviş Çelebi Mescidi, XVIII. yüzyılın ilk yarısına doğru yıkılmış olmalıdır. Çünkü son belgenin tarihi Şaban 1118/Kasım-Aralık 1706 dır Dülgerli Mescidi Bazı belgelerde Döğerli Mescidi 681 olarak da geçen Dülgerli Mescidi, Değirmenci Mahallesi ndeki Dülgerli binâsı mescid-i şerîfi 682 olarak geçtiğine bakılırsa, dülger esnafı tarafından ortaklaşa inşa ettirilmiş olmalıdır. Yapıyla ilgili ulaşılabilen ilk arşiv belgesi Zilkade 1115/Mart-Nisan 1704 tarihli bir Hurufat kaydıdır 683. XVIII. yüzyıl boyunca mescide atamalar devam etmiştir 684. Dülgerli 677 BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 15, s Ballı İsmail Efendi müderris olup 1900 yılında Seydişehir Maarif Komisyonu üyelerindendir. Bk. KVS, tarih: 1317, s Caminin hemen karşısında kuzey yönünde bir türbe ve çeşme mevcuttur. Kitabesi bulunmayan türbenin 1880 li yıllarda vefat eden Hacı Yusuf Efendi ye ait olduğunu belirten Mehmet Önder ve ondan naklen Şerife Danışık, bu iddianın gerekçesi olacak bir kaynak sunmamışlardır. Şuanda belediye tarafından türbenin sağına yerleştirilmiş bir levhada Şeyhülmuallimin Tekeli Hoca Mustafa Efendi Burada Yatar D Ö yazmaktadır. 679 VAD., no. 1160, vr. 9a. 680 VAD., no. 1160, vr. 10a. 681 VAD., no. 1088, vr. 57b. 682 VAD., no. 1090, vr. 84b. 683 VAD., no. 1088, vr. 57b. 684 VAD., no. 547, vr. 7a; no. 549, vr. 50a; no. 1090, vr. 84b; no. 1091, vr. 29b; no. 1117, vr. 66a; no. 1118, vr. 71b; no. 1122, vr. 32b, 34b.

200 174 Mescidi ne dair 1834 ten sonra herhangi bir kayda rastlanmamıştır 685. XIX. yüzyıl ortalarında yıkılmış olmalıdır Kazanlı Ali Mescidi Günümüzde mevcut olmayan ve Gazganlı Alioğlu tarafından inşa ettirildiği arşiv belgelerinde belirtilen Gazganlı Ali Mescidi 686, XVIII. yüzyıl başlarında yapılmış olmalıdır. Çünkü en eski arşiv kaydı Rebiyülevvel 1152/Haziran-Temmuz 1739 tarihlidir 687. XIX. yüzyıl ortalarına kadar atama kayıtları devam etmektedir 688. Ulaşılabilen son arşiv kaydı, 20 Cemaziyülahir 1239/21 Şubat 1824 tarihlidir Hacı Ahmed Mescidi Değirmenci Mahallesi nde, Hacı Ahmed adlı bir hayır sahibince yaptırılmış olduğu anlaşılan Hacı Ahmed Mescidi ile ilgili ulaşılabilen ilk kayıt Muharrem 1112/Haziran-Temmuz 1700 tarihlidir 690. Dolayısı ile mescidin XVII. yüzyıl sonlarında bina edilmiş olması muhtemeldir. XVIII. yüzyıl boyunca görevli atamaları devam etmiştir 691. Ulaşılan son kayıt, Rebiyülevvel 1229/Şubat-Mart 1814 tür 692. Mescit XIX. yüzyılın ilk yarısından sonra mevcut değildir Hüseyin Halife Mescidi Hüseyin Halife Mescidi nin XVIII. yüzyıl başlarında yapılmış olmalıdır. Çünkü ulaşılabilen tek arşiv kaydı Şevval 1142/Nisan-Mayıs 1730 tarihli olup günlük bir akçe ile imam olan Hacı Ahmed in yerine Hafız Abdülmümin atanmıştır 693. Bu mescit, XVIII. yüzyılın ortalarında yıkılmış olduğu söylenebilir Memiş Hoca Mescidi Memiş Hoca Mescidi ile ilgili ulaşılabilen tek arşiv kaydı, 9 Zilkade 1213/14 Nisan 1799 tarihli olup günlük iki akçe ile imam olan Musa nın vefatı üzerine oğlu 685 VAD., no. 1118, vr. 72b. 686 VAD., no. 549, vr. 50a; no. 1088, vr. 59b. 687 VAD., no. 1088, vr. 59b. 688 VAD., no. 1090, 85a; no. 1118, vr. 69b. 689 VAD., no. 549, vr. 50a. 690 VAD., no. 1160, vr. 8b. 691 VAD., no. 1090, vr. 82b, 84b. 692 VAD., no. 1118, vr. 72a. 693 VAD., no. 1139, vr. 30b.

201 175 Seyit Ahmed in bu göreve getirildiği 694 bilgisini içermektedir. Günümüzde bu adla bilinen bir mescit mevcut olmadığına göre XIX. yüzyılın ortalarına doğru yıkılmış olmalıdır Şaşel Hoca Mescidi Şaşel Hoca Mescidi adıyla günümüzde Seydişehir de bilinen bir mabet yoktur. Ancak Receb 1145/Aralık 1732-Ocak 1733 tarihli bir Hurufat kaydında 695 Değirmenci Mahallesi nde Şaşel Hoca Mescidi nin bulunduğu ve imamı olan Ahmed in ölmesi üzerine göreve oğlu Mustafa Halife nin geçmesi gerekirken Abdülmümin isimli birisinin bir yolunu bulup beratı üzerine yaptırdığı; onun yolsuzluğu anlaşılınca görevden menedilip Mustafa Halife nin günlük iki akçe ile imamete getirildiği bilgisi yer almaktadır. Şaşel Hoca Mescidi yle ilgili bundan sonra herhangi bir kayda rastlanmadığına bakılırsa XVIII. yüzyılın ikinci yarısında yıkılmıştır Zedkûr Gölü Mescidi Günümüzde mevcut olmayan Zedkûr Gölü Mescidi ile ilgili ulaşılabilen tek kayıt, Zilkade 1110/Mayıs 1699 tarihlidir. Günlük yarım akçe ile imamet görevine Ali nin getirildiğini bildirmektedir 696. XVIII. yüzyılın ilk yarısında yıkılmış olmalıdır Hacı Mustafa/Hacı Nasuh Mahallesi ndeki Camiler Hacı Nasuh Camii Hacı Nasuh Camii, kimi zaman Hacı Mustafa Mahallesi 697 kimi zaman da Hacı Nasuh Mahallesi 698 olarak zikredilen mahalde idi. Burada bir de hamam mevcut idi. Günümüzde bu adla anılan bir mahalle olmamakla birlikte Ulukapı Mahallesi nde Hacı Nasuh Hamamı nın bir bölümü halen ayaktadır. Ancak cami mevcut değildir. 694 VAD., no. 544, vr. 13b. 695 VAD., no. 1088, vr. 58a. 696 VAD., no. 1140, vr. 164a. 697 VAD., no. 1118, vr. 72b ; no. 1160, vr. 8b, 9b 698 VAD., no. 1119, vr. 50b.

202 176 Hacı Nasuh Camii ile ilgili ulaşılabilen bilgilere göre XVII. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmiş olmalıdır. Çünkü Hurufat kayıtlarında hamam ve cami ile ilgili ilk mütevelli atamalarına Zilkade 1111/Nisan-Mayıs 1700 de rastlanmış 699 ; Safer 1135/Kasım-Aralık 1722 ye kadar düzenli olarak devam etmiştir 700. Sonraki yıllara dair herhangi bir kayda ulaşılamamıştır Hacı Seyyid Ali Mahallesi ndeki Mescitler Abdülcabbar Mescidi Günümüzde mevcut olmayan Abdülcabbar Mescidi, XVII. yüzyılın sonlarında inşa edilmiş olmalıdır. Çünkü mescitle ilgili bir kayda göre, Cemaziyülahir 1113/Kasım-Aralık 1701 te yarım akçe ile mescitte imam olan Ali nin vefatıyla yerine Mustafa atanmıştır 701. Bundan sonra herhangi bir kayda rastlanmadığına bakılırsa XVIII. yüzyılın ilk yarısında yıkılmış olmalıdır Eskilli Mescidi Adından Eskil asıllı biri tarafından inşa edildiği anlaşılan ve günümüzde ayakta olmayan Eskilli Mescidi ne, XVIII. yüzyılın başında Safer 1146/Temmuz-Ağustos 1733 te ilk atama yapılmıştır 702. XIX. yüzyıl ortalarına kadar atamalar devam etmiştir 703. Eskilli Mescidi yle ilgili ulaşılabilen son arşiv kaydı Rebiyülevvel 1236/Aralık 1820-Ocak 1821 tarihlidir. İmam Mehmed in ölümü üzerine günlük yarım akçe ile Seyit Abdülkerim Halife görevlendirilmiştir 704. Bundan sonra herhangi bir kayda rastlanmadığına göre XIX. yüzyıl ortalarında yıkılmıştır. 699 VAD., no. 1160, vr. 8b, 9b; no. 1118, vr. 72b; no. 1119, vr. 50b. 700 VAD., no. 1118, vr. 72b ; no. 1119, vr. 50b; no. 1160, vr. 8b-9b. 701 VAD., no. 1160, vr. 9a. 702 VAD., no. 1088, vr. 58b. 703 VAD., no. 567, vr. 58a; no. 1117, vr. 66b; no. 1088, 58b. 704 VAD., no. 1119, vr. 50b.

203 Hacı Seyyid Ali Mescidi Hacı Seyyid Ali Mahallesi nde, halen aynı adla varlığını sürdüren Hacı Seyyid Ali Mescidi, XVII. yüzyıl sonlarında inşa edilmiş olmalıdır. Çünkü bununla ilgili bulunan en eski arşiv kaydı 1115/1703 tarihlidir 705. Hacı Seyyid Ali Mescidi yle ilgili şimdilik eldeki son kayıt, Rebiyülevvel 1233/Ocak-Şubat 1818 tarihlidir 706. Öyle ise XIX. yüzyıl ortalarında yıkılmıştır İbrahim Efendi Mescidi Hacı Seyyid Ali Mahallesi nde bulunan ve günümüze ulaşmayan bir diğer mabet, İbrahim Efendi Mescidi dir. XVII. yüzyıl sonlarında inşa edilmiş olmalıdır. Çünkü ulaşılabilen en eski arşiv kaydı, Zilkade 1123/Aralık 1711-Ocak 1712 tarihlidir 707. İbrahim Efendi Mescidi ne dair son belgenin tarihi Cemaziyülahir 1157/Temmuz-Ağustos 1744 tür 708. Öyle ise XVIII. yüzyıl sonlarında yıkılmıştır Karılar/Avradlar Bazarı Mescidi Günümüzde bulunmayan Hacı Seyyid Ali Mahallesi nde Karılar/Avradlar Pazarı denilen yerdeki mescit, XVIII. yüzyıl başlarında kurulmuş olmalıdır. Çünkü mescitle ilgili ilk belge, Receb 1140/Şubat-Mart 1728 dir 709. Bu mabede dair son belgenin tarihi ise 13 Receb 1206/7 Mart 1792 dir 710. Bu durum, mescidin XIX. yüzyıl başlarında yıkılmış olduğuna işaret etmektedir KiçikapıMahallesi ndeki Camiler Seyit Harun Camii Seyit Harun un yaptırdığı cami, medrese ve zaviyeye Makālât-ı Seyyid Hârûn Velî de, Seyit Harun un yaptırdığı cami, medrese ve zaviyeye Eşrefoğlu 705 VAD., no. 1160, vr. 9a. 706 VAD., no. 1118, vr. 72a. 707 VAD., no. 1160, vr. 10b. 708 VAD., no. 1122, vr. 32b. 709 VAD., no. 1128, vr. 19a. 710 VAD., no. 548, vr. 60a. 711 Menakıpnamede ve arşiv belgelerinde Kiçikapıolarak zikredilen mahalle, günümüzde Seyitharun Mahallesi olarak bilinmektedir.

204 178 Mübarizüddin Mehmed Bey in Beyşehir deki köşkünü ve has bahçesini vakfettiği yazılıdır. Bu durumda mabet XIV. yüzyıl başlarında inşa edilmiş olmaktadır 712. İlk inşa edildikleri devirde çatıları toprak örtülü olan bu camilerde, topraktan sızan yağmur suları tavanı tutan hatılları çürütmüş, bu yüzden çatısı çok sık tamir edilmiştir. Seydişehir deki Seyit Harun Camii nin çatısı da bu sebeple yenilenmiş olmalıdır 713. Nitekim 5 Cemaziyülevvel 1280/18 Ekim 1863 tarihli bir iradede, Seyit Harun Camii nin tamire muhtaç olup keşfinin yapıldığı, onarım için kuruş gerektiği yazmaktadır yılında Seyit Harun Camii, zaviyesi, hamam ve imaret ile birlikte tamir görmüş; toplam 3367 kuruş sarf edilmiştir Muharrem 1312/4 Temmuz 1894 te onarım gören Seyit Harun Camii nin 716, 1317/1899 de türbesiyle birlikte harap bir halde olup Vali Ferit Paşa tarafından kuruşa tamir ettirildiği 717 ; 8 Cemaziyülevvel 1323/11 Temmuz 1905 tarihli bir Bâb-ı Âli evrakında ise yine tamire muhtaç olduğu yazılıdır 718. Ancak yeniden onarıldığına dair herhangi bir belge şimdilik tespit edilememiştir. Günümüzde ayakta olan Seyit Harun Camii ile ilgili olarak mütevelli, nâzır, kayyım, câbi, imam, hatip, müezzin, vâiz, cüzhan, aşirhan, fetihhan, zâkir, şeyh, temcidhan, sermahfel ve türbedar gibi pek çok görevlinin 1920 li yıllara kadar çok sayıda atama kaydı mevcuttur Kızılcalar Mahallesi ndeki Mescitler Abdülhalim Mescidi Abdülhalim Efendi tarafından yaptırılan 720 Abdülhalim Mescidi yle ilgili ulaşılabilen en eski kayıt Şevval 1117/Ocak-Şubat 1706 tarihlidir 721. Buna göre 712 Manzumenin öğelerinden olan medrese Eğitim Kurumları, üç kümbet Türbeler ve külliyenin vakıfları ise Seydişehir de Vakıflar başlığı altında ayrıca incelenecektir. 713 ÜNAL, Seyid Harun Camii ve Önündeki Üç Kümbet, s ; ÖNDER, aynı eser, s BOA, İ. DH., Dosya no. 516, Gömlek no BOA, EV. d., Gömlek no , vr BOA, ŞD., Dosya no. 131, Gömlek no KVS, tarih: 1317/1899, s BOA, BEO, Dosya no. 2622, Gömlek no Atamalarla ilgili ilk atama kaydının tarihi 29 Zilhicce 1082/27 Nisan 1672 dir (BOA, İE. ML. Dosya: 5, Gömlek: 355). Son atama kaydının tarihi ise 20 Zilhicce 1331/20 Kasım 1913 dür. VAD, no. 2180, s. 274, hüküm no VAD., no. 1088, vr. 58b.

205 179 XVII. yüzyıl sonlarında inşa edilmiş olmalıdır. XX. yüzyıl başlarına kadar imam, mütevelli ve muallim atamaları devam etmiştir 722. Mescitle ilgili eldeki son kayıt 25 Cemaziyülahir 1327/14 Temmuz 1909 tarihlidir 723. Günümüzde bu adla bilinen bir mescit mevcut değildir Kızılcalar Mahallesi Mescidi Günümüzde hâlen mevcut olan Kızılcalar Mahallesi Mescidi, XVII. yüzyıl sonlarında inşa edilmiş olmalıdır. Mabetle ilgili ulaşılan mütevelli ve imam atama kayıtları arasına tarihlenmektedir Kızılcalar Mahallesi ndeki Diğer Mescitler Atik, Buk a, Hacı Sefer, Kara Hatib ve Seyyid Ali mescitlerine dair birer kayda rastlanmıştır. Günümüzde bunların varlıkları söz konusu değildir (Tablo-41). Tablo-41: Kızılcalar Mahallesi ndeki bazı mescitlerle ilgili atama kayıtları Mescit Adı Görevlendirme Tarihi Görevin Çeşidi Eski Görevlinin Adı Yeni Görevlinin Adı Görevin Veriliş Nedeni Ücret günlük Belgenin Künyesi Atik Mescidi Buk a Mescidi Hacı Sefer Mescidi Kara Hatib Mescidi Seyyid Ali Mescidi Ramazan 1138/Mayıs- Haziran 1726 Cemaziyülevvel 1137/Ocak-Şubat 1725 Zilkade 1123/Aralık Ocak 1712 İmam Abdülcabbar Hacı Ahmed Feragat 2 akçe İmam Molla Ömer Seyit Abdülcabbar Mütevelli _ Hasan Tarihsiz Ferraş _ Hasan Safer 1145/Temmuz- Ağustos 1732 İmam Hacı Ahmed Hacı Abdurrahman Vefat Boş kadro Boş kadro Vefat _ yarım akçe 1 akçe 2 akçe VAD., no. 1091, vr. 29b VAD., no. 1119, vr. 50a VAD., no. 1160, vr. 10b VAD., no. 1118, vr. 69b VAD., no. 1088, vr. 58a. 721 VAD, no. 1160, vr. 10a. 722 VAD, no. 1090, vr. 83a; no. 1118, vr. 71b, 72a, 72b; no. 1160, vr. 10a; no. 1122, vr. 32b, 34b; no. 1123, vr. 10a. 723 VAD, no. 2180, s. 34, hüküm no VAD, no. 1119, vr. 50a-50b; no. 1122, vr. 32b; no. 1160, vr. 9b.

206 Sofuhane/Sofhane Mahallesi ndeki Camiler Sofuhane/Sofhane Camii Bazı belgelerde Sofuhane olarak geçen ve hâlen varlığını koruyan Sofhane Camii 725, mekteple birlikte muhtemelen XVIII. yüzyıl başlarında inşa edilmiştir. Çünkü bu caminin imamıyla ilgili ilk belgenin tarihi Evail-i safer 1227/6-15 Şubat 1715 tir. Caminin vakfıyla ilgili ilk yazışmaların tarihi ise Mart 1279/Mart-Nisan 1863, son yazışmanın tarihi 19 Kânun-ı evvel 1329/1 Ocak 1914 tür 726. Bu bilgilerden hareketle caminin 1920 lere kadar ibadete açık olduğu söylenebilir Sofuhane/Sofhane Mahallesi ndeki Mescitler Arpalı Mescidi Bu çalışmanın Türkiye Selçuklu Devleti Döneminde Seydişehir başlığı altında değinildiği üzere, 1940 yılında Belediye tarafından yıktırılan Arpalı Mescidi nin kapısı üzerinde Muharrem 635/Ağustos 1237 tarihli binanın Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında inşa edildiğini bildiren bir kitabe mevcuttu. Seydişehir in kurulmasının 1300 lerden sonraya tarihlendirildiğine bakılırsa kitabe Selçuklu Dönemi ne ait bir handan sökülüp bu mescide sonradan getirilip monte edilmiş olmalıdır. Osmanlı arşiv belgelerinde Arpalı Mescidi yle ilgili ulaşılabilen en eski belge Şaban 1166/Haziran-Temmuz 1753 tarihlidir 727. Bu durumda mescidin, XVIII. yüzyılın ilk yarısında inşa edildiği düşünülebilir. Arpalı Mescidi ne imam ve vaiz atamaları 1246/1830 a kadar düzenli olarak yapılmıştır 728. Mescit XIX. ile XX. yüzyılın ilk yarısında ayakta idi yılında onarım gören mabet, dikdörtgen planlı, taş ve moloz taştan yapılmış, üzeri çatılı sade bir yapıdır. Kuzeydoğu köşesinde ahşap bir minaresi vardır. ÖNDER, aynı eser, s BOA, Şikâyet Defteri, no. 71, s. 312; BOA, EV.d., Gömlek no ; VAD., no. 544, vr. 13b; no.1088, vr. 58a, 58b, 60a; no. 1090, vr. 81a, 84b, 85a; no. 1091, vr. 29b; no. 1118, vr. 70a, 70b, 72b; no. 1119, vr. 50b; no. 1122, vr. 33b, 34b; no. 1128, vr. 19a; no. 1160, vr. 9a, 9b, 10b; no. 3153, vr. 26, s. 80; no. 3177, vr. 176, s. 349; no. 3202, vr. 84, s. 212; vr. 105, s. 255; no. 3224, vr. 2, s. 6; vr. 25, s VAD., no. 1122, vr. 34b. 728 VAD., no. 548, vr. 59b; no. 1088, vr. 57b; no. 1090, vr. 83b; no. 1118, vr. 70b-71a; BOA, NFS. d., no. 3310, s. 115.

207 Ulukapı Mahallesi ndeki Camiler Araplar Camii Ulukapı Mahallesi nde yer alan ve hâlen ayakta bulunan Araplar Camii nin girişinde 1237/1821 tarihinde inşa edildiğini gösteren bir levha vardır. Osmanlı arşivlerinde herhangi bir belge tespit edilememiştir. Bu durumda levhadaki bilgiye şüphe ile bakmak gerekir Ulukapı Mahallesi ndeki Mescitler Filoğlu Mescidi Arşiv kayıtlarında Ulukapı Mahallesi nde gösterilen Filoğlu Mescidi, XVIII. yüzyıl başlarında adından da anlaşılacağı üzere Filoğlu adıyla anılan bir hayır sahibi tarafından inşa edilmiştir 730. Bu mescitle ilgili ulaşılabilen ilk kayıt, Rebiyülevvel 1146/Ağustos-Eylül 1733 tarihlidir 731. İkinci belgenin tarihi ise Zilkade 1162/Ekim- Kasım 1749 dur 732. Hakkında daha fazla kayda rastlanamayan bu mescit, XVIII. yüzyılın ikinci yarısında yıkıldığı düşünülebilir Hacı Ahmed Mescidi Ulukapı Mahallesi nde Uzunyol denilen mevkide Hacı Ahmed tarafından yaptırılan 733 ve banisinin adıyla anılan mescidin inşa tarihi, XVIII. yüzyılın ilk yarısı olmalıdır. Çünkü mescitle ilgili ilk belgenin tarihi, Muharrem 1182/Mayıs-Haziran 1768 dir 734. Son belge ise 10 Şevval 1206/1 Haziran 1792 tarihlidir 735. Hakkında daha fazla kayda ulaşılamayan mescit, XIX. yüzyılın ilk çeyreğinde yıkılmış olmalıdır. 729 Seydişehir de Yusuf Akyurt un Kasım 1938 tarihleri arasında gerçekleştirdiği gezi sırasında gördüğü ve tespit ettiği binalar arasında bir de Arpalı Mescidi vardır. Yapıya dair şu bilgileri vermiştir: Bu mescit haraptır. Tavanı çökmüştür. İçten içe 6.30x7.00 metre ölçüsündedir. İçinde şark duvarı köşesinde üst tarafı beyzî kemerli beş satırdan ibaret 1.03x0.80 metre ölçüsünde bir kitabe vardır Bu kitabe başka bir yerden getirilip konulmuş olmalıdır. Zira mescidin duvarları âdi taştan yeni yapılmıştır, Selçuklu dönemi yapısı değildir. Bk. AKYURT, aynı eser, s VAD., no.1088, vr. 58b. 731 VAD., no.1088, vr. 58b. 732 VAD., no.1122, vr. 34a. 733 VAD., no.548, vr. 60a. 734 VAD., no.1117, vr. 66b. 735 VAD., no.548, vr. 60a.

208 İvaz Çelebi Mescidi Hakkında tek bir kayda ulaşılan mescidin inşa tarihini söylemek zordur. Zira kaydın bulunduğu Hurufat Defteri nde tarihler sıkıntılıdır. Ancak diğer mescitlerle ilgili atama kayıtlarıyla mukayese edilerek, bu mescidin XIX. yüzyılda faal olduğu söylenebilir. Günlük bir akçe ile imam olan Mustafa nın beratının yenilendiği bilgisi vardır Ulukapı Mahallesi Mescidi Ulukapı Mahallesi Mescidi, XVII. yüzyıl sonlarında yapılmış olmalıdır. Çünkü mabetle ilgili ilk belgenin tarihi Cemaziyülahir 1116/Ekim 1704 tür 737. Mescit, cami olarak günümüzde ibadete açıktır Küçük Mescit Ulukapı Mahallesi ndeki Küçük Mescit, 1902 de mahalle halkı tarafından yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı, kesme taş ve molozlarla yapılmış, üzeri çatı ile örtülü basit bir yapıydı. Kuzeydoğu köşesinde ahşap bir minaresi vardı lara kadar ibadete açık olan bu mescit, günümüzde mevcut değildir Kent Merkezindeki Diğer Cami ve Mescitler Seydişehir kent merkezinde olmakla birlikte hangi mahalle sınırları içinde bulunduğu tam olarak tespit edilememiş ibadethaneler de mevcuttur. Bunlar; Buğday Pazarı/Semerciler Mescidi, Arslan Ağa/Bâzargan Hânı/Sultan Mescidi, Arasta Mescidi, Çomaklı Mescidi ve Kalaycı Mescidi dir Buğday Pazarı/Semerciler Mescidi Semerciler Mescidi, Buğday Pazarı nda Semerciler Sokağı nda idi. Çarşı içinde olduğundan burada Zilhicce 1140/Temmuz 1728 de sadece öğle, ikindi ve akşam vakitlerinde namaz kılınırdı VAD., no.1118, vr. 69b. 737 VAD., no.1160, vr. 9b. 738 ÖNDER, aynı eser, s VAD., no. 1122, vr. 32b, 33a; no. 1139, vr. 30b.

209 Veysi Han/Arslan Ağa/Bâzargan Hânı/Sultan Camii Valide Kethüdası Kurd oğlu Arslan Ağa tarafından yaptırılan Arslan Ağa Hanı nın içindeydi 740. Hanın gelirleri bu camiye vakfedilmişti 741. Bunun için Arslan Ağa binâsı vakf Bâzargân Hân Camii şeklinde de kayda geçtiği belgelerde görülmektedir 742. Safer 1108/Ağustos-Eylül 1696 tarihli bir kayıtta bu cami Veysi Han Camii 743 ; 10 Şevval 1205/Haziran ve Safer 1215/Haziran-Temmuz 1800 tarihli 745 belgelerde ise Sultan Camii olarak anılmaktadır Arasta Mescidi Seydişehir de Arasta Çarşısı nda bulunan Arasta Mescidi 746 ile ilgili olarak Zilkade 1115/Mart-Nisan 1704 tarihinden itibaren imam ve mütevelli atama kayıtları mevcuttur 747. Tespit edilen son belgenin tarihi ise Şevval 1201/Temmuz-Ağustos 1787 dir Çomaklı Mescidi Seydişehir kent merkezindeki Çomaklı Mescidi ile ilgili ilk belgenin tarihi Ramazan 1136/Mayıs-Haziran 1724 tür 749. Bu mabetle ilgili son kayıt ise Zilkade 1216/Mart 1802 tarihlidir Kalaycı Mescidi Seydişehir çarşısındaki Kalaycı Mescidi nde Safer 1116/Temmuz 1704 tarihli kayda göre, haftada iki gün bir akçe ücret karşılığı bir görevli Muhammediyehanlık yapıyordu 751. Mescitte çarşı içinde olduğundan sadece öğle ve ikindi namazları kılınıyordu VAD., no. 1140, vr. 163b, 164a; no. 1119, vr. 50a. 741 VAD., no. 457, s VAD., no. 1118, vr. 71a. 743 VAD., no. 1140, vr. 163a. 744 VAD., no. 548, vr. 60a. 745 VAD., no. 544, vr. 14a. 746 VAD., no. 547, vr. 7b; no. 1088, vr. 57b. 747 VAD., no. 1087, vr. 30a; no. 1088, vr. 58b. 748 VAD., no. 547, vr. 7b. 749 VAD., no. 1119, vr. 50a. 750 VAD., no. 544, vr. 14b 751 VAD., no. 1160, vr. 9b. 752 VAD., no. 1160, vr. 10a.

210 Tekke ve Zaviyeler Cumhuriyet ten önce tarikatların örgütlendikleri yerler, tekke ve zaviyelerdi. Tekke, Farsça dayanma, dayanacak yer anlamına gelen tekye kelimesinden bozma olup, tarikat mensuplarının oturup kalkmalarına, ayinlerini icra etmelerine mahsus yerler demekti. Şehir ve kasaba merkezlerinde kurulurlar; hangi tarikata ait ise ona bağlı dervişleri buralarda sürekli kalırlardı. Tekkenin küçüğüne ise zaviye adı verilirdi. Çoğunlukla şehir ve kasabaların dışında ve köylerde kurulan zaviye, hücre, küçük oda demektir 753. Çoğu hanların bulunmadığı ikinci derecede önemi haiz yollar üzerinde kurulduklarından yolcular, buralarda birkaç gün barındırılırlardı. Gezgin bir derviş veya bir yolcu misafir olduğu zaviyede üç günden fazla kalmamak şartıyla dilediği gibi yer içer, hatta hayvanının ihtiyacını temin ederdi. İbn Battûta ya bakılırsa, bazen zaviyenin şeyhi kendi mâli durumuna göre fakir bir yolcuya elbise ve para yardımında bulunurdu 754. Seydişehir, Anadolu da birçok tarikatın merkezi durumunda olan Konya ya yakın bulunduğu için Yesevilik, Ahilik, Nakşibendîlik, Kadirilik ve Babailik gibi farklı tasavvuf kolları burada da yayılmış olup kent merkezinde yedi tasavvuf yapısı tespit edilmiştir. İçlerinde en ünlüsü şüphesiz Seyit Harun Manzumesi idi. Bu çalışmada yalnızca Seydişehir kent merkezinde bulunan tekke ve zaviyeler ele alınacaktır. Çünkü daha önce yapılan iki ayrı çalışmada Seydişehir Kazası genelindeki tasavvuf, tekke ve zaviyeler ayrıntılı olarak incelenmiştir PAKALIN, Tekke, aynı eser, III., s. 445; aynı yazar, Zâviye, aynı eser, III., s İbn Battûta, Tuhfetü n-nüzzâr fi-garâibi'l-emsâr ve Acâibil-Esfâr, I., (hzl. A. Sait Aykut), İstanbul 2004, s. 231, 248, Ayşe DEĞERLİ-Yusuf Küçükdağ, Osmanlı Döneminde Seydişehir ve Çevresinde Tasavvufî Hayat, Tekke ve Zaviyeler, VI. Uluslarası Türk Kültürü, Sanatı ve Kültürel Mirası Sempozyumu- Sanat Etkinlikleri / VI. International Turkic Culture, Art and Cultural Heritage Symposium-Art Activity, (17-21 Eylül 2012), Milano (basım aşamasında); aynı yazarlar, Beylikler ve Osmanlı Döneminde Seydişehir de Tasavvuf, Türk-İslâm Medeniyeti Akademik Araştırmalar Dergisi, S. 16(2013), s

211 Kent Merkezindeki Tekke ve Zaviyeler Seyit Harun Veli Tekkesi Seyit Harun 1305 te inşa ettiği Seydişehir de bir kent için gerekli kale, mescit, medrese, hamamdan başka bir de zaviye kurmuştur. Bu durumda Seyit Harun Veli Tekkesi, şehrin çekirdeğini oluşturmuştur. Ayrıca bu tekke Seydişehir Kazası na bağlı köylerde Seyit Harun a inanmış halifelerce kurulan zaviyelerin merkezi durumunda olmuştur Şeyh Baba Tekkesi Bu tekkeye dair ulaşılabilen tek kayıt Evail-i Muharrem 1159/24 Ocak-2 Şubat 1746 tarihli bir Karaman Ahkâm Defteri hükmüdür. Bu tekkenin o tarihlerde şeyhi Ali dir Şeyh Ahmed/Devetaşı Zaviyesi Devetaşı yakınında idi 758. Devetaşı, Seyit Harun un Şeyh Didiği yi karşılamaya giderken üzerine bindiği söylenen taştı 759. Bu olaya hürmeten söylenen yere bir zaviye inşa edilmiştir. Şeyh Ahmed Zaviyesi, Fatih dönemi kayıtlarında geçmemektedir. Zaviyeyle ilgili ilk belge, Zilkade 1103/Temmuz-Ağustos 1692 tarihlidir 760. Öyle ise XVII. yüzyıl sonlarında inşa edilmiştir. 756 Bunlar; Seydişehir e bağlı Kıraçlar köyündeki Hacı Veysel, Karakız köyündeki Şeyh Hüseyin, Baş-Karaviran köyündeki Şeyh Gaybi bin Hacı Hamza, Taşağıl köyündeki Şeyh Âdil, Sakızarmud/Şekerarmud köyündeki Seyit Harun/İsmail Şeyh/İbrahim Şeyh, Düden köyündeki Şeyh Mustafa, El-Mesud köyündeki Şeyh Enbiya, Dereköy de Musa Şeyh Evlâdı Mezid Seydi Harun Veli, Yeniceköy de Tavus Abdal, Kilisecik köyündeki Hacı Osman ve Hacı Halil Veled-i Şeyh Seydi, Hacılar köyündeki Derviş İsmail, Akkilise köyündeki Derviş Musa, yine Akkilise köyündeki Şeyh Salih, Taraşçı köyündeki Ekmek Yemez, Beyşehir e bağlı Örtülü köyündeki Abdal Mehmed, Bozkır a bağlı Avrana/Arvana köyündeki Abdal Mehmed ve Konya Kazası na bağlı Hatunsaray-Çukurçimen köyündeki Şeyh Armağan zaviyelerdir. 757 BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 3, vr. 21, s. 38/ VAD., no. 1122, vr. 33b. 759 Makālât, s VAD., no. 1160, vr. 8b.

212 Melik Gazi Zaviyesi Melik Gazi Zaviyesi ile ilgili tek bir kayda ulaşılmıştır. Bu, Zilhicce 1110/Mayıs-Haziran 1699 tarihlidir Âb-ı Germ/Yusuf Oğlu Mehmed Zaviyesi Âb-ı Germ/Yusuf Oğlu Mehmed Zaviyesi, Seydişehir e bağlı Karakız köyünde idi. Karakız, günümüzde Seydişehir in merkez mahallelerinden olan Saadetler, Kurtuluş ve Bahçelievler mahallelerinin bulunduğu alanı kapsamaktadır. Halk arasında hâlen bu mevki Karakızlar olarak bilinmektedir. Âb-ı Germ ise bugün dahi mevcut olan kaplıcanın adıdır. Fatih dönemi tahrir kayıtlarında yani 1476 da Seydişehir deki kaplıca yanında bir çiftlik yeri bu zaviyenin vakfı idi Kızgın Sânem Zaviyesi Fatih dönemi tahrir defterlerinde adı geçmeyen Kızgın Sânem Zaviyesi nin XVIII. yüzyıl başlarında kurulduğu anlaşılmaktadır. Safer 1148/Haziran-Temmuz 1735 tarihli kayda göre, zaviyede aşirhan olan Abdullah ın vefatı üzerine yerine Süleyman görevlendirilmiştir Pınarbaşı Zaviyesi Pınarbaşı Zaviyesi, günümüzde kent merkezinde Pınarbaşı Mahallesi adıyla anılan mevkide idi. Fatih Dönemi ne ait tahrirde bu zaviyenin adı geçmemektedir. Fatih Dönemi nden sonraki tahrir kayıtlarına göre, Pınarbaşı Zaviyesi nin bulunduğu arsayı Karamanoğulları zamanında Durdu Hacı adlı kişi satın alıp zaviye yeri olarak vakfetmiştir 764. O zaman Pınarbaşı Zaviyesi XV. yüzyıllın ilk yarısında inşa edilmiş olmalıdır. 761 VAD., no. 1140, vr. 164a. 762 Fatih Devrinde Karaman Vakıfları, s VAD., no. 1122, vr. 32b. 764 Murad Çelebi Defteri,vr. 62b; BOA, TT. d., Gömlek no. 1126, vr. 90a.

213 187 Pınarbaşı Zaviyesi nin vakfından olmak üzere Bükarmud 765 /Gökarmud 766 köyünde 20 dönüm arazi bulunmaktaydı da Seydişehir de iki kıta zemin vakfa aitti te Gökarmud da 20, kent merkezinde beş dönüm arazi vakıftan olup o sene zaviye binası harap olduğundan elde edilen 130 akçelik öşür gelirinin bir kısmı ile tamirat yapılmıştı 768. Evâhir-i Cemaziyülahir 1198/11-20 Mayıs 1784 tarihli bir kayda göre, Gurgurum Nahiyesi ne bağlı Gökarmud köyünde 20 dönümlük bir arazi ile Pınarbaşı mevkiinde 20 dönümlük başka bir arazi de zaviyeye aitti Türbeler Dışta kaide üzerine yükselen gövdenin ehrami veya mahruti bir külah veya bir kubbe ile örtülmesinden ibaret vertikal yapılara türbe denir 770. Seydişehir türbeleri genel olarak XIII. ve XIV. yüzyıl mimari özelliği gösterir ve kare kaide üzerine konik külah örtülüdür. Aşağıda Seydişehir kent merkezindeki türbelerin her biri ayrı başlıklar altında incelenecektir Seyit Harun Türbesi Seyit Harun Camii nin kuzey duvarına bitişik olarak, giriş kapısının solunda iki, sağında ise bir kümbet vardır. Caminin kuzey duvarındaki üç kümbetten sağ taraftaki kümbet, camiye ismini veren Seyit Harun a aittir. Güney duvarı camiye bitişik olan bu kümbet, kesme taşlarla inşa edilmiştir. Kümbetin giriş kapısı kuzeye açılmaktadır (Çizim-2). Kitabeden açık olarak anlaşıldığına göre 1320 yılında inşa edilmiştir Murad Çelebi Defteri,vr. 62b. 766 BOA, TT. d., Gömlek no. 1126, vr. 90a Numaralı Muhasebe Defteri, s BOA, TT., d., Gömlek no. 1135, vr. 126a. 769 BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 18, s Hakkı ÖNKAL, Anadolu Selçuklu Türbeleri, Ankara 1996, s ÖNDER, aynı eser, s. 108; ÜNAL, Seyid Harun Camii ve Önündeki Üç Kümbet, s ; BAYRAKDAR, aynı tebliğ, s. 284.

214 188 Seyit Harun Türbesi ne Osmanlı Dönemi nde 1913 yılına kadar düzenli olarak cüzhan, ihlashan, duagu ve türbedar atamaları yapılmıştır 772. Ayrıca zaman zaman onarımlar da yapılmıştır. Nitekim 5 Cemaziyülevvel 1280/18 Ekim , Muharrem 1312/Temmuz ve 8 Cemaziyülevvel 1323/11 Temmuz 1905 tarihlerinde türbe esaslı bir onarım görmüştür 775. Ulaşılan son tamirat kaydı 1914 tarihlidir 776. Çizim-2: A. Seyit Harun Türbesi, B: Halife Sultan Türbesi, C: Sultan Hatun Türbesi (R.H. Ünal dan) Halife Sultan Türbesi Seyit Harun Camii nin kuzey cephesi önünde sıralanan kümbetlerden ikincisi Halife Sultan Türbesi olup, caminin kuzeydoğu köşesine bitişiktir. Kitabesinde inşa 772 BOA, İE. ML. Dosya: 5, Gömlek: 355; VAD., no. 544, vr. 13b; no. 547, vr. 7b; no. 1088, vr. 58a, 58b, 59b, 60a; no. 1118, vr. 70a; no. 1119, vr. 50a ; no.1160, vr. 8b, 9b, 10b; no. 2179, s. 55, hüküm no. 205; no. 2180, s. 217, hüküm no. 460, BOA, İ. DH., Dosya no. 516, Gömlek no BOA, İ. EV., Dosya no. 7, Gömlek no. 1312/M-02; BEO, Dosya no. 436, Gömlek no ; ŞD, Dosya no. 131, Gömlek no BOA, BEO., Dosya no. 2622, Gömlek no Hâlen tüm unsurlarıyla ayakta bulunan Seyit Harun Türbesi 1983 yılında tescil edilmiş ve 1988 de onarım görmüştür. Orijinal kapısı değiştirilip yerine bugünkü sade, ahşap kapı takılmıştır. 776 KVS, tarih: 1322/1914, s. 301.

215 189 tarihi olarak 10 şevval 768/9Haziran 1367 yazmaktadır 777. Seyit Harun Türbesi ne atanan türbedar, cüzhan ve duaguların bu türbe için de hizmet verdiği Osmanlı belgelerinden anlaşılmaktadır. Buraya Osmanlı Dönemi nde yapılan atamalarının ilkinin tarihi Zilkade 1113/Mart-Nisan 1702 dir 778. Son atamanın tarihi ise Cemaziyülevvel 1242/Aralık1826 dır Rüstem Bey ve Sultan Hatun Türbesi Rüstem Bey ve Sultan Hatun Türbesi, Seyit Harun Camii nin kuzeyinde, Halife Sultan Türbesi nin kuzey duvarına bitişiktir. Cami önünde yer alan üç kümbetten en küçüğüdür. İnşa tarzı ve malzemeleri diğer ikisinden farklıdır. 3.45x3.45 m ölçülerinde kare plan üzerine kesme taş kaplamalarla yükselen bir gövdesi vardır 780. Çizim-3: Sultan Hatun Türbesi/Rüstem Bey Türbesi plan ve kesiti (Dülgerler den). Rüstem Bey ve Sultan Hatun bint Emirşah Bey ibn Turgut Bey Türbesi nin içinde beş mezar bulunmaktadır. Bunlardan en güneyde kalanı Sultan Hatun a aittir. İkisi büyük, ikisi küçük olan diğer dört mezarın ise Selçuklu tipi sandukaları vardır. 777 ÖNDER, aynı eser, s. 111; ÜNAL, Seyid Harun Camii ve Önündeki Üç Kümbet, s VAD, no. 1160, vr. 8b. 779 VAD, no. 549, vr. 50a. 780 ÖNDER, aynı eser, s ; ÜNAL, Seyid Harun Camii ve Önündeki Üç Kümbet, s

216 190 Sultan Hatun mezarı, üzerindeki kitabelere göre 8 Şaban 825/28 Temmuz 1422 tarihlidir. Sanduka şekilli mezarlardan soldan birincisi Rüstem Bey bin Halil Bey e ait olup Safer 843/Temmuz-Ağustos 1439 tarihlidir. İkinci büyük sanduka şekilli mezar Ali Bey ibn Rüstem Bey indir. Rebiyülevvel 843/Eylül-Ekim 1439 tarihlidir. Sanduka tipi küçük mezarlardan ilki Rüstem Bey kızı Dürrühant Hatun a aittir ve Muharrem 832/Ekim-Kasım 1428 tarihlidir. Sanduka tipi küçük mezarlardan ikincisi üzerinde rakamla 999/1590 tarihi ve Yusuf bin Mustafa adı okunmaktadır 781. Seyit Harun külliyesine bağlı bu türbenin ne zaman yaptırıldığı bilinmemekle birlikte, türbedeki en eski mezarın Turgutoğlu Emir Şah Bey in kızı Sultan Hatun a ait olup, onun 8 Şaban 825/29 Temmuz 1422 de ölümünden sonra yapıldığı tahmin edilmektedir. Osmanlı Dönemi nde Zilhicce 1102/Ağustos-Eylül 1691 tarihinden başlamak üzere /1902 yılına kadar, ücretleri Rüstem Bey Vakfı ndan karşılanmak üzere, bu iki türbe için türbedar, cüzhan, aşirhan, temcidhan ve duagu atamaları yapılmıştır Muallimhane Türbesi Muallimhane/Abdülaziz Ağa Camii nin duvarına bitişik olarak yapılmış olan Muallimhane Türbesi, 4.10x6.55 m boyutunda, dikdörtgen planlıdır. İç kısımda doğuda bir kubbe, batıda yarım kubbe ile örtülüdür. Batı cephesi camiye bitişiktir ve arada minare yer alır. Türbe içten kubbe ile örtülüdür. Dışarıdan ise kurşunla kaplanmıştır. Muallimhane Türbesi nde ortada dikdörtgen biçiminde bir seki üzerine ikisi küçük, ikisi büyük dört mezar yapılmıştır. Ortadaki mezarların şahidesinde, Hacı 781 ÖNDER, aynı eser, s ; R. ÜNAL, Seyid Harun Camii ve Önündeki Üç Kümbet, s VAD., no. 1160, vr. 8b. 783 VAD.,no. 544, vr. 13b, 14b; no. 547, vr. 7a; no. 549, vr. 50a; no. 1088, vr. 59b; no. 1090, vr. 81a, 82b; no. 1118, vr. 71a, 71b; no. 1119, vr. 50a; no. 1122, vr. 33b; no. 2179, s. 183, hüküm no. 508; no. 2179, s. 55, hüküm no. 205; no. 2180, s. 480, hüküm no. 80; no. 2180, s. 505, hüküm no. 1113; BOA, Şikâyet Defteri, no. 112, s. 188; BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 18, s. 18; EV. d., Gömlek no

217 191 Receb in babası Hacı Mehmed e ait kitabeden el-merhume l-mağfûr el-hakire lmuhtac ilâ rahmetullah el-hâc Mehmed yazıları okunabilmektedir. Diğer üç mezartaşında yazı yoktur. Bunlardan birinin Hacı Receb e, diğer ikisinin aileden diğer fertlere ait olduğu tahmin edilmektedir 784. itibaren 785 Muallimhane Türbesi ne Ramazan 1138/Mayıs-Haziran 1726 tarihinden Osmanlı Dönemi nde türbedar atamalarının düzenli olarak 5 Şevval 1326/31 Ekim 1908 e kadar devam ettiği belgelerden anlaşılmaktadır Emirler Türbesi Emirler Türbesi, günümüzde Alaylar Mahallesi ndeki Türbe Camii nin bahçesinde yer alan türbe olmalıdır 787. Daha önce değinildiği üzere Alaylar Mahallesi XVIII. yüzyıl Hurufat kayıtlarında Emir Mahallesi olarak geçmektedir. Caminin mahfeli altında kitabesiz 10 mezar sıralıdır. Emirler Türbesi nin XIX. yüzyıl belgelerinde adı geçmekte olup ne zaman ve kim adına yapıldığı tespit edilememiştir. Konya Vilâyet Salnâmesi nde Abdülkadir Geylani (ö. 1166) soyundan Şeyh Abdülkadir, Hasan Baba, Ak Baba, Ali Baba, Haydar Baba, Mürsel Baba ve diğer Hasan Baba nın Seydişehir de metfun olduğu yazmaktadır 788 ki bu bahsedilen yedi kişi Emirler Türbesi ndeki mezarlarda yatanlardan olmalıdır. 19 Zilhicce 1242/14 Temmuz 1827 ve 7 Cemaziyülevvel 1244/15 Kasım 1828 tarihli iki ayrı belgeden türbeye ferraş ve türbedar ataması yapıldığı anlaşılmaktadır Şeyh Abdullah Efendi Türbesi Mehmed oğlu Şeyh Abdullah Efendi, Bozkır ın Karacahisar köyünde 1222/1806 yılında doğmuş; sıbyan mektebini köyde bitirdikten sonra babasının 784 ÖNDER, aynı eser, s ; DANIŞIK, aynı tez, s VAD., no. 1091, vr. 29b. 786 VAD., no. 544, vr. 14a; no. 900, vr. 50; no. 1088, vr. 59a; no. 1090, vr. 84a; no. 1091, vr. 29b; no. 1117, vr. 66a; no. 3155, vr. 52; no. 4179, vr Daha önce de belirtildiği gibi Alaylar Mahallesi XVII. yüzyıl Hurufat kayıtlarında Emir Mahallesi olarak da geçmektedir. 788 KVS, tarih: 1289/1872, s VAD., no. 549, vr. 50a, 50b.

218 192 talebelerinden olan Bozkır ın Hocaköyü ndeki Müderris Memiş Efendi nin medresesine kaydolmuş; onun himayesinde Nakşibendî Tarikatı na girmiştir. Seydişehir de yılları arası müderrislik ve sonrasında 34 sene Nakşibendî Tarikatı şeyhliği yapan Şeyh Abdullah Efendi 19 Zilhicce 1319/29 Mart 1902 de vefat etmiştir 790. Şeyh Abdullah Efendi Türbesi, Seyit Harun Mahallesi 1606 numaralı sokakta Seyit Harun Hamamı nın kuzeybatısındadır. Dikdörtgen planlı türbenin duvarları kesme moloz taşlarla örülü, üzeri kiremit çatıyla kaplıdır x9.10 m ölçülerindedir. Türbenin batı cephesi yola bakmaktadır 791. İçerde taş ve ahşaptan sekiz sanduka vardır. Bu mezarlar Şeyh Abdullah Efendi; oğulları Şeyh Hocaken, Hacı Ahmet ve Hacı Şakir; müritlerden Uşaklı Hekim Ali, Şeyh Abdullah ın hanımı Hacı Arife, Şeyh Abdullah ın kızı Şerife Kadın, Şeyh Hacegân Efendi nin eşi Emine Hanım ve aileden diğer hanımlara aittir. Şeyh Abdullah Efendi Türbesi yle ilgili Osmanlı Dönemi belgelerine şimdilik rastlanmamıştır AYAZ, aynı eser, s ÖNDER, aynı eser, s. 129; DANIŞIK, aynı tez, s Cumhuriyet Dönemi nde Şeyh Abdullah Efendi Türbesi nin türbedarları için, Hekim Hacı Ali Efendi tarafından yaptırılan eski müftülük binasının alt katı kullanılmıştı. Hacı Ali Efendi den sonra türbedar Hacı Ahmet Efendi, türbedar evine ikinci katı ilave ettirmişti de bu bina onarım görmüş ve Müftülük Makamı inşa edilmişti yılında ise yıkılarak yerine yeni bir müftülük binası yaptırılmıştı. Daha sonra vakıflar tarafından bu bina alınarak iş yerlerine kiraya verilmiştir (ayrıntı için bk. AYAZ, aynı eser, s. 106). Şeyh Abdullah Efendi Türbesi 1955 te eski şekli bozulmadan onarılmıştır ve 1988 yıllarında çevre düzenlemesi yapılıp, 1984 te tescil edilmiştir.

219 193 Çizim-4: Şeyh Abdullah Efendi Türbesi planı (Önder den) Hacı Yusuf Efendi Türbesi Hacı Yusuf Efendi Türbesi, Değirmenci Mahallesi nde 715 numaralı sokaktadır. Daire planlı ve düzgün kesme taşlardan yapılmış, üzeri taş kaplı basık konik külahla örtülmüştür 793. Hacı Yusuf Efendi Türbesi içerisinde Hacı Yusuf Efendi ye ait kitabesiz, sıvalı bir sanduka bulunmaktadır. Bu zatın 1880 li yıllarda ölen bir müderris olduğu sanılmaktadır. Cemaziyülahir 1281/Kasım 1864 tarihli bir belgede, o tarihte alkollü içecekleri gizlice medrese öğrencilerine sattığı anlaşılan kişiler üzerine öğrenciyi de yanlarına alarak saldıran, şehirden çıkarmak için darp eden topluluğun lideri olarak Şeyh Abdullah Efendi ile onun müridi Müderris Şeyh Yusuf Efendi nin adları geçmektedir 794. Bunun dışında Hacı Yusuf Efendi Türbesi yle ilgili herhangi bir kayda rastlanmamıştır. 793 ÖNDER, aynı eser, s. 128; DANIŞIK, aynı tez, s BOA, MVL., Dosya no. 683, Gömlek no. 15.

220 194 Çizim-5: Hacı Yusuf Efendi Türbesi nin planı (Önder den) Şeyh Mehmed Emin Türbesi Şeyh Mehmed Emin Türbesi, Alaylar Mahallesi ndeki Akyol Mezarlığı nın kuzeydoğusundadır. 4.35x4.35 m ölçülerinde kare planlı, moloz taşlarla yapılmış, iki metre yükseklikteki duvarın üzeri açıktır. Türbe, içerisinde bozulmuş sandukanın başucundaki mermer kitabesine göre 1271/1854 yılında ölen Nakşibendî Tarikat şeyhlerinden Muhammed Emin Efendi ye ait olduğu yazılıdır 795. Kitabesinden başka türbeyle ilgili bilgiye rastlanmamıştır Alaiyeli Türbesi Alaiyeli Türbesi, Alaylar Mahallesi nde Akyol Mezarlığı nın kuzeydoğusunda, kare planlı, moloz taşlarla yapılmış sade bir yapıdır. Üzeri kiremitli çatıyla örtülmüştür. İçerisinde moloz taşlardan örülmüş kitabesiz bir mezar vardır. Türbenin XIX. yüzyılda yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Müderris Alanyalı Baki Hoca nın gömülü olduğu söylenmektedir 796. Osmanlı Dönemi ne ait herhangi bir belgeye rastlanmayan bu türbe de XX. yüzyıl başlarında inşa edilmiş olmalıdır. 795 ÖNDER, aynı eser, s ÖNDER, aynı eser, s. 129.

221 Seyit Harun İmareti Mamurluk anlamına gelen imaret, genelde fakirlere, misafirlere, cami ve hayrat hademesiyle medrese talebelerine yemek pişirilip yedirilen yerdi 797. Osmanlı Dönemi Seydişehiri nde tespit edilebilen tek imaret Seyit Harun İmareti dir. Seyit Harun Manzumesi nin bir parçası olan Seyit Harun İmarethanesi belgelerde zaviyenin matbahı olarak geçmektedir. Seydişehir kent merkezindeki en eski ve tek aş evi idi. Makālât a göre Seyit Harun önderliğinde kentin kuruluşu sırasında imarethane de inşa edilmiştir 798. XV. yüzyılın başlarında Turgutoğlu Rüstem Bey in yeni vakıflar ilave etmesiyle imkânları genişletilmiştir. XVII. yüzyılda da yeni vakıf gelirleri temin edilmiştir. Seyit Harun ve Rüstem Bey vakıflarından başka buraya daha sonra da başka vakıfların gelirleri tahsis edilmiştir. Nitekim Seydişehir kent merkezinde XVII. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilen Hacı Nasuh Hamamı nın, gelirinden Seyit Harun İmareti ne tahsisat ayrılması şartıyla yapımına izin verildiği Zilhicce 1111/Mayıs- Haziran 1700 tarihli belgeden anlaşılmaktadır 799. İmarethane, XX. yüzyıl başlarına kadar ayakta idi. Hizmetlerin aksamaması için binası özellikle XIX. yüzyılın ikinci yarısında çok sık onarım görmüştür da tamir edilmiş; bunun için vakıftan 1195 kuruş harcanmıştır de de külliyedeki diğer binalarla birlikte tamir edildiği muhasebe kayıtlarından anlaşılmaktadır 801. Osmanlı nın son dönemlerine kadar Seyyid Harun Vakfı nın önemli gider kalemlerinden birini, onarım dışında imarethanenin mutfak masrafları oluşturuyordu da imarette ekmek, et ve buğday misafirlere ikram ediliyordu. Ayrıca tekkede oturan 15 derviş ile medrese talebelerinin yemek masrafları için tahsisat 797 KÜÇÜKDAĞ, aynı doktora tezi, s Makālât, s VAD., no. 1160, vr. 8b. Bundan sonraki ikinci belge Receb 1115/Kasım 1703 tarihli olup mütevelli İbrahim in beratı yenilenmiştir. Bk. VAD., no. 1160, vr. 9b. 800 BOA, EV. d., Gömlek no , vr BOA, EV. d., Gömlek no , vr. 5.

222 196 ayrılıyordu yılına kadar olan diğer vakıf tahrir kayıtlarında da bu hususlar tekrarlanmıştır 803. Seyit Harun Zaviyesi nin bünyesinde yer almasına rağmen imarethane sadece bu tarikat yapısında kalanlara hizmet vermiyor; herkese açık bulunduruluyordu. Bunun için imarette misafirlere, zaviyenin çevresinde oturanlara, yolculara, fakirlere, âlimlere, öğrencilere ve seyitlere sabah ve akşam yemek pişirilip yediriliyordu. Turgutoğlu Rüstem Bey Seydişehir de kurduğu vakıftan imarete pay ayırmış, buradan elde edilen gelirle 1920 li yıllara kadar burada yemek çıkartılmıştır 804. Tanzimat tan sonraki dönemde de vakfın muhasebe kayıtlarında imarethane için ayrılan gelir kalemleri mevcuttu yılında öğrenci, hademe ve fakirlerin yeme içme masrafı için 2735 kuruş ayrılmıştır de mutfak masrafları için Seyit Harun Vakfı ndan 3086 kuruş harcanmıştır 806. İmarete mütevelli, nazır, aşçı ve çeşitli görevlilerin ataması XX. yüzyılın başlarına kadar devam etmiştir 807. III. EĞİTİM KURUMLARI 1. Klasik Eğitim Kurumları Mektepler Osmanlılar, Selçuklular daki ilköğretim düzeyindeki mektepleri eğitim kurumu olarak almışlardı. Osmanlı arşiv belgelerinde darüttalim, muallimhane, mektep, mektephane, darülilim gibi farklı şekillerde anılan bu yapılar, halk arasında mahalle mektebi veya sıbyan mektebi olarak bilinirdi. Bunlar hemen her mahallede ve her köyde mevcut olup genellikle camilerle bitişik olarak yapılırdı Fatih Devrinde Karaman Vakıfları, s BOA, TT.d., Gömlek no. 40;Gömlek no. 387; Gömlek no. 399; Gömlek no. 455; TKGM.A., KK, no ÖNDER, aynı eser, s. 30, BOA, EV. d., Gömlek no , vr BOA, EV. d., Gömlek no , vr Seyit Harun İmareti, XVII. ve XVIII. yüzyıllarda da faaldi. Zilkade 1103/Temmuz 1692 de baş aşçı Salih Efendi olup günlük 10 akçe ücret alıyordu. VAD., no. 1160, vr. 8b, 10a. 6 Safer 1217/8 Haziran 1802 tarihinde Ahmed oğlu Mehmed günlük dört akçe karşılığında imaretin temizlik işlerini görüyordu. VAD., no. 548, vr. 60b. 808 Yahya AKYÜZ, Türk Eğitim Tarihi, (Genişletilmiş 3. Baskı), Ankara 1989, s. 93.

223 197 Uzun süre geleneksel usullerle eğitim veren mektepler XIX. yüzyılın ilk çeyreğinden sonra büyük değişmelere uğramıştır te II. Mahmud yayımladığı bir fermanla ilk defa ilköğretimi mecburi yapmış ve her şeyden evvel dinî zaruretlerin öğretilmesi kuralını getirmiştir 809. Tanzimat tan sonra 1845, 1847 ve 1869 yıllarında yeniliklere gidildiği ve bu okulların farklı şekilde adlandırıldıkları görülmektedir. Nisan 1847 tarihli talimatla kızların 6-10, erkeklerin 7-11 yaşları arasında okula devam etmeleri zorunluluğu getirilmiştir. Seydişehir kent merkezinde 1317/1899 yılında usul-i atika vechle eğitim veren 47 mektep olup toplam 1044 erkek ve 405 kız öğrenci öğrenim görmektedir 810. Ancak bu mekteplerin isimleri yazılmamıştır. Aşağıda arşiv kaynakları doğrultusunda Seydişehir kent merkezinde tespit edilmiş sıbyan mektepleri ve muallimhaneler ayrı başlıklar altında incelenecektir Alaylar Mahallesi Mektebi Alaylar Mahallesi nde halk tarafından inşa edilmiş bir mektep olduğu ve buraya muallim-i sıbyan atamasının yapıldığı bir Hurufat Defteri kaydından anlaşılmaktadır. Safer 1162/Ocak-Şubat 1749 da mektebin hocalığına yeniden Abdülhalim Efendi nin getirildiği görülmektedir 811. Bundan sonra nedense bu mekteple ilgili herhangi bir kayda rastlanmamıştır Debbağhane Mahallesi Mektebi Debbağhane Mahallesi Mektebi, Debbağhane Mahallesi nde Pazarbaşı Mescidi yakınında idi. Bu yapıyla ilgili olarak ulaşılabilen en eski arşiv belgesi Safer 1135/Kasım-Aralık 1722 tarihlidir 812. Bu kayda göre mescidin imamı olan şahıs aynı zamanda adı geçen mektebin hocası idi Zülfü DEMİRTAŞ, Osmanlı da Sıbyan Mektepleri ve İlköğretimin Örgütlenmesi, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, XVII/1(2007), s KVS, tarih: 1317/1899, s VAD, no. 1122, vr. 34a. 812 VAD, no. 1110, vr. 50b. 813 VAD., no. 547, vr. 7a; no. 549, vr. 50b; no. 1088, vr. 58b.

224 Değirmenci Mahallesi Mektebi Değirmenci Mahallesi nde hayırsever kimselerden Hacı Ahmed, Hacı Abdullah ve Hacı Receb tarafından Safer 1174/Eylül-Ekim 1760 da yeniden bir mektep inşa ettirilmiştir. Buraya günlük bir akçe ile Abdülmümin Halife nin muallim-i sıbyan olarak tayin edilmiştir Kızılcalar Mahallesi Mektebi Kızılcalar Mahallesi ndeki Abdülhalim Efendi Mescidi, aynı zamanda Kızılcalar Mahallesi Mektebi idi. Abdülhalim Efendi tarafından yaptırılmış olup 815 hakkında ulaşılabilen en eski kayıt Şevval 1117/Ocak-Şubat 1706 tarihlidir 816. Bu mescidin hem ibadethane hem de mektep işlevi gördüğü kayıtlardan anlaşılmaktadır. Mescidin imamı aynı zamanda mektebin hocasıydı Cemaziyülevvel 1327/14 Temmuz 1909 a kadar buraya atamalar devam etmiştir Sofuhane Mahallesi Mektebi Seydişehir de Sofuhane Camii nde, Sofhane Mahallesi Mektebi adıyla eğitim veriliyordu. Bu yapı ile ilgili ulaşılabilen en eski belge 1115/ tarihlidir 819. Buraya 19 Kânun-ı evvel 1329/1 Ocak 1914 e kadar imam ve muallim-i sıbyan ataması yapıldığını gösteren beratlar mevcuttur Osman Efendi Muallimhanesi Osman Efendi Muallimhanesi yle ilgili ulaşılabilen belgeler tarihsizdir. Hurufat Defteri ndeki iki ayrı hükme göre Seydişehir de Pazarkapısı Mahallesi nde Osman Efendi tarafından bir muallimhane inşa ettirilmişti. Aynı zamanda mescit 814 VAD., no. 1090, vr. 85a. 815 VAD., no. 1088, vr. 58b. 816 VAD., no. 1160, vr. 10a. 817 VAD., no. 1118, vr. 72b. 818 VAD., no. 2180, s. 34, hüküm no VAD., no. 1160, vr. 9a. 820 VAD., no. 1122, vr. 34b; no. 1160, vr. 10b; no. 3202, vr. 105, s. 255.

225 199 işlevi de gören bu bina için bir dükkânın icaresi vakfedilmişti. Mütevelli ve muallimi sıbyanı günlük birer akçe ile görev yapmaktaydılar Hoca Recep/Cemile Hatun Muallimhanesi Günümüzde Alaylar Mahallesi nde ibadete açık olan ve Muallimhane Camii olarak bilinen Abdülaziz Ağa Camii, aynı zamanda Hoca Recep/Cemile Hatun Muallimhanesi olarak da biliniyordu. 936/ yılında Pir Mehmedoğlu Hacı Receb adına Kur an okutulmak ve öğretilmek üzere muallimhane olarak yaptırılmıştı. Muharrem 1114/Mayıs-Haziran 1702 tarihli bir kayıtta Seydîşehrî nde vâki mu allimhane Cemile Hatun binâ eylediği mekteb ibaresi yer almaktadır 822. Buna istinaden bu çalışmada Hoca Recep/Cemile Hatun Muallimhanesi şeklinde bir adlandırmaya gidilmiştir. Bina aynı zamanda mescit olarak kullanılıyordu. Hoca Recep/Cemile Hatun Muallimhanesi, Seydişehir in en büyük ve teşkilatlı mektebiydi. Buraya gelir getiren zengin vakıf gayrimenkuller vardı. Hoca Recep/Cemile Hatun Muallimhanesi ne gelir oluşturması için Hoca Recep in kızı Cemile Hatun tarafından vakıf kuruldu. Seydişehir de ve Afşarviranı köyü sınırında mülkiyeti bu vakfa ait mezralar vardı 823. Vakf-ı mekteb ve mu allimhâne-i Hoca Receb der nefs-i Seydişehir tevliyet vâkıf ebnâsına meşrutdur ifadelerinin yer aldığı Evâhir-i Şaban 1200/19-27 Haziran 1786 tarihli hükümde, Karacahisar köyünde bir değirmenle birlikte mezranın, Ulukilise köyü sınırında da bir zeminin bu vakfa ait olduğu bildirilmektedir 824. Belgeden, adı geçen mezra ve zemin yerlerden elde edilen mahsul ve rüsumun muallimhane vakfına; bu yerler dışında kalan Ulukilise ve Karacahisar köylerindeki diğer alanlardan elde edilen gelirin ise Seyit Harun Veli Camii, Medresesi ve Zaviyesi ne ait olduğu anlaşılmaktadır. Hoca Recep/Cemile Hatun Muallimhanesi nde muallim dışında bir de muhaddis görev yapıyordu. Rebiyülevvel 1180/Ağustos-Eylül 1766 tarihli bir Hurufat kaydına göre günlük üç akçe ile muhaddis olan Osman ın vefatı üzerine 821 VAD., no. 1118, vr. 70a. 822 VAD., no. 1160, vr. 9a. 823 VAD., no. 567, vr. 58a tarihli tapu tahrir kayıtlarına göre, vakfın Karaca köyündeki arazilerden 750 akçe, Çalmanda köyündeki arazilerden 300 akçe, Ulukilise köyündeki arazilerden 180 akçe ve Seydişehir deki bir dükkândan 50 akçe geliri vardı. BOA, TT. d., Gömlek no. 1135, vr. 126b. 824 BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 19, s. 273.

226 200 büyük oğlu Seyit İsmail göreve tayin edilmiştir Şaban 1204/13 Mayıs 1790 Seyit İsmail kendi rızasıyla görevini Abdullah a devretmiştir Zilhicce 1216/22 Nisan 1802 de muhaddis Ahmet Efendi vefat etmiş; bunun üzerine Seyit Ali, vakıftan günlük üç akçe almak üzere muhaddis olarak görevlendirilmiştir 827. Hoca Recep/Cemile Hatun Muallimhanesi ne çok sayıda muallim ataması bulunmaktadır. Muallimlik yapanların ücreti XVIII. yüzyıl başlarında günlük dört akçe idi Abdüllatif Efendi/Abdüllatif Çelebi Muallimhanesi Alaylar Mahallesi nde olduğu anlaşılan Abdüllatif Efendi/Abdüllatif Çelebi Muallimhanesi yle ilgili ulaşılabilen en eski kayıt, Muharrem 1144/Temmuz- Ağustos 1731 tarihlidir 829. Buna bakılırsa XVIII. yüzyıl başlarında yapılmış olmalıdır. Seydîşehrî mahallâtından Alaylar nâm mahallede merhûm Abdüllatif Efendi nin binâ eylediği mescid ve muallimhâne 830 dendiğine göre Abdüllatif adlı bir hayırsever tarafından yaptırılmıştır. Mektebin muallim-i sıbyanı aynı zamanda Abdüllatif Efendi Mescidi nin imamıydı Medreseler Ders okutulan yer anlamındaki medreseler 832, darülhuffazların üstünde, yüksek öğretim kurumlarıdır. Hepsi aynı seviyede ihtisaslaşmış değildir. Genel ders okutulanların dışında, darülhadis, darülkurra ve darüşşifa gibi ihtisas medreseleri de bulunmaktadır 833. Hz. Muhammed in tebliğ çalışmalarıyla Mekke döneminde Dâru l-erkam da başlayan din öğretimi, ilk kurumsallaşmasını hicret (622) sonrasında Mescid-i 825 VAD., no. 1117, vr. 66a. 826 VAD., no. 548, vr. 59b. 827 VAD., no. 544, vr. 14b. 828 VAD., no. 1091, vr. 29b. 829 VAD., no. 547, vr. 7a. 830 VAD., no. 547, vr. 7a; no. 1088, vr. 57b; no. 1122, vr. 32b; no. 1090, vr. 83a. 831 VAD., no. 1090, vr. 83a. 832 ARABACI, aynı eser, s KÜÇÜKDAĞ, aynı doktora tezi, s. 48.

227 201 Nebi nin bir köşesinde faaliyete geçen Suffa Okulu ile gerçekleştirmiştir 834. Ev ve mescitlerin eğitim-öğretim kurumu olarak kullanılması, büyük oranda medreselerin açılmasına kadar sürdürülmüştür 835. Bazı mescitlerde müderris tayin edilip ders okutulabilmesi, bazı medreselerde de minber konulup hutbe okunması veya vaaz verilmesi zaman zaman mescit ve medrese isimlerinin birbirinin yerine kullanılmasına sebep olmuştur 836. Nitekim Pedersen, medreselerdekiler de dâhil olmak üzere İslâm daki bütün eğitim-öğretim faaliyetlerini mescit içinde incelemiştir 837. Eğitim-öğretim faaliyetlerinin yürütüldüğü kurumlara medrese adının ilk defa IX. yüzyılda verildiği bilinmekle beraber, medreselerin resmî bir kurum olarak devlet eliyle kurulması X. yüzyılda Karahanlılar zamanında gerçekleşmiştir. İlk medreselere ait örneklere Belh, Nişabur, Gazne ve Merv gibi Türkistan şehirlerinde rastlanmıştır 838. Bununla birlikte medreselerin, ilk kez Selçuklular Dönemi nde Alpaslan ( ) ın veziri Nizamülmülk (ö. 1092) tarafından kurulduğuna dair yaygın bir kanaat de vardır 839. Bu kanaatin oluşmasında, büyük ihtimalle ilk kurulan medreselerin uzun ömürlü olmaması kadar, Nizamülmülk ün medreseleri sistemleştirmesinin de rolü vardır. Osmanlı Devleti nde ilk medrese, 731/1330 da İznik te faaliyete geçti. İznik Orhaniyesi adıyla da anılan bu medrese, beyliğin ikinci hükümdarı olan Orhan Bey tarafından kurulmuştu. Daha sonraki yıllarda Bursa ve Edirne gibi aynı zamanda devlete başkentlik de etmiş olan şehirlerde medreseler kuruldu 840. İstanbul fethedilip başkent haline getirildikten sonra devletin en gözde medreseleri burada inşa edildi. Zaman içinde Osmanlı ülkesinin tamamına yayıldı. Sayıları binlere ulaştı. 834 Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi, I., (çev. M. Said Mutlu-Salih Tuğ), İstanbul 1980, s. 107; Seyyid Hüseyin NASR, İslâm ve İlim, (çev. İlhan Kutluer), İstanbul 1989, s. 17; Salih PAY, Bursa İvaz Paşa Külliyesi, Bursa 1996, s Ziya KAZICI, İslâm Müesseseleri Tarihi, İstanbul 1991, s Ahmed Çelebi, İslâmda Eğitim Öğretim Tarihi, (çev. Ali Yardım), İstanbul 1983, s, Jons PEDERSEN, Mescid, İA, VIII., İstanbul 1979, s Cahid BALTACI, XV-XVI. Yüzyıllarda Osmanlı Medreseleri, (Kısaltma: Osmanlı Medreseleri), Ankara 1974, s Corci ZEYDAN, İslâm Medeniyeti Tarihi, (ter. Zeki Megâmiz), III., İstanbul 1976, s BALTACI, Osmanlı Medreseleri, s. 15.

228 202 Seydişehir kent merkezinde de değişik adlarla medreseler inşa edildi. Bunların başında Seydişehir in kurulduğu sırada inşa edilen Seyit Harun/Haruniye Medresesi gelir. Zaman içinde kent merkezinde dokuz medrese daha kurulmuştur. Seydişehir, yerleşim birimi olarak daha kurulduğu andan itibaren Haruniye Medresesi yle bir kültür merkezi olmuştur. Hacı Mahmud Efendi Medresesi XVIII. yüzyıl başlarında inşa edilmiştir. Daha sonra Kara İbrahim Efendi/Avniyye, Şeyh Nuri Efendi ve Tekke medreseleri kurulmuştur. XIX. yüzyıl ortalarında dört medresenin daha adına belgelerde rastlanmaktadır. Konya Vilâyet Salnâmeleri nde medreselerin adları ayrı ayrı verilmeyip yalnızca adedi belirtilmektedir. Buna göre 1301/1884 te şehir merkezinde dört medrese vardı. Bu medreselerde toplam öğrenci sayısı 212 idi. Müderrisleri Hacı Abdullah Efendi, kaza müftüsü İbrahim Efendi, Hacı Mustafa, Osman, Hüseyin ve Abdullah efendilerdi. Seydişehir deki medreselerde öğrencilere nahiv, mantık, meani, fıkıh, akaid, tefsir ve sarf ilimleri öğretiliyordu /1888 de ise medrese sayısı altıya, toplam öğrenci sayısı 500 e ulaşmıştır 842. Ancak yaklaşık on yıl sonra yani 1899 da kent merkezinde dört medrese bulunup, bunlarda toplam beş müderris 176 öğrenciye eğitim veriyordu 843. Bu durum, Seydişehir de modern eğitim kurumları açılınca medreseye iltifatın üç kat azaldığını; dolayısıyla Seydişehir halkının eğitimde yapılan reformlara kısa sürede uyum sağladığını göstermektedir. Aşağıda arşiv kaynakları doğrultusunda kent merkezinde tespit edilebilmiş medreseler incelenecektir Seyit Harun/Haruniye Medresesi Seyit Harun Manzumesi nin bir parçası olan Haruniye Medresesi Seydişehir in en eski medresesidir. Makālât a göre Seyit Harun önderliğinde kent kurulmuş, kentin etrafını çeviren surların iç kısmına her bir kapı hizasına birer mescit, sonra Seyit 841 KVS, tarih: 1301/1884, s KVS, tarih: 1305/1888, s KVS, tarih: 1317/1899, s. 151.

229 203 Harun un özel ibadethanesi olan savmâ ile ailesi için bir ev; ayrıca cuma mescidi, medrese, hamam, tekke ve imarethane inşa edilmiştir 844. Medrese nin Karamanoğulları Dönemi ndeki durumuyla ilgili bilgiye çok az sayıda Osmanlı belgelerinde rastlanmaktadır. Fatih Dönemi vakıf tahrir kayıtlarında (1476) Seyit Harun Medresesi Vakfı ndan bahsedilmekte, Karamanoğulları Dönemi ndeki ayrıcalıkların II. Mehmed tarafından onandığı belirtilmektedir. Buna göre Seyit Harun Medresesi nde görev yapan müderrisin yıllık geliri akçedir tahririnde pek çok arazi ve dükkândan elde edilen gelir Seyit Harun Zaviyesi, Mescidi ve Medresesi vakfı olarak gösterilmektedir. O tarihte müderrislik görevini Seyit Mahmud ile Hacı Mehmed adlı iki kişi yürütmekte; görevleri karşılığı senelik toplam şer akçe ödenmektedir , 1522 ve 1583 yılı tahrirleri ile 1783 yılı kayıtlarına göre müderrislerin medrese vakfından elde ettikleri yıllık gelir akçeye ulaşmıştır 847. Yani 1476 da günlük beş akçe alırlarken 1483 te yedi ve XVI. yüzyıldan itibaren günlük 20 akçe almaya başlamışlardır. Seyit Harun Medresesi ne dair bilgilere düzenli olarak Şevval 1078/Mart-Nisan 1668 den itibaren ulaşılabilmektedir. Bu belge Mehmed Efendi nin müderris olarak tayini ile ilgilidir 848. Bundan sonrakiler ise medreseye atanan müderris, danişment, muid ve muzaflarla ilgili beratlar olup 1919 yılına kadar düzenli olarak devam etmektedir 849. Medresenin bir de kütüphanesi vardı. Bu, daha sonra Kütüphaneler başlığı altında incelenecektir. 844 Makālât, s ; BAYRAKDAR, aynı tebliğ, s Fatih Devrinde Karaman Vakıfları, s Murad Çelebi Defteri, vr. 36a yılı için bk. BOA, TT. d., no. 1126; 1522 yılı için bk. BOA, TT. d., no. 387; 1583 yılı için bk. TKGM, A., no. 584; 1783 yılı için bk. BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 17, s BOA, İ. EV., Dosya no. 23, Gömlek no BOA, C. EV., Dosya no. 485, Gömlek no ; BEO., Dosya no. 1477, Gömlek no ; BEO, Dosya no. 1458, Gömlek no ; BEO, Dosya no.1458, Gömlek no ; İE. TCT., Dosya no. 19, Gömlek no. 2140; AE.SAMD.III, Dosya no. 27, Gömlek no. 2551; VAD, no. 544, vr. 13b, 14b; no. 548, vr. 59b; no. 1090, vr. 82b; no. 1122, vr. 32b, 34a;, no. 1160, vr. 9b; no. 2179, s. 186, hüküm no. 514; no. 2180, s. 450, hüküm no. 988; no. 2180, s. 509, hüküm no. 1124; no. 2180, s. 399.

230 Hacı Mahmud Efendi Medresesi Seydişehir de Seyit Harun Medresesi nden sonra kronolojik olarak en eski medreselerden biri Hacı Mahmud Efendi Medresesi dir. Cami-i Cedid yakınında Hacı Mahmud Efendi tarafından yaptırılmıştır 850. Bu eğitim kurumunun Cemaziyülevvel 1138/Ocak 1726 dan önce faaliyete geçmiş olduğu 1088 numaralı Hurufat Defteri kaydından anlaşılmaktadır 851. Aynı defterde bulunan Rebiyülahir 1148/Ağustos-Eylül 1735 tarihli bir başka berata göre, o yıllarda medresenin müderrisi ve aynı zamanda mütevellisi Osman Efendi idi 852. Sonraki yüzyıllarda medresenin durumunu gösteren bir belgeye rastlanmamıştır Kara İbrahim Efendi/Avniyye Medresesi Seydişehir kent merkezinde Kara İbrahim Efendi tarafından 1150/1737 yılında yaptırılmış ve Avniyye Medresesi adıyla bilinen bir medrese vardı. Bu yapı, 1922 yılında ayakta olup her bir odası 15 öğrenciye hizmet verecek şekilde altı odalı bir medrese idi 853. Günümüzde medrese binası mevcut değildir Şeyh Nuri Efendi Medresesi Şeyh Nuri Efendi tarafından Seydişehir kent merkezinde 1200/1785 yılında inşa edilmiş olup Şeyh Efendi Medresesi adıyla meşhurdu yılına kadar mevcut olup hizmet verdiği Dr. Nazmi nin eserinden anlaşılmaktadır 854. Bu yapının ne zaman yıktırıldığı bilinmemektedir Tekke Medresesi Seydişehir merkezinde tespit edilebilen tarih sırasına göre beşinci medrese müderris Şeyh Ömer Efendi tarafından XVIII. yüzyılın ikinci yarısında yaptırılan Tekke Medresesi dir. 9 Safer 1215/1 Temmuz 1800 tarihli bir Hurufat kaydındaki berat göre o tarihte medresenin müderrisi Seyit Şeyh Mahmud vefat etmiş; oğulları Seyit Mehmed, Seyit Ömer, Seyit Mustafa ve Seyit Abdullah adlı kardeşler kaza naibinin arzı Şeyhülislam Mevlâna Mustafa Efendi nin de onayıyla medreseye 850 VAD., no. 1088, vr. 59a. 851 VAD., no. 1088, vr. 59a. 852 VAD., no. 1088, vr. 60a. 853 Dr. Nazmi, aynı eser, s Dr. Nazmi, aynı yer.

231 205 müştereken müderris olarak tayin edilmişlerdir 855. Bundan sonra nedense bu medreseyle ilgili arşiv kaydına rastlanmamıştır Davud Ağa Medresesi Davud Ağa Medresesi ile ilgili olarak XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kayıtlara rastlanmış olup bu, medresenin vakıf gelirleriyle ilgilidir 856. Davud Ağa Medresesi nin 29 Zilhicce 1341/12 Ağustos 1923 de dahi faal olduğu, bir muhasebe kaydından anlaşılmaktadır Şeyh Abdullah Efendi Medresesi Seydişehir Çarşısı nın ortasında dört tarafı yol ile çevrili, Hacı Yusuf veresesinden olan ev ve bahçelerin bulunduğu yerde XIX. yüzyılın ilk yarısında Şeyh Hacı Abdullah Efendi Medresesi olarak anılan bir eğitim kurumu vardı. Şeyh Abdullah Efendi Medresesi, yılları arasında yaptırılmış olmalıdır. Ayaz ın tespitlerine göre medresenin giriş kapısı, şimdiki çarşıya bakan cephedeydi. Medreseye girilince sağ ve solda dörderden sekiz; doğu cephesinde yedi, batıda altı, kuzeyde beş olmak üzere talebelere ayrılmış toplam 26 oda vardı. Giriş kapısının solunda yer alan dört odanın üstüne ikinci kat yapılmış olup diğerleri tek katlı idi. Medrese karşısındaki dükkânların bulunduğu mahal Dış Medrese olarak anılırdı. İki katlı binanın bulunduğu bu yerin birinci kısmı tamamen ahır olup gelen misafirlerin hayvanlarına ayrılmıştı. İkinci kat ise misafirhane idi 858. Bu medreseyle ilgili Osmanlı kaynaklarında herhangi bir bilgiye şimdilik rastlanmamıştır Ağaçpazarı Medresesi Seydişehir kent merkezinde XIX. yüzyıl ortalarında inşa edildiği belgelerden anlaşılan bir de Ağaçpazarı Medresesi vardı. Ağaçpazarı nda bulunduğu için bu adı 855 VAD., no. 544, vr. 14a. 856 VAD., no , Belge no , s. 130; no , Belge no , s. 44; no , Belge no , s ; no , Belge no , s. 120; no , Belge no , s ; no , Belge no , s BOA, EV. d., Gömlek no Şeyh Abdullah Efendi Medresesi nin vakıf iş yerleri de vardı. Bunlar, Dış Medrese nin çarşıya bakan cephesinde, bugünkü Trafik Amirliği Bürosu nun köşesinde, geliri medreseye ait olan bir ekmek fırını; yine aynı fırının bitişiğinde iki dükkân büyüklüğünde bir helvacı dükkânı ile bir güveçhanedir. AYAZ, aynı eser, s

232 206 almış olmalıdır. 1281/1864 te medresenin 80 öğrencisi olup müderrisi Abdullah Efendi dir 859. Medreseyle ilgili bundan başka herhangi bir kayda şimdilik rastlanmamıştır Cami-i Cedid Medresesi Cami-i Cedid Medresesi, adından da anlaşılacağı üzere Cami-i Cedid bitişiğinde idi ve 1281/1864 yılında 40 öğrencisi mevcuttu 860. Medresenin banisiyle inşa tarihi hakkında bilgiye rastlanmamıştır Debbağhane Medresesi Debbağhane Medresesi, Debbağhane adı verilen mahallede olduğundan bu adla anılmıştır. 1281/1864 te medresenin 35 öğrencisi olup müderrisi Seyit Hacı Mustafa dır 861. Bu medrese hakkında da başka bilgi tespit edilememiştir. 2. Modern Eğitim Kurumları Okulöncesi Eğitim Osmanlı Klasik Dönemi nde mekteplerde 4-5 yaşlarından itibaren çocuklar eğitime başlıyorlardı. Bunun için ayrıca bir okulöncesi eğitim kurumu bulunmuyordu. Tanzimat la başlayan Batılılaşma, eğitimde de etkisini göstermiş, iptidailerden önce okulöncesi sınıflar oluşturulmuştur. Bu çerçevede Seydişehir de XX. yüzyılın başlarında okulöncesi eğitime geçilmiştir Şube Sınıfları İptidaiye mekteplerinde öğrenim süresinin dört yıl olacağı nizamnamelerde belirtilmiş olmakla birlikte genellikle bu, üç yıl olarak uygulanmıştır. Ama bir de bunlar dışında şube sınıfı olarak zikredilen ve yalnızca elif-ba dersinin olduğu bir şube mevcuttur. Bu sınıfları okulöncesi eğitim basamaklarından biri kabul etmek mümkündür. Türk unsurlar tarafından 23 Temmuz 1908 den önce bazı illerde, bu tarihten sonra da İstanbul da özel ana mekteplerinin açıldığı; Balkan Savaşları ( ) 859 BOA, MVL, Dosya: 683, Gömlek: 15, tarih: 21 Cemaziyelahir 1281/21 Kasım BOA, MVL, Dosya: 683, Gömlek: BOA, MVL, Dosya: 683, Gömlek: 15, tarih: 21 Cemaziyelahir 1281/21 Kasım 1864.

233 207 sonrasında memleket genelinde resmî anaokullarının yaygınlaştığı bilinmektedir tarihli Tedrisat-ı İbtidaiyye Kanun-ı Muvakkati nin 5. ve. 33. maddelerinde; ana mektebi bulunmayan yerlerde 5-6 yaşındaki çocuklar için iptidaiye mektepleri dâhilinde ayrıca şubelerin açılabileceği; 4-7 yaş arası çocukların adedi 20 yi geçen yerlerde bir sıbyan sınıfının oluşturulması gerektiği yazmaktaydı 863. Konya dahilinde Hamidiye, Hacı Fettah, Mahmudiye, Feridiye, Akçeşme, Mesudiye gibi pek çok mektepte şube sınıfları mevcuttu 864. Seydişehir de bu uygulamanın hayat bulduğu yerleşimlerden biriydi. Kentteki bütün erkek iptidailerinde şube sınıfı mevcuttu Sıbyan Sınıfları Sıbyan sınıfı yapılanması 1911 tarihli Osmanlı İttihat Mektepleri, Çocuk Bahçesi ve İbtidai Programı nda belirtilen şartlara göre belirlenmiş ve 1913 tarihli geçici kanununda yer almıştır. Sıbyan sınıflarının birinci senesinde 1911 programına göre kitapla ders okutulmaz. Çocukları oynatmak, eğlendirmek suretiyle, uygulamalı olarak sıhhat ve bedeni gelişimlerine, ahlaklarına, fikirlerinin aydınlatılmasına hizmet edilir di. Elişi dersinde Froebel usulü hazırladıkları mukavvalar üzerine ve renklerine dikkat ederek kurdeleleri düğümlemek, kâğıtları muntazam surette kırmak, katlamak, yırtmak gibi etkinlikler gerçekleştirilirdi. Resme mahsus defterler üzerine hatlardan başlanarak basit resimler yaptırılırdı. Hesap dersinde önce birden 10 a kadar, sonra 10 dan 100 e kadar, eşya gösterilmek suretiyle sayma öğretilirdi. Kıraat dersinde mevcut harfler öğretilip yalnız bir heceli kelimeler oluşturulurdu. Birinci sene sıbyan sınıfında gösterilen bu derslerin hepsi Türkçe verilirdi. İkinci sene bazı Fransızca şarkılar, birtakım Fransızca kelimeler öğretilirdi Satı Bey, Meşrutiyetten Sonra Maarif Tarihi, Muallim, S. 19(15 Şubat 1334/1918), s. 663; Osman ERGİN, Türk Maarif Tarihi, I., İstanbul 1977, s Tedrisat-ı İbtidaiyye Kanun-u Muvakkati (1329), İstanbul. Bu kanunun mektepler ve teşkilatı üzerine olan birinci faslını 1925 te yayımlanan Maarif Vekaleti Mecmuası nda tıpkıbasımını bulmak mümkündür: Tedrisat-ı İbtidaiyye Kanun Muvakkati-Birinci Fasıl: Mektepler ve Teşkilatı, Maarif Vekaleti Mecmuası, I/1(1 Mart 1341/1925), s SARIÇELİK, aynı eser, s Osmanlı İttihat Mektepleri, Çocuk Bahçesi ve İbtidai Programı (1911/1327).

234 208 Seydişehir de kızlara eğitim veren Numune-i Terakki-yi İnas Mektebi nde yeni usuller çerçevesinde eğitim veren sıbyan sınıfı mevcuttu. Seydişehir deki erkek iptidailerinde bu sınıfa rastlanmamıştır İptidailer Eskiye dokunmadan yenisini yapmak siyasetine uygun olarak, sıbyan mektepleri seviyesinde ibtidaiye adıyla ilköğretime yönelik modern okulların açılması fikri ilk olarak 1863 lerde gündeme getirilmiş; 1869 Maârif-i Umûmiye Nizamnâmesi yle de iptidai okulların açılması yasalaşmıştır tarihli nizamname ile sıbyan mektepleri bağlı oldukları kuruma göre gruplandırılmış; Maarif Nezareti ne bağlı olanlar umumî sıbyan mektebi, Evkaf-ı Hümayun Nezareti ne bağlı olanlar ise hususî sıbyan mektebi olarak adlandırılmıştır 867. Maarif Nezareti ne bağlı olanlar halk arasında ibtidaî mekteb, mekteb-i ibtidaî, usul-i cedîde mektebi, taş mektep gibi farklı terimlerle anılmıştır 868. Osmanlı Devleti nde II. Abdülhamid Dönemi nde özellikle ilköğretimden başlanarak âdeta bir eğitim seferberliği başlatılmış ve okullaşma oranında hızlı bir artış olmuştur yılında Tedrîsat-ı İbtidaiye Kanun-ı Muvakkati çıkarılmış ve geçici olmasına rağmen Cumhuriyetin ilanından sonra da birçok maddesi geçerliliğini devam ettirmiştir. O tarihe kadar iptidaiye ve rüştiye adlarıyla bilinen okullar birleştirilmiş ve Mekâtib-i Umûmiye-i İbtidaiye adını almıştır. İlköğretimin süresi de altı yıl olarak belirlenmiş ve ikişer yıldan üç bölüme ayrılmıştır. Bunlar devre-i ûlâ, devre-i mutavassıta, devre-i âliye olarak isimlendirilmiştir 869. Nitekim aşağıda ayrıntılı ele alınacağı üzere Seydişehir Numune-i Terakki İnas, Merkez Maarif Umumiye Nizamnamesi nin için bk: BOA, Y.EE, Dosya no. 112, Gömlek no. 6, tarih: 24 Cemaziyelahir 1286/1 Ekim 1869; Mahmud Cevad İbnü ş-şeyh Nafi, Maârif-i Umumiye Nezareti Tarihçe-i Teşkilât ve İcrââtı, İstanbul 1338, s (Bu eser, Mustafa Ergün, Tayip Duman, Sebahattin Arıbaş ve Hüseyin Dilaver tarafından latinize edilmiş ve MEB tarafından 2002 yılında yayımlanmıştır). Maarif Umumiye Nizamnamesi nin tam metninin yeni harflerle yer aldığı diğer bir eser ise şudur: Cahit Yalçın BİLİM, Türkiye de Çağdaş Eğitim Tarihi, Eskişehir 2002, s Aziz BERKER, Türkiye de İlköğretim, Ankara 1945, s ; AKYÜZ, aynı eser, s. 182; Bayram KODAMAN, Abdülhamid Devri Eğitim Sistemi, Ankara 1999, s , Faik Reşit UNAT, Türkiye Eğitim Sisteminin Gelişmesine Tarihî Bir Bakış, Ankara 1964, s AKYÜZ, aynı eser, s. 268, 269.

235 209 Zükur ve Merkez Mustafa Necip Bey mekteplerinde bu üç bölümden oluşan altı yıllık sürenin uygulandığı görülmektedir. Eğitimde gerçekleştirilen 1913 reformu, derslerin niteliğini de değiştirmiştir. O tarihe kadar dinî ilimler ağırlıkta iken 1913 ten itibaren mekteplerde elif-ba ve ecza-yı şerife, Kuran ve malumat-ı diniyye, ahlak, kıraat, ezber, imla, yazı, sarf, tahrir, tarih, coğrafya, hesap, hendese, eşya dersleri ve ziraat, resim ve elişi, terbiye-i bedeniye ve sıhhiye, oyun, nişan, musiki derslerine yer verilmiştir. Musiki, resim ve terbiye-i bedeniye dersinde sınav yapılmayıp öğrencilerin yıl içindeki performanslarına göre bir değerlendirme yapılacaktır 870. Seydişehir de Rehber-i Meşrutiyet, Mustafa Necip Bey, Merkez Zükur ve Numune-i Terakki-yi İnas iptidailerinde bu yeni ders programı uygulanmıştır Kız İptidaileri Sıbyan mekteplerine 5-6 yaşı civarında başlayıp yaşlarında mezun olan erkek öğrencilere genellikle mahallenin veya caminin imamı muallimlik ederdi. İmamların eşleri de kız öğrencilere eğitim verirdi te ilköğretim kız ve erkek çocuklar için zorunlu hale getirilmiş, ancak ilköğretimden sonra kızların eğitim hayatını devam ettirecekleri okullar söz konusu edilmemişti. Tanzimat Fermanı nın ardından 1843 yılında ilk defa kızlar tıbbiyede ebelik dersleri görmeye ve bu alanda eğitim almaya başlamışlardı 871. Ancak bu eğitim de kadına yüklenen toplumsal cinsiyet ve bununla ilgili olarak benimsenen meslek anlayışı ile biçimlenmekteydi tarihli nizamnamenin dokuzuncu maddesinde kızların 6-10, erkeklerin 7-11 yaşları arasında okula devamlarının zorunlu olduğu belirtilmişti. Nizamnamenin onbeşinci maddesine göre bir yerleşim yerinde iki mektep varsa biri kızlara diğeri erkeklere ayrılacak, şayet tek mektep varsa kızlar için mektep 870 Kerim SARIÇELİK, Konya da Modern Eğitim Kurumları ( ), Konya 2010, s , 59. Musahabat-ı ahlakıyye derslerinde inanç, ibadet ve ahlakla ilgili konulara yer verilmiştir. Eşya ilmi dersinde maddelerin isimleri ve özellikleri, vücut organlarının, giysilerin, ev eşyalarının, binaların isimleri ve ayrıntıları öğretilmiştir. Bunlarla birlikte ulum-ı diniyye, kıraat, elif-ba, ezber, eşya, ziraat dersleri öğrencinin millî ve insani yönünü geliştirmeye yönelik olan; devletin kuruluş ve işleyişine hâkim olan düşünceleri de yansıtan derslerdir. 871 Aytunç ALTINDAL, Türkiye de Kadın, İstanbul 1977, s Şefika KURNAZ, Yenileşme Sürecinde Türk Kadını: , İstanbul 2011, s. 47.

236 210 yapılıncaya kadar erkeklerin okuluna gidecekler ancak erkeklerle karışık oturmayacaklardı. Onyedinci maddeye göre kız öğrencilerin öğretmenleri bayan olacak, ancak yeterli sayıda muallime mevcut değilse yetişene kadar yaşlı ve iyi ahlâklı adamlar kız öğrencilere muallimlik yapacaklardı 873. Kızların eğitimi konusu 1869 tarihli nizamnamenin uygulanmaya başlamasından kısa bir süre sonra taşrada da bu konuda yapılanmaya gidilmiştir. Konya da erkek iptidailerinde tarihleri arasında kız öğrenciler için inas sınıfları açıldığı, ancak bunlarda verilen derslerin şube sınıfındakilere denk olduğu, üst sınıflarda erkeklere verilen derslerin inas sınıfındaki kızlara verilmediği anlaşılmaktadır 874. Seydişehir de ise 1907 yılında Numune-i Terakki-yi İnas Mektebi adıyla sadece kızlara eğitim veren bir iptidai açılmış ve 1925 e kadar bu adla eğitim veren okul Merkez Kız İptidaisi ismini alarak Cumhuriyet Dönemi nde varlığını devam ettirmiştir. Bu mektepteki eğitimin erkek iptidailerine denk olduğu, 1913 reformuyla gelen yeniliklerin de uygulandığı belgelerden anlaşılmaktadır Seydişehir İptidaisi Seydişehir de 1869 Nizamnamesi nin kabulünden 30 sene sonra iptidaiye mekteplerinin açılmaya başlandığı belgelerden anlaşılmaktadır. Bu yönde ulaşılabilen ilk kayıt 19 Ramazan 1316/28 Ocak 1899 tarihli olup, Seydişehir kaza merkezinde yeni bir iptidaiye mektebi inşa edilip resmî törenle açıldığı yönündedir 875. Bu kurumun hangi mevkide açıldığı ve ömrünün ne kadar olduğu noktasında şimdilik bir kayda ulaşılamamıştır Aşağı Mahalle İptidaisi Aşağı Mahalle İptidaisi, Seydişehir kent merkezinde Değirmenci Mahallesi nde idi. Aşağı Mahalle İptidaisi nde öğretim yılında yapılmış olan sınavları içeren ve Temmuz 1323/Temmuz 1907 de kaleme alınmış olan bir imtihan cedveli ne göre 64 erkek öğrencisi bulunan mektebin ilgili cetvelinde şube sınıfı öğrencilerinin adları ile birinci, ikinci, üçüncü sınıf öğrencilerinin adları, 873 BOA, Y.EE, Dosya no. 112, Gömlek no. 6, tarih: 24 Cemaziyelahir 1286/1 Ekim SARIÇELİK, aynı eser, s BOA, MF. MKT., Dosya no. 435, Gömlek no. 3.

237 211 babalarının ismi ve yıl sonunda yapılan sınavdan almış oldukları ders notları mevcuttur. Mektebin not sistemi 10 luktur 876. Başarılı olanlara diploma veriliyordu (Resim-3). Aşağı Mahalle İptidaisi nde öğretim yılında şube sınıfında sadece elif-ba dersi veriliyordu; ancak not olarak bir karşılığı yoktu. Birinci sınıfta elif-ba dışında Kuran, kıraat, ilmihal, hesab-ı zihni ve yazı dersleri vardı. İkinci sınıfta elifba dersi yoktu. Birinci sınıf derslerine ek olarak tecvid, ulum-i diniyye, ahlak ve tarih-i Osmanî dersleri görülüyordu. Yazı dersi bu sınıfta imla, sülüs ve rika adıyla üç ayrı ders haline gelmişti. Üçüncü sınıfta ise bir önceki yıl derslerine ulum-i zihniye, sarf-ı Osmani ve coğrafya dersleri eklenmişti. Resim-3: Aşağı Mahalle İptidaiye Mektebi, Bahaddin Paslı nın babası Mehmed Efendi ye ait diploma (Bahaddin Paslı dan). 876 KMA, Dosya no. 37, s. 188a, 188b, 189a. Şube sınıfının mevcudu 30, birinci sınıf mevcudu 14, ikinci sınıf mevcudu 11 ve birinci sınıf mevcudu dokuz idi.

238 Cami-i Cedid Mahallesi İptidaisi Cami-i Cedid Mahallesi İptidaisi ne dair ulaşılabilen en eski kayıt Temmuz 1323/1907 tarihli olup öğretim yılı sonunda yapılan genel sınavın sonuçlarını içermektedir. Not sistemi 10 luktur. Toplam 47 erkek öğrencisi vardır. Dört ayrı şubesi bulunmasından hareketle 877 bu mektebin 1904 veya daha öncesinde kurulduğu söylenebilir. Aşağı Mahalle İptidaisi nde okutulan dersler burada da aynen vardı Türbe Mahallesi İptidaisi Türbe Mahallesi İptidaisi ne 878 dair ulaşılabilen ilk ve tek kayıt Temmuz 1323/1907 tarihli olup öğretim yılı sonunda yapılan sınavın sonuçlarını sunan bir cetveldir. Mektepte 86 erkek öğrenci öğrenim görmektedir 879. Türbe Mahallesi İptidaisi nin birinci sınıfında diğer iptidailerden farklı olarak Kuran-ı Kerim dersinin verilmediği görülür. Oysa bu, diğer okullarda her kademedeki sınıfta mutlaka gösterilen bir ders idi. Bunun dışında bir farklılık söz konusu değildir. Aşağı Mahalle ve Cami-i Cedid iptidaiye mekteplerinden farklı olarak Türbe Mahallesi Mektebi nin ikinci sınıfında Osmanlı Tarihi dersi okutulmamaktaydı. Diğer derslerde bir farklılık söz konusu değildi. Üçüncü sınıfında Aşağı Mahalle ve Cami-i Cedid iptidaiye mekteplerinden farklı olarak kavâid-i zekâ adıyla bir ders görülmektedir. Diğer dersler aynılık gösterip dinî ilimler ağırlıklı idi Rehber-i Meşrutiyyet Mekteb-i İptidaisi Rehber-i Meşrutiyet İptidaiye Mektebi nin, kentin hangi mahallesinde olduğunu tespit etmeye yardımcı olacak herhangi bir belgeye şimdilik 877 KMA, Dosya no. 37, s. 189b, 190a, 190b. O tarihte mektebin şube sınıfında 25, birinci sınıfta 10, ikinci sınıfta sekiz ve üçüncü sınıfta dört erkek öğrenci vardı. 878 Seydişehir de Türbe adıyla bilinen bir mahalle yoktur. Türbe Mahallesi demekle kastedilenin Seyit Harun Manzumesi ndeki türbeler hasebiyle Osmanlı Dönemi nde Kiçikapı Mahallesi veya Türbe Camii bahçesi içindeki Emirler Türbesi nde bulunan 10 Kadirî mezarına istinaden Alaylar Mahallesi olması muhtemeldir. 879 KMA, Dosya no. 37, s. 191b, 192a, 192b. Şube sınıfında 45, birinci sınıfta 11, ikinci sınıft 17, üçüncü sınıfta 12 erkek öğrenci mevcuttu.

239 213 rastlanmamıştır. Ancak 1907 yılında açıldığı bilgisi 1332/ tarihli bir Konya Vilâyet Salnâmesi nde kayıtlıdır 880. Bu okuldaki dersler ve öğrenci miktarına dair ulaşılabilen iki ayrı belge söz konusudur. 1 Eylül 1331/14 Eylül 1915 tarihli belgeye göre, Mustafa Efendi bin Süleyman, aylık 200 kuruş maaşla bu mektebe muallim olarak tayin edilmiştir 881. Diğer belge ise öğretim yılı sonunda yapılan umumî sınavın cetvelidir 882. Buna göre mektepte dört sınıf ve toplam 87 erkek öğrenci bulunmaktadır. Mektebin ders programı, 1913 te gerçekleştirilen reforma uygun olarak bilgi, beceri ve kültür derslerinden oluşmaktadır. Ayrıca öğrencilere hal ve hareket notu da verilmiştir. Ders programı açısından yukarıda bahsedilen ilk dört iptidaiden farklıdır. Mektebin Mart 1341/1925 te dahi faal olduğu, Hasan Hilmi Bey bin Mehmed Ağa nın bu tarihte okula aylık 1950 kuruş ile muallim olarak tayin edilmesinden anlaşılmaktadır Mustafa Necip Bey Mekteb-i İptidaisi Mustafa Necip Bey İptidaiye Mektebi nin kentin hangi mahallesinde kurulmuş olduğu tespit edilememiştir. Okulla ilgili olarak ulaşılan beş ayrı kayda istinaden kuruluşunu 1916 dan öncelerde aramak mümkündür. Mustafa Necip Bey Mektebi nin aylık 200 kuruş ile muallimi olan Hacı Hasan Efendi bin Molla Mustafa bir süre çalıştıktan sonra askere gitmiş ve 23 Temmuz 1332/14 Temmuz 1916 da silah altında iken vefat etmiştir 884. Dolayısıyla bu kayıt zaten mektebin kuruluşunu 1916 öncesine götürmektedir. Mustafa Necip Bey İptidaiye Mektebi nin öğretim yılındaki öğrenci sayısını, verilen dersleri ve yıl sonu sınavında öğrencilerin aldığı notları gösteren iki cetvel vardır. Buna göre, devre-i ûlâ birinci sınıfında yaşları 9-12 arası olan 18 erkek 880 KVS, tarih: R. 1330/1914, s KMA, Dosya no. 42, s. 166, vr KMA, Dosya no. 79, s KMA, Dosya no. 11, vr. 10a-10b. 884 KMA, Dosya no. 42, s. 165, vr. 7.

240 214 öğrenci vardır. Bunların üçü sınıfta kalmış, diğerleri geçmiştir. Ders yılı boyunca görülen dersler şöyle idi: Kuran-ı Kerim mea tecvid, malumat-ı nafia, sarf-ı Osmanî, kıraat, imlâ, hesab, hendese, coğrafya, Osmanlı tarihi, ahlak, eşya dersleri, ziraat, hüsn-i hat, resim, elişleri, musikî ve idman. Devre-i ûlânın ikinci sınıfında yaşları 8-14 arasında olan 14 erkek öğrenci vardı. Üç öğrenci sınıfta kalmıştı. Bu sınıfta okutulan dersler devre-i ûlâ birinci sınıftakilerle aynı idi. Devre-i âliyenin birinci sınıfında ise yaşları arasında olan 11 erkek öğrenci vardı. Okutulan derslerdeki tek farklılık, bu sınıfta Osmanlı tarihi yerine genel tarihin okutulmasıydı. Devre-i âliyenin ikinci sınıfında yaşları arasında olan 10 erkek öğrenci vardı. Dersler, devrenin birinci sınıfı ile aynı idi 885. Mustafa Necip Bey İptidaiye Mektebi ile ilgili bir diğer kayıt, öğretim yılı sonunda yapılan umumî sınavın sonuçlarını gösteren cetveldir. Buna göre o yıl mektepte devre-i aliye birinci, devre-i aliye ikinci, devre-i mutavassıta ikinci ve şube olmak üzere dört sınıf vardı. Devre-i aliyenin birinci ve ikinci sınıfında görülen dersler, bir önceki sene programı ile aynı idi. Devre-i mutavassıta dersleri de devre-i aliyedekilerden farksızdı. Şube sınıfında sadece elif-ba dersi vardı 886. Mustafa Necip Bey İptidaiye Mektebi nin öğretim yılında da faal olduğu anlaşılmaktadır. O yıl toplam 80 erkek öğrencisi bulunan okulun şube, devre-i ûlâ birinci, devre-i ûlâ ikinci, devre-i mutavassıta birinci, devre-i mutavassıta ikinci, devre-i âliye birinci, devre-i âliye ikinci olmak üzere yedi sınıfı vardı. görülen dersler önceki öğretim yıllarına ait programdaki gibiydi 887. Mustafa Necip Bey İptidaiye Mektebi ne dair ulaşılabilen 1915, 1917 ve 1918 yılları Haziran ayı sonunda kaleme alınmış olan bu cetveller doğrultusunda mektebin yıllarında kurulmuş olabileceği fikri ağırlık kazanmaktadır. XX. yüzyılın başında kurulmuş olan mekteplerden farklılık gösterdiği, kanun ve nizamnamelerle 885 KMA, Dosya no. 79, s KMA, Dosya no. 79, s KMA, Dosya no. 79, s

241 215 getirilen değişiklikler doğrultusunda din dersleri yanında kültür ve beceri derslerinin de işlendiği görülmektedir Numune-i Terakki-yi İnas/Numune Mektebi Seydişehir de kızların öğrenim görmeleri için Numune-i Terakki-yi İnas/Numune Mektebi, Eylül 1907 de açılmıştır 888. Abdurrahman Ayaz a göre Muallimhane Camii bitişiğindeki arazide inşa edilmişti. Bu kurum, kız öğrencilerin öğrenim gördüğü bir iptidaiye mektebi idi. Mart 1925 e kadar Numune-i Terakki-yi İnas/Numune Mektebi adıyla varlığını sürdürmüş, Mart 1925 ten sonra Merkez İlk Kız Mekteb-i İbtidaisi adını almıştı 889. Erkek iptidaiye mekteplerinden farklı olarak bu okulda kızlara yemek pişirme dersleri de veriliyordu. Numune-i Terakki-yi İnas Mektebi nde öğretim yılında toplam 104 kız öğrenci öğrenim görüyordu reformuna uygun olarak devre-i âliye, devre-i mutavassıta ve devre-i ûlâda ikişer sınıf olmak üzere toplam altı sınıf vardı. Ayrıca bu mektepte 1911 programına uygun okulöncesi eğitim veren iki sıbyan sınıfı oluşturulmuştu. Sıbyan sınıfında Kuran-ı Kerim, malumat-ı diniyye, Türkçe elif-ba, kıraat, imla, sarf, nahiv, tahrir, ezber, inşa, yazı, hesap, hendese, resim ve el işi dersleri görülüyordu. Ayrıca öğrencilere hal ve hareket notu da verilmişti 890.Devre-i âliyenin birinci sınıfında üç kız öğrenci vardı. Sıbyan sınıfındaki derslere ek olarak tarih, coğrafya, eşya, ziraat, idare-i bedeniye, tabahat ve musahabat-ı ahlakıyye derslerini alıyorlardı 891. Devre-i âliyenin ikinci sınıfında 20 kız öğrenci vardı. Gördükleri dersler devrenin birinci sınıfı ile aynıydı. Devre-i mutavassıtanın birinci sınıfında üç; ikinci sınıfında yedi kız öğrenci vardı. Görülen dersler devre-i âliye sınıfları ile aynıydı. Devre-i ûlânın birinci sınıfında 10; ikinci sınıfında ise dokuz kız öğrenci öğrenim görüyordu. Dersler, diğer devrelerdekiler ile aynıydı KVS, tarih: R. 1330/1914, s KMA, Dosya no. 11, vr. 4a-4b. 890 KMA, Dosya no. 79, s KMA, Dosya no. 79, s KMA, Dosya no. 79, s. 307.

242 216 Numune-i Terakki-yi İnas Mektebi ile ilgili olarak öğretim yılına ait iki cetvele ulaşılmıştır 893. Bir önceki yıl olduğu gibi altı sınıf vardır ve toplam mevcut 27 dir. Görülen derslerde farklılık söz konusu değildir. Ayrıca toplam 35 kız öğrencisi olan iki sıbyan sınıfı da açılmıştır. Numune-i Terakki-yi İnas Mektebi nde görev yapan muallimlerin maaşlarına dair fikir edinmek açısından üç ayrı belgeden söz etmek uygun olacaktır. Yusuf kızı Aişe Hanım aylık 300 kuruş maaşla 1915 te okulda göreve başlamış; yılları arasında 350 kuruş ve 1 Mart 1335/1919 tarihi itibariyle 600 kuruş maaş almıştır 894. Mektepte tarih, coğrafya, inşa ve yazı dersleri muallimliğini yürüten Edhem oğlu Ali Saib Efendi aylık 300 kuruş maaşla 10 Eylül 1918 de göreve başlamış; 1 Mart 1335/1919 da maaşı 600 kuruşa yükselmiştir 895. Okulda Fatıma ve Hatice adında iki baş-muallime olup 1922 yılında maaşları 700 er kuruştur. Safiye ve Saniye adlı iki muallime ise 600 kuruş almaktadır Merkez İptidai/Merkez Zükur/Merkez Erkek/Merkez İlk Erkek Mektebi Erkek öğrencilerin eğitim gördüğü bir iptidai mektebi olan okul, yılları arası Merkez İptidai Mektebi, yılları arası Merkez Erkek/Merkez Zükur Mektebi ve Mart 1925 ten itibaren Merkez İlk Erkek Mekteb-i İptidaisi şeklinde kayıtlara geçmiştir. Ekim 1926 dan itibaren karma eğitim verilmeye başlanarak okulun adının Muhtelit İlk Mektebi olarak değiştirildiği; hatta muallim takviyesi amacıyla Kız Mektebi ndeki bazı muallimelerin bu okula kaydırıldığı belgelerden anlaşılmaktadır 897. Merkez İptidai Mektebi yle ilgili olarak Konya Maarif Arşivi nde muallim sicil kayıtları ve öğretim yılına ait bir cetvel vardır , ve 893 KMA, Dosya no. 79, s. 167, KMA, Dosya no. 42, s. 168, vr KMA, Dosya no. 42, s. 171, vr KMA, Dosya no. 12, s. 5a, 5b. 897 KMA, Dosya no. 21, s , vr. 4-5.

243 öğretim yıllarına ait imtihan cetvelleri ise Seydişehir Merkez İlköğretim Okulu nun deposundadır. Merkez İptidai Mektebi nin öğretim yılında toplam 139 erkek öğrencisi vardır kanununa uygun olarak devre-i ûlâ, devre-i mutavassıta ve devre-i âliyede ikişer olmak üzere toplam altı sınıfta eğitim verilmiştir. Verilen derslerin içeriği, Mustafa Necip Bey İptidaisi ndekilerle aynıdır. Bu mektepte sıbyan veya şube sınıfları yoktur 898. Merkez İptidai Mektebi nin öğretim yılına ait bir sınav cetvelinde devre-i mutavassıtanın birinci sınıfında 18, ikinci sınıfında 14 erkek öğrenci kayıtlıdır. Gördükleri dersler bir önceki senenin programı ile aynıdır 899. Bu cetvelde diğer sınıflardaki öğrencilerin bilgilerine yer verilmediği için, öğretim yılında okulun toplam mevcudunu söylemek mümkün değildir. Merkez Zükur Mektebi nde öğretim yılında 185 erkek öğrenci 900 ; öğretim yılında ise 151 erkek öğrenci öğrenim görmüştür 901. Altı sınıfta verilen dersler, öğretim yılındakilerle aynıdır. Merkez İlk Erkek Mekteb-i İptidaîsi ne dair ulaşılabilen son sınav cetveli, öğretim yılına aittir. Bu tarihte her bir devre ikişer yıl olmak üzere toplam altı yıllık öğrenim süresinin kalktığı, günümüzdeki gibi ilköğretimin beş yıl olarak düzenlendiği görülmektedir. Okulun toplam mevcudu 86 dır 902. Öğrenim süresi beş yıla düşürülmüş olmakla birlikte, öğretim yılında verilen derslerin önceki dönemlere göre farklılık arz etmediği görülmektedir. 898 Seydişehir Merkez İlköğretim Okulu Arşivi. 899 KMA, Dosya no. 79, s Seydişehir Merkez İlköğretim Okulu Arşivi. 901 Seydişehir Merkez İlköğretim Okulu Arşivi. 902 Seydişehir Merkez İlköğretim Okulu Arşivi.

244 218 Mektepte görev yapan muallimler 1919 yılında altı lira maaş alırken, 1922 de bunun 19.5, 1925 yılında 20.5 liraya yükseldiği belgelerden anlaşılmaktadır. Başmuallim ise 1925 yılında 25 lira maaş almaktadır Rüştiye Mektebi II. Mahmud, sıbyan mekteplerinin düzeltilmesi ve onlara bağlı olarak yeni ve ikinci sınıfı olacak mekteplerin açılması konusunda Meclis-i Umûr-ı Nâfia ya talimat vererek bir layiha hazırlatmıştır. Fakat padişah bu ikinci sınıf ismini beğenmeyerek Mekâtib-i Rüşdiye adını vermiştir 904. Rüştiye mekteplerinin ilki, 1839 da açılan ve bürokrasiye memur yetiştiren Mekteb-i Maârif-i Adlî ve Mekteb-i Ulûm-ı Edebiye-i Adlî olmuştur 905. Bunların açılışından sekiz yıl sonra Davudpaşa Rüştiye Mektebi kurulmuştur 906. Bundan sonra rüştiye mekteplerinin yaygınlaşması hız kazanmış ve 2 Temmuz 1853 tarihinde ülke genelinde 25 rüştiye mektebinin açılmasına karar verilmiştir 907. Bu arada kızların eğitimi ele alınmış ve 1859 yılında ilk kız rüştiyesi olan Cevri Kalfa İnas Rüştiyesi açılmıştır 908. Rüştiye mektepleri ilk kuruldukları dönemde sıbyan mekteplerinin daha iyi öğretim veren üst sınıfları gibi düşünülmüş; çok geçmeden genel orta öğretimin en alt düzeyindeki okullar haline gelmiştir 909. Ekonomik problemler nedeniyle taşrada idadî mekteplerinin açılamaması üzerine 29 Ocak 1890 tarihinde idadi mektebi bulunan yerlerdeki rüştiyeler lağvedilerek idadilerle birleştirilmiştir 910. Böylece rüştiyeler, idadilerin ilk üç sınıfını oluşturmuştur. II. Meşrutiyet ten sonra ise rüştiye mekteplerinin iptidai mekteplerle birleştirilmesi çalışmaları yapılmış; 1913 yılında 903 KMA, Dosya no. 11, vr. 1ab, 2ab, 3ab; Dosya no. 12, vr. 1ab, 2ab, 3ab, 4ab; Dosya no. 21, vr Takvim-i Vekâyi, 21 Zilkade 1254/4 Şubat 1839, No. 176; Mahmud Cevad, Maarif Teşkilatı, s Muammer DEMİREL, Türk Eğitiminin Modernleşmesinde Rüşdiye Mektepleri, Türkler, XV., s BİLİM, aynı eser, Mahmud Cevad, Maarif Teşkilatı, s BİLİM, aynı eser, s UNAT, aynı eser, s BOA, İ. MMS., Dosya no. 110, Gömlek no

245 219 Tedrîsât-ı İbtidâiyye Kanûn-ı Muvakkatı ile bu durum gerçekleşmiş ve rüştiye mektepleri iptidai mektepler içinde eritilmiştir 911. Seydişehir de hayırsever kimselerin maddi desteği ile 1868 yılında ilk defa bir rüştiye inşa edilerek eğitim hayatına başlamıştır 912. Dört odalı bu mektep, yaklaşık 20 yıl hizmet vermiştir. Bu yirmi yıllık süreçte okutulan derslerin neler olduğunu gösteren bir sınav cetveline şimdilik ulaşılamamıştır. Ancak mektepte kullanılmak üzere Maarif Kütüphanesi nce talep edilen materyaller, bu konuda fikir vermektedir. Sünbülzade Vehbi Efendi nin Tuhfe-i Vehbi, Ahmed Vefik Paşa nın Fezleke-i Tarihi Osmanî, Selim Sabit Efendi nin Hesab Risâlesi ve Mustafa Hami Paşa nın Vezâif-i Etfâl adlı kitapları Seydişehir Rüştiyesi nde okutulan eserlerdendir 913. Bunlara nazaran rüştiye mektebinde okutulan derslerin, iptidaiye mekteplerinden çok da farklı olmadığı söylenebilir. Tarih, coğrafya, hesap, ahlak ve din dersleri mevcuttur. 8 Şaban 1297/15 Temmuz 1880 de Hüsnü Efendi nin rika muallimi olarak Seydişehir Rüştiyesi ne tayin edilmesine binaen rika dersinin de mektepte gösterilen dersler arasında olduğunu söylemek mümkündür 914. Seydişehir de açılan ilk rüştiyenin öğrenci mevcudu hakkında Konya Vilâyet Salnâmeleri nde ayrıntılı olmasa da bilgi bulunmaktadır yılı Konya Vilâyet Salnâmesi ne göre, Seydişehir Kazası nda bir rüştiye mektebi bulunuyordu ve 56 erkek öğrenci burada öğrenim görmekteydi. Mektebin muallim-i sanisi Mehmed Efendi, bevvabı ise Şeyh Mustafa idi 915. Rüştiye Mektebi ndeki öğrenci sayısı hızla artmış ve 1295/1878 de 60 ı geçmiştir 916. Öğrenci sayısının artmasıyla mektep binasının ihtiyacı karşılayamaz hale gelmesi, kurulduğu mevki itibariyle havadar bir noktada olmayıp özellikle sıcak mevsimlerde sınıfların ders işlemeye elverişsiz bulunması ve R / yılları arasında mektebin maarif hissesinden kuruş varidatının birikmiş 911 Düstûr, V/2, s ; Fatih DEMİREL, Mekteb-i İdadi, (Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi), Erzurum 2010, s BOA, A.}MKT. MHM., Dosya no. 429, Gömlek no BOA, MF. MKT., Dosya no. 9, Gömlek no. 33; Dosya no. 20, Gömlek no BOA, MF. MKT., Dosya no. 65, Gömlek no KVS, tarih: 1292/1875, s KVS, tarih: 1295/1878, s. 62.

246 220 olması öne sürülerek 6 Temmuz 1305/18 Temmuz 1889 da yeni bir rüştiye mektebinin yaptırılması merkezden istenmişti. Askeri depo ve hükümet konağının bulunduğu mevki havadar olup, bu binaların yanına yeni bir rüştiye mektebinin yapılması, bu iş için maarif hissesinden kuruş verilmesi ve mevcut olan ilk mektebin de iptidaiye mektebine dönüştürülmesi ricası merkez tarafından reddedilmiştir. 19 Temmuz 1305/31 Temmuz 1889 da gönderilen cevapta, ülkenin pek çok yerinde rüştiye mekteplerinin tamire veya yeniden inşa edilmeye muhtaç olduğu, ancak bu mekteplerin hissesine düşen varidatın maarif tarafından muhtelit idadi mekteplerine harcanacağı ve bu sebeple yeni rüştiye mektebinin yine Seydişehir halkının maddi yardımı ile inşa edilmesinin uygun olacağı bildirilmiştir 917. Bu durumda Seydişehir de ikinci rüştiye mektebi de halkın gayreti ve parasıyla yapılmıştır. İlk binanın ise iptidaiye mektebine dönüştürüldüğü belgelerde ifade edilmiştir. A. Ayaz, eski rüştiye binasının Numune Mektebi olduğunu ve Muallimhane Camii bitişindeki arazide bulunduğu görüşündedir 918. Bu bilgi doğru ise, ilk rüştiye binasının daha sonraki yıllarda kız öğrencilere eğitim veren bir iptidaiye mektebi işlevi gördüğü söylenebilir geçici kanunu ile rüştiyelerin iptidaiyelerle birleştirilmesi emredildiği hatırlanacak olursa bu, kanuna uygun bir gelişmedir. Seydişehirlilerle yapılan görüşmelerde, 92 yaşındaki Ahmet Sakarya Bey de dâhil olmak üzere, bugün Hacı Seyyid Ali Mahallesi Öten Caddesi 211 Sokak ta bulunan Çeşmeli Apartmanı nın olduğu arazi üzerinde önceleri rüştiye binasının bulunduğunu, Cumhuriyet yıllarında yıkılarak yerine apartman inşa edildiğini söylemektedirler. Dolayısıyla Çeşmeli Apartmanı nın yerinde olan binanın da 1890 da yapılan ikinci rüştiye olduğu söylenebilir. Seydişehir Rüştiye Mektebi ile ilgili olarak yılları arası ile 1913 yılında gerçekleştirilen umumî sınav cetvellerine ulaşılmıştır. Öğrenim süresi üç yıl 917 BOA, MF. MKT., Dosya no. 112, Gömlek no AYAZ, aynı eser, s. 102.

247 221 olan bu mektepte öğrencilerin tamamı erkektir. Okulun mevcudu 1904 te 53, 1905 te 43, 1906 da 45, 1907 de 47, 1908 de 44 ve 1913 te 47 dir 919. Birinci sınıf öğrencileri 9-11, ikinci sınıf öğrencileri ve üçüncü sınıf öğrencileri yaşları arasında olup, bunun istisnası olan öğrencilere bazı sınıflarda rastlanabilmektedir. Birinci sınıf öğrencileri Kuran-ı Kerim mea tecvid, ulûm-i diniyye, Türkçe sarf-i Osmanî, Türkçe usul-i kıraat, Arapça, ilm-i eşya, hesap, yeni coğrafya, vezaif-i etfal ve hüsn-i hat derslerini görüyorlardı. İkinci sınıfta bu derslere ek olarak Farsça, hendese, İslam tarihi ve ahlak dersleri de veriliyordu. Üçüncü sınıfta ise genel coğrafya ve genel tarih yerine Osmanlı coğrafyası ve Osmanlı tarihi derslerinin işlendiği; ayrıca malumat-ı nafia ve hıfzussıhha adıyla iki yeni dersin daha olduğu anlaşılmaktadır. Üçüncü sınıf Arapça derslerinde Mehmed Refet Rehavi Efendi nin Telhisü l-nahiv adlı eserinden, birinci sınıf Arapça derslerinde Mustafa Mihalıci nin Tekmiletü l-binâ adlı eserinden yaralanılıyordu. İkinci sınıf Farsça derslerinde Feyzi nin Zebân-ı Fârisî eseri okutuluyordu 920. Mektepteki derslerin 1913 kanunu sonrası değiştiği imtihan cetvellerinden anlaşılmaktadır öğretim yılında birinci sınıf öğrencilerine önceki yıllardan farklı olarak İslam tarihi dersi de verilmiştir. İkinci sınıfta ise bu derslere Farsça, Fransızca, hendese, malumat-ı medeniye ve resim dersleri eklenmiştir. Üçüncü sınıf işlenen dersler yönünden, ikinci sınıf ile aynıdır öğretim yılında Arapça ve Farsça dışında üçüncü bir yabancı dil olarak Fransızca ya yer verildiği; ayrıca resim ve medeni bilgiler dersinin eklendiği anlaşılmaktadır 921. Seydişehir Rüştiye Mektebi nin öğretim yılında 53 erkek öğrencisi bulunmaktadır 922. Verilen dersler bir önceki yıl ile aynıdır. Sınavları başarıyla bitirenlere Mekteb-i Rüşdiye Şahâdet-nâmesi veriliyordu (Resim-4). 919 KMA., Dosya no. 43, s. 58, 59, 385, 386, 402, 439, 479; Dosya no. 68, s. 125, 126, KMA., Dosya no. 43, s. 58, 59, 385, 386, 402, 439, KMA., Dosya no. 68, s. 125, 126, KVS, tarih: R. 1330/1914, s. 681.

248 222 Resim-4: Seydişehir Rüştiye Mektebi mezuniyet diploması (B. Paslı dan). Rüştiye mektebinde öğrencilerin devam zorunluluğu bulunuyordu. Bu konuda hassas davranılıyor, bu nedenle her dört ayda bir devam cetvelleri merkeze gönderiliyordu. 27 Eylül 1289/8 Ekim 1873 tarihli olup Seydişehir Rüştiye Mektebi muallimlerine hitaben gönderilmiş yazıda, her dört ayda bir düzenli olarak devam jurnallerinin mahallî hükümet vasıtasıyla gönderilmesi gerektiği, 1288 Kânun-ı evvel/aralık-ocak 1872 ile Mart 1289/1873 jurnallerinin hâlâ ulaşmadığı, daha fazla zaman kaybedilmeden gerekli evrakların gönderilmesi gerektiği bildirilmiştir Mayıs 1291/5 Haziran 1875 tarihli belgede, Seydişehir rüştiye öğrencilerinin devam kayıtlarının tutulduğu, jurnallerin bu defa geciktirilmeden gönderildiği ve 12 ayrı cetvelden oluştuğu ifade edilmektedir BOA, MF. MKT., Dosya no. 13, Gömlek no BOA, MF. MKT., Dosya no. 28, Gömlek no. 66.

249 223 İki rüştiye mektebi de halkın gayretiyle inşa edildiği gibi zaman zaman gereken onarımlarda da yerel imkânlar kullanılıyordu. Örneğin 5 Zilkade 1312/30 Nisan 1895 te mektebin tamir masrafları mahallî evkaf-ı münderise hasılatından karşılanmıştır 925. Muallimler sınava tâbi tutulup göreve getiriliyordu. 20 Muharrem 1312/23 Temmuz 1894 tarihli bir belgede, Seydişehir Rüştiye Mektebi muallim-i sanisi olup sülüs muallimliği yapan Süleyman Efendi nin vefatı üzerine yeni bir muallim tayin edildiği, ancak kendisinin bu dersi vermeye muktedir olmadığının anlaşıldığı ve bu sebeple başka bir muallimin tayin edilerek sınav evrakının merkeze gönderilmesi istenmişti 926. Zaman zaman mektebe muallim tayininde sıkıntılar yaşandığı, uygun birinin bulunamadığı da görülmektedir. 5 Receb 1316/20 Kasım 1898 de maariften gönderilen bir yazıda Seydişehir Rüştiyesi ne münasip bir muallim henüz bulunamadığı, Darülmuallimin den mezun olacaklar içinden uygun birinin seçilip gönderilmesinin kararlaştırıldığı bildirilmekteydi Muharrem 1317/25 Mayıs 1899 tarihli yazıda ise muallim-i evvelliğe hâlâ uygun bir kimse bulunmadığından maaşın ikiye bölünmesi ve muallim muavinliğine Girit muhacirlerinden Şevki Efendi nin, muallimliğine de mahallince münasip birinin tayin edilmesi maarifçe istenmiştir 928. Nihayet 27 Muharrem 1317/6 Haziran 1899 da Şevki Efendi muallim-i evvel olarak 929, 9 Şaban 1317/12 Aralık 1899 da Mehmed Efendi Arapça, Farsça ve ulum-ı diniye muallimi olarak tayin edilmişlerdi 930. Mektebe tayin edilen muallimlere, günümüzde olduğu gibi, yolluk ve harcırah veriliyordu. Seydişehir Rüştiyesi muallim-i sanisi Zühdi Efendi nin vefatı üzerine, Malkara Rüştiyesi muallim-i evveli olan Mehmed Şükri Efendi, 17 Rebiyülahir 1295/14 Nisan 1878 de aylık 600 kuruş maaş ile Seydişehir Rüştiyesi ne muallim-i 925 BOA, MF. MKT., Dosya no. 260, Gömlek no BOA, MF. MKT., Dosya no. 214, Gömlek no BOA, MF. MKT., Dosya no. 424, Gömlek no BOA, MF. MKT., Dosya no. 450, Gömlek no BOA, MF. MKT., Dosya no. 451, Gömlek no BOA, MF. MKT., Dosya no. 479, Gömlek no. 17.

250 224 evvel olarak tayin edilmişti. Mehmed Şükri Efendi ye harcırah bedeli de ayrıca ödenmiştir 931. Rüştiye mektebi yöneticilerine dair eğitimi düzenli yürütmedikleri için zaman zaman şikâyetler de vuku buluyordu. 1 Rebiyülahir 1323/5 Haziran 1905 te maariften gönderilen bir yazıda, Seydişehir Rüştiye Mektebi ni sık sık tatil ettikleri haber alınan rüştiye muallimleri hakkında tahkikat başlatıldığı bildiriliyordu Kütüphaneler Haruniye Medresesi Kütüphanesi Osmanlı Dönemi nde medreselerin bazılarında, özellikle kentlerin önemli medreselerinde kütüphaneler bulunurdu 933. Seydişehir in en ünlü medresesi durumundaki Seyit Harun Medresesi bünyesinde de bir kütüphane mevcut idi. Belgelerden bu kütüphanenin XVIII. yüzyıl başlarında kurulduğu anlaşılmaktadır. Medresenin müderrisi olan Mustafa Efendi bazı kitaplarını 1138/1726 da medresenin kütüphanesine vakfetmiş, Zilkade 1139/Haziran-Temmuz 1727 de bu kitaplara hafızı kütüb olmak üzere de Mustafa Halife adlı birisi beratla tayin edilmiştir 934. Haruniye Medresesi Kütüphanesi yle ilgili XIX. yüzyılın ilk yarısında herhangi bir belgeye rastlanmamıştır. Konya Vilâyet Salnâmeleri ne göre Seydişehir kent merkezinde yılları iki kütüphane mevcuttur 935. Ancak isimleri kaydedilmemiştir. Bunlardan biri muhtemelen Haruniye Medresesi Kütüphanesi dir. Sonraki yıllardaki durumunu gösteren bir belgeye rastlanmamıştır. IV. SOSYAL HİZMET YAPILARI 1. Kervansaraylar ve Hanlar Han ve kervansaray, çoğu zaman aynı anlamda kullanılmakla birlikte aslında birbirinden farklı özellikler taşımaktadır. Kervansaray, yolculuğun emniyet içinde 931 BOA, MF. MKT., Dosya no. 55, Gömlek no BOA, MF. MKT., Dosya no. 861, Gömlek no Mesela Konya da Zincirli ve İplikçi medreselerinin kütüphaneleri vardı. Bk. KÜÇÜKDAĞ, aynı doktora tezi, s. 61; ARABACI, aynı eser, s VAD., no. 1088, vr. 59a; no. 1128, vr. 19a. 935 KVS, ilki 1310/1892, sonuncusu 1324/1906 tarihli olmak üzere toplam beş salnamede.

251 225 yapılması ve ticaretin gelişmesi maksadıyla yollar üzerinde belli aralıklarla kurulan büyük yapılara denirdi. Hanlar ise şehir veya kasaba merkezlerinde bulunur; buralarda ticaret yapılırdı Seydişehir de Kervansaraylar Anadolu Selçuklu Dönemi nde başkent Konya yı Seydişehir üzerinden Antalya ile Alanya ya bağlayan üç yolun olduğu bilinmektedir. Bunlardan birincisi Konya- Beyşehir-Seydişehir güzergâhı, diğeri Konya-Hatunsaray üzerinden devam ederek Seydişehir de birinci yol ile birleşen güzergâhtır. Küçükdağ, bu ikisi dışında üçüncü bir güzergâh daha tespit etmiştir. Bu ulaşım ağı, Konya-Hatip-Çayırbağ-İnlice üzerinden Seydişehir e bağlanmakta idi 937. Sözkonusu yollar Seydişehir den sonra Ortapayam Hanı, Ebu l-hasan Hanı, Tol Han, Burma Han, Mutbel Hanı vasıtasıyla Kargı Han a ulaşmakta; buradan biraz daha güneye inerek Antalya ve Alanya ya ayrılmaktadır 938. Konya-Hatunsaray-Seydişehir güzergâhında Kavaklı Han, Hatunsaray Hanı ve Girvat Hanı mevcuttu. Özergin, bu ulaşım ağını şöyle tanımlamıştır: Konya nın güneybatı yönündeki Hatunsaray Kasabası üzerinden geçen bu güzergâh Seydişehir de birinci güzergâha katılır. Bu kısım müsait bir araziden geçer. Bu güzergâhın tamamında diğer devirler tespit edilememiştir. Bugün de muntazam yol mevcut değildir 939. Uysal da bu güzergâhı benzer şekilde tanımlar ve Konya- Kavaklı Kervansarayı-Hatunsaray Kervansarayı-Girvat Hanı-Seydişehir şeklinde bir 936 Yusuf KÜÇÜKDAĞ, Karapınar Sultan Selim Külliyesi, Konya 1997, s Yusuf KÜÇÜKDAĞ, Konya Hocacihan Yakınındaki Dibidelik Han a Dair Bir Vakfiye, Konya Şehri nin Fizikî ve Sosyo-Ekonomik Yapısı -Makaleler-, I., (Kısatma: Dibidelik Han), Konya 2004, s. 23. Küçükdağ ın tespitine göre Konya-Seydişehir arasında, İnlice köyü önündeki vadiden Seydişehir e giden yol üzerinde, bu köyün yakınında kesme taştan yapılmış, kare planlı, m² genişliğinde bir han bulunuyordu. Handa kalanların su ihtiyacı m yakınındaki pınardan karşılanıyordu. Köy sakinlerinden Hüseyin Gündüz, bu hanın Kızılören Hanı nın küçük bir örneği olduğunu söylemiştir. 938 Ali BAŞ, Konya-Hatunsaray-Seydişehir Kervanyolu Üzerine Düşünceler, V. Millî Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Semineri Bildirileri (25-26 Nisan 1995), Konya 1996, s M. Kemal ÖZERGİN, Anadolu Selçukluları Çağında Anadolu Yolları, (İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Basılmamış Doktora Tezi), İstanbul 1959, s. 115.

252 226 yol çizer 940. Ali Baş ise bu güzergâhı Konya dan sonra bir de ilk han olarak Pamukçu ve Seydişehir den önceki Belbaşı hanlarını belirlemiştir 941. Küçükdağ ın Konya- Seydişehir arasında tespit ettiği üçüncü yol üzerinde İnlice köyü yakınlarındaki handan bir önceki hanın adı ise Arkıt Hanı idi 942. Sterret in bahsettiği Seydişehir in kuzeyindeki Yenice-Çiftlik Hanı, Antalya-Konya güzergâhının Konya civarındaki anayol düzenine geçmesi için önemli bir nokta idi 943. Bununla ilgili arşiv kaydına şimdilik ulaşılamamıştır. Yukarıda kısaca değinildiği üzere Seydişehir Kazası nın bulunduğu mevki, Türkiye Selçuklularından beri Konya-Antalya arasındaki ulaşımda merkez konumunda idi. Kuzeyden, güneyden, doğudan ve batıdan gelen yollar, Osmanlı Dönemi nde de Seydişehir kent merkezinde birleşiyordu. Bunun için Antalya- Alanya-Seydişehir-Konya arasında ticaret Osmanlı Dönemi nde de canlı idi. Yukarıda zikredilen han ve kervansaraylar dışında Seydişehir i Bozkır tarafına bağlayan yol üzerinde Osmanlı Dönemi nde hanlar bulunduğu belgelerden anlaşılmaktadır. Bunlardan Karaviran köyündeki Karaviran Hanı dikkat çekmektedir. Seydişehir Karaviran Hanı nın kim tarafından köyün neresine inşa ettirildiği tespit edilememiştir. Hakkında ulaşılan tek kayıt Şaban 1135/Mayıs 1723 tarihli olup, bu belgeye göre han harap bir halde idi. Bakım-onarım işleri ile ilgilenmesi için Osman Efendi adlı biri günlük bir akçe ücretle mütevelli olarak tayin edilmiştir 944. Devletin aldığı tüm önlemlere rağmen bu bölgedeki şehirlerarası yollarda bazen can ve mal güvenliğine yönelik tecavüzler oluyor; eşkıya bazen kervanlara zarar veriyordu. Evahir-i Ramazan 1160/26 Eylül-5 Ekim 1747 tarihli bir Ahkâm 940 A. Osman UYSAL, Konya-Eğirdir Güzergahında Bazı Kervansaraylar, III. Millî Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Semineri Bildirileri (20-22 Mayıs 1993), Konya 1994, s BAŞ, aynı tebliğ, s Pamukçu Hanı nı Erdmann Selçuklu dönemi sonrasına; Özergin ve Baş ise Beylikler Dönemi ne tarihlendirmektedirler. Hanın inşası ile ilgili herhangi bir kitabe veya belge mevcut değildir. Bk. Kurt ERDMANN, Das Anatolische Karavansaray des 13. Jahrhunderts, I- II., Berlin, 1961, s. 204; M. Kemal ÖZERGİN, Anadolu da Selçuklu Kervansarayları, Tarih Dergisi, XV/20 (1965), s ; Ali BAŞ, Beylikler Dönemi Hanları, (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi), Konya 1989, s KÜÇÜKDAĞ, Dibidelik Han, s J. R. S. STERRET, The Wolfe Expedition to Asia Minor, Boston 1888, s VAD., no. 1119, vr. 50b.

253 227 Defteri kaydına göre, Seydişehir in Karaviran köyünde sakin iken daha sonra Seydişehir merkezine göçüp yerleşen İmamoğulları Mehmed, Şamlı Abdülkadir ile Sipahioğlu Mustafa adlı eşkıyalar Alanya ya giden bir kervanın önünü kesmişler, tüccarın 1150/1737 senesi mahsulâtı olarak ne varsa gasbetmişler, kervandaki tüm malları yağmalamışlardır. Bahsi geçen eşkıyalar hakkında daha önce de hüküm çıkıp yakalanmaları emrolunmuşsa da henüz bir netice alınamamış; görüldükleri yerde yakalanarak gereken cezanın verilmesi emredilmiştir Seydişehir de Hanlar Seydişehir kent merkezinde Osmanlı Dönemi nde, değişik tarihlerde inşa edilmiş hanlar vardı. Bunlar, yapım tarihlerine göre ayrı başlıklar altında incelenecektir Arslan Ağa Hanı Arslan Ağa Hanı, Tüccar Hânı 946 /Bezirgân Hanı 947 diye de bilinirdi. Valide Kösem Sultan (ö. 1651) ın kethüdası olan Kurd oğlu Arslan Ağa tarafından yaptırılmıştır 948. Arslan Ağa Hanı nın inşa tarihi 1648 den biraz önce olmalıdır. 10 Şevval 1058/28 Ekim 1648 tarihli vakfiyesine göre Arslan Ağa, han dahilinde bir mescit yaptırıp, kendi mülkü olan bu hanın gelirini zikredilen mescide vakfetmiştir. Arslan Ağa nın koyduğu vakıf şartlarına göre han her sene, yıllık rayiç bedeli dikkate alınarak kiraya verilecek, elde edilen para ile mescit görevlilerinin ücreti ödenecekti. Hanın odaları ve mescit için, kent merkezindeki Boğasıcılar Pazarı ndaki Arslan Ağa nın yaptırdığı çeşmeden su getirilecekti. O sene (1648) Arslan Ağa Hanı akçeye icara verilmiştir BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 3, vr. 80, s. 156/ BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 17, s VAD., no. 1160, vr. 60a. 948 BOA, Şikâyet Defteri, no. 71, s. 313; no. 104, s. 282; Karaman Ahkâm Defteri, no. 17, s. 155; no. 17, s. 165; C. EV., Dosya no. 95, Gömlek no. 4723; Dosya no. 174, Gömlek no. 8651; Dosya no. 196, Gömlek no Arslan Ağa nın Konya da At Pazarı yakınında da iki katlı ve 64 odalı bir hanı vardı. KÜÇÜKDAĞ, aynı doktora tezi, s VAD., no. 457, s

254 228 Arslan Ağa Hanı, her sene vakfın mütevellisi taraftan birilerine kiraya veriliyor ve elde edilen kira geliri ile mütevelli, nazır, imam, müezzin gibi görevlilerin ücreti ödeniyordu 950. Rebiyülevvel 1108/Eylül-Ekim 1696 tarihli bir kayıtta, han vakfından camideki hatibin ücretinin ödendiği, ancak o tarihte bir hatibe ihtiyaç duyulup görevlendirilmediği için hatiplik ücretinin hanın tamirine harcanmasının uygun olacağı yazıyordu 951. Bu bilgiden hareketle hanın içindeki mescidin XVIII. yüzyıl başlarında cami haline getirildiğine burada işaret etmek gerekir. Arslan Ağa Hanı nın adı Konya Vilâyet Salnâmeleri nde ve Dr. Nazmi nin 1922 tarihli eserinde geçmemektedir. Varlığını devam ettirememiş olmalıdır Hacı Ahmet Hanı Seydişehir kent merkezindeki ikinci önemli ticari yapı Hacı Ahmed Hanı dır. Banisi Hacı Ahmed dir. Hacı Ahmed, Seydişehir de kendi adıyla anılan bir cami ve han yaptırmıştır Şevval 1206/31 Mayıs 1792 tarihli kayda göre cami, Ulukapı Mahallesi nde Uzunyol denilen mevzide idi 953. Belgelerde caminin yanında olduğuna işaret edildiğine bakılırsa Hacı Ahmed Hanı da, Ulukapı Mahallesi nde bulunuyordu 954. XVIII. yüzyılda inşa edilmiş olmalıdır Ilıca-i Sagir Hanı Ilıca-i Sagir Hanı, Zilkade 1177/Mayıs 1764 tarihli bir belgeye göre Alaylar Mahallesi nin sınırında idi 955. Kim tarafından yaptırıldığı tespit edilememekle birlikte, hanla birlikte bir cami de inşa edilmiştir. Alaylar Mahallesi sınırında bulunan Ilıca nın suyu hanın vakfı idi. Ilıca nın suyuyla bağ ve bahçeler sulanırdı. Ilıca nın suyunun aktarılmasını sağlayan künklerin bakım ve onarımının yapılması 950 BOA, Şikâyet Defteri, no. 71, s. 313, tarih: Evahir-i Rebiyülevvel 1129/4-13 Mart VAD., no. 1140, vr. 163a. Bu çalışmanın beşinci bölümünde Seydişehir de Vakıflar başlığı altında Arslan Ağa ibn Kurd Vakfı ayrıntısı ile ele alınacağından, tekrara düşmemek için burada hanla ilgili daha fazla arşiv kaydı verilmeyecektir. 952 VAD., no. 1118, vr. 71b. 953 VAD., no. 548, vr. 60a. 954 VAD., no. 1118, vr. 71b; no. 1122, vr. 34a, tarih: 1162/ VAD., no. 1117, vr. 65b.

255 229 için Muharrem 1169/Ekim-Kasım 1755 ve Zilkade 1171/Temmuz-Ağustos 1758 tarihlerinde günlük yarım akçe ile mütevelli tayinleri yapılmıştır 956. Ilıca-i Sagir Hanı nın tamiri için bir de nukud vakfı kurulmuştur. Vâkıfı Kitaplıoğlu adıyla tanınan bir hayırseverdi. Cemaziyülahir 1154/Ağustos-Eylül 1741 de bir miktar nakit para vakfetmiştir 957. Ilıca-i Sagir Hanı nın XIX. ve XX. yüzyılda durumunu gösteren bir kayda rastlanmamıştır Köse İbiş Hanı Seydişehir kent merkezindeki bir diğer ticari yapı, Köse İbiş Hanı idi. Bu han ile ilgili ulaşılabilen iki kayıt mevcut olup ikisi de 10 Şevval 1281/8 Mart 1865 tarihlidir. Bu belgelerden biri ferman sureti 958, diğeri de bir mahkeme kaydıdır 959. Bunlardan anlaşıldığına göre hanın zemini Seyit Harun Vakfı dır. Kirası vakfa verilmek şartıyla han mülkiyet üzere tasarruf ediliyordu. Zikredilen belgelerde han hakkında da bilgiler verilmiştir. Buna göre, 1827 de inşa edilen hanın ilk sahibi Köse İbiş idi. Hanın dört tarafı çarşı idi. Fevkanî ve tahtanî odaları vardı. Köse İbiş lakaplı Seyit Mustafa 7500 kuruş bedel ile bu hanın mülkiyetini satın almıştı. Vefatından sonra mülkiyeti oğlu Seyit Mehmed e geçmişti yılında han harap bir vaziyette olup kendisine gelir sağlamadığı gerekçesi ile Seyit Mehmed tarafından başkasına satılmıştı. Ancak mahkemede verdiği ifadede hanın babası tarafından vakfedilmiş bir mülk olduğunu iddia etmekte ve mütevelli olduğunu ileri sürerek hanın gelirinden düzenli olarak pay talep etmekte idi. Evkaf-ı Hümayun Nâzırı Seyit Abdülhamid Ferid tarafından bu yapının Seyit Harun Vakfı arazisi üzerinde olup mülkiyet üzere yıllardır alınıp satıldığı ispat edilmiş ve Seyit Mehmed in mütevelli olarak hanın gelirinden hak talep edemeyeceğine dair mahkemece karar verilmiştir 960. Köse İbiş Hanı hakkında Konya Vilâyet Salnâmeleri ve Dr. Nazmi nin eserinde bir kayda rastlanmamıştır. XX. yüzyıl başlarında yıkılmış olması muhtemeldir. 956 VAD., no. 1090, vr. 82a, 84b. 957 VAD., no. 1117, vr. 65b. 958 VAD., no. 2178, s. 475, hüküm no VAD, no. 3, s. 70, hüküm no VAD, no. 3, s. 70, sıra. 66.

256 Ak Mehmed Hanı Seydişehir kent merkezinde XX. yüzyılın başlarında kent pazarı mahalline yakın yerde Ak Mehmed adlı bir kişiye ait olan ve 11 odası bulunan ticari yapı banisinden dolayı Ak Mehmed Hanı adıyla anılıyordu li yıllarda bu hanın odalarının aydınlatmasının iyi olmadığını ve koşullarının sağlıksız olduğunu Dr. Nazmi belirtmiştir Hamamlar Hamam, özel bir düzenle ısıtılan sıcak ve soğuk suyu bulunan, yıkanma amacıyla kullanılan yapıdır. Soyunma, yıkanma ve ısıtma yerleri bulunan Türk hamamları Osmanlı Dönemi nde Anadolu nun hemen her yerinde inşa edilmiştir. Seydişehir de tespit edilebilen hamamlar ayrı başlıklar altında incelenecektir Seyit Harun Hamamı Seyit Harun Hamamı, yine aynı adla anılan caminin kuzeydoğusunda Seyit Harun Manzumesi içindedir. Günümüzde Seyit Harun olarak adlandırılan mahallede 1606 Sokak tadır. İnşa tarihini belirten bir kitabe olmamakla birlikte, Menâkıbnâme ye göre cami gibi XIV. yüzyıl başlarında, Seyit Harun tarafından veya onun adına yaptırılmıştır (Çizim-6). Hamamlar tek veya çift olarak yapılmaktaydı. Tek hamamlar, günün belli saatlerinde sadece erkeklere veya sadece kadınlara tahsis edilmişti. Çifte hamamlarda ise erkeklerin ve kadınların kendilerine ayrılmış kısımlarda aynı zamanlarda yıkanma imkânları vardı. Önce tek hamam olarak inşa edilip sonradan yanına bir kısmın ilavesiyle çifte hamama dönüşen binalar vardı ki Seyit Harun Hamamı bu ikinci gruba girmektedir. Başlangıçta sadece erkekler kısmı olan hamama, XV. yüzyılda kadınlar kısmı da ilave edilmiştir 962. Seyit Harun Vakfı ndan olan Seyit Harun Hamamı Osmanlı Dönemi nde kullanılır durumda idi. Mustafa ve Abdullah adlı kişiler Seyit Harun Hamamı nın 961 Dr. Nazmi, aynı eser, s M. Yılmaz ÖNGE, Anadolu da XII-XIII. Yüzyıl Türk Hamamları, Ankara 1995, s. 13. Çarşı hamamı olarak kullanılan yapılar, tek veya çift şekilde düzenlenmekte, genellikle vakıf sistemi içinde bir külliye veya manzumeye dâhil, gelir getirici fonksiyonu bulunmaktadır. Bk. Erat BİRSEN, Anadolu da Türk Hamam Mimarisi, Osmanlı Ansiklopedisi, X., Ankara 1999, s. 395.

257 231 mütevellilerinden olup hamamın 13 sehim hissesine mutasarrıf idiler. Evahir-i Rebiyülahir 1155/25 Haziran-3 Temmuz 1742 tarihli kayda göre, hamamı işleten Seyit Mustafa 10 seneden fazla zamandır mütevellilere hamamdan payları olan icar bedelini vermemekteydi. Ayrıca hamamı tahrip edip mermerlerini kırmış, bakımsız bırakmış; içindeki kazan ve sair eşyaları alıp kendi evine götürmüştür 963. Seyit Harun Vakfı mütevellileri nezaret ederlerdi. Mütevelli tayinlerinde evladiyet şartı aranırdı. Bunun için babadan oğla geçecek şekilde mütevelliler tayin edilmiştir 964. Seyit Harun Hamamı, XX. yüzyılın ilk çeyreğinde bakımsız ve harap vaziyetteydi yılında cami, zaviye ve imaretle birlikte tamir görmüş; toplam 3367 kuruş sarf edilmiştir 965. Yusuf Akyurt, Ekim 1938 de yaptığı Seydişehir gezisi notlarında Seyit Harun Hamamı nın oldukça harap olduğuna işaret etmektedir 966. Çizim-6: Seydişehir Seyit Harun Hamamı planı (Y.Önge den). 963 BOA, Karaman Ahkâm Defteri, no. 1, vr. 44, s. 88/ VAD., no. 1118, vr. 70a, 72b. 965 BOA, EV. d., Gömlek no , vr AKYURT, aynı eser, s Zaman içerisinde çeşitli onarımlar gören hamam, ve yıllarında Vakıflar İdaresi nce tamir edilmiştir yılında tescil edilen hamam günümüzde kullanıma açıktır. Konya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Arşivi, Dosya no. 41/03.

258 Hacı Nasuh Hamamı Seyit Harun Manzumesi nin vakıf gelirlerini korumak amacıyla kentte ikinci bir hamamın yapılmasına izin verilmezdi 967. Bununla birlikte Seydişehir de XVII. yüzyılın ikinci yarısında Hacı Nasuh ve Baba Ahmed tarafından ikinci bir hamam olarak Hacı Nasuh Hamamı yaptırılmıştır. Hakkında ulaşılabilen en eski arşiv kaydı Zilhicce 1111/Mayıs-Haziran 1700 tarihli olan 968 Hacı Nasuh Hamamı da vakıftı. Gelirinden Seyit Harun Vakfı na tahsisat ayrılması şartıyla yapımına izin verilmiştir. Evahir-i Cemaziyülevvel 1141/22-31 Aralık 1728 tarihli kayda göre, Hacı Nasuh ve Baba Ahmed in yaptırıp vakfeyledikleri hamamın tevliyeti evladiyet üzere idi. O yıllarda vakfın mütevellisi Seyit Mustafa olup hamamın gelirinden Seyit Harun Veli Camii nin mutfağına taamiye olarak tayin olunan bedeli ödemeyi kabul etmişti. Zira bu, hamam kurulurken vakfiyesine konulan şartlarındandı 969. Hacı Nasuh Hamamı vakfının tevliyet ciheti vâkıfın soyundan gelenlere şart koşulmuş olmakla birlikte, kimi zaman kendi aralarında anlaşmazlıklar yaşandığı belgelerden anlaşılmaktadır. Örneğin Şaban 1135/Mayıs 1723 te hamam vakfının mütevellisi Seyit Mustafa olup, yapının bakım ve onarımını layıkıyla yerine getirdiği halde 25 seneden fazla zamandır İstanbul da yaşamakta olan kardeşi Seyit Mehmed kendi üzerine berat çıkarttırıp haksız yere tevliyeti ele geçirince mesele mahkemeye intikal etmiş ve tekrar Seyit Mustafa nın tayini için arz verilmiştir 970. Hacı Nasuh Hamamı ndan XIX. yüzyılın ilk yarısında bahsedilmemektedir yılları arası Konya Vilâyet Salnâmeleri ne göre Seydişehir kent merkezindeki tek faal hamam Seyit Harun Hamamı dır. 967 Bu, 1476 ve 1483 tahrirlerinden anlaşılmaktadır. Bk. Fatih Devrinde Karaman Vakıfları, s. 34; Murad Çelebi Defteri, vr. 54b. 968 VAD., no. 1160, vr. 8b. Bundan sonraki ikinci belge Receb 1115/Kasım 1703 tarihli olup mütevelli İbrahim in beratı yenilenmiştir. VAD., no. 1160, vr. 9b. 969 BOA, Şikâyet Defteri, no. 118, s VAD., no. 1118, vr. 72b; no. 1119, vr. 50b; no. 1139, vr. 30b.

259 233 Belgelerde Hacı Nasuh Mahallesi nde gösterilen Hacı Nasuh Hamamı 971, günümüzde Ulukapı Mahallesi 701 Sokak tadır. Artık hamamlık vasfını taşımadığı için balıkçı dükkânı olarak kullanılmaktadır Ilıca Hamamı Ilıca Hamamı Seydişehir kent merkezinin bir kilometre kuzeyinde, şu andaki Alüminyum Sosyal Tesisleri nin içerisinde bulunan gazino binasının batısındadır. Yüksek bir yamaç üzerine kare planda, içten kubbe dıştan külah örtülü olarak 5.00x5.00 m ölçülerinde inşa edilmiştir 972. Ilıcanın tarihi oldukça eski olmalıdır. Ilıca Hamamı nın inşa tarihi ise bilinmemektedir. Ancak mevcut bina XIX. yüzyılda yapılmış olmalıdır. Hamam, XX. yüzyıl başlarında bakımsız ve harap idi. Dr. Nazmi, ılıca üzerinde kurulmuş olan kâgir hamamın Cenevizlilerden kalma olduğunu ve 1922 de harap vaziyette olduğunu yazmaktadır 973. Alaylar Mahallesi sınırları içinde yer alan ılıcanın çevresinde XV. yüzyıldan itibaren zaviye, mescit, çeşme, han ve hamam inşa edilerek yapılanmaya gidildiği arşiv belgelerinden anlaşılmaktadır tarihli vakıf tahririnde adı geçen Ab-ı Germ Zaviyesi 974, ılıca mahallinde kurulmuştur ten önce bu mevkide Kitaplıoğlu adıyla bir mescit yaptırılmıştır yılından itibaren Hurufat kayıtlarında Ilıca-i Sagir Hanı ndan bahsedilir 976. Ilıca suyundan bağ-bahçe sulamak amacıyla yararlanıldığı, suyun künklerle aktarıldığı ve bu amaçla vakıf kurulduğu bilinmektedir 977. Konya Vilâyet Salnâmeleri nde Pınarbaşı ile birlikte Ilıca mevkii de mesire yerleri arasında zikredilmektedir Çeşmeler İlk Çağdan itibaren insanoğlu daima bir su kaynağının yakınında yaşama ihtiyacı duymuş; suyu temin etmek, ona kolay ve kesintisiz olarak ulaşabilmek için 971 VAD., no. 1119, vr. 50b. 972 DANIŞIK, aynı tez, s Dr. Nazmi, aynı eser, s Fatih Devrinde Karaman Vakıfları, s VAD., no. 1090, vr. 82a. 976 VAD., no. 548, vr. 60a. 977 VAD., no. 1090, vr. 82a, 84b. 978 Ilıca Hamamı, Konya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 1988 yılında tescil edilmiştir. Konya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Arşivi, Dosya no /17.

260 234 çeşitli mimari çözümler aramışlar ve bulmuşlardır. Bunlardan biri de çeşmeler olup, bazılarının mimari değeri çok yüksektir 979. Seydişehir de Osmanlı Dönemi nde 11 adet kamuya ait çeşme tespit edilebilmiştir. Aşağıda bunlar ayrı başlıklar altında inceleneceklerdir Hacı Hasan Çeşmesi Günümüzde mevcut olmayan Hacı Hasan Çeşmesi, Ulukapı Mahallesi nde olup 8 Şevval 1203/2 Temmuz 1789 tarihli kayda göre, onarım ve bakımı için gerekli para bu çeşme için kurulmuş bir vakıftan karşılanıyordu. Hayırsever kimselerin vakfa verdiği nakit para, çeşmeye ılıcadan künklerle su getirilmesi şartıyla kullanılıyordu 980. Çeşme hakkında başka kayda rastlanmamıştır Ahmed Ağa Çeşmesi Ahmed Ağa Çeşmesi de Ulukapı Mahallesi nde idi. Hacı Hasan Çeşmesi yle aynı vakfa bağlı olduğundan arşiv kayıtlarında çeşitli nedenlerle birlikte zikredilmişlerdir. Hakkında başkaca bir kayda rastlanmamıştır Değirmenci Çeşmesi Değirmenci Çeşmesi hâlen ayakta olup Değirmenci Mahallesi nde 715 numaralı sokakta Hacı Yusuf Efendi Türbesi nin bahçe duvarına bitişiktir. Düz bir arazi üzerine doğu-batı doğrultusunda, düzgün kesme taşlardan inşa edilmiş, arkası bahçe duvarına dayanmış bir sokak çeşmesidir 981. Çeşmenin kitabesi yoktur. Ancak 1880 yılında ölen Hacı Yusuf Efendi adına yapılmış türbenin bulunduğu bahçe duvarına bitişik olması dikkate alınarak, çeşmenin de XIX. yüzyıl sonlarında inşa edildiği ileri sürülebilir. 979 Mustafa DENKTAŞ, Anadolu Türk Mimarisinde Çeşmeler, Türkler, VII, Ankara 2002, s VAD., no. 548, vr. 59b. 981 DANIŞIK, aynı tez, s. 55.

261 Mustafa Efendi Çeşmesi Mustafa Efendi Çeşmesi, Seyyid Harun Mahallesi 1614 numaralı sokakta yer alır. Kesme taş ve kaba yonu taş ile inşa edilmiştir 982. Kemerin altındaki iki satırlık mermer kitabesine göre çeşme, 1275/1859 da Nakşibendi Tarikatı meşayihinden İzmirli Hafız Mustafa tarafından yaptırılmıştır. Resim-5: Mustafa Efendi Çeşmesi kitabesi Hacı Mustafa Çeşmesi Hacı Mustafa Çeşmesi, Sofuhane Mahallesi nde 1614 numaralı sokaktadır. Kesme taştan inşa edilmiştir 983. Kemerin altında dört satırlık bir kitabe mevcuttu. M. Önder tarafından okunmuş olan bu kitabede, çeşmenin Konutzade Hacı Mustafa tarafından 1276/1860 da yaptırıldığı yazmaktaydı 984. Günümüzde kitabesi mevcut değildir Yeni Cami Çeşmesi Yeni Cami Çeşmesi, Yeni Cami Mahallesi nde Yeni Cami nin dış avlusu içerisinde, caminin kuzeyinde bulunmaktadır. Düzgün kesme taş ile inşa edilmiştir. Kemerin üzerinde kazınarak yazılmış Allah lafzı bulunmaktadır. Silmenin altında 982 DANIŞIK, aynı tez, s DANIŞIK, aynı tez, s ÖNDER, aynı eser, s. 133.

262 236 tek lülesi olup suyu akmaktadır 985. Allah yazısının altında hicri tarihle 1303 yazmaktadır. Yani 1887 de yaptırılmıştır. Resim-6: Yeni Cami Çeşmesi kitabesi Tüfekçi Osman Çeşmesi Günümüzde mevcut olmayan Tüfekçi Osman Çeşmesi, Yeni Cami Mahallesi nde idi. Kesme taşlardan örülmüş kemer nişi üzerindeki kitabesine göre 1307/1891 de Tüfekçi Osman Usta tarafından yaptırılmıştır Ağazade Çeşmesi Günümüzde mevcut olmayan Debbağhane Mahallesi ndeki Ağazade Çeşmesi nin kemer nişi üzerindeki üç satırlık kitabesine göre, 1 Muharrem 1314/11 Haziran 1896 da Seydişehirli Mustafa Çavuş ve kardeşi Ak Mehmed Ağa tarafından yaptırılmıştır DANIŞIK, aynı tez, s ÖNDER, aynı eser, s ÖNDER, aynı yer.

263 Alaylar Çeşmesi Alaylar Çeşmesi, Alaylar Mahallesi nde caminin kuzeyindedir. Kesme taşlarla yapılmıştır da üç satırlık kitabesi mevcut olup 1279/1862 yılında Hacı Mahmud tarafından yaptırıldığı yazmaktaydı 988. Çeşme hâlen ayakta olup suyu akmaktadır Hakkı Ağa Çeşmesi Günümüzde mevcut olmayan Hakkı Ağa Çeşmesi, Alaylar Mahallesi nde idi. Üç satırlık kitabesine göre çeşme 15 Muharrem 1274/4 Eylül 1857 de Seydişehirli İsmail Hakkı Ağa adlı biri tarafından yaptırılmıştır Derviş Ali Ağa Çeşmesi Derviş Ali Ağa Çeşmesi, kale kapısı önünde idi 990. Şu anda adı Seyyid Harun olan mahallede, Seyit Harun Camii nin güneyinde yer almaktadır. Kitabesine göre Derviş Ali Ağa Çeşmesi 1249/1833 yılında Seydişehir âyanından Derviş Ali Ağa tarafından yaptırılmıştır (Resim-7). Resim-7: Derviş Ali Ağa Çeşmesi kitabesi. 988 ÖNDER, aynı yer. 989 AYAZ, aynı eser, s AKYURT, aynı eser, s

Ermenek Mevlevihanesi/ Karamanoğlu Halil Bey Tekkesi

Ermenek Mevlevihanesi/ Karamanoğlu Halil Bey Tekkesi Ermenek Mevlevihanesi/ Karamanoğlu Halil Bey Tekkesi PROF. DR. NEJAT GÖYÜNÇ ARMAĞANI 305 Mevlüt ESER Prof. Dr. Yusuf KÜÇÜKDAĞ NEÜ A. Keleşoğlu Eğitim Fakültesi, Sosyal Bilgiler Eğitimi Mevlevilik, Mevlâna

Detaylı

Adı Soyadı: Ertan GÖKMEN Doğum Tarihi: 1967 Öğrenim Durumu: Doktora Öğrenim Gördüğü Kurumlar: Öğrenim Durumu Bölüm/Program Üniversite Yıl

Adı Soyadı: Ertan GÖKMEN Doğum Tarihi: 1967 Öğrenim Durumu: Doktora Öğrenim Gördüğü Kurumlar: Öğrenim Durumu Bölüm/Program Üniversite Yıl Adı Soyadı: Ertan GÖKMEN Doğum Tarihi: 1967 Öğrenim Durumu: Doktora Öğrenim Gördüğü Kurumlar: Öğrenim Durumu Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Y. Lisans Doktora Tarih Öğretmenliği /Buca Eğitim Fakültesi

Detaylı

Ali Efdal Özkul KIBRIS'IN SOSYO-EKONOMİK TARİHİ ( ) *dipnot

Ali Efdal Özkul KIBRIS'IN SOSYO-EKONOMİK TARİHİ ( ) *dipnot Ali Efdal Özkul KIBRIS'IN SOSYO-EKONOMİK TARİHİ (1726-1750) *dipnot Ada ve Ebru'ya İçindekiler Kısaltmalar 9 Sunuş 13 Önsöz 15 Kaynaklar 17 1. BOA Kaynaklan 17 2. Kıbrıs Şer'iye Sicilleri 18 3. Yazmalar

Detaylı

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü/Tarih Anabilim Dalı/Yeniçağ Tarihi Bilim Dalı

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü/Tarih Anabilim Dalı/Yeniçağ Tarihi Bilim Dalı AYŞE DEĞERLİ YARDIMCI DOÇENT E-Posta Adresi : aysedegerli@artvin.edu.tr Telefon (İş) : 4662151043-2342 Adres : AÇÜ Şehir Yerleşkesi, Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Eğitimi ABD, Oda no: 108, Merkez/ARTVİN

Detaylı

GEÇMİŞTEKİ İZLERİYLE KAYSERİ

GEÇMİŞTEKİ İZLERİYLE KAYSERİ GEÇMİŞTEKİ İZLERİYLE KAYSERİ Prof. Dr. Mustafa KESKİN - Prof. Dr. M. Metin HÜLAGÜ İÇİNDEKİLER Sunuş Önsöz Giriş I. Tarihi Seyri İçerisinde Kayseri II. Şehrin Kronolojisi III. Kültürel Miras A. Köşkler

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı Üniversite/Kurum Temel Alan ALPAY BİZBİRLİK MANİSA CELÂL BAYAR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL, BEŞERI VE İDARI BILIMLER TEMEL ALANI Öğrenim Bilgisi Doktora 1992 1/Ocak/1996

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. Lisans Sanat Tarihi Ege Üniversitesi Y. Lisans Sanat Tarihi Ege Üniversitesi 1998

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. Lisans Sanat Tarihi Ege Üniversitesi Y. Lisans Sanat Tarihi Ege Üniversitesi 1998 1. Adı Soyadı: Sedat Bayrakal 2. Doğum Tarihi: 17.08.1969 3. Unvanı: Prof. Dr. 4. Öğrenim Durumu: ÖZGEÇMİŞ Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Sanat Tarihi Ege Üniversitesi 1995 Y. Lisans Sanat Tarihi Ege

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...9 GİRİŞ...11

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...9 GİRİŞ...11 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...9 GİRİŞ...11 BİRİNCİ BÖLÜM İLK TÜRK DEVLETLERİNDE EĞİTİM 1.1. HUNLARDA EĞİTİM...19 1.2. GÖKTÜRKLERDE EĞİTİM...23 1.2.1. Eğitim Amaçlı Göktürk Belgeleri: Anıtlar...24 1.3. UYGURLARDA

Detaylı

OSMANLI YAPILARINDA. Kaynak: Sitare Turan Bakır, İznik

OSMANLI YAPILARINDA. Kaynak: Sitare Turan Bakır, İznik OSMANLI YAPILARINDA İZNİK ÇİNİLERİ Kaynak: Sitare Turan Bakır, İznik Çinileri, KültK ltür r Bakanlığı Osmanlı Eserleri, Ankara 1999 Adana Ramazanoğlu Camii Caminin kitabelerinden yapımına 16. yy da Ramazanoğlu

Detaylı

BOSNA-HERSEK TEKİ KÜLTÜR, BİLİM VE EĞİTİM ÜZERİNDEKİ OSMANLI ETKİSİ: MEVCUT DURUM

BOSNA-HERSEK TEKİ KÜLTÜR, BİLİM VE EĞİTİM ÜZERİNDEKİ OSMANLI ETKİSİ: MEVCUT DURUM Prof. Dr. Cazim HADZİMEJLİS* BOSNA-HERSEK TEKİ KÜLTÜR, BİLİM VE EĞİTİM ÜZERİNDEKİ OSMANLI ETKİSİ: MEVCUT DURUM Osmanlıların Balkanlarda çok büyük bir rolü var. Bosna Hersek te Osmanlıların çok büyük mirası

Detaylı

Tekcan, A. R. (2012). Anadolu Selçuklu Devleti merkezi şehirlerinden Konya ve Kayseri'de şehir hayatı.

Tekcan, A. R. (2012). Anadolu Selçuklu Devleti merkezi şehirlerinden Konya ve Kayseri'de şehir hayatı. Konya Kaynakçası Tekcan, A. R. (2012). Anadolu Selçuklu Devleti merkezi şehirlerinden Konya ve Kayseri'de şehir hayatı. Efe, A. (1998). Selçuklu Payitahtı Konyada Kırk Büyük Eser. Konya: Konya Büyükşehir

Detaylı

ŞURA-YI DEVLET Belgeler, Biyografik Bilgiler ve Örnek Kararlarıyla

ŞURA-YI DEVLET Belgeler, Biyografik Bilgiler ve Örnek Kararlarıyla Prof. Dr. Fethi GEDİKLİ İÜ Hukuk Fakültesi Hukuk Tarihi Anabilim Dalı Başkanı ŞURA-YI DEVLET Belgeler, Biyografik Bilgiler ve Örnek Kararlarıyla Gözden geçirilmiş ve genişletilmiş yeni baskı İÇİNDEKİLER

Detaylı

Ilgın Sahip Ata Vakıf Hamamı. Lala Mustafa Paşa Külliyesi ve Cami. Ilgın Kaplıcaları. Buhar Banyosu

Ilgın Sahip Ata Vakıf Hamamı. Lala Mustafa Paşa Külliyesi ve Cami. Ilgın Kaplıcaları. Buhar Banyosu Ilgın Sahip Ata Vakıf Hamamı Konya'nın 90 km kuzeybatısında yer alan ve 349 km2 yüzölçüme sahip olan Ilgın, günümüzden 3500 yıl önce şimdiki iskan yerinin 25 km kuzeydoğusunda Hititler tarafından "Yalburt"

Detaylı

KUDÜS TE BULUNAN TARİHİ OSMANLI ESERLERİ

KUDÜS TE BULUNAN TARİHİ OSMANLI ESERLERİ KUDÜS TE BULUNAN TARİHİ OSMANLI ESERLERİ 2 www.mirasimiz.org.tr KUDÜS TE BULUNAN TARİHİ OSMANLI ESERLERİ Kudüs, Müslümanlarca kutsal sayılan bir şehirdir. Yeryüzündeki ikinci mescid, Müslümanların ilk

Detaylı

AKÇAABAD VAKFIKEBĠR NÜFUS KÜTÜĞÜ - (1835-1845)

AKÇAABAD VAKFIKEBĠR NÜFUS KÜTÜĞÜ - (1835-1845) AKÇAABAD VAKFIKEBĠR NÜFUS KÜTÜĞÜ - (1835-1845) C. Yunus Özkurt Osmanlı döneminde ilk genel nüfus sayımı, II. Mahmud döneminde 1831 (Hicri: 1246) yılında alınan bir karar ile uygulanmaya başlamıştır (bundan

Detaylı

TANZİMAT DÖNEMİ NDE AHIRLI KÖYÜNÜN NÜFUS VE EKONOMİK YAPISI POPULATION AND ECONOMIC STRUCTURE OF AHIRLI VILLAGE DURING TANZİMAT PERIODS

TANZİMAT DÖNEMİ NDE AHIRLI KÖYÜNÜN NÜFUS VE EKONOMİK YAPISI POPULATION AND ECONOMIC STRUCTURE OF AHIRLI VILLAGE DURING TANZİMAT PERIODS TANZİMAT DÖNEMİ NDE AHIRLI KÖYÜNÜN NÜFUS VE EKONOMİK YAPISI POPULATION AND ECONOMIC STRUCTURE OF AHIRLI VILLAGE DURING TANZİMAT PERIODS Ozan Batuhan ATICI * Öz Çalışmamızın konusu adından da anlaşılacağı

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Öğrenim Durumu Bölüm/Program Üniversite Yıl

ÖZGEÇMİŞ. Öğrenim Durumu Bölüm/Program Üniversite Yıl Öğrenim Gördüğü Kurumlar: Adı Soyadı: Ertan GÖKMEN Öğrenim Durumu: Doktora ÖZGEÇMİŞ email: ertan.gokmen@cbu.edu.tr Öğrenim Durumu Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Y. Lisans Doktora Tarih Öğretmenliği

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. Lisans Sanat Tarihi Ege Üniversitesi Y. Lisans Sanat Tarihi Ege Üniversitesi 1998

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. Lisans Sanat Tarihi Ege Üniversitesi Y. Lisans Sanat Tarihi Ege Üniversitesi 1998 1. Adı Soyadı: Sedat Bayrakal 2. Doğum Tarihi: 17.08.1969 3. Unvanı: Prof.Dr. 4. Öğrenim Durumu: ÖZGEÇMİŞ Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Sanat Tarihi Ege Üniversitesi 1995 Y. Lisans Sanat Tarihi Ege

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Sezai SEVİM YAYIN LİSTESİ

Yrd. Doç. Dr. Sezai SEVİM YAYIN LİSTESİ Yrd. Doç. Dr. Sezai SEVİM YAYIN LİSTESİ KİTAP - Osmanlı Kuruluş Dönemi Bursa Vakfiyeleri, Yayına Hazırlayanlar, Yrd. Doç. Dr. Sezai Sevim- Dr. Hasan Basri Öcalan, Osmangazi Belediyesi Yayınları, İstanbul

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Arşivcilik İstanbul Üniversitesi 1996. Ortadoğu Enstitüsü. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Arşivcilik İstanbul Üniversitesi 1996. Ortadoğu Enstitüsü. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: Nurdan Şafak 2. Doğum Tarihi ve Yeri:. Unvanı: Yrd. Doç. Dr. 4. Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Arşivcilik İstanbul Üniversitesi 1996 Yüksek Siyasi Tarih ve Marmara

Detaylı

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ GENEL YAYIN İLKELERİ

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ GENEL YAYIN İLKELERİ KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ GENEL YAYIN İLKELERİ 1. Karadeniz Teknik Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi hakemli bir dergidir. Yılda iki kez yayımlanır. 2. KTÜİF Dergisi

Detaylı

XVIII. YÜZYILDA LÂRENDE (KARAMAN) ŞEHRİNİN FİZİKİ VE SOSYO-EKONOMİK YAPISI

XVIII. YÜZYILDA LÂRENDE (KARAMAN) ŞEHRİNİN FİZİKİ VE SOSYO-EKONOMİK YAPISI T. C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANA BİLİM DALI YENİÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI XVIII. YÜZYILDA LÂRENDE (KARAMAN) ŞEHRİNİN FİZİKİ VE SOSYO-EKONOMİK YAPISI (DOKTORA TEZİ) Danışman Prof.

Detaylı

TC. ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI'NDA TAMAMLANAN TEZLER

TC. ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI'NDA TAMAMLANAN TEZLER TC. ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI'NDA TAMAMLANAN TEZLER 2006 SARIBEY, Aysun, XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Aydın'da Yönetim, (Danış. Prof. Dr. Serap YILMAZ), Adnan

Detaylı

Tarih Anabilim Dalı Tezli Yüksek Lisans (Sak. Üni. Ort.) Programı Ders İçerikleri

Tarih Anabilim Dalı Tezli Yüksek Lisans (Sak. Üni. Ort.) Programı Ders İçerikleri Tarih Anabilim Dalı Tezli Yüksek Lisans (Sak. Üni. Ort.) Programı Ders İçerikleri 1. Yıl - Güz 1. Yarıyıl Ders İçerikleri Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri TAR701 1 3+0 6 Bu dersin temel amacı belli

Detaylı

Öğrenim Gördüğü Kurumlar: Öğrenim Durumu Bölüm/Program Üniversite Yıl

Öğrenim Gördüğü Kurumlar: Öğrenim Durumu Bölüm/Program Üniversite Yıl ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı: Ertan GÖKMEN Öğrenim Durumu: Doktora email: ertan.gokmen@cbu.edu.tr Öğrenim Gördüğü Kurumlar: Öğrenim Durumu Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Y. Lisans Doktora Tarih Öğretmenliği

Detaylı

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI TARİH TEZLİ YÜKSEK LİSANS Tezli yüksek lisans programında eğitim dili Türkçedir. Programın öngörülen süresi 4

Detaylı

OSMANLI EĞİTİM SİSTEMİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

OSMANLI EĞİTİM SİSTEMİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ OSMANLI EĞİTİM SİSTEMİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ Medreseler çok güçlü yaygın eğitimi kurumu haline gelmiş ve toplumu derinden etkilemiştir.

Detaylı

ADI SOYADI: SINIFI: NUMARASI: PUANI:

ADI SOYADI: SINIFI: NUMARASI: PUANI: DOĞUBAYAZIT M. M. FAHRETTİN PAŞA ANADOLU İMAM-HATİP LİSESİ 2015-2016 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIFLAR SEÇMELİ TARİH DERSİ 1. DÖNEM 2. ORTAK SINAV SORULARI A GRUBU ADI SOYADI: SINIFI: NUMARASI: PUANI: SORULAR

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı: Cafer ÇİFTCİ Doğum Tarihi ve Yeri: 1973 BURSA Unvanı: Prof. Dr. Ana Bilim Dalı: Yakınçağ Tarihi Doçentlik Alanı:

ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı: Cafer ÇİFTCİ Doğum Tarihi ve Yeri: 1973 BURSA Unvanı: Prof. Dr. Ana Bilim Dalı: Yakınçağ Tarihi Doçentlik Alanı: ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı: Doğum Tarihi ve Yeri: Unvanı: Ana Bilim Dalı: Doçentlik Alanı: İdari Görevi: Cafer ÇİFTCİ 1973 BURSA Prof. Dr. Yakınçağ Tarihi Yeniçağ ve Yakınçağ Tarihi Tarih Bölümü Başkanı ÖĞRENİM

Detaylı

TAR TAR TAR TAR TAR 722 Türk-Macar İlişkileri Tarihi

TAR TAR TAR TAR TAR 722 Türk-Macar İlişkileri Tarihi SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ENSTİTÜ ANA BİLİM DALI-TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI-YENİ KATALOG BÖLÜM KODU : 82114 01.Yarıyıl Dersleri 02.Yarıyıl Dersleri Ders Ders Adı İngilizce Ders Adı TE PR KR AKTS

Detaylı

Sonuç. Beylikler dönemi, Anadolu'da Türk kültür ve medeniyetinin gelişmesi

Sonuç. Beylikler dönemi, Anadolu'da Türk kültür ve medeniyetinin gelişmesi 78 ağaçları bulunan yer, Ermenek'e bağlı Görme! Köyü'nde 32 Paşaçukuru olarak bilinen yer, Ermenek'te Emir Ahmed mülkü civarındaki yer, Ermenek'e bağlı Gargara Köyü'nde 33 yer, Mut Medresesi yakınındaki

Detaylı

İ Ç İ N D E K İ L E R 1 A- BİRİNCİ BÖLÜM: İLÇENİN SOSYAL VE EKONOMİK YAPISI...

İ Ç İ N D E K İ L E R 1 A- BİRİNCİ BÖLÜM: İLÇENİN SOSYAL VE EKONOMİK YAPISI... İ Ç İ NDEKİ LER Önsöz... v Tablolar Dizini... xv Grafikler Dizini... xix Giriş... 1 A- BİRİNCİ BÖLÜM: İLÇENİN SOSYAL VE EKONOMİK YAPISI... 7 A.1. Kağızman İlçesinin Tarihçesi... 7 A.1.1. Tarih Öncesi Dönem...

Detaylı

50 MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ TAHİR AĞA TEKKESİ. Yazı ve Fotoğraf: İsmail Büyükseçgin /

50 MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ TAHİR AĞA TEKKESİ. Yazı ve Fotoğraf: İsmail Büyükseçgin / 50 MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ TAHİR AĞA TEKKESİ Yazı ve Fotoğraf: İsmail Büyükseçgin / seckinmimarlik@ttmail.com Yazı ve Fotoğraf: İsmail Büyükseçgin / seckinmimarlik@ttmail.com MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Gülşah VARDAR HAMAMCIOĞLU Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medenî Hukuk Anabilim Dalı

Yrd. Doç. Dr. Gülşah VARDAR HAMAMCIOĞLU Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medenî Hukuk Anabilim Dalı Yrd. Doç. Dr. Gülşah VARDAR HAMAMCIOĞLU Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medenî Hukuk Anabilim Dalı Ar. Gör. Gülşah Sinem AYDIN Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medenî Hukuk Anabilim Dalı EŞYA

Detaylı

SANAT TARİHİ SANAT TARİHİ NEDİR? Sanat Tarihi, geçmişte varlık göstermiş uygarlıkların ortaya koyduğu her tür taşınır ve taşınmaz maddi kültür varlıklarını inceleyen bir bilim dalıdır. Güzel Sanatlar ve

Detaylı

Dr. Hediye BAHAR SAYIN. Pay Sahibi Haklarının Korunması Kapsamında Anonim Şirket Yönetim Kurulu Kararlarının Butlanı

Dr. Hediye BAHAR SAYIN. Pay Sahibi Haklarının Korunması Kapsamında Anonim Şirket Yönetim Kurulu Kararlarının Butlanı Dr. Hediye BAHAR SAYIN Pay Sahibi Haklarının Korunması Kapsamında Anonim Şirket Yönetim Kurulu Kararlarının Butlanı İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER... IX KISALTMALAR LİSTESİ... XIX Giriş...1 Birinci

Detaylı

I. TÜRK HUKUK TARİHİ KONGRESİ BİLDİRİLERİ

I. TÜRK HUKUK TARİHİ KONGRESİ BİLDİRİLERİ I. Türk Hukuk Tarihi Kongresi 21-22 Aralık 2012 - İstanbul I. TÜRK HUKUK TARİHİ KONGRESİ BİLDİRİLERİ Editör Prof. Dr. Fethi GEDİKLİ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... IX İÇİNDEKİLER...XIII Töre Yapmak, Âdet Çıkartmak:

Detaylı

Aziz Ogan: Kültürel ve Tarihsel Hazinelerin İzinde Bir Arkeolog ve Müzeci

Aziz Ogan: Kültürel ve Tarihsel Hazinelerin İzinde Bir Arkeolog ve Müzeci Eylül 2017 Aziz Ogan: Kültürel ve Tarihsel Hazinelerin İzinde Bir Arkeolog ve Müzeci Aziz Ogan, 30 Aralık 1888 tarihinde Edremitli Hacı Halilzade Ahmed Bey'in oğlu olarak İstanbul'da dünyaya geldi. Kataloglama

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. 1995-2008 2008-2014 Profesör Tarih/Yakınçağ Celal Bayar Üniversitesi Fen Edebiyat Fak. 2014

ÖZGEÇMİŞ. 1995-2008 2008-2014 Profesör Tarih/Yakınçağ Celal Bayar Üniversitesi Fen Edebiyat Fak. 2014 ÖZGEÇMİŞ 1.Adı Soyadı : MUZAFFER TEPEKAYA 2.Doğum Tarihi : 20.10.1962 3.Unvanı : Prof. Dr. / Tarih Bölümü 4. e-mail : muzaffer.tepekaya@cbu.edu.tr Öğrenim Hayatı: Derece Alan Üniversite Lisans Tarih Selçuk

Detaylı

1891 MANASTIR SALNAMESİNDE MANASTIR VİLAYETİ

1891 MANASTIR SALNAMESİNDE MANASTIR VİLAYETİ 1891 MANASTIR SALNAMESİNDE MANASTIR VİLAYETİ BAKİ SARISAKAL 1891 MANASTIR SALNAMESİNDE MANASTIR VİLAYETİ BİNALAR VE ARAZİ LİSTESİ Manastır Vilayetinde Nüfus Cemaati İslam Ulah ve Rum Ermeni Bulgar Yahudi

Detaylı

Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Flash Anlatım Perşembe, 12 Kasım :53 - Son Güncelleme Çarşamba, 25 Kasım :14

Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Flash Anlatım Perşembe, 12 Kasım :53 - Son Güncelleme Çarşamba, 25 Kasım :14 Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Flash Anlatım Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Ders Notu OSMANLI KÜLTÜR VE MEDENİYETİ (1300-1453) 1. OSMANLI'DA DEVLET ANLAYIŞI Türkiye Selçuklu Devleti

Detaylı

İÇİNDEKİLER GİRİŞ BÖLÜM 1 OSMANLI SARAYLARI. 1. Dersin Amacı ve Önemi... 1 2. Kaynaklar-Tetkikler... 2

İÇİNDEKİLER GİRİŞ BÖLÜM 1 OSMANLI SARAYLARI. 1. Dersin Amacı ve Önemi... 1 2. Kaynaklar-Tetkikler... 2 İÇİNDEKİLER GİRİŞ 1. Dersin Amacı ve Önemi... 1 2. Kaynaklar-Tetkikler... 2 BÖLÜM 1 OSMANLI SARAYLARI 1. OSMANLI SARAYLARININ TARİHİ GELİŞİMİ... 7 2. İSTANBUL DAKİ SARAYLAR... 8 2.1. Eski Saray... 8 2.2.

Detaylı

KÖY GERÇEĞİ İÇİNDEKİLER... ÖNSÖZ... TEŞEKKÜR...

KÖY GERÇEĞİ İÇİNDEKİLER... ÖNSÖZ... TEŞEKKÜR... KÖY GERÇEĞİ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... TEŞEKKÜR... SUNU... KISALTMALAR... FOTOĞRAFLARIN LİSTESİ... TABLOLARIN LİSTESİ... ÖZEL AMAÇLI VE YAZI İÇERİSİNDE GEÇEN TABLOLARIN LİSTESİ... GRAFİKLERİN LİSTESİ... HARİTA

Detaylı

YÜZYILLARDA SİVAS ŞEHİR HAYATI. Adnan GÜRBÜZ

YÜZYILLARDA SİVAS ŞEHİR HAYATI. Adnan GÜRBÜZ 15-16. YÜZYILLARDA SİVAS ŞEHİR HAYATI Adnan GÜRBÜZ Özet Eski bir Selçuklu merkezi olarak tarih sahnesinde önemli fonksiyonlar ifa eden ancak Osmanlı döneminde bu özelliğinden yoksun bir şekilde karşımıza

Detaylı

TARİH BÖLÜMÜ LİSANS DERSLERİ BİRİNCİ YIL

TARİH BÖLÜMÜ LİSANS DERSLERİ BİRİNCİ YIL TARİH BÖLÜMÜ LİSANS DERSLERİ BİRİNCİ YIL I. Yarıyıl II. Yarıyıl TAR 101 OSMANLI TÜRKÇESİ I 4 0 4 6 TAR 102 OSMANLI TÜRKÇESİ II 4 0 4 6 TAR 103 İLKÇAĞ TARİHİ I 2 0 2 4 TAR 104 İLKÇAĞ TARİHİ II 2 0 2 4 TAR

Detaylı

(1983). 1980 Genel Nüfus Sayımı: Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri; 12-10-1980, 05 Amasya. Ankara: Devlet İstatistik Enst. Yay..

(1983). 1980 Genel Nüfus Sayımı: Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri; 12-10-1980, 05 Amasya. Ankara: Devlet İstatistik Enst. Yay.. İktisat Tarihi (1983). 1980 Genel Nüfus Sayımı: Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri; 12-10-1980, 05 Amasya. Ankara: Devlet İstatistik Enst. Yay.. (1962). "Yükseliş Devri'nde Osmanlı Ekonomisine Umumi

Detaylı

AnkaraVilayetiYabanabadKazası ŞeyhlerKaryesi(1.Ş.1256-28EYLÜL 1840)NüfusSayımı

AnkaraVilayetiYabanabadKazası ŞeyhlerKaryesi(1.Ş.1256-28EYLÜL 1840)NüfusSayımı 1 AnkaraVilayetiYabanabadKazası ŞeyhlerKaryesi(1.Ş.1256-28EYLÜL 1840)NüfusSayımı Karye-i Şeyhler ( 175) 1 1 1 Eş-şeyh Mehmed Arif ibn-i El-Hac Şeyh İbrahim Uzun boylu, Kır sakallı 60 2 Oğlu Şeyh İsmail

Detaylı

SEVGİ USTA VELAYET HUKUKU

SEVGİ USTA VELAYET HUKUKU SEVGİ USTA VELAYET HUKUKU İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER... IX KISALTMALAR...XXI VELAYET HUKUKU 1. Giriş...1 I. Konunun Tanıtımı...1 II. Kavramlarda Birlik Meselesi...14 III. Çalışmanın İnceleme Planı...18

Detaylı

GÜLŞAH VARDAR HAMAMCIOĞLU Okan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi TÜRK MEDENİ KANUNU NA GÖRE YERLEŞİM YERİ

GÜLŞAH VARDAR HAMAMCIOĞLU Okan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi TÜRK MEDENİ KANUNU NA GÖRE YERLEŞİM YERİ GÜLŞAH VARDAR HAMAMCIOĞLU Okan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi TÜRK MEDENİ KANUNU NA GÖRE YERLEŞİM YERİ İÇİNDEKİLER SUNUŞ... vii ÖNSÖZ...ix İÇİNDEKİLER... xiii KISALTMALAR...xxi GİRİŞ...1

Detaylı

T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ

T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ ORTADOĞU ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ ORTADOĞU EKONOMİ POLİTİĞİ ANABİLİM DALI MİHRİŞAH VALİDE SULTAN VAKFI (Kurumları, Hayır Hizmetleri ve Akarları) Yüksek Lisans Tezi İDRİS AKARÇEŞME

Detaylı

Dr. Öğr. Üyesi Gülşah VARDAR HAMAMCIOĞLU Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medenî Hukuk Anabilim Dalı

Dr. Öğr. Üyesi Gülşah VARDAR HAMAMCIOĞLU Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medenî Hukuk Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Gülşah VARDAR HAMAMCIOĞLU Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medenî Hukuk Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Gülşah Sinem AYDIN Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medenî Hukuk Anabilim Dalı

Detaylı

BURSA KADI DEFTERLERİ ve ÖNEMİ ÖZET SUMMARY. Salih PAY*

BURSA KADI DEFTERLERİ ve ÖNEMİ ÖZET SUMMARY. Salih PAY* T.C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ Cilt: 10, Sayı: 2, 2001 ss. 87-95 BURSA KADI DEFTERLERİ ve ÖNEMİ ÖZET Salih PAY* Bu makalede Bursa kadı defterlerinin sayısı, numaralandırılması, günümüze ulaşması

Detaylı

Kalem İşleri 60. Ağaç İşleri 61. Hünkar Kasrı 65. Medrese (Darülhadis Medresesi) 66. Sıbyan Mektebi 67. Sultan I. Ahmet Türbesi 69.

Kalem İşleri 60. Ağaç İşleri 61. Hünkar Kasrı 65. Medrese (Darülhadis Medresesi) 66. Sıbyan Mektebi 67. Sultan I. Ahmet Türbesi 69. İÇİNDEKİLER TARİHÇE 5 SULTANAHMET CAMİ YAPI TOPLULUĞU 8 SULTAN I. AHMET 12 SULTAN I. AHMET İN CAMİYİ YAPTIRMAYA KARAR VERMESİ 15 SEDEFKAR MEHMET AĞA 20 SULTANAHMET CAMİİ NİN YAPILMAYA BAŞLANMASI 24 SULTANAHMET

Detaylı

T.C KİLİS 7 ARALIK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS DERS İÇERİKLERİ I. DÖNEM

T.C KİLİS 7 ARALIK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS DERS İÇERİKLERİ I. DÖNEM T.C KİLİS 7 ARALIK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS DERS İÇERİKLERİ I. DÖNEM TAR513 Klasik Dönem Osmanlı Taşra Teşkilatı Klasik dönem Osmanlı taşra teşkilatı; Osmanlı

Detaylı

Türk Eğitim Tarihi. Program İçeriği Dr. Ali Gurbetoğlu İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Eğitim Fakültesi

Türk Eğitim Tarihi. Program İçeriği Dr. Ali Gurbetoğlu İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Eğitim Tarihi Program İçeriği Dr. Ali Gurbetoğlu İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sunu İçeriği: A. Program Akışı B. Derslerin İşlenişi C. Başlıca Kaynaklar D. Değerlendirme Esasları

Detaylı

I. Hutbe okutmak. II. Para bastırmak. III. Orduyu komuta etmek. A) Damat Ferit Paşa

I. Hutbe okutmak. II. Para bastırmak. III. Orduyu komuta etmek. A) Damat Ferit Paşa 1. Osmanlı Devletinde inşa edilen ilk medrese aşağıdakilerden hangisidir? A) Süleymaniye Medresesi B) Süleyman Paşa Medresesi C) Sahn-ı Seman Medreseleri D) Kanuni Sultan Paşa Külliyesi E) Şehzade Ahmet

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: Doğan YAVAŞ 2. Doğum Tarihi: 26.08.1959 3. Unvanı: Görevi:Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Elemanı 4. Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite

Detaylı

osmanlı kurumları tarihi

osmanlı kurumları tarihi osmanlı kurumları tarihi Yediyıldız, B. (1982). "Vakıf Müessesesinin XVIII. Asır Türk Toplumundaki Rolü". Vakıflar Dergisi, (14), 1-28, Ergin, O. (1977). Türk Maarif Tarihi. İstanbul:. Genç, M. (2000).

Detaylı

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ YAYIN LİSTESİ

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ YAYIN LİSTESİ AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ VE YAYIN LİSTESİ 1. Adı Soyadı : Muharrem KESİK İletişim Bilgileri Adres : Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Telefon : (0212) 521 81 00 Mail : muharremkesik@gmail.com 2. Doğum -

Detaylı

Doç. Dr. Mustafa Alkan

Doç. Dr. Mustafa Alkan Doç. Dr. Mustafa Alkan, Manisa nın Kula ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Manisa da tamamladı. 1988 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi, Fatih Eğitim Fakültesi, Tarih Bölümü nden mezun oldu.

Detaylı

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM GENEL TARİH VE GENEL TÜRK TARİHİ I. TARİH BİLİMİNE GİRİŞ...3

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM GENEL TARİH VE GENEL TÜRK TARİHİ I. TARİH BİLİMİNE GİRİŞ...3 İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM GENEL TARİH VE GENEL TÜRK TARİHİ I. TARİH BİLİMİNE GİRİŞ...3 A. Tarihin Tanımı...3 B. Tarihin Kaynakları...4 C. Tarihe Yardımcı Bilim Dalları...4 D. Tarihte Yüzyıl, Yarı Yüzyıl,

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl. Lisans Hukuk Marmara Üniversitesi 1994. Y. Lisans Hukuk Marmara Üniversitesi 1998

ÖZGEÇMİŞ. Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl. Lisans Hukuk Marmara Üniversitesi 1994. Y. Lisans Hukuk Marmara Üniversitesi 1998 ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: Abdullah Demir 2. Doğum Tarihi: 01 Ocak 1970 3. Unvanı: Doç. Dr. 4. Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Hukuk Marmara Üniversitesi 1994 Y. Lisans Hukuk Marmara

Detaylı

Doktora İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2000

Doktora İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2000 ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı (Unvanı) Sıddık ÇALIK (Yrd. Doç. Dr.) Doktora: İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2000 E-posta: (kurum/özel) scalik@ybu.edu.tr-siddikcalik@gmail.com Web sayfası Santral

Detaylı

Sayı 7 Ocak 2013 DÜZCE YÖRESİ ŞEHİR TARİHİ ÇALIŞMALARI ÜSKÜBÜ (KONURALP) VE AKÇAKOCA ÖRNEĞİ (KİTAP TANITIMI) İsmail KATGI 1

Sayı 7 Ocak 2013 DÜZCE YÖRESİ ŞEHİR TARİHİ ÇALIŞMALARI ÜSKÜBÜ (KONURALP) VE AKÇAKOCA ÖRNEĞİ (KİTAP TANITIMI) İsmail KATGI 1 Gümüşhane Üniversitesi Sayı 7 Ocak 2013 Sosyal Bilimler Elektronik Dergisi DÜZCE YÖRESİ ŞEHİR TARİHİ ÇALIŞMALARI ÜSKÜBÜ (KONURALP) VE AKÇAKOCA ÖRNEĞİ (KİTAP TANITIMI) 1 Ülkemizde 20. yüzyıl ortalarına

Detaylı

- Nasreddin Hoca'nın mezarı Eskişehir Sivrihisar'da bulundu.

- Nasreddin Hoca'nın mezarı Eskişehir Sivrihisar'da bulundu. Yüzyıllar sonra ortaya çıktı - Nasreddin Hoca'nın mezarı Eskişehir Sivrihisar'da bulundu. Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Başkanı Prof.Dr.Erol Altınsapan, Sivrihisar ilçesinde

Detaylı

YERELYÖNETİM TARKANOKTAY

YERELYÖNETİM TARKANOKTAY YERELYÖNETİM REFORMUSONRASINDA İLÖZELİDARELERİ Dünyadayaşananküreseleşme,sanayitoplumundanbilgitoplumuna geçiş,şehirleşmeninartışı,ekonomikvesosyaldeğişimleryönetim paradigmalarınıveyapılarınıdaetkilemektedir.çevrefaktörlerinde

Detaylı

İSLÂM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ TÜRKÇE MAKALELER İÇİN REFERANS KURALLARI

İSLÂM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ TÜRKÇE MAKALELER İÇİN REFERANS KURALLARI İSLÂM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ TÜRKÇE MAKALELER İÇİN REFERANS KURALLARI Güncelleme: İslâm Araştırmaları Dergisi nin son sayısında görüleceği üzere, dipnot gösterimlerinde belirli bir neşir hakkında okuyucunun

Detaylı

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM İdarenin Denetlenmesi I. GENEL OLARAK...1 II. YARGI DIŞI DENETİM...2 A. İdari Denetim...2 1. Genel İdari Denetim...2

Detaylı

BİRİNCİ KISIM İDARE HUKUKUNUN TEMEL KAVRAMLARI

BİRİNCİ KISIM İDARE HUKUKUNUN TEMEL KAVRAMLARI İÇİNDEKİLER BİRİNCİ KISIM İDARE HUKUKUNUN TEMEL KAVRAMLARI Birinci Bölüm: İdare Hukukunun Tanımı I. İdare... 3 II. İdari Fonksiyon... 4 A. Toplumun Genel ve Sürekli İhtiyaçlarının Karşılanmasına Yönelik

Detaylı

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM İdarenin Denetlenmesi I. GENEL OLARAK...1 II. YARGI DIŞI DENETİM...2 A. İdari Denetim...2 1. Genel İdari Denetim...2

Detaylı

Bin Yıllık Vakıf Medeniyeti ve Vakıfların Eğitimdeki Yeri Sempozyumu

Bin Yıllık Vakıf Medeniyeti ve Vakıfların Eğitimdeki Yeri Sempozyumu Bin Yıllık Vakıf Medeniyeti ve Vakıfların Eğitimdeki Yeri Sempozyumu Hüseyin Çınar* Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü nün son yıllarda vakıflar haftası çerçevesinde öne çıkardığı; çevre yılı, su yılı,

Detaylı

Osmanlı nın ilk hastanesi:

Osmanlı nın ilk hastanesi: mekan Osmanlı nın ilk hastanesi: Yıldırım Darüşşifası YAPIMI 1394 TE TAMAMLANAN VE OSMANLI DEVLETİ NİN İLK HASTANESİ OLARAK KABUL EDİLEN BURSA DAKİ YILDIRIM DARÜŞŞİFASI, OSMANLI NIN YAPI ALANINDA DEVLET

Detaylı

SȖDȂN SEYAHȂTNȂMESİ: METİN VE İNCELEME

SȖDȂN SEYAHȂTNȂMESİ: METİN VE İNCELEME T.C. FATİH SULTAN MEHMET VAKIF ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI SȖDȂN SEYAHȂTNȂMESİ: METİN VE İNCELEME Khalid Khater Mohemed Ali 130101036 TEZ DANIŞMANI Prof.

Detaylı

RESTORASYON ÇALIŞMALARI

RESTORASYON ÇALIŞMALARI VAKIFLAR İSTANBUL I. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ 2010 YILI RESTORASYON ÇALIŞMALARI (01.01.2011 Tarihi İtibari ile) restorasy n 175 restorasy n 175 RESTORASYONU TAMAMLANAN ESERLER (2004-2010) S.NO İLİ İLÇESİ TAŞINMAZ

Detaylı

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM İDARENIN DENETLENMESI I. GENEL OLARAK...1 II. YARGI DIŞI DENETİM...2 A. İdari Denetim...2 1. Genel İdari Denetim...2

Detaylı

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM İDARENIN DENETLENMESI I. GENEL OLARAK...1 II. YARGI DIŞI DENETİM...2 A. İdari Denetim...2 1. Genel İdari Denetim...2

Detaylı

KIBRIS VAKIFLARINI ARAŞTIRMA VE DEĞERLENDİRME PROJESİ

KIBRIS VAKIFLARINI ARAŞTIRMA VE DEĞERLENDİRME PROJESİ KIBRIS VAKIFLARINI ARAŞTIRMA VE DEĞERLENDİRME PROJESİ KIVABİS Kıbrıs Vakıfları Bilgi Sistemi KIVABİS adı verilen Kıbrıs Vakıflar Bilgi Sistemi, projenin amacına uygun olarak, tarihi vakıfların kuruluşu,

Detaylı

ELBİSTAN ALAUDDEVLE BEY CAMİİ (CAMİİ KEBİR, ULU CAMİ)

ELBİSTAN ALAUDDEVLE BEY CAMİİ (CAMİİ KEBİR, ULU CAMİ) KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 811 ELBİSTAN ALAUDDEVLE BEY CAMİİ (CAMİİ KEBİR, ULU CAMİ) Yaşar Baş Cami, halen Elbistan'ın Güneşli Mahallesi'nin ortasında bulunmaktadır. Bir sokak aracılığı ile şehrin merkezini

Detaylı

YAYIN LİSTESİ KİTAP VE KİTAPTA YAYIMLANAN BÖLÜMLER

YAYIN LİSTESİ KİTAP VE KİTAPTA YAYIMLANAN BÖLÜMLER ADI SOYADI Prof.Dr.Hüseyin Haşimi GÜNEŞ ÜNVANI Öğretim Üyesi Fakültesi / Birimi İktisadi ve İdari Programlar/ MUHASEBE VE VERGİ BÖLÜMÜ- Meslek Yüksekokulu DAHİLİ TELEFON 3104 E-POSTA hhgunes@yahoo.com

Detaylı

KADIKÖY BELEDİYE BAŞKANLIĞI YAZI İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ İKİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Kuruluş, Dayanak ve Tanımlar

KADIKÖY BELEDİYE BAŞKANLIĞI YAZI İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ İKİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Kuruluş, Dayanak ve Tanımlar KADIKÖY BELEDİYE BAŞKANLIĞI YAZI İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Kuruluş, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE (1)- Bu yönetmelik Yazı İşleri Müdürlüğü nün görev ve

Detaylı

Beylikler ve Anadolu Selçuklu Dönemi Mimari Eserleri. Konya Sahip Ata Cami Erzurum Ulu cami Saltuklar

Beylikler ve Anadolu Selçuklu Dönemi Mimari Eserleri. Konya Sahip Ata Cami Erzurum Ulu cami Saltuklar Beylikler ve Anadolu Selçuklu Dönemi Mimari Eserleri Dini Mimari: Bu gruptaki eserler arasında camiler, mescitler, medreseler,türbe ve kümbetler,külliyeler,tekke ve zaviyeler yer almaktadır. Camiler:Anadolu

Detaylı

ĐSTANBUL KÜLLĐYELERĐ (FATĐH / SULTAN SELĐM / ŞEHZADE MEHMET) TEKNĐK GEZĐSĐ RAPORU

ĐSTANBUL KÜLLĐYELERĐ (FATĐH / SULTAN SELĐM / ŞEHZADE MEHMET) TEKNĐK GEZĐSĐ RAPORU ĐSTANBUL KÜLLĐYELERĐ (FATĐH / SULTAN SELĐM / ŞEHZADE MEHMET) TEKNĐK GEZĐSĐ RAPORU Fakültemiz lisans programında açılan MĐM 376 Anadolu Uygarlıkları Teknik Seçmeli Dersi kapsamında yapılması planlanan Đstanbul

Detaylı

www.idealistyapi.com.tr Sadece ev sahibi olmak değil İstanbul un kalbinde yaşamak İstanbul, Geleneklerinden ödün vermeden Osmanlı dan bug ne tarihi yapısını kor yan, İstanbul un en eski semtlerinden olan

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Yrd. Doç. Dr. Hacı YILMAZ

ÖZGEÇMİŞ. Yrd. Doç. Dr. Hacı YILMAZ ÖZGEÇMİŞ Yrd. Doç. Dr. Hacı YILMAZ Adı Soyadı: Hacı YILMAZ Doğum Yeri ve Yılı: Yozgat/Yerköy - 1968 Akademik Unvanı: Yard. Doç. Dr. Görevi: Öğretim Üyesi Çalıştığı Birim: Yıldırım Beyazıt Üniversitesi,

Detaylı

BEYKENT ÜNİVERSİTESİ - DERS TANITIM VE UYGULAMA BİLGİLERİ

BEYKENT ÜNİVERSİTESİ - DERS TANITIM VE UYGULAMA BİLGİLERİ BEYKENT ÜNİVERSİTESİ - DERS TANITIM VE UYGULAMA BİLGİLERİ Ders Kodu Teorik Uygulama Lab. Ulusal Kredi Öğretim planındaki AKTS OSMANLI PALEOGRAFYASI I 224031000001301 2 1 0 3 5 Ön Koşullar : YOK. Önerilen

Detaylı

Deniz Esemenli ile Üsküdar Turu 27 Ekim 2013, Pazar

Deniz Esemenli ile Üsküdar Turu 27 Ekim 2013, Pazar Deniz Esemenli ile Üsküdar Turu 27 Ekim 2013, Pazar Tur Danışmanımız: Doç. Dr. Deniz Esemenli, Sanat Tarihçisi Buluşma Noktası: Üsküdar Meydanı, III. Ahmet Çeşmesi önü Tur başlama saati: 09.00 Gezimizin

Detaylı

tarih ve 495 sayılı Eğitim Komisyonu Kararı Eki

tarih ve 495 sayılı Eğitim Komisyonu Kararı Eki 14.11.2013 tarih ve 495 sayılı Eğitim Komisyonu Kararı Eki Tablo 1 Sosyal BilimlerEnstitüsü İletişim Bilimleri Doktora Programı * 1. YARIYIL 2. YARIYIL İLT 771 SİNEMA ARAŞTIRMALARI SEMİNERİ 2 2 3 10 1

Detaylı

Doktora Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008

Doktora Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008 ÖZGEÇMİŞ I. (Ana sayfada görünecektir.) Adı Soyadı (Unvanı) Miyase Koyuncu Kaya (Yrd. Doç.Dr.) Doktora: Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008 E-posta: (kurum/özel) mkkaya@ybu.edu.tr Web sayfası

Detaylı

ÇERKEZKÖY BELEDİYESİ YAZI İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ NE AİT TEŞKİLAT GÖREV VE İŞLEYİŞİ HAKKINDA YÖNETMELİK İKİNCİ BÖLÜM AMAÇ, KAPSAM, HUKUKİ DAYANAK, KURULUŞ

ÇERKEZKÖY BELEDİYESİ YAZI İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ NE AİT TEŞKİLAT GÖREV VE İŞLEYİŞİ HAKKINDA YÖNETMELİK İKİNCİ BÖLÜM AMAÇ, KAPSAM, HUKUKİ DAYANAK, KURULUŞ ÇERKEZKÖY BELEDİYESİ YAZI İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ NE AİT TEŞKİLAT GÖREV VE İŞLEYİŞİ HAKKINDA YÖNETMELİK MADDE 1- AMAÇ BİRİNCİ BÖLÜM AMAÇ, KAPSAM, HUKUKİ DAYANAK, KURULUŞ Bu yönetmeliğin amacı Çerkezköy Belediyesi

Detaylı

Demokrat Partiden Günümüze Siyasal Gelişmeler. XV. ve XVI. Yüzyıllarda Ortadoğu Ticaret Tarihi II

Demokrat Partiden Günümüze Siyasal Gelişmeler. XV. ve XVI. Yüzyıllarda Ortadoğu Ticaret Tarihi II SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ENSTİTÜ ANA BİLİM DALI-DOKTORA PROGRAMI-YENİ KATALOG BÖLÜM KODU : 82206 01.Yarıyıl leri Adı İngilizce Adı TE PR KR AKTS 02.Yarıyıl leri Adı İngilizce Adı TE PR KR AKTS Seçmeli

Detaylı

İstanbul-Aksaray daki meydanı süsleyen, eklektik üslubun PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN CAMİİ İBADETE AÇILDI. restorasy n

İstanbul-Aksaray daki meydanı süsleyen, eklektik üslubun PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN CAMİİ İBADETE AÇILDI. restorasy n A Ç I L I Ş L A R A Ç I L I Ş L A R A PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN CAMİİ İBADETE AÇILDI İstanbul-Aksaray daki meydanı süsleyen, eklektik üslubun en güzel örneklerinden birini oluşturan Pertevniyal Valide

Detaylı

T.C. MALİYE BAKANLIĞI Başhukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü

T.C. MALİYE BAKANLIĞI Başhukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü T.C. MALİYE BAKANLIĞI Başhukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü Sayı : 26660611-640-[15189]-4721 16/03/2015 Konu : Yazışma Usul ve Esasları ve Dosyalama İşlemleri İÇ GENELGE (2015/2) I - YAZIŞMALARDA

Detaylı

Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Tarih Bölümü Ankara Üniversitesi 1997 Yüksek Lisans Tarih (Yakınçağ Tarihi) Ankara Üniversitesi 2000

Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Tarih Bölümü Ankara Üniversitesi 1997 Yüksek Lisans Tarih (Yakınçağ Tarihi) Ankara Üniversitesi 2000 ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı : Sezai BALCI Doğum Tarihi : 15 Temmuz 1976 Öğrenim Durumu : Doktora Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Tarih Bölümü Ankara Üniversitesi 1997 Yüksek Lisans Tarih (Yakınçağ Tarihi)

Detaylı

TARİHİ KENTLER BİRLİĞİ KARADENİZ BÖLGE TOPLANTISI / SAMSUN AĞUSTOS 2016

TARİHİ KENTLER BİRLİĞİ KARADENİZ BÖLGE TOPLANTISI / SAMSUN AĞUSTOS 2016 TARİHİ KENTLER BİRLİĞİ KARADENİZ BÖLGE TOPLANTISI / SAMSUN 19-20 AĞUSTOS 2016 TEŞEKKÜRLER PROF. DR. NUMAN KURTULMUŞ BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ÖZHASEKİ ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI YUSUF ZİYA YILMAZ (SAMSUN

Detaylı

Yer Esnaf/Dükkan İsim Nefer Aded Arşiv İsmi

Yer Esnaf/Dükkan İsim Nefer Aded Arşiv İsmi Yer Esnaf/Dükkan İsim Nefer Aded Arşiv İsmi Sayf a No Koskada Kızıltaş mahallesi Mehmed şeriki Ali A.DV.d 827 s.4-5 Aksaray da Camcılar Câmii Halil Kalfa ve şakirdi 3 nefer A.DV.d 827 s.4-5 Hüsrev Paşa

Detaylı

GERÇEKLEŞEN FAALİYETLER

GERÇEKLEŞEN FAALİYETLER Aşağı Nohutlu Mahallesi, Sakarya Caddesi, Açıkgöz Apt Kat:2 Nu:4 Web:www.yozgattb.org.tr Tel: l:(0354)2129677 Fax:(0354)2170164 email: yozgattb@tobb.org.tr GERÇEKLEŞEN FAALİYETLER Borsamızın da Katılımıyla

Detaylı

No İlçesi Eserin adı Adresi Pafta Ada Parsel 1 Merkez Nevşehir Kalesi 27 300 1 2 Merkez Damat İbrahimpaşa Külliyesi 252 1-16 3 Merkez Tahtalı Cami 28

No İlçesi Eserin adı Adresi Pafta Ada Parsel 1 Merkez Nevşehir Kalesi 27 300 1 2 Merkez Damat İbrahimpaşa Külliyesi 252 1-16 3 Merkez Tahtalı Cami 28 No İlçesi Eserin adı Adresi Pafta Ada Parsel 1 Merkez Nevşehir Kalesi 27 300 1 2 Merkez Damat İbrahimpaşa Külliyesi 252 1-16 3 Merkez Tahtalı Cami 28 209 11 4 Merkez Hacı Şeyh Cami 5 Merkez Kaya Cami 27

Detaylı

TARİH İNCELEMELERİ DERGİSİ XXIX. CİLT DİZİNİ / INDEX

TARİH İNCELEMELERİ DERGİSİ XXIX. CİLT DİZİNİ / INDEX a. Yazar Dizini İNCELEMELER / ARTICLES TARİH İNCELEMELERİ DERGİSİ XXIX. CİLT DİZİNİ / INDEX Somali de Berbera Limanı ve Osmanlı Devleti nin Bölge Aden in İşgali ve İşgalden Sonra Osmanlı Devleti nin Kızıldeniz

Detaylı

Prof. Dr. ALİ CEM BUDAK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Usul ve İcra-İflas Hukuku Anabilim Dalı İPOTEĞİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA TAKİP

Prof. Dr. ALİ CEM BUDAK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Usul ve İcra-İflas Hukuku Anabilim Dalı İPOTEĞİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA TAKİP Prof. Dr. ALİ CEM BUDAK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Usul ve İcra-İflas Hukuku Anabilim Dalı İPOTEĞİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA TAKİP ÜÇÜNCÜ BASKI (TIPKI BASIM) İÇİN ÖNSÖZ Şubat 2008 de

Detaylı